NATURALİZME KARŞI EVRİMSEL ARGÜMAN- Prof.Dr.Alvin Plantinga


 

NATURALİZME KARŞI

EVRİMSEL ARGÜMAN(1*)


Alvin Plantinga

Tercüme: Fehrullah Terkan


Benim genel tezim: bilim ve din arasında yüzeysel bir çatışma fakat

derin bir uyum; naturalizm (tabiatçılık/doğacılık) ile bilim arasında

ise yüzeysel bir uyum fakat derin bir çatışma vardır. … Naturalizm ve

bilim arasındaki yüzeysel uyuma rağmen—bilimin naturalizmi ima

ettiği veya desteklediği veya onayladığı veya onunla iyi uyuştuğu anlamına

gelecek bütün iddialara rağmen— ben bilim ve naturalizmin

gerçekte hiçbir şekilde birbirlerine uymadığını ileri süreceğim. Gerçek

şu ki naturalizm ve bilim arasında derin bir rahatsızlık, derin bir

uyumsuzluk ve derin bir çatışma vardır.

1. Yüzeysel Uyum

Sanırım naturalizm ve bilim arasında (en azından) yüzeysel bir

uyumun bulunduğunu kanıtlamaya girişmek gerçekten gerekli değildir;

naturalizmin başrahipleri, yeterince yüksek sesle bunun tellallığını

* Bu makale, yazarın Where the Conflict Really Lies: Science, Religion, and Naturalism

(Oxford: Oxford University Press, 2011) isimli kitabının Part IV Chapter 10’in kısmen

modifiye edilerek tercüme edilmiş halidir.

yapıyorlar. Naturalistler (tabiatçılar) bilime bağlılık andı içerler; kendi

flamalarını bilimin direğine çivilerler; tıpkı kendini bayrakla sarmalayan

bir politikacı gibi kendilerini bilim örtüsüyle sarıp sarmalarlar.

Onlar, naturalizmin, “bilimsel dünya görüşünün” parçası olduğunu,

modern bilimin gelişiyle doğa-üstücülüğün (supernaturalism) bir hurafe

doku olarak faş olduğunu –belki bilim öncesi çağda makbul ve

hatta anlamlı olduğunu, ama şimdi artık geçerli olmadığını— kendilerinden

emin bir şekilde iddia ederler. Burada özellikle büyüleyici bir

tabir, [kullanılması] mecburi olan “şu anda bildiğimiz üzere”1 ifadesidir:

daha önce cehalet ve hurafe içerisinde debelenip duruyorduk, fakat

şimdi, bilim sayesinde nihayet hakikati biliyoruz.

Ancak, bütün bunlar bir hatadır ve üstelik kocaman bir hatadır.

Naturalistler, normalde, neden bilimin naturalizmi garanti ettiğini

veya desteklediğini düşündüklerini açıklamazlar; onlar, genellikle,

sadece olguyu ilan etmekle yetinirler. Ve normalde onların ilan ettikleri

şey, mesela kuantum mekaniğinin veya genel izafiyetin veya elementlerin

periyodik tablosunun değil de Darwin’in, teizmi ve tabiatüstücülüğü

tahtından indirdiğidir. Müteveffa Stephen J. Gould’a göre,

“Darwin’den önce, bizi cömert bir Tanrı’nın yarattığını düşündük”;

fakat şimdi, Darwin’den sonra farkına vardık ki “hiçbir müdahil ruh,

tabiatın gidişatını sevgiyle gözetlemiyor …” George Gaylord Simpson

da önergeyi desteklemektedir: İnsan, planda olmayan, amaçsız ve tabii

bir sürecin neticesidir.2

1 Örneğin: “Darwin’in keşfettiği ve artık bizim de varlığın ve bütün hayatın görünürde

amaçlı formunun açıklaması olduğunu bildiğimiz doğal seleksiyon, kör ve bilinçsiz

otomatik süreç, hiç bir amaca sahip değildir.” Richard Dawkins, The Blind Watchmaker

(London and New York: W.W. Norton and Co., 1986), p. 5.

2 George Gaylord Simpson, The Meaning of Evolution (gözden geç. bsk., 1967), ss. 344-

45.

Ancak bu, zihinsel bir keşmekeşin neticesidir –yani kılavuzlu ve

kılavuzsuz evrim (guided and unguided evolution) arasındaki, ciddi

bilim ile felsefi veya teolojik eklenti arasındaki keşmekeşin. Kısaca

özetleyeyim: Bilimsel evrim teorisi, bu haliyle, Tanrı’nın, amaçladığı

hedeflere ulaşacak bir tarzda evrimin seyrine rehberlik edip düzenlediği,

onu planlayıp yönettiği düşüncesiyle tamamen bağdaşmaktadır.

Belki O, doğru mutasyonların doğru zamanlarda ortaya çıkmasına sebep

olmakta; 3 belki belli bir popülasyonu yok olmaktan muhafaza etmekte;

belki O, birçok başka şekillerde faaliyette bulunmaktadır. Bu

sebeple, bir tarafta bir bilimsel teorimiz var; diğer tarafta da şu iddia

var: evrimin seyri herhangi bir kimse tarafından yönlendirilmemekte,

yönetilmemekte veya düzenlenmemektedir; o, hiçbir teleoloji sergilemez;

kördür ve ileriye dair öngörüsü yoktur; Dawkins’in dediği gibi,

onun muhayyilesinde (its mind’s eye) bir amaç veya hedef yoktur, zira

onun muhayyilesi yoktur.

Ancak bu iddia, rahatsız edici derecede gıcırtılı duyurusuna rağmen,

bu haliyle bilimsel teorinin bir parçası değildir; daha ziyade,

metafiziksel veya teolojik bir eklentidir. Bir tarafta bilimsel teori bulunmakta;

diğer tarafta ise sürecin kılavuzsuz olduğunu söyleyen metafiziksel

eklenti. İlki, günümüz biliminin bir parçasıdır ve günümüz

biliminin herhangi bir koluna haklı olarak tanınan saygıyı hak etmektedir;

fakat ilki, teizmle tamamen uyumludur. İkincisi naturalizmi

destekliyor, tamam, ama bilimin bir parçası değildir ve bilime haklı

olarak tanınan saygıyı hak etmiyor. Bu ikisinin birbiriyle karıştırılması—

yani bilimsel teorinin, o eklentiyi buna iliştirmenin sonucuyla

3 Örneğin, O, bunu [şu şekilde] yapıyor olabilir: Tanrı, (kuantum mekaniğinin GRW

versiyonuyla uyumlu olarak) kuantum mekanik sistemleriyle ilişkili olan dalga fonksiyonlarının,

kendilerine doğru çöktüğü eigen-değerlerini seçerek kuantum düzeyinde

faaliyette bulunuyor olabilir.

karıştırılması, bu haliyle evrimin kılavuzsuz evrimle karıştırılması—

saygıyı değil, küçümsenmeyi hak etmektedir.

Gerçek şu ki bilim, teizmle naturalizmden çok daha iyi uyuşur. Her

şeyi hesaba katarsak, teizm bilime karşı naturalizmden çok daha fazla

misafirperverdir, ona çok daha iyi bir yuvadır. Gerçekten de “bilimsel

dünya görüşü” diye adlandırılmayı hak eden teizmdir, naturalizm değil.

2. Derin Çatışma

Burada, bu düşünme şeklini daha da ileri taşıyacağım. Naturalizm

ve bilim arasındaki yüzeysel uyuma rağmen —bilimin naturalizmi

ima ettiği veya desteklediği veya onayladığı veya onunla iyi bağdaştığı

fikrine yönelik bütün iddialara rağmen— bilim ve naturalizmin

gerçekte hiçbir şekilde birbirlerine uymadığını ileri süreceğim. Gerçek

şu ki naturalizm ve bilim arasında derin bir rahatsızlık, derin bir

uyumsuzluk ve derin bir çatışma vardır. Naturalizm ve evrim arasında

–ve dolayısıyla da naturalizm ve bilim arasında— derin ve kapanmaz

bir çatışmanın olduğunu savunacağım.4 Benim kavgam, kesinlikle bi-

4 Benim argümanımın ataları arasında C. S. Lewis’in Miracles (1947)’deki argümanı ve

Richard Taylor’ın Metaphysics ((1963)’deki argümanı bulunmaktadır. Ben bu argümanı

ilk olarak “An Evolutionary Argument Against Naturalism”, Logos 12 (1991)’de sunmuştum;

ayrıca şu eserler de dahil diğer bir çok yerde görülebilir: Warrant and Proper

Function (New York: Oxford University Press, 1993) böl. 12; Warranted Christian

Belief (New York: Oxford University Press, 2000), ss.227 vd.; Naturalism Defeated?

Essays on Plantinga’s Evolutionary Argument Against Naturalism, ed. James Beilby

(New York: Cornell University Press, 2002), Introduction, ss.1 vd.; ve “Reply to Beilby’s

Cohorts,” s.204 vd; God or Blind Nature, Paul Draper’la birlikte internet kitabı, 2007;

Plantinga ve Tooley Knowledge of God (New York: Blackwell Publishing, 2008), ss. 30

vd.; Daniel Dennett’la birlikte Science and Religion; Are They Compatible?) (New York,

Oxford University Press, 2010), ss.16, vd., 66 vd.; ve “Content and Natural Selection”,

Philosophy and Phenomenological Research, yakında çıkacak. Argümanı önerdiğimden

bu yana geçen yıllarda, argüman hakkında (hem eleştirmenler hem de taraftarlardan)

çok şey öğrendim ve mükerreren revise ettim. Burada sunulan versiyon, tarafımdan

onaylı ve nihai versiyondur (umarım).

limsel evrim teorisiyle değildir. Bu argüman, kılavuzsuz evrimin, güvenilir

inanç-üreten yeteneklere sahip yaratıklar üretemeyeceği sonucuna

varmak için geliştirilen bir argüman da değildir;5 kılavuzsuz

evrimin, [bu tür varlıklar] üretebileceğinden çok kuşkuluyum; fakat,

“üretemezdi” ifadesi, benim argümanımda ne bir öncüldür ne de sonuç.

Dahası, benim argümanım, naturalizmin yanlış olduğuna elbette

inanmama rağmen, naturalizmin yanlış olduğu sonucuna ulaşmak için

kurulan bir argüman da değildir.

İleri süreceğim şey, naturalizmin, çağdaş bilimin ana direklerinden

biri olan evrimle çatışma içinde olduğudur. Ve söz konusu çatışma, her

ikisinin de doğru olamayacağı şeklinde ortaya çıkıyor değildir (çatışma,

aralarında bir çelişki olduğu düşüncesi değildir); çatışma, daha ziyade,

insanın her ikisini de [aynı anda] makul bir şekilde kabul edemeyeceğidir.

Analoji ile anlatırsak: ben, hiçbir inancın olmadığına veya hiç

kimsenin doğru inancının olmadığına veya benim inançlarımın hepsinin

yanlış olduğuna, makul bir şekilde inanamam. Bu şeylerin hepsi

mümkündür, fakat ben makul bir tarzda onlara inanamam. Aynı şekilde,

bir kimsenin hem naturalizme hem de bilimsel evrim teorisine

makul bir tarzda inanamayacağını ileri sürme niyetindeyim. Eğer benim

argümanım geçerli ve ikna edici ise, bundan çıkan şudur: naturalizm

ve evrim arasında derin ve ciddi bir çatışma, dolayısıyla da naturalizm

ve bilim arasında derin bir çatışma bulunmaktadır.

