NOÖ-DİNAMİKLER - Viktor Emil Frankl




   Kuşkusuz insanın anlam arayışı içsel denge yerine içsel gerilim yaratabilir. Ne var ki, ruh sağlığının vazgeçilmez ön koşulu da işte bu gerilimdir. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki dünyada, kişinin en kötü şartlarda bile yaşamını sürdürmesine, yaşamında bir anlam olduğu bilgisi kadar etkili bir şekilde yardımcı olan başka hiçbir şey yoktur. Nietzsche’nin şu sözlerinde bilgelik vardır: “Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir.” Bu sözlerde her psikoterapi için geçerli olan bir parola görebiliyorum. Nazi toplama kamplarında, yerine getirilmesi gereken görevleri olduğunu bilen insanların, yaşama şansı en yüksek olan insanlar olduklannı gözlemek olasıydı. O günden beri, toplama kamplanna ilişkin yazılan diğer kitapların yazarları, ayrıca Japon, Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam savaş tutuklusu kamplarında yapılan psikiyatrik araştırmalar da aynı sonuca varmıştır. 


  Kendi adıma, Auschwitz Toplama Kampı’na alındığımda, yayma hazır olan kitabımın metnine el konmuştu. Kuşkusuz, bu metni tekrar yazmaya yönelik derin arzum, yaşadığım kampın ağır şartlarında hayatta kalmama yardım etti. Örneğin, Bavari- a’daki bir kampta tifüs ateşiyle hasta düşünce, özgürlük gününe kadar yaşayabildiğim takdirde kitabı tekrar yazabilmek amacıyla, küçük kâğıt parçalanna sürekli not alıyordum. Bavaria Toplama Kamplan’mn karanlık barakalarının arkasında kaybettiğim kitabı yemden yazma işinin, kardiyovasküler çöküş tehlikesinin üstesinden gelmeme yardım ettiğinden eminim.

Bu nedenle ruh sağlığının, belli bir gerilim ölçüsüne, kişinin ulaşmış olduğu şeyle ulaşması gereken arasındaki ya da o anda ne olduğuyla olması gereken arasındaki gerilime dayandığı görülebilir. Bu tür bir gerilim insanda yapısaldır ve bu nedenle ruh sağlığında vazgeçilmezdir. O halde insana, kendi yaşamına bir anlam vermesi konusunda meydan okumakta tereddüt etmememiz gerek. Ancak bu yolla, insanın anlam istemini uyku (gizlilik) durumundan uyandırabiliriz. Ruh sağlığı konusunda insanın her şeyden önce dengeye ya da psikolojideki deyişle “homeostasis”e, yani, gerilimsiz bir duruma ihtiyaç duyduğunu varsaymanın, tehlikeli bir sonuçlandırma olduğunu düşünüyorum. İnsanın gerçekte ihtiyaç duyduğu şey, gerilimsiz bir durum değil, daha çok, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele etmektir. İhtiyaç duyduğu şey, her ne pahasına olursa olsun gerilimi boşaltmak değil, onun tarafından yerine getirilmeyi bekleyen potansiyel bir anlamın çağrısıdır. İnsanın ihtiyaç duyduğu şey, homeostatis değil, benim “noö-dinamikler” dediğim şeylerdir. Yani kutbun birinin yüklenecek anlamla, diğerinin de anlamı verecek kişiyle temsil edildiği çift kutuplu bir gerilim alanındaki varoluşsal dinamiklerdir. Bunun, sadece normal koşullar için geçerli olduğu düşünülmemelidir; bu, nevrotik bireylerde çok daha fazla geçerlidir. Bir mimar eski bir kemeri güçlendirmek istediği zaman kemerin üzerindeki yükü arttıracaktır, çünkü böylece parçalar daha sağlam bir şekilde birleşir. Bu nedenle terapistler, hastalarının ruh sağlığını güçlendirmek istedikleri takdirde, kişinin kendi yaşamının anlamı doğrultusunda, yeniden yöneliş yoluyla belli ölçülerde gerilim yaratmaktan korkmamalıdır. (Victor Emil Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, s.118-120)