Evrenin İnce Ayarı - Richard Dawkins
Üzerinde yaşadığımız gezegenin yaşam dostu olmasının yanı sıra, içinde bulunduğumuz kâinat da yaşam dostudur. Varlığımızdan yola çıkarak, fizik kanunlarının yaşamın doğmasına yeter dostlukta olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Gece gökyüzüne baktığımızda yıldızları görmemiz rastlantı değildir çünkü yıldızların varlığı çoğu kimyasal elementin oluşumunda ilk koşuldur ve kimyanın etkisi olmadan yaşam olamazdı. Fizikçilerin hesabına göre, eğer fizik kanunları ve değişmezleri bir parça bile farklı olsaydı, kâinat yaşamı imkânsız kılacak şekilde gelişirdi. Farklı fizikçiler bu konuyu farklı yöntemlerle ele alırlar, ancak sonuç her zaman aynıdır. Martin Rees, Just Six Numbers’ da (Tam Altı Rakam), altı temel değişmezi kaydeder ki bunların tüm kâinatı etkilediğine inanılır. Bu altı rakamın her birisinin ince bir ayarı vardır ve buna göre, eğer bu ayarlar birazcık farklı olsalardı kâinat idrak edilebilir seviyede farklılaşır ve herhalde yaşam karşıtı olurdu.Rees’in altı rakamının bir örneği şu meşhur ‘şiddetli’ gücün büyüklüğüdür, bir atom çekirdeğinin bileşenlerini etkileyen güç: atom ‘parçalandığında’ başa çıkılması gereken nükleer enerji. Flidrojen, helyum oluşturmak üzere füzyon geçirirken, enerjiye dönüşen bir hidrojen atomunun kütle oranı E harfi ile simgelenir.
Kâinatımızda bu rakamın değeri 0.007’ye eşittir ve her madde yapısının (hayatın oluşması için önceden gereken) var olması için bu değere çok yakın olması gerekirmiş gibi görünür. Madde yapısı bildiğimiz kadarıyla, periyodik tablonun doksana yakın doğal oluşundu elementinin birleşimi ya da başkalaşmasından meydana gelir. Hidrojen, elementlerin en basit ve en yaygın olanıdır. Kâinattaki diğer tüm elementler, en nihayetinde, hidrojenin nükleer füzyon geçirmesiyle oluşmuşlardır. Nükleer füzyon, yıldızların (ve hidrojen bombalarının) içinde, uç derece sıcak koşullarda gerçekleşen çetin bir süreçtir. Nispeten daha küçük yıldızlar, mesela bizim güneşimiz, yalnızca helyum gibi hafif elementler üretebilir ki helyum, periyodik tabloda hidrojenden sonra ikinci en hafif elementtir. En ağır elementlerin çoğunun oluşabilmesi için gereken yüksek sıcaklıklar daha büyük ve daha sıcak yıldızlardaki nükleer füzyon çağlayanlarında meydana gelir ki bunun ayrıntıları Fred Hoyle ve iki meslektaşı tarafından ortaya çıkarılmıştır. (Bu öylesine tuhaf bir başarıydı ki Hoyle diğerlerine layık görülen Nobel Ödülü’nden esrarengiz biçimde kendine düşen payı alamadı.) Bu büyük yıldızlar süpernova gibi patlayabilip, toz bulutları içinde maddelerini (ki buna periyodik tablonun elementleri de dâhildir) saçıp savururlar. Ardından bu toz bulutları, yoğunlaşarak yeni yıldızlar ve gezegenleri oluştururlar. Bizim yıldızımız ve gezegenimiz de böyle oluşmuştur. Dünya’nın, her yerde bulunan hidrojenin dışındaki diğer elementler yönünden bu kadar zengin olmasının nedeni işte budur: bu elementler olmasa, doğal etkilenme (kimya) ve yaşam imkânsız olurdu.Buradaki esas mesele, şiddetli enerjinin değerinin, çok kritik bir biçimde, nükleer füzyon çağlayanının ardından periyodik tablodaki elementlerin ne kadarını oluşturacağını belirlemesidir. Eğer şiddetli enerji miktarı çok düşükse, mesela 0.007 yerine 0.006 ise, kâinatta hidrojenden başka hiçbir element var olmaz ve sonuçta ilginç madde yapıları ortaya çıkmazdı. Eğer bu enerji miktarı çok yüksek olursa, mesela 0.008, mevcut tüm hidrojen daha ağır elementler oluşturmak üzere füzyon geçirirdi. Bildiğiniz gibi, hidrojensiz bir madde yapısının yaşamı başlatması mümkün değildir. Çünkü hidrojen olmadan su olmaz. Goldilocks değeri (0.007) ilginç ve yaşam destekçisi bir madde yapısı için gereken element zenginliğinin elde edilmesinde tek kelimeyle yerinde bir değerdir.