İmdi, mevcut haliyle naturalizmin bir din olduğu açık değildir. Din

kavramının çeperleri etrafında, naturalizmin oraya ait olup olmadığının

belirsiz kalmasını sağlayacak yeterince muğlâklık vardır. Fakat naturalizm

gerçekten de bir dinin ana işlevlerini yerine getirmektedir: bir


5 Daniel Dennett’in aksine; bkz. Daniel Dennett ve Alvin Plantinga, Science and

Religion; Are They Compatible? (New York, Oxford University Press, 2010), s.73 vd.

“No Miracles Needed” bölümünde Dennett, argümanı bu şekilde yanlış tevil etmektedir.


ana/üst söylem (master narrative) öneriyor, derinlikli ve önemli insanî

soruları cevaplıyor. Immanuel Kant, üç büyük insanî soru belirlemiştir:

Tanrı diye bir zat var mı? Biz insanlar anlamlı bir özgürlüğe sahip

miyiz? Ve biz insanlar ölümden sonra hayat ümit edebilir miyiz?

Naturalizm, bu sorulara cevap vermektedir: Tanrı yoktur, ölümsüzlük

yoktur, ve hakiki özgürlük davası, en iyi ihtimalle, tehlikelidir. Naturalizm,

bize, realitenin nihai anlamda nasıl bir şey olduğunu, evrenin

neresine denk düştüğümüzü, diğer yaratıklarla nasıl bir ilişki içinde

olduğumuzu ve bizim varlığa gelişimizin nasıl olduğunu anlatmaktadır.

Bu sebeple naturalizm, büyük teistik dinlerle rekabet halindedir:

bizzat bir din olmasa bile, bir dinin ana rollerinden birini oynamaktadır.

Onu bir “yarı-din” diye adlandırdığımızı farzedin. Din ile bilim

arasında hiçbir çatışmanın olmadığını zaten söylemiştim: ancak, eğer

benim bu bölümdeki argümanım doğru ise, bilim ile yarı-din yani naturalizm

arasında derinden bir çatışma vardır. Şu halde, asıl çatışma,

bilim ve Hıristiyan inancı (veya daha genel olarak teistik din) arasında

değil, bilim ile naturalizm arasında bulunmaktadır. Eğer biz naturalizmin

bir yarı-din olduğu gerçeğine odaklanmak istersek, pekala bir

bilim-din çatışmasının olduğu doğrudur; fakat bu çatışma bilim ile naturalizm

arasındadır, bilim ile teistik din arasında değil.

3. Argüman

Benim argümanım, bizim bilişsel yeteneklerimizi merkeze alacaktır:

bizde inanç veya bilgi üreten yetenekler veya kuvveler veya

süreçler. Bu yeteneklerden biri hafızadır ki bunun vasıtasıyla geçmişimize

dair bir şeyler biliriz. Ayrıca bir de algı vardır ki bununla fiziksel

çevremiz hakkında –çoğunlukla yakın çevremiz, fakat ayrıca

güneş, ay ve yıldızlar gibi uzak nesneler hakkında da— bilgi ediniriz.

Diğer bir yeteneğimiz, genelde “a priori sezgi” dediğimiz şeydir;

bunun sayesinde temel aritmetiğin ve mantığın hakikatlerini biliriz.

A priori sezgi vasıtasıyla biz ayrıca önermeler arasındaki tümdengelimsel

ilişkileri algılarız; hangi önermelerin, diğer hangi önermelerden

mantıksal olarak çıktığını görebiliriz. Bu şekilde, az sayıda temel aksiyomlardan

hareketle, çağdaş mantık ve matematiğin muazzam yapılarını

keşfedebiliriz.

Daha başka bilişsel yetenekler de vardır: Thomas Reid, bizim diğer

insanların düşüncelerini ve hissiyatını bilmemizi sağlayan ‘sempati’

(sympathy), sayesinde kendi zihinsel hayatımız hakkında bilgi edindiğimiz

‘iç-gözlem’ (tefekkür) (introspection-reflection), sayesinde başkalarından

bilgi öğrendiğimiz ‘tanıklık’ (testimony) ve kendisi vasıtasıyla

tecrübelerimizden bilgi çıkardığımız ‘tümevarım’ (induction)

gibi yeteneklerden bahsetmişti. Birçok kişi, bir ahlak duygusu (moral

sense) olduğunu da ekleyecektir ki bununla biz doğruyu yanlıştan

ayırırız. Tanrı’ya inananlar, ayrıca, sayesinde Tanrı’ya dair bir şeyler

bildiğimiz, John Calvin’in “sensus divinitatis” [tanrısal hissiyat, fıtrat]

dediği veya Thomas Aquinas’ın “Tanrı hakkında tabiî fakat karışık

bilgi” dediği şeyi de buna ilave edecektir.6 Bu yetenekler veya kuvveler

–‘burası çok sıcak’, ‘sağ dizimde bir ağrı var’ gibi— en basit günlük

inançlardan, felsefe, teoloji, tarih ve bilimin uzak alanlarında bulunabilen

daha az gündelik olan inançlara kadar, çok geniş bir inanç

ve bilgi dizisi üretecek şekilde karmaşık ve türlü tarzlarda birlikte

çalışırlar. Yeterince açık olduğu üzere, bilimde bu yeteneklerden birçoğu

birlikte iş yaparlar —algı, hafıza, tanıklık, sempati, tümevarım

ve a priori sezgi, bunların hepsi tipik olarak işin içindedir. Bunun yanında,

daha önceki yeteneklere indirgenebilen veya indirgenemeyen

bütün bir teori inşa etme süreci de bulunmaktadır.

6 Bkz. benim Warranted Christian Belief (New York: Oxford University Press, 2000),

bölüm 6.

Benim argümanım bu bilişsel yeteneklerin güvenilirliği ile ilgili

olacaktır. Örneğin, benim hafızam, ancak çoğunlukla doğru inanç üretirse

güvenilirdir –tabii eğer hafızama dayalı inançların çoğu doğru

ise. Hafızama dayalı inançlarım, hangi oranda doğru olmalıdır ki hafızam

güvenilir olsun? Elbette bunun tam bir cevabı yoktur; fakat

muhtemelen bu oran, mesela 2/3’ten büyük olacaktır. Belli bir yeteneğin

güvenilirliğinden bahsedebiliriz –örneğin hafıza— fakat aynı

zamanda bilişsel yeteneklerimizin bütün bir dizisinin güvenilirliğinden

de söz edebiliriz. Aslına bakılırsa biz normalde yeteneklerimizin

güvenilir olduklarını düşünürüz, hiç olmazsa uygun şekilde işlev

gördükleri, bilişsel bir işlev hatası, bozukluk veya işlevsizlik olmadığı

zamanlarda. (Sarhoş olup titremeli hezeyan (delirium tremens)

hastalığına maruz kalırsam, benim algılarım kötüleşir ve algımın güvenilirliğine

dair bütün bahisler iptal olur.) Ayrıca onların bazı şartlar

altında daha güvenilir olduklarını da düşünürüz. Yanı başımızda duran

orta-boy nesnelere (J.L. Austin’in adlandırdığı üzere orta-boy kumaş

mamullerine) dair görsel algı, çok ufak nesnelerin veya belli bir

uzaklıktaki orta-boy nesnelerin (örneğin, 500 metreden bir dağ keçisi)

algısından daha güvenilirdir. Dün nerede olduğuma dair inançların

doğru olması, normalde, hayli güçlü en son bilimsel teorilerden

daha fazla muhtemeldir.

Teizm perspektifinden bakınca doğal olarak düşünülecek şey, yeteneklerimizin

aslında çoğunlukla güvenilir olduklarıdır, en azından

onların operasyon alanlarının büyük bir kısmında. Teistik dine göre,

Tanrı bizi kendi suretinde yaratmıştır; bu suretin önemli bir kısmını,

bizim de O’nun gibi bilgi sahibi olabilmemiz bakımından Tanrı’ya benzememiz

oluşturur. Thomas Aquinas bunu şu şekilde ifade etmiştir:

İnsanların, akıl ihtiva eden bir tabiata sahip olmalarından ötürü Tanrı’nın

suretinde olduğu söylenir; böylesi bir tabiat, Tanrı’yı taklit etmede en kabiliyetli

olması sebebiyle en fazla Tanrı’ya benzeyendir. (ST Ia q. 93 a. 4)

Thomas, bir akıl ihtiva eden tabiatımızdan bahsederken, açıkça, bilişsel

yeteneklerimizin çoğunlukla güvenilir oldukları fikrini desteklemeyi

amaçlamaktadır. Fakat farzedin ki siz bir naturalistsiniz: Tanrı

diye bir zatın olmadığını, bilişsel yeteneklerimizin doğal seleksiyon

yoluyla bir araya getirilmiş olduğunu düşünüyorsunuz. O zaman, bilişsel

yeteneklerimizin çoğunlukla güvenilir olduğunu makul bir şekilde

düşünebilir misiniz?

Ben diyorum ki düşünemezsiniz. Argümanımın temel fikri (biraz

kabataslak) şu şekilde ifade edilebilir: İlk olarak, naturalizm ve evrim

hesaba katılınca, bilişsel yeteneklerimizin güvenilirlik ihtimaliyeti düşüktür.

(Biraz kusurlu fakat imalı şekilde ifade edecek olursak, eğer

naturalizm ve evrimin her ikisi de doğru olsaydı, bilişsel yeteneklerimiz,

çok büyük ihtimalle güvenilir olmazdı.) Fakat bu durumda argümanımın

ikinci öncülüne göre, eğer ben hem naturalizme hem de

evrime inanırsam, benim bilişsel yeteneklerimin güvenilir olduğu şeklindeki

sezgisel varsayımım için bir çürüten (defeater) ortaya çıkacaktır.

Ancak, eğer o inanç için bir çürüten olursa, o zaman, bilişsel

yeteneklerim tarafından üretildiğini kabul ettiğim herhangi bir inanç

için de bir çürüten olacaktır. Dolayısıyla benim ‘naturalizm ve evrim

doğrudur’ şeklindeki inancım, bana, tam da bu inanç için bir çürüten

verir. Bu inanç kendi ayağına sıkmış olur ve kendi kendine referanslı

olarak (self-referentially) tutarsız olur; bu sebeple, ben onu rasyonel

açıdan kabul edemem. Ve eğer bir kişi hem naturalizmi hem de günümüz

biliminin direği olan evrimi kabul edemezse, o zaman naturalizm

ve bilim arasında ciddi bir çatışma var demektir.

Argümanın başlangıç ve kabaca ifadesi için bu kadar yeter; şimdi

onu daha itinalı bir şekilde geliştirmeye geçelim. İlk öncül, hem naturalizmin

hem de evrimin (veya belki de sadece naturalizmin) doğru

olması durumunda, bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olacağı hakkındaki

endişe veya kuşkudur. Bu endişenin meşhur savunucuları vardır.

