Bilgi ve Logos - Prof.Dr.Murat Baç


 



Önceki bölümde, kavramsallaşltırmayı gerektiren ve sözel dolaşıma giren bilgi türünün,diğer “farkındalık” veya “bedensel bilme” hâllerinden oldukça farklı yönler içerdiğini belirttik. Pek çok ki,inin üzerinde uzlaşlacağı gibi, kavramsal/sözel bilginin insana özel ve onun bilişsel farklılıklarını yansıtan bilme türü olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. Bu anlamda insanı özel kılan nitelikleri en iyi betimleyen felsefi deyimlerden biri olan logos konusunda bir parantez açarak bu kavramın anlamı ve bilgi açısından önemine dair açıklamalar getirelim. Yunanca bir deyim olan logos, biyo-loji, psiko-loji, epistemo-loji gibi disiplin adlarında son ek olarak da yer alır ve “açıklama”, “gerekçe”, “sebep”, “mantık”, “bilim”, “kelam” gibi değişik anlamlara gelir. Logos, en genel anlamıyla, “akla ve akılcılığa ait olan” ile ilintilendirilmiştir. Buradaki “akılcılığın” mutlaka insan aklına dair olması gerekmez. Buna felsefe tarihinden bir örnek verebiliriz: Ünlü Alman felsefeci G. W. F. Hegel (1770- 1831), biz insanların “akla sahip” canlılar iken, bizim kavramaya çalıştığımız varlık alanının -başka bir deyişle bizi çevreleyen gerçekliğin- “akılcılıktan” nasibini almamış (veya belli bir düzenden veya mantıktan yoksun) olmasının bütünüyle saçma olduğunu düşünmüş ve bilen-bilinen ayrımının kesin hatlarla yapılmasına karşı çıkmıştı. Bu düşünceye göre, hem bilen özneler hem de bilinen nesneler aynı akılcı ve süreçsel büyük düzenin (genel olarak, bir logos’un) içinde yer alırlar. Benzer örnekleri bilim alanlarından da verebiliriz. Modern Çağın ve Modern zihnin en parlak ürünlerinden biri olan Galille-Newton fiziği, evrenin yapımsal alfabesinin matematiksel olduğu inancına dayanır. O yüzden nesneler arası fiziksel çekimi ifade eden yasalar, Modern bilimin paradigmasına göre, belli bölgelerde değil evrenin her köşesinde matematiksel bir kesinlik dâhilinde geçerlidir. Kısacası, insanın dışında kalan evren için de akılcı bir düzen (veya bir logos) çerçevesinde işliyor diyebiliriz.


İnsan bilgisinin hayvansal farkındalıklardan farklı olarak logos barındırdığını düşünmek, insana özgü bilgilenmenin temel olarak kavramsal, sözel ve gerekçelendirmeye açık bir yönünün olduğunu söylemeye karşılık gelir. Bu konunun ayrıntılarına ilerideki ünitelerde değineceğiz. Bu aşamada not etmemiz gereken düşünce, felsefe tarihinde sıkça karşımıza çıkan logos kavramının insan bilgisinin ayırt edici yönlerinin tanımlanmasında nasıl kullanılabileceğidir. Kavramsallığa veya simgeselliğe dayanan bilginin, logos’un özsel nitelikleriyle (gerekçe, sebep, mantık, söz, vb.) nasıl örtüştüğü ve yukarıda “hayvansı” olarak betimlediğimiz basit bilme çeşitlerinden nasıl ayrıldığı dikkate değer bir nokta olarak kendini göstermektedir.


AÖF, Epistemoloji, s.7-8