Örnek olarak, Friedrich Nietzsche’yi alın. Normalde Nietzsche’nin

söylediği şey çok az güven telkin eder, fakat aşağıdaki pasajda o bir

şey yakalamış gözüküyor:

Tanrı’nın muteberliğine başvurmasını ehemmiyetsiz addetmek Descartes’a

haksızlık olur. Gerçekten de ancak eğer ahlaken bizim gibi olan bir Tanrı

varsayarsak, “hakikat” ve hakikat arayışı anlamlı ve başarı vadeden bir şey

olabilir. Böyle bir Tanrı kenara itilirse, aldatılmanın, hayat şartlarından biri

olup olmadığı sorusu her zaman sorulabilir.7

Günümüze sıçrarsak, teizmin dostu olmayan filozof Thomas Nagel

var: “Eğer objektif teori [örneğin, doğru inançlar] için sahip olduğumuz

kapasitemizin doğal seleksiyonun ürünü olduğuna inansaydık,

bu, onun sonuçları hakkında ciddi kuşku duymayı haklı kılardı.”8

Başka bir filozof Barry Stroud’a göre (o da teizmin dostu değildir),

“[naturalizmde], naturalist, düşünüp kendisinin naturalist dünya görüşüne

inandığını kabul eder etmez ortaya çıkan utanç verici bir saçmalık

vardır. … Yani o, bunu söyleyemez ve sürekli olarak da doğru

addedemez.”9 Önde gelen bir naturalist filozof Patricia Churchland’in

haklı şöhrete sahip bir pasajda ifade ettiği gibi:

7 Nietzsche: Writings from the Late Notebooks (Cambridge Texts in the History of

Philosophy), ed. Rüdiger Bittner, tr. Kate Sturge (Cambridge: Cambridge University

Press, 2003), Notebook 36, Haziran-Temmuz 1885, s.26.

8 The View From Nowhere (Oxford University Press, 1989), p.79.

9 “Naturalism in Question”, s. 28.

Temel özelliklerine bakılırsa, bir sinir sistemi, organizmanın dört şeyi başarmasını

sağlamaktadır: beslenme, kaçma, savaşma ve üreme. Sinir sistemlerinin

başlıca işi, organizmanın hayatta kalması için beden uzuvlarını

olmaları gereken yerde tutmaktır. … Duyu-motor kontroldeki gelişmeler,

evrimsel bir avantaj bahşetmektedir: bunların daha üstün/komplike bir

tarzda temsili, organizmanın hayat tarzına göre ayarlı olduğu ve organizmanın

hayatta kalma şansını artırdığı sürece [Churchland’in vurgusu], avantajlıdır.

Hakikat ise, artık her ne ise o, kesinlikle en geri planda kalıyor.10

Açıkçası, Churchland’in söylemek istediği şudur: (naturalist bir

perspektifle bakınca) evrimin garanti ettiği şey, (en fazla) bizim belli

tarzlarda davranış gösterdiğimizdir — yani hayatta kalmayı veya daha

doğrusu üremede başarıyı artıracak tarzlarda. O zaman bilişsel yeteneklerimizin

temel işlev veya amacı (Churchland buna ‘rutin görev’

[chore] diyor), doğru veya doğru gibi gözüken inançlar üretmek değil,

daha ziyade, bedensel uzuvlarımızı doğru yerlerinde tutarak hayatta

kalmaya katkıda bulunmaktır. Evrimin sağlama alacağı şey, (en

fazla) sadece, davranışımızın, atalarımızın yaşadıkları şartlara makul

bir şekilde adapte olabildiğidir; bu sebeple, evrim, çoğunlukla, doğru

veya doğru gibi gözüken inançları (bundan sonra ‘doğru gibi gözüken’

ifadesini kullanmayacağım) garanti etmez. İnançlarımız ekseriyetle

doğru olabilir; fakat onların doğru olacağını düşünmek için özel bir

sebep yoktur: doğal seleksiyon, hakikatle değil, adapte olabilen (veya

adapte olamayan) davranışla ilgilenir. Dolayısıyla Churchland’in ileri

sürdüğü şey, naturalist evrimin –yani metafiziksel naturalizmin, biz ve

bizim bilişsel yeteneklerimizin, çağdaş evrim teorisince önerilen mekanizmalar

ve süreçler yoluyla ortaya çıktığı görüşüyle birleşik hali—

bize iki şeyden kuşku duymamız için sebep sunduğudur: (a) bilişsel


10 Journal of Philosophy LXXXIV (Oct. 1987), s.548.


sistemlerin amaçlarından biri, bize, doğru inançlar sunmaktır, ve (b)

onlar gerçekten de bize çoğunlukla doğru inançlar temin ederler.

Hakikaten de bizzat Darwin, bu anlama gelen ciddi şüpheler beyan

etmektedir:

Daha aşağıda yer alan hayvanların zihninden tekâmül eden insan zihninin

kanaatlerinin herhangi bir değerinin olup olmadığı veya güvenilir olup olmadığına

dair korkunç şüphe her zaman ortaya çıkar bende. Acaba kimse

bir maymunun zihnindeki kanaatlere güvenir mi, eğer böyle bir zihinde

kanaatler varsa?11

4. İlk Öncül: Darwin’in Şüphesi

Hiçbiri teist olmayan Nietzsche, Nagel, Stroud, Churchland ve Darwin

şu hususta hemfikirdirler: (naturalist) evrim, insanın bilişsel yeteneklerinin

ekseriyetle doğru inançlar ürettiğinden kuşku duymak için

bir sebep sunmaktadır. Darwin bu grup içerisinde temayüz ettiği için,

bu düşünceye ‘Darwin’in Şüphesi’ diyelim. Darwin’in Şüphesi’ni nasıl

yorumlayacağız? Onu biraz daha dakik bir şekilde ifade edebilir miyiz?

Burada, şartlı ihtimaliyet düşüncesi yararlı olacaktır. Bu, t anıdık

bir düşüncedir, sürekli kullandığımız bir fikirdir. Bir p önermesinin,

başka bir q önermesine bağlı şartlı ihtimaliyeti, q’nun doğru olduğu

kabul edildiğinde, yani q’nun doğru olması şartına bağlı olarak,

p’nin doğru olma ihtimaliyetidir. A kişisinin 80 yaşına kadar yaşayacağı

ihtimalini düşünelim: onun şu anda 35 yaşında olduğunu, fazla

sigara içtiğini, aşırı kilolu olduğunu, sadece abur cubur yediğini, asla

egzersiz yapmadığını ve hepsi de 50 yaşında ölmüş büyükanneleri ve


11 Letter to William Graham, Down, July 3rd, 1881. The Life and Letters of Charles

Darwin Including an Autobiographical Chapter, ed. Francis Darwin (London: John

Murray, Albermarle Street, 1887), volume 1 içinde, ss.315-16. Olabilir ki Darwin ‘kanaatler’

(convictions) kelimesiyle, inançtan daha dar anlamlı bir şey kastetmektedir.

(…).


büyükbabaları olduğunu göz önünde tutarsak, bu ihtimal oldukça düşüktür.

Bu ihtimali, B kişisinin 80 yaşına kadar yaşama ihtimaliyle

karşılaştıralım: B kişisi şu anda 70’inde, hiçbir zaman sigara içmemiş,

diyetine çok dikkat ediyor, her gün 10 km koşuyor ve hepsi de 100

yaşının üzerinde ölmüş büyükanne ve büyükbabalara sahip; bunları

göz önünde tutunca, bu ihtimal hayli yüksektir. Elimizdeki bu şartlı

ihtimaliyet nosyonuyla, Darwin’in şüphesini şu şekilde ifade edebiliriz:

bizim evrim yoluyla varlığa çıktığımız önermesiyle birlikte naturalizmi

de kabul edersek, bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olduğuna

dair şartlı ihtimal düşüktür. Bu ifadenin sürekli telaffuzu zahmetli olduğu

için şu şekilde kısaltabiliriz:

(1) P(R/N&E) düşüktür.

‘R’ bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olduğunu ifade eden önermedir;

‘N’ naturalizm ve ‘E’ ise bizim ve bilişsel yeteneklerimizin

çağdaş bilimsel evrim teorisi tarafından ileri sürülen tarzda varlığa

çıktığımızı ifade eden önermedir. “P(…/__)” ise “ ___kabul edilirse

…nın ihtimali” tabirinin kısaltılmışıdır. Önerme (1), yani Darwin’in

Şüphesi, benim argümanımın ilk öncülüdür.

Yukarıda belirtilen şöhret sahibi insanlar, öyle gözüküyor ki

Darwin’in Şüphesine benzer bir şeyi teyid ediyorlar; ama yine de (yeterine

garip bir şekilde) hemfikir olmayanlar da var. Bu sebeple, aşağıda,

Darwin’in Şüphesi’nin neden bariz bir şekilde makul ve aslında

doğru olduğunu açıklayacağım.

4.1 Naturalizm ve Materyalizm

Öncelikle not etmeliyiz ki hemen hemen bütün naturalistler, insanoğlu

hakkında da materyalisttirler; onlara göre, insanlar maddi nesnelerdir.

Bu perspektiften, bir insan (Descartes ve Augustine’in aksine),

maddi bir bedene bağlantılı veya ona bitişik olan gayr-i maddi

bir cevher veya benlik/öz (self ) değildir. Ne de insanın gayr-i maddi bir

bileşene sahip bir terkib olması söz konusudur; insanlar, gayr-i maddi

bir ruh veya zihin veya benliğe sahip değildirler. Materyalistin düşüncesine

göre, bunun yerine, bir kişi sadece kendi bedenidir, veya bedeninin

bir kısmıdır (öyle ki “benim bedenim” şeklinde konuşmak yanıltıcıdır).

Ben, kendi bedenimden ibaretim (veya belki kendi beynim,

veya beynimin sol yarımküresi, veya onun başka bir kısmı, veya bedenimin

başka bir kısmı). Hemen hemen her naturalist buna katılacaktır.

Onlar, materyalizm için en az üç tür sebep sunarlar. İlk olarak, naturalistler

genellikle dualizmin (insanın, bir insan bedeniyle esaslı bir

ilişkisi olan gayr-i maddi bir öz veya cevher olduğu düşüncesi) tutarsız

olduğunu veya ezici felsefi zorluklara maruz kaldığını ileri sürüyorlar;

dolayısıyla, rasyonel açıdan materyalist olmaya mecburuz diyorlar.

Dualizme yöneltilen bu türden itirazların tipik bir kümesini Daniel

Dennet’in Consciousness Explained adlı kitabında bulabilirsiniz.12 Bu

itirazların çoğu (Dennet’inkiler de dahil), şaşırtıcı derecede zayıftır;13

halihazırda materyalizme aklı yatmamış hiç kimse, onları hiçbir şekilde

ikna edici bulmaz (veya ne olursa olsun bulmamalı). Yine de bu


12 (Boston: Little, Brown and Co., 1991). Kitabı beğenmeyen bazıları, kitaba

‘Consciousness Explained Away’ şeklinde bir başlığın daha uygun olacağını söyleyerek

yakınmışlardır. Bana göre, Dennett’in kitabı, materyalizmi benimseyen fakat aynı

zamanda (geriye kalan herkes gibi) bilinç diye bir şeyin var olduğuna inanmaktan kendini

alamayan biri için geçerli olan problemi tasvir etmektedir.

13 Örneğin bkz. William Lycan (kendisi bir materyalisttir), “Giving Dualism its Due,”

Australasian Journal of Philosophy 87: 4 (December 2009) ve ayrıca bu zayıf noktaların

bir kısmını ifşa ederek iyi bir iş çıkaran Charles Taliaferro, “Incorporeality,”

A Companion to Philosophy of Religion, ed. Philip L. Quinn and Charles Taliaferro

(Oxford: Blackwell, 1999) içinde, ss.271 vd. Yine bkz. benim “Against Materialism,”

Faith and Philosophy, 23:1 (January 2006) içinde, and “Materialism and Christian

Belief,” Persons: Human and Divine, eds. Dean Zimmerman and Peter van Inwagen

(Oxford: Oxford Univ. Press, 2007) içinde.


itirazlar, böylesine aydınlanmış bir dönemde materyalist olmaya mecbur

olduğumuzu göstermek için ikide bir ortaya atılır.

İkinci ve biraz daha iyi bir sebep şudur: birçok naturaliste göre,

gayr-i maddi ruhlar, özler veya zihinlerle hiçbir alakasının olmaması,

naturalizmin bir parçasıdır. Tam olarak naturalizmin ne olduğunu söylemek

kolay olmayabilir, fakat, bu düşünceye göre, o her halükarda

gayr-i maddi ruh veya öz gibi şeyleri dışlamaktadır. Naturalizm, Tanrı

diye bir zatın veya ona benzer bir şeyin olmadığı düşüncesidir; bu düşünceye

göre, gayr-i maddi özler, fazlasıyla, bizzat kendisi gayr-i maddi

bir öz olan Tanrı’ya benzer şeyler olacaktır. Bu sebep, (naturalistler

için) gerçekten oldukça ikna edicidir, fakat tamamiyle tatminkâr değildir.

Bu, naturalizm kavramının muğlaklığından ötürüdür. Naturalizme

göre, Tanrı gibi olan hiçbir şey yoktur; fakat, naturalist perspektiften

bakınca, tam olarak Tanrı’ya benzerliğin ne kadarı kabul edilebilir?

Ne de olsa her şey, bir bakımdan Tanrı’ya benzer; kâfi derecede hassas

bir naturalist Tanrı’ya benzerliğin ne kadarını kabul etmeyi becerebilir?

Plato’nun İyi düşüncesi ve Aristo’nun (yine gayr-i maddi olan)

hareket etmeyen muharriki açıkça bu denetimden geçemeyecektir, fakat

gayr-i maddi ruh cevherleri ne olacak? Hakiki bir naturalist böyle

bir şeye izin verebilir mi? Bunu söylemek tamamıyla kolay değil. Ancak,

naturalistler arasındaki nazik bir aile-içi tartışmaya münasebetsizce

karışmak dışarıdan biri olarak benden uzak olsun; bu vesileyle,

bu meseleyi halletmeleri için naturalistleri kendi başlarına bırakıyorum.

Üçüncü bir sebep şu şekildedir: naturalistler, normalde Darwinci

evrimi onaylarlar; fakat, gayr-i maddi bir ruh veya öz, evrimci bilimin

öne sürdüğü süreçler yoluyla nasıl varlığa çıktı diye de sorarlar.

Bu sebeple Richard Dawkins şöyle der:

Katolik Ahlak, Homo Sapiens ile hayvanlar âleminin geriye kalanı arasında

büyük bir uçurumun varlığını gerekli görür. Böyle bir uçurum, temelde

evrim-karşıtıdır. Gayr-i maddi bir ruhun zaman hattına aniden zerkedilmesi,

bilim alanına yapılan evrim-karşıtı bir tecavüzdür.14

Çağdaş evrimci teoriye göre, yeni hayat formları (ekseriyetle) bir

genetik varyasyon formu üzerinde iş gören doğal seleksiyon yoluyla

ortaya çıkmaktadır —her zamanki aday, rastlantısal genetik mutasyondur.

Her ne kadar bu türden mutasyonların çoğu ölümcül olsa da

birkaçı hayatta kalma mücadelesinde faydalıdır. Bunlara sahip olan o

şanslı organizmalar, sahip olmayanlara nazaran üreme avantajına sahiptirler,

ve sonuçta yeni bir özellik popülasyona hakim olur; daha

sonra süreç yeniden başlar. Fakat şunu da sorarlar: nasıl olur da gayr-i

maddi bir öz veya ruh bu şekilde evrilebilir? Ne tür bir genetik mutasyon

gayr-i maddi bir ruhla sonuçlanır? DNA’nın, protein üretiminin

değil de gayr-i maddi bir özün genetik belirleyicisi olan bir bölümü

var mıdır?15 Bu şüpheli gözüküyor.

Bu nedenler açıkçası tatmin edici değildir, fakat çoğu naturalist

bunları (ve belki de materyalizm lehine olan diğer argümanları) en

azından makul derecede zorlayıcı bulur. Çoğu naturalist, işte bu ve

muhtemelen diğer sebeplerden ötürü insana bakışında materyalisttir.

Dolayısıyla şu anki amacımız için, materyalizmi naturalizme özümsetmeyi

teklif ediyorum; bu noktadan itibaren naturalizmi, materyalizmi


14 Free Inquiry Magazine, 18:2. (1998).

15 Tekrar edersek, bu sebep tatmin edici değildir. Aşağıda göreceğimiz üzere, materyalistler

genellikle zihinsel niteliklerin fiziksel niteliklerin akabinde onlara bağlı olarak

ortaya çıktıklarını düşünürler. Eğer öyleyse, bir gayr-i maddi ruha sahip olma niteliğinin,

bir organizmanın fiziksel niteliklerini müteakiben onlara bağlı olarak meydana

çıktığı tasavvur edilebilir; belki de öyle fiziksel özellikler vardır ki, zorunlu olarak, o fiziksel

niteliklere sahip herhangi bir organizma, gayr-i maddi bir ruhla da bağlantılandırılacaktır.

Bkz. aşağıda; ve bkz. William Hasker, The Emergent Self (Ithaca: Cornell

University Press, 1999).


ihtiva ediyor gibi düşüneceğim; ve aleyhine delil getireceğim şey, son

dönem evrimci teori ile materyalizmi içeren naturalizmin birleşimidir.

4.2. Nöral (Sinirsel) Yapılar Olarak İnançlar

Şimdi, bu materyalist bakış açısından bakınca, bir inanç ne tür bir

şey olacaktır? Farzedin ki siz bir materyalistsiniz ve normalde düşündüğümüz

gibi, inanç diye bir şeyin var olduğunu düşünüyorsunuz. Örneğin,

Proust’un Louis L’Amour’dan daha mahir/rakik olduğu inancına

sahipsiniz. Bu inanç ne tür bir şeydir? Materyalist bir bakış açısından,

bu, sanki beyninizde veya sinir sisteminizde uzunca süredir var

olan bir olay veya yapıya benzer bir şey olmak zorundaymış gibi gözüküyor.

Muhtemelen bu olay, birbirleriyle çeşitli şekillerde bağlantılı

birçok nöron (sinir) ihtiva etmektedir. Bunun için gerekli mebzul

miktarda nöron bulunmaktadır: normal bir insan beyni, yaklaşık 100-

200 milyar nörona sahiptir. Ayrıca bu nöronlar, sinapsisler (sinir bağlanım

yeri) vasıtasıyla diğer nöronlarla bağlantılıdır; tek bir nöron, ortalama

olarak, bin adet diğer nöronlarla bağlantılıdır. Muhtemel beyin

hallerinin toplam sayısı, buna göre, kesinlikle muazzamdır, evrendeki

elektronların sayısından daha da fazladır. Bu şartlar altında, bir nöron

ateşleme yapar, yani bir elektrik dürtü üretir; diğer nöronlarla olan

bağlantısı sayesinde bu dürtü, (diğer nöronlardan kaynaklanan modifikasyon

ile) efektör sinirleri (sinir uyarılarına cevap veren doku) oluşturan

nöron telleri üzerinden kaslara veya bezelere aktarılır ve bu da,

mesela, kasların kasılmasına ve dolayısıyla harekete sebep olur.

Böylece (materyalistin bakış açısından) bir inanç, bu türden –sinir

sisteminin diğer kısımlarından verilen girdiyi (input) ve yine başka kısımlara,

kaslara ve bezelere gelen çıktıyı/ürünü (output) içeren— nöral

bir olay veya yapı olacaktır. Fakat eğer, inançlar bu türden şeyler ise,

eğer onlar nöral olaylar veya yapılar ise, inançların oldukça farklı iki

tür niteliği olacaktır. Bir taraftan, onların elektro-kimyasal veya nörofizyolojik

(kısaca NF) nitelikleri olacaktır. Bunlar arasında, n nöronları

ve nöronlar arasında n* bağlantılar içeren nitelikler, hangi nöronların

hangi nöronlarla bağlantılı olduklarını, onların çeşitli kısımlarındaki

ateşleme derecelerinin ne olduğunu, bu ateşleme derecelerinin girdideki

değişimler karşısında nasıl değişiklik gösterdiğini, vb. şeyleri belirleyen

nitelikler olacaktır.

Fakat eğer söz konusu bu olay gerçekten bir inanç ise, o zaman o

NF niteliklerine ilaveten onun başka bir niteliği daha olacaktır: onun

bir içeriği olacaktır.16 Bu, bir p önermesi için, p inancı (belief that p)

olacaktır. Eğer bu, “Proust, Louis L’Amour’dan daha mahir bir yazardır”

inancı ise, o zaman bunun içeriği, Proust, Louis L’Amour’dan daha

mahirdi önermesidir. Benim, naturalizme gereğinden fazla değer verildiği

şeklindeki inancımın içeriği Naturalizme gereğinden fazla değer

verilmektedir önermesidir. (Bu aynı önerme, Çince konuşan kişinin

naturalizme gereğinden fazla değer verildiği şeklindeki inancının

da içeriğidir, her ne kadar o bu inancı çok farklı bir cümle telaffuz

ederek ifade etse de. Önermeler, cümlelerin aksine, farklı dillerde tezahür

etmezler.) Bir içeriğinin olmasından ötürüdür ki bir inanç doğru

veya yanlıştır: inanç, eğer onun içeriği olan önerme doğru ise doğrudur,

aksi takdirde yanlıştır. Benim, bütün insanların ölümlü olduğu

şeklindeki inancım, onun içeriğini oluşturan önerme doğru olduğu için

doğrudur; Hitler’in III. Reich’ın bin yıl süreceğine dair inancı yanlıştı,

çünkü onun içeriğini oluşturan önerme yanlış(tı).

Dolayısıyla, materyalizmi göz önünde tutarsak, inançlar (normal

olarak) uzun süreli nöral olaylardır. Bu itibarla, onların NF nitelikleri


16 Bir materyal yapının veya olayın, bir inancın sahip olduğunu şekilde içeriğe nasıl sahip

olabileceğini düşünmek elbette çok zordur; görünüşe göre bu, imkansız gözüküyor. Bu

ise materyalizmin ana problemlerinden biridir. Bu düşüncenin gelişimi hakkında bkz.

benim “Against Materialism” (yukarıda, dipnot 13).


vardır, fakat ayrıca içerik nitelikleri de vardır: her bir inancın, ‘içerik

olarak filanca önermeye sahip olma’ niteliği olacaktır. NF nitelikler,

fiziksel niteliklerdir; diğer taraftan içerik nitelikleri –örneğin, içerik

olarak bütün insanlar ölümlüdür önermesine sahip olma niteliği— zihinsel

niteliklerdir. Materyalizme göre, zihinsel ve fiziksel nitelikler

birbirleriyle nasıl bir ilişki içerisindedirler? Bilhassa, içerik niteliklerinin

NF nitelikleriyle ilişkisi nasıldır —belli bir inancın içerik niteliğinin,

o inancın NF nitelikleriyle ilişkisi nasıldır?

4.3. İndirgemeci Materyalizm ve İndirgemeci-Olmayan

Materyalizm

Materyalistler, fiziksel ve zihinsel nitelikler arasındaki ilişki hakkında

esasen iki teori (ve dolayısıyla NF nitelikleriyle içerik nitelikleri

arasındaki ilişki hakkında da iki teori) sunarlar: indirgemeci ve

indirgemeci-olmayan materyalizm. The Astonishing Hypothesis: the

Scientific Search for the Soul adlı kitabında Sir Fransis Crick’e göre,

“sizin neşeniz ve sizin acılarınız, hatıralarınız ve hevesleriniz, sizin

kişisel kimliğiniz ve özgür iradeniz, aslında sinir hücrelerinin ve onlarla

ilişkili moleküllerin oluşturduğu devasa topluluğun davranışından

daha fazla bir şey değildir.” Bu, indirgemeci materyalizmin çok

iyi bir ifadesidir, ki buna göre, (yeterince doğal olarak) zihinsel içerik

nitelikleri NF niteliklerine indirgenebilir. İndirgemeci-olmayan materyalizme

göre ise içerik nitelikleri, NF niteliklerine indirgenebilir değildirler,

fakat NF nitelikleri tarafından belirlenirler (NF niteliklerini

müteakiben ortaya çıkarlar).17 Bunu şu şekilde ifadeye dökebiliriz: indirgemeci

materyalizme göre, civarda sadece bir nitelik türü vardır:

NF nitelikler –ki bunların bazıları aynı zamanda zihinsel niteliklerdir.


17 Basitlik adına, ‘geniş içerik’ (wide content) denen şeyi göz ardı ediyorum; argümanımdaki

hiçbir şey, göz ardı edilen şeye dayanmıyor.


Diğer taraftan indirgemeci olmayan materyalizme göre ise, iki nitelik

türü mevcuttur: NF nitelikler ve NF niteliklerle aynı olmayan fakat

onlar tarafından belirlenen zihinsel nitelikler.

Önce indirgemeci materyalizm hakkında düşündüğümüzü farzedelim.

İçerik olarak Naturalizme gereğinden fazla değer verilmektedir

önermesine sahip olma niteliğini ele alalım ve bu niteliği C diye

isimlendirelim. İndirgemeci materyalizmde, C zaten bu NF niteliklerin

belli bir kombinasyonudur. O, böylesi nitelikleri içeren bir ayrık

önerme (disjunction) olabilir, ki burada P1 ilâ Pn, NF niteliklerdir; söz

konusu içeriğe sahip olma niteliği olan C ise şuna benzer bir şey olabilir

(burada ‘V’ işareti ‘veya’yı temsil ediyor):

P1vP3vP8v….Pn.

Daha büyük bir ihtimalle, bundan daha karmaşık bir şey de olabilir:

belki de birleşik önermelerden oluşan bir ayrık önerme olabilir

(a disjunction of conjunctions), ki şunun gibi bir şeydir (‘&’ işareti

‘ve’yi temsil ediyor):

(P1&P7&P28. . .) v (P3&P34&P17&. . .) v (P8&P83&P107&. . . ) v . . .18

Eğer NF niteliklerin karmaşık kombinasyonlarının kendileri de NF

nitelikler ise, içerik nitelikler, indirgemeci materyalizme göre, gerçekten

de NF niteliklerin sadece özel bir türüdür. Dolayısıyla, indirgemeci

materyalizme göre, içerik nitelikleri —mesela, Naturalizme gereğinden

fazla değer verilmektedir önermesine içerik olarak sahip olma—

NF niteliklerdir veya onlara indirgenebilir.

Bu, materyalistler tarafından yapılan iki öneriden biridir. Diğeri, bir

içerik niteliğinin, bir NF niteliği olmadığı ve NF niteliklere indirgenemeyeceği,

fakat buna rağmen NF nitelikler tarafından belirlendiğidir

(determined). Burada temel fikir şudur: seçeceğiniz her bir zihinsel


18 Bunu, herhangi bir içerik niteliğinin NF niteliklerin bir Boolean kombinasyonu olduğunu

söyleyerek ifade edebiliriz.


nitelik M için, fiziksel bir P niteliği vardır ve [bu] öyle [bir niteliktir]

ki, zorunlu olarak,19 eğer bir şey M’ye sahipse, o zaman P’ye sahiptir,

ve eğer bir şey P’ye sahipse, o zaman M’ye sahiptir. Dolayısıyla herhangi

bir zihinsel niteliği alın—örneğin, acı çekme niteliği: bir fiziksel

nitelik P (muhtemelen bir NF niteliği) olacaktır, öyle ki her mümkün

dünyada doğrudur ki her ne şey P’ye sahipse acı çeker, ve tersinden,

her ne şey acı çekiyorsa, P’ye sahiptir.20 İçerik ve NF nitelikler özelinde

konuşursak, fikir şudur: bir nöral yapının sahip olabileceği herhangi

bir içerik niteliği C için, bir NF niteliği P vardır, öyle ki eğer

bir nöral yapı o içerik niteliği C’ye sahipse, P’ye de sahiptir, ve tersinden,

P’ye sahip olan herhangi bir nöral yapı aynı zamanda içerik

niteliği C’ye de sahiptir.

Hem indirgemeci hem de indirgemeci-olmayan materyalizme göre,

zihinsel nitelikler fiziksel nitelikler tarafından belirlenir (ve gerçekten de

indirgemeci materyalizme göre, zihinsel nitelikler, tam olarak fiziksel

niteliklerdir.) Evrimsel skalada yukarı çıktıkça, nöral yapıların gittikçe

artan karmaşıklığa sahip olduğunu görürüz. Örneğin, skalanın bir ucuna

yakın bir yerde bakteri buluruz; muhtemelen onların hiç inançları yoktur.

Skalanın diğer ucunda insanlar bulunur, ki zengin ve çeşitli inanç

stokları vardır, beyinleri, karmaşık ve çok yönlü tarzda birbirine bağlantılı

olan milyarlarca nöron ihtiva etmektedir, öyle ki farklı mümkün

beyin hallerinin sayısı muazzam büyüklüktedir. Ve burada fikir şudur:


19 Burada söz konusu olan zorunluluk, geniş anlamda mantıksal zorunluluk olabilir: örneğin,

doğru matematiksel ve mantıksal önermelerin mazhar olduğu türden zorunluluk.

Yahut nomolojik zorunluluk olabilir, yani doğal yasaların mazhar olduğu türden

zorunluluk.

20 Bu, filozofların güçlü bağımlı –ardıllık (strong supervenience) dediği şeydir.

Supervenience’in çeşitli türleri hakkında iyi bir izahat için bkz. Stanford online encyclopedia,

‘Supervenience’ maddesi. [Mütercimin notu: “supervene” kelimesi, önceki bir

şeye bağlı olarak onun akabinde ortaya çıkmak anlamına gelmektedir. İsim formundaki

supervenience, dolayısıyla, önceki bir şeye bağımlı olarak meydana gelme demektir.

Bu anlamda, söz konusu kelime, Türkçe’de ‘bağımlı-ardıllık’ ifadesiyle karşılanabilir.]


filogenetik (phylogenetic) skalada yükseldikçe, gittikçe karmaşıklaşan

nöral yapılardan geçtikçe, belli bir noktada, tam anlamıyla inanç diye

adlandırabileceğimiz bir şey ortaya çıkar, yani doğru veya yanlış olabilen

bir şey. Karmaşıklığın belli bir seviyesinde, bu nöral yapılar inanç

içeriği sergilemeye başlıyorlar. Belki de bu tedricen ve daha önceden

başlıyor —belki de o, sinir sisteminin bütün haritasının çıkarılmış olması

ayrıcalığına sahip küçük fakat karizmatik C. elegans yaratığı ile

başladı. Mümkündür ki C. elegans, bilincin sadece en ufak bir parıltısını

ve gerçek inanç içeriğinin sadece en zayıf ışıltısını sergiliyor, veya

belki de inanç içeriği skalanın daha da yukarısında ortaya çıkıyor, bu

o kadar da önemli değil. Önemli olan, belli bir karmaşıklık düzeyinde

nöral yapıların içerik sergiledikleri ve bu yapıları barındıran yaratıkların

inanca sahip olduklarıdır. İçerik nitelikleri ister NF niteliklere indirgenebilir

olsun, isterse onlara bağımlı olarak ortaya çıksın, bu doğrudur.

Dolayısıyla (materyalizm hesaba katılınca), bazı nöral yapılar, NF

niteliklerin belli bir karmaşıklık düzeyinde, içerik kazanmaktadır; bu

karmaşıklık düzeyinde NF nitelikler inanç içeriğini belirlemektedir.

Ve söz konusu bu yapılar da inançlardır. Benim sormak istediğim soru

ise şudur: evrim ve (insanlar h akkında m ateryalizmi içerir biçimde

yorumlanan) naturalizm kabul edildiği takdirde, bu şekilde ortaya çıkan

içeriğin gerçekte doğru olmasının ihtimali nedir? Özellikle, N&E

kabul edildiği takdirde, bizim nöral yapılarımızla ilişkili olan içeriğin

doğru olması ihtimali nedir? N&E kabul edilirse, bizim bilişsel yeteneklerimizin

güvenilir olması ve bu suretle ekseriyetle doğru inanç

üretmesi ihtimali nedir?


5. Öncül (1) için Argüman

Şimdi, argümanımın ilk öncülünü yani ana argümanın 1. Öncülüne

dair sebepleri açıklayabiliriz. 1. öncül, hatırlayacağınız üzere, şuydu:

(1) P(R/N&E) düşüktür.

Elbette hepimiz sağduyusal olarak bilişsel yeteneklerimizin, en

azından fonksiyon icra ettikleri alanların büyük bir kısmında, çoğunlukla

güvenilir olduklarını varsayarız. Dün gece nerede olduğumu,

sabahleyin kahvaltıda yulaf ezmesi yediğimi, büyük oğlumun adının

Archibald olmadığını, bir yıl önce şimdi yaşadığım evde yaşamadığımı

ve bunların yanında birçok şeyi hatırlıyorum. Çalışma odamdaki

ışığın açık olduğunu, çiçek bahçemin yabani otlarla dolduğunu,

komşumun kış boyunca kilo aldığını görebiliyorum. Matematiğin ve

mantığın birkaç hakikatini biliyorum, çoğunlukla oldukça basit şeyler

kuşkusuz, ama yine de öyle … . Varsayılması doğal olan ve (en azından

biz felsefe veya nörobilim tarafından ifsad edilmeden önce) hepimizin

varsaydığı şey, bilişsel yeteneklerimiz bir işlev bozukluğuna

maruz kalmadıkları zaman, ekseriyetle ve gündelik hayatın büyük bir

kısmında, o yeteneklerin bizde ürettiği inançların doğru olduklarıdır.

Bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olduklarını varsayıyoruz. Fakat benim

ileri sürmek istediğim şey, naturalistin bu ilk baştaki varsayımın

aleyhine güçlü bir sebebinin olduğu ve o [varsayımı] terk etmesi gerektiğidir.

Bu doğal varsayımın yanlış olduğunu ileri sürme niyetinde

değilim; diğer herkes gibi ben de bilişsel yeteneklerimizin hakikaten

çoğunlukla güvenilir olduklarına inanıyorum. Asıl ileri sürmek istediğim

şey, naturalistin –en azından evrimi kabul eden bir naturalistin—

bu varsayımdan vazgeçmeye mecbur olduğudur.


5.1 Argüman ve İndirgemeci-Olmayan Materyalizm

Hatırlayacağınız üzere, naturalizmin, indirgemeci ve indirgemeciolmayan

şeklinde iki türü olan materyalizm içerdiğini düşünüyoruz.

Bu mesele hakkında, önce indirgemeci olmayan materyalizmin bakış

açısından düşünelim. Evrimsel skalaya ve şu meşhur kurtçuk C.

elegans’a geri dönelim ve bizim ilk inanç elde ettiğimiz düzeyin C.

elegans olduğunu farzedelim. Kuşkusuz böyle bir inanç, en yüksek

dereceden ilkel olacaktır (ve eğer C. elegans’ın inanca sahip olduğunu

düşünmüyorsanız, basitçe, inanca sahip olduğunu düşündüğünüz yaratıklarla

karşılaşıncaya kadar skalada yukarı tırmanabilirsiniz), fakat

farz edelim ki bu türün üyelerinin inançları var. C. elegans’ın milyonlarca

yıldır hayatta kaldığını göz önünde tutunca, onun davranışının

uyum sağlayıcı olduğunu varsayabiliriz. Bu davranış, C. elegans’ın sinir

sistemindeki nörolojik yapılar tarafından üretilmiş veya nedenlenmiştir;

dolayısıyla yine varsayabiliriz ki bu nöroloji de uyum sağlayıcıdır

(adaptive). Bu temel nöroloji, uyum sağlayıcı davranışa sebep

olmaktadır; Churchland’in dediği gibi, [bu nöroloji] bedensel organları,

hayatta kalmak için olmaları gereken yerde tutmaktadır. Fakat o

ayrıca (indirgemeci-olmayan materyalizme uygun olarak) inanç içeriğini

de belirlemektedir. Sonuç olarak, bu yaratıkların, elbette belli

bir içeriği olan inançları vardır.

Ve işte soru: bu inanç içeriğinin doğru olduğunu varsaymak için

nasıl bir sebep vardır? Hiçbir sebep yoktur. Nöroloji uyumcu davranışa

sebep oluyor ve inanç içeriğini nedenliyor veya belirliyor: fakat

bu şekilde belirlenen inancın doğru olduğunu varsaymak için hiçbir

sebep yoktur. Hayatta kalmak ve [çevreye] uygunluk ( fitness) için gereken

tek şey, nörolojinin uyum sağlayıcı davranışa sebep olmasıdır;

bu nöroloji ayrıca inanç içeriğini belirliyor, fakat bu içeriğin doğru

olup olmadığı, [çevreye] uygunluk için farklılık yaratmıyor. Bazı NF

nitelikler, [çevreye] uygunluğa katkıda bulundukları için seçilirler. Bu

NF nitelikler, ayrıca inanç içeriğini nedenlemekte veya belirlemektedir;

onlar bir içeriği veya önermeyi her bir inançla ilişkilendirirler. Ancak

NF nitelikler, nedenledikleri içeriği nedenlemelerinden dolayı değil,

uyum sağlayıcı davranışı nedenlediklerinden dolayı seçilirler. Eğer

nöroloji (inancın NF nitelikleri) tarafından belirlenen içerik, önerme

doğru ise, ne âlâ. Fakat eğer yanlış ise, [çevreye] uygunluk açısından,

hiçbir sorun teşkil etmez.

İtiraz: bir nilüfer yaprağı üstünde bir kurbağa düşünün. Bir sinek

vızlayarak geçiyor; kurbağanın dili şaklayarak dışarı çıkıyor ve sineği

yakalıyor. Eğer bu kurbağa başarılı bir şekilde, uyum sağlayıcı

tarzda davranacaksa, kurbağanın içinde, her an için sineğe uzaklık,

onun hacmi, hızı, yönü, vs. şeylerin kaydını tutan mekanizmaların bulunması

gerekir. Bu mekanizmalar, kurbağanın bilişsel yeteneklerinin

parçası değil midir? Ve kurbağanın uyum sağlayıcı tarzda davranması

için bunların hatasız olması gerekmiyor mu? Dolayısıyla, şayet

kurbağa hayatta kalacak ve üreyecekse, kurbağanın bilişsel mekanizmalarının

hatasız ve güvenilir olması gerektiği ortaya çıkmaz mı?

Veya bir hayvan düşünün, belki Afrika’nın geniş otlaklarında otlayan

bir zebra. Bir aslan yaklaşıyor; zebra bu yırtıcıyı fark ediyor; bu fark

etme, kısmen, onun beyninde ortaya çıkan bir nöral yapıdan ibarettir,

belki beyninin optik bölmesindeki nöronların belli bir ateşleme örüntüsü

(pattern); ve belki de bu örüntü normalde orta uzaklıkta bir yırtıcının

görünmesine cevaben ortaya çıkmaktadır. Eğer bu yapı, yırtıcıların

mevcudiyetiyle tam anlamıyla karşılıklı ilişkiye sahip değilse,

zebra bu dünyada fazla yaşamayacaktır. Ve ayrıca, bu yapı o yaratığın

bilişsel parçası olmayacak mıdır? Ve eğer zebra hayatta kalacaksa, o

mekanizmaların hatasız ve güvenilir olması gerekmez mi?

Cevap: kesinlikle o kurbağa, kendisinin duyu organlarından girdi

alan, sineğin uçup geçerken takip ettiği yolla ilişkili olan, dilini dışarı

uzatıp o talihsiz sineği yakalayacak şekilde kendi kaslarıyla bağlantılı

olan “imleyiciler”e (indicators), nöral yapılara sahiptir. Aynı şey

zebra için de geçerlidir: eğer o uyum sağlayıcı tarzda davranacaksa

(mesela, yırtıcıları atlatacaksa), onun da çevreyi gözetleyen, (mesela)

yırtıcının mevcudiyetiyle karşılıklı ilişkili olan ve bir yırtıcı tehdit ettiği

zaman kendisinin kaçmasına sebep olacak şekilde kaslarıyla irtibatlı

nöral yapılardan ibaret olan imleyicilerinin olması gerekecektir.

İmdi, dilersek bu imleyicileri, “bilişsel yetenekler” alt-başlığı altına

yerleştirebiliriz. Ancak burada görülmesi gereken önemli nokta,

bu türden bir imlemenin (indication) inanç gerektirmediğidir. O, özellikle,

işaret edilen olgusal durumla ilişkili bir inanç gerektirmemektedir;

aslında o, olgusal durumla uyuşmayan inançla bağdaşıktır. Örneğin,

oksijensiz ortamda yaşayan deniz bakterileri (anaerobic marine

bacteria), hikayeye göre, içlerinde magnetosomlar yani manyetik kuzeyi

gösteren ufak mıknatıslar ihtiva ederler; kuzey yarım kürenin

okyanuslarında, bu yön aşağı doğrudur, oksijensiz derinliklere doğru.

21 Bu imleyiciler, bakterilerin itme aygıtlarıyla öyle bir şekilde bağlantılıdır

ki oksijeni bol yüzey sularında gelişemeyen bu yaratıkların

daha derin sulara doğru hareket etmelerine sebep olurlar. Fakat bu,

hiçbir şekilde bakterilerin inanç oluşturmalarını gerekli kılmaz. Yırtıcılardan

kaçmak, yiyecek ve eş bulmak –bu şeyler bir şekilde çevrenin

hayatî özelliklerinin izini süren bilişsel aygıtlar gerektirir, ve buna

uygun bir tarzda kaslarla bağlantılıdırlar; fakat bunlar doğru inancı,

hatta [herhangi] bir inancı bile, gerektirmezler. Belli bir türün organizmalarının

uzun süreli hayatta kalışları, çevrenin o özelliklerinin

izini sürmeyi başaran bilişsel aygıtlara –imleyiciler diye adlandırdığım

şeyler— sahip olduklarını muhtemel kılmaktadır. Ancak imleyicilerin,

inanç olmaları veya inanç içermeleri gerekmiyor. İnsan bedeninde

kan basıncı, ısı, tuz içeriği, ensülin seviyesi ve daha birçok şey

için imleyiciler bulunmaktadır; bu örneklerde ne kan, ne de o kanın

sahibi, ne de etrafındaki hiçbir şey normal olarak konu hakkında bir


21 Bu küçük popüler hikâyede her şey yolunda değil: bkz. “Configuration of redox gradient

determines magnetotactic polarity of the marine bacteria MO-1” Environmental

Microbiology Reports c.2, sayı: 5 (Ekim 2010) içinde.


inanca sahiptir. Bu sebeple itirazcı, [çevreye] uygunluğun doğru imleme

gerektirdiğini belirtirken haklıdır; fakat bundan, bırakın inancın

güvenilirliğini, inanca dair hiçbir şey çıkmaz.

Argümanımızın ana çizgisine dönerek, indirgemeci olmayan materyalizmi

ele alıyoruz ve indirgemeci olmayan materyalizmi göz

önünde tutarak, P(R/N&E) hakkında soru soruyoruz. (Bunu ifade etmenin

başka bir yolu: P(R/N&E&indirgemeci olmayan materyalizm)’in

üzerinde düşünüyoruz.) Kendi zihinsel hayatımız hakkındaki sıradan

varsayımlarımızı argümanımıza otomatik olarak sokmaktan kaçınmak

amacıyla, farzedin ki bir düşünce deneyi gerçekleştiriyoruz. Bilişsel

olarak bize çok benzeyen farazi bir tür düşünelim: bu türün üyelerinin

inançları var, çıkarsama yapıyorlar, inançlarını değiştiriyorlar, vb.

Ve varsayalım ki naturalizm bunlar için geçerlidir; bunlar, içerisinde

Tanrı diye bir zatın veya Tanrı gibi hiçbir şeyin olmadığı bir dünyada

yer alıyorlar. O zaman soracağımız soru şudur: onların bilişsel kuvvelerinin

güvenilir olma ihtimali nedir? Bu farazi yaratıkların sahip

oldukları bir inancı düşünün. Bu inanç, belirli bir tip nöral yapıdır ve

içerik doğuracak kadar karmaşık bir inançtır. İstersek şunu da ilave

edebiliriz: bu yapı, çevredeki bir şeye karşılık olarak vuku buluyor

veya meydana geliyor; belki beynin optik bölmesindeki nöronların

belli bir ateşleme örüntüsüdür, ve belki de bu örüntü bir yırtıcı hayvanın

görünmesine karşılık olarak ortaya çıkıyor. Yine varsayalım ki

belli bir içerik, belli bir önerme, bu yapının NF nitelikleri tarafından

belirleniyor. Dolayısıyla bu yapı, bir inanç teşkil edecektir ve kendi

içeriği olarak belli bir p önermesine sahip olacaktır.

Fakat şimdi hayatî soruya gelirsek: (N&E göz önünde tutulunca),

bu önermenin doğru olma ihtimali nedir? Pekala, söz konusu inanç

hakkında şunu biliyoruz: bu inanç, belli NF niteliklere sahip olan nörolojik

bir yapıdır, öyle ki bu niteliklere sahip olmak, o belirli içeriğe

de sahip olmak için yeterlidir. Ayrıca varsayıyoruz ki bu yapı, o yırtıcının

mevcudiyetine cevaben ortaya çıkmaktadır. İstersek yine varsayabiliriz

ki bu yapı, o tür yırtıcının güvenilir bir imleyicisidir: bu

yapı, sadece ve sadece böyle bir yırtıcı orta mesafede olduğu zaman

ortaya çıkıyor. Fakat niçin bunun, o NF niteliklerce belirlenen doğru

bir önerme olduğunu düşünelim ki? Bu NF nitelikler bir önermeyi

belirler: fakat niye o önermenin doğru olduğunu düşünelim? Doğal

seleksiyon, uyum sağlayıcı NF nitelikler için seçim yapar; o NF nitelikleri

içerik belirler; fakat doğal seleksiyon, uyum sağlayıcı NF nitelikler

tarafından belirlenen önermeler veya içerik konusunda şansına

ne çıkarsa almak zorundadır. O, bu işlevi etkileyemez veya bu

işlevi NF niteliklerinden içerik niteliklerine dönüştüremez: bu, mantığın

veya nedensellik yasasının işidir; ve doğal seleksiyon bunlardan

hiçbirini değiştiremez. Gerçekten de bu yapının NF nitelikleri tarafından

üretilen içeriğin, bu olayda, o yırtıcıyla veya çevredeki herhangi

bir şeyle bir ilgisinin olması gerekmiyor. Doğrudur; yapı, bir yırtıcının

mevcudiyetiyle karşılıklı bir ilişki içindedir ve o mevcudiyeti imler;

fakat imleme, inanç değildir. İmleme bir şeydir, inanç içeriği ise

tamamen başka bir şey; ve (materyalizmi hesaba katarsak) birinin diğerini

neden takip etmesi gerektiğine dair bildiğimiz bir sebep yoktur.

Bir inancın içeriğinin, o inancın (muhtemelen diğer yapılarla birlikte)

imlediği şeyle eşleşmesi gerektiğine dair bildiğimiz bir sebep de

yoktur. İçerik, basitçe, yeterli karmaşıklığa sahip nöral yapıların görünmesi

üzerine ortaya çıkar; içeriğin, o yapının imlediği şeyle neden

ilişkili olması gerektiğine dair bir sebep yoktur. Gerçekten, o içeriği

oluşturan önermenin, o yırtıcı hakkında olması gerekmez; onun

doğru olması ise kesinlikle gerekmez.

O zaman, bu önermenin, bu içeriğin doğru olmasının ihtimali nedir?

Sadece bu kadarına bakarak, söz konusu önermenin doğruluk

ihtimali kadar yanlışlık ihtimalinin olduğunu varsaymamız gerekmez

mi? Manzara şudur: bir inancın NF nitelikleri uyum sağlayıcıdır, yani

onlar uyum sağlayıcı davranışa sebep olurlar. Bu NF nitelikleri aynı

zamanda bir içerik niteliğini de belirler. Fakat NF nitelikleri uyum sağlayıcı

olduğu sürece, ister hayatta kalmak ister üreme için olsun, hangi

içeriğin bu NF nitelikleri tarafından belirlendiği önem arzetmez. O,

doğru bir içerik olabilir; yanlış içerik olabilir; bir önemi yok. Bu yaratıkların

hayatta kalmış oldukları ve tekamül ettikleri gerçeği, [veya]

onların bilişsel donanımının, atalarının hayatta kalması ve üremelerini

sağlayacak kadar iyi olduğu gerçeği —bu gerçek, onların inancının

doğruluğu veya bilişsel yeteneklerinin güvenilirliği hakkında bize

hiçbir şey söylemez. Bu bize belli bir inancın nörofizyolojik nitelikleri

hakkında bir şeyler söyler; bu bize, o nitelikler sayesinde o inancın,

uyum sağlayıcı davranışın üretiminde bir rol oynadığını söyler.

Fakat bize, o inancın içeriğinin doğruluğu hakkında hiçbir şey söylemez:

onun içeriği doğru olabilir, fakat eşit ihtimaliyetle yanlış da olabilir.

Öyleyse, söz konusu önermenin kabaca 0.5 ihtimalinin olduğunu

varsaymamız gerekmez mi? Söz konusu şarta bağlı olarak, onun ihtimaliyetinin

0.5 civarlarında olduğu şeklinde bir değerlendirme yapmamız

gerekmez mi? Makul istikamet bu olacaktır. Hiçbiri diğerinden

daha fazla muhtemel gözükmemektedir; dolayısıyla onun doğruluk

ihtimaliyetini 0.5 olarak takdir etmeliyiz.

Burada düşündüğümüz ihtimaliyet, nesneldir,22 kişiselci birinin

(personalist) öznel ihtimaliyeti değildir, epistemik ihtimaliyet de değildir.

(Elbette ki nesnel ve epistemik ihtimaliyet arasında bir bağlantı

olacaktır, belki Miller İlkesi civarında bulunacak bir bağlantı; olabilir

ki epistemik ihtimaliyet, bilinen nesnel ihtimaliyeti bir şekilde takip


22 Bkz. benim Warrant and Proper Function, böl. 9. Her ne kadar benim burada göstermek

için yeterince yerim olmasa da, bu argümanın epistemik ihtimaliyet açısından da

kurulabileceğini söylemek yerinde olur.


edecektir). Fakat o zaman, yukarıdaki ilk tavrı önerirken, ben, o adı

kötüye çıkmış Kayıtsızlık İlkesi’ne (Principle of Indifference) dayanmış

olmuyor muyum? Bu ilke itibardan düşmemiş miydi?23 Doğrusu

hayır. Bertrand paradoksları göstermektedir ki Kayıtsızlık İlkesi’nin

bazı dikkatsiz ifadeleri hüsranla sonuçlanmaktadır —tıpkı Goodman’ın

yeşil/mavi paradoksları göstermektedir ki yüklem veya nitelik atfetmeyi

düzenleyen ilkenin ihtiyatsız ifadeleri hüsranla sonuçlanmaktadır.

Yine de gerçek şu ki biz sürekli olarak nitelik atfediyoruz ve bunu

da tamamen makul bir şekilde yapıyoruz. Ve şu da bir gerçek ki normal

akıl yürütmelerde düzenli olarak bir kayıtsızlık ilkesi kullanıyoruz

ve bunu da hakkını vererek yapıyoruz. Bunu ayrıca bilimde de

kullanıyoruz— mesela istatistiksel mekanikte.24

Bu yaratıklardaki herhangi bir inanç için bu ihtimaliyetin yaklaşık

0.5 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, onların bilişsel yeteneklerinin

güvenilir olmasının ihtimaliyeti nedir? Pekâlâ, eğer benim

yeteneklerim güvenilir ise, inançlarımın hangi oranda doğru olması

gerekir? Cevap muğlak olacaktır; belki de mütevazı bir şart, bir güvenilir

bilişsel yeteneğin en azından yanlış olanların üç katı sayısınca

doğru inanç üretmesi gerektiği şeklinde olabilir: yeteneğin çıktısındaki

doğru inanç oranı en az 3/4’tür. Eğer öyleyse, bu durumda, onların

yeteneklerinin güvenilirliğin gerektirdiği ‘yanlış olanlara nazaran

doğru inançların (sayıca) üstünlüğünü’ üretmesinin ihtimali gerçekten


23 Örneğin bkz. Bas van Fraassen’s Laws and Symmetry (Oxford: Clarendon Press, 1989),

ss.293 vd.

24 “. . . ihtimaliyet teorisinin hayret verici sayıdaki hayli karmaşık problemleri, tamamen

eşit ihtimalli alternatifler (equiprobable) varsayımına dayalı hesaplama yoluyla

çözülmüş bulunmaktadır ,” Roy Weatherford, Philosophical Foundations of Probability

Theory (Routledge and Kegan Paul, 1983), s.35. Ayrıca bkz. Robin Collins’in “A

Defense of the Probabilistic Principle of Indifference” (Bilim Tarihi ve Felsefesi

Kolokyumu’nda yapılan konuşma, Notre Dame Üniversitesi, 8 Ekim 1998; şu anda

basılı değil); ve bkz. Roger White, “Evidential Symmetry and Mushy Credence”, Oxford

Studies in Epistemology, vol. 3.


çok küçüktür. Mesela benim 1000 bağımsız25 inancım varsa, bu inançların

üç çeyreğinin veya daha fazlasının doğru olmasının (bu şartlar

altındaki) ihtimali, 10-58’den daha az olacaktır.26 Ve eğer ben sadece

100 inançlık mütevazı bir epistemik düzen çalıştırsam bile, onların

3/4’ünün doğru olmasının ihtimali, her birinin doğru olma ihtimalinin

1/2 olduğunu göz önünde tutarsak, çok düşüktür, .000001 gibi bir

şey. Dolayısıyla bu yaratığın doğru inançlarının yanlış inançlarından

ciddi anlamda fazla çıkması şansı azdır. Buradan çıkarılacak sonuç,

bu yaratıkların bilişsel yeteneklerinin güvenilir olmasının ihtimal-dışı

olduğudur. Fakat elbette aynı şey bizim için de geçerlidir: onlara değil

bize mahsus olan P(R/N&E) de çok düşük olacaktır.

5.2 Argüman ve İndirgemeci Materyalizm

Bütün bunlar, indirgemeci-olmayan materyalizmin durumunu göstermektedir:

P(R/N&E&indirgemeci-olmayan materyalizm) düşüktür.

P(R/N&E&indirgemeci materyalizm)’i, yani naturalizm ve evrim ve

indirgemeci materyalizm hesaba katıldığında R’nin ihtimaliyetini daha

kısa bir şekilde ele alabiliriz. İndirgemeci materyalizme göre, zihinsel

nitelikler, fiziksel niteliklerin karmaşık kombinasyonlarıdır; daha

kısaca, fiziksel niteliklerin karmaşık kombinasyonlarının bizzat kendilerinin

de fiziksel nitelikler olduklarını kabul edersek, zihinsel nitelikler

tamamen fiziksel niteliklerdir. N&E ve indirgemeci materyalizme

göre, R’nin ihtimaliyeti nedir?

Burada, indirgemeci-olmayan materyalizmdekiyle aynı sonuçları

elde ediyoruz. Niçin böyle olduğunu görmek için, yine o farazi


25 ‘Bağımsız’ (Independent): olabilir ki içeriğe sahip bir çift nöral yapı öyledir ki şayet

onlardan biri vuku bulduysa, diğeri de vuku bulacaktır; o zaman söz konusu inançlar

bağımsız olmaz. Benzer şekilde, bir nöral yapının içeriği bir başkasının içeriğini gerektirdiğinde:

burada da söz konusu inançlar bağımsız olmayacaktır.

26 Bu hesaplamayı yapan Paul Zwier’a teşekkür ederim.


yaratıklar grubunun bir üyesinin herhangi bir inancını düşünün —

mesela, Naturalizme gereğinden fazla değer verilmektedir inancını.

Bu inanç, nöronsal bir olaydır, karmaşık şekillerde birbiriyle bağlantılı

ve nöronların adet edindikleri tarzda ateşleme yapan bir nöronlar

kümesidir. Bu nöronsal olay çok sayıda NF niteliği sergilemektedir.

Yine varsayabiliriz ki o, söz konusu türden bir yaratığın, söz konusu

şartlarda, söz konusu türden nöronsal yapılar barındırması için uyum

sağlayıcı anlamda yararlıdır. Olayın, sahip olduğu NF niteliklere sahip

olması, [çevreye] uyum-artırıcıdır, şöyle ki organizmanın, bu niteliklere

sahip olması sayesinde, uyum sağlayıcı anlamında yararlı eylemler

–mesela kaçma— icra etmesi sağlanmaktadır. Bu olay bir inanç

olduğu için, bu NF niteliklerin bir altkümesi, hep birlikte, onun gerçekte

sergilediği içeriğe sahip oluşunu teşkil etmektedir. Yani, inancın

içeriği olan bir önerme mevcuttur; bu sebeple o inanç, ‘içeriği olarak

o önermeye sahip olma’ niteliğine sahip olacaktır; ve bu nitelik,

yani “içeriği olarak falanca önermeye sahip olma” niteliği, o inancın

bir (kuşkusuz karmaşık) NF niteliği olacaktır.

Şimdi, bu içeriğin doğru olma ihtimali nedir? Bu önermenin –her

ne ise o— doğru olma ihtimali nedir? Cevap, halihazırda incelemiş

olduğumuz örnektekiyle aynıdır. Nöronsal yapının uygun davranış

tipine sebep olması için, elbette, içeriğin doğru olması zaruri değildir.

NF niteliklerin bu şekilde uyum sağlayıcı tarzda düzenlenmesinin

aynı zamanda o içeriğe sahip olmayı teşkil etmesi de öylesine/tesadüfen

olur. Fakat yine söyleyecek olursak, eğer bu içerik, yani bu

önerme doğru olursa, bu arama niyeti yokken şans eseri keşfetme kabilinden

bir şey olacaktır; zira o pekâlâ yanlış da olabilirdi. Onun o

içeriğe sahip oluşunu teşkil edenler de dahil olmak üzere bu NF nitelikler,

uyum sağlayıcı davranışa sebep oldukları sürece uyum sağlayıcı

niteliklerdir. Ayrıca onlar, bizzat o içeriğe sahip olma niteliğini

de teşkil ederler; fakat uyum-sağlayıcılık açısından, o içeriğin doğru

olup olmadığı fazla önem taşımaz. Dolayısıyla o yaratıklara ait herhangi

bir inancı ele alın; (bu yaratıkların evrim yoluyla varlığa geldikleri

göz önünde tutulunca) o inanca sahip olmanın, uyum sağlayıcı olduğunu

varsayabiliriz; onun NF nitelikleri, uyum sağlayıcı davranışa

sebep olurlar. Bu NF nitelikler, ayrıca, falanca içeriğe sahip olma niteliğini

de oluştururlar; fakat yeterince açıktır ki, (bu niteliklerin uyum

sağlayıcılığı bakımından), sebep oldukları o içeriğin doğru olup olmadığı

bir önem taşımaz. O doğru olabilir: peki kabul; fakat eşit derecede

yanlış da olabilirdi. Bu nitelikler, farklı içerik oluşturmuş olsaydı, davranış

açısından hâlâ aynı nedensel etkiye sahip olmuş olurlardı. Dolayısıyla

bu inancın içeriğinin doğru olma ihtimali, yaklaşık 1/ 2 oranında

olurdu, tıpkı indirgemeci-olmayan materyalizm örneğindeki gibi.

Ancak, eğer bu, söz konusu organizmanın bağımsız inançlarının her

biri için doğru ise, (N&E&indirgemeci materyalizm’de) bu yaratıkların

bilişsel yeteneklerinin güvenilir olma ihtimali düşük oranlı olmak

zorunda kalacaktır. O zaman şu ana kadar çıkarılması gereken sonuç

şudur ki N&E (materyalizm içeren N) göz önünde tutulunca, bu yaratıkların

güvenilir bilişsel yeteneklere sahip olmaları muhtemel değildir.

5.3 İtiraz

Doğru inançların, uyum sağlayıcı eylemi kolaylaştırdığı yeterince

açık değil midir? Yanlışlıkla aslanların dostça ve fazla gelişmiş ev kedileri

olduklarına inanan bir gazel bu dünyada fazla uzun kalmayacaktır.

Aynı şey, 60 metrelik bir uçurumdan atlamanın, aşağıya doğru

yumuşak inişli hoş ve aheste bir seyahat olduğuna inanan bir kaya tırmanıcısı

için de geçerlidir. Doğru inançların uyum sağlayıcı olmasının,

yanlış inançlara nazaran daha çok muhtemel olduğu bariz değil

midir? Daha genel olarak, doğru inançların başarılı olmasının yanlış

inançlara nazaran daha fazla muhtemel olduğu açık değil midir? New

York’tan Boston’a gitmek istiyorum: Boston’ın, New York’un güneyinde

olduğuna inanmaktansa, New York’un kuzeyinde olduğuna inanırsam

oraya varmam daha muhtemel değil midir?

Evet, kesinlikle. Bu gerçekten de doğrudur. Fakat aynı zamanda

alakasızdır. Biz, eşyanın mevcut durumu hakkında soru sormuyoruz,

fakat eğer hem evrim hem de (materyalizm içerdiği şeklinde yorumlanan)

naturalizm doğru olsaydı her şey nasıl olurdu, neye benzerdi,

onu soruyoruz. P(R/N&E) hakkında soru soruyoruz, P(R/eşyanın gerçekte

nasıl olduğu) hakkında değil. Hemen hemen herkes gibi ben de

bilişsel yeteneklerimizin ekseriyetle güvenilir olduklarına ve doğru

inançların başarılı eylem doğurmalarının yanlış olanlardan daha fazla

muhtemel olduğuna inanıyorum. Fakat mesele bu değildir. Mesele şudur:

eğer N&E doğru olsaydı, her şey nasıl olurdu? Ve bu bağlamda

biz, elbette, N&E’nin doğru olması halinde, her şey hâlâ nasılsa öyle

oldurdu diye bir varsayımda bulunamayız. Yani materyalizmin doğru

olması halinde, yanlış inançlardan çok doğru inançların başarılı eylem

doğurmasının daha muhtemel olmasının hâlâ geçerli olacağını varsayamayız.

İşin gerçeği, eğer materyalizm doğru olsaydı, doğru inançların

başarılı eylem doğurması ve yanlış inancın başarısız eylem doğurması

ihtimal dışı olurdu.

Burada şunu sorabilirsiniz: “Böyle bir şeyi niye düşünelim? Materyalizmin

bu meseleyle ne alakası var?” Alakası şu: biz normalde

doğru inancın başarılı eyleme yol açtığını düşünürüz, zira biz aynı

zamanda inançların eylemlere sebebiyet verdiğini (inançların, eylemleri

doğuran sebepler arasında bulunduğunu) da düşünürüz; ve onların

içeriklerinden ötürü böyle düşünürüz. Bir bira istiyorum ve inanıyorum

ki buzdolabında bir tane var, ve bu inanç, benim buzdolabına

gitmemin nedenleri arasındadır. Bu inancın içeriğinden ötürü, onun

benim buzdolabına gitmeme sebep olduğunu düşünürüz; çünkü bu

inanç, buzdolabında bir bira olduğu şeklinde bir içeriğe sahiptir ve bu

inanç benim, mesela çamaşır makinesi yerine, buzdolabına gitmeme

neden olur. Daha genel olarak, bir B inancının içeriğinden ötürüdür

ki B, sebep olduğu davranışa sebep olur diye düşünürüz.

Fakat şimdi farzedelim ki materyalizm doğrudur: o zaman, gördüğümüz

üzere, benim inancım, hem NF niteliklere hem de önermesel

bir içeriğe sahip olan nöral bir yapı olacaktır. Ancak, içerik dolayısıyla

değil, NF niteliklerden ötürüdür ki inanç, sebep olduğu şeye

sebep olur. İşte o niteliklerden ötürüdür ki inanç, nöral dürtülerin ilgili

taşıyıcı sinirlere doğru, oradan ilgili kaslara yolculuk etmesine,

bunun da kasların kasılmasına ve böylece davranış doğurmasına sebep

olur. Bu, söz konusu inancın içeriğinden ötürü değildir; inancın

içeriği, davranış bakımından inancın nedensel gücüyle alakasızdır.

Bir analoji düşünün. Ben torunumla top yakalamaca oynuyorum

ve mağrur bir hava atma teşebbüsüyle, topu çok sert bir şekilde fırlatıyorum.

Top onun kafasının üzerinden ıslıklayarak geçiyor ve komşunun

penceresini parçalıyor. Açıktır ki top, kütlesi, hızı, sertliği,

hacmi, vb. şeylerden ötürü camı kırar. Kütlesi daha az olsaydı, daha

düşük bir hızda gitseydi, bir tüy demeti kadar yumuşak olsaydı, vesaire,

camı kırmazdı. Eğer “Cam neden topun kendisine vurmasıyla

parçalandı” diye sorarsanız, doğru cevap, topun o niteliklere sahip olmasını

da içerecektir (ve elbette bunun yanı sıra, camın belli bir kırılabilirlik

derecesini, gerilime dayanıklılığını vb. şeyleri de içerecektir).

Olur ya, top bir doğum günü hediyesiydi; fakat top, bir doğum günü

hediyesi olmasından veya Sears and Roebuck’tan satın alınmış olmasından

veya 10 TL’ye mal olmasından ötürü camı kırmaz. Sam, belediye

başkanı olmasından ötürü, şehir yöneticisini işten çıkarma hakkına

sahiptir, eşine iyi davranan biri olmasından ötürü değil. Aquinas,

zekası, vukûfiyeti ve muazzam çalışma ve üretiminden ötürü büyük

bir filozoftur, “Aptal Öküz” diye adlandırılmasından ötürü değil.27 Bu

tür örneklerin sonsuz sayıda çoğaltılabileceği yeterince açıktır.

Materyalizme ve inanç içeriğine geri dönersek, o zaman, B inancının,

içeriğinden ötürü değil, NF niteliklerinden ötürüdür ki bu inanç

sebep olduğu davranışa sebep olmaktadır. B’nin NF nitelikleri arasında,

ahenkli çalışan birçok nöron içerme niteliği gibi nitelikler bulunmaktadır:

günümüz biliminden öğrendiğimiz üzere, bu nöronlar

taşıyıcı sinirler vasıtasıyla ilgili kaslara bir sinyal göndermekte ve o

kasların kasılmasına ve dolayısıyla da harekete sebep olmaktadırlar.

İşte bu NF niteliklerinden ötürüdür ki bu, o kasların kasılmasını sağlar.

Şayet bu inanç, aynı NF niteliklere fakat farklı içeriğe sahip olmuş

olsaydı, davranış/hareket üzerinde aynı etkiye sahip olurdu.

Diyelim ki siz şunu iddia ediyorsunuz:

(1) Eğer B inancı aynı NF niteliklere fakat farklı içeriğe sahip olsaydı,

o yine de hareket/davranış bakımından aynı nedensel etkilere

sahip olacaktı;

fakat o, aynı NF niteliklere ve farklı içeriğe sahip olmuş olamazdı.

(1) sadece karşıtolgusal (counterfactual) değildir, [aynı zamanda] karşıt-

mümkündür (counterpossible). Eğer içerik olarak C’ye sahip olma

niteliği, nörofizyolojik nitelikleri müteakiben ortaya çıkıyorsa, o zaman,

(güçlü bağımlı-ardıllık göz önünde tutulursa), geniş mantıksal

anlamda C’ye eşdeğer bir nörofizyolojik nitelik olacaktır; dolayısıyla,

(1)’in önbileşeninin geçerli olması o kadar da mümkün olmayacaktır.

Karşıtolgusalların her zamanki semantiği göz önünde tutulursa, çıkarılacak

sonuç, (1)’in doğru olduğudur; evet, ama aynı önbileşene sahip

herhangi bir karşıtolgusal da doğru olacaktır, örneğin şu da dahil:


27 Aquinas, Summa Theologiae’yi yazdığı gerçeğinden ötürü değil, hem suskun hem de

biraz etine dolgun olmasından ötürü “the Dumb Ox” diye adlandırılmıştır.


(2) Eğer B, aynı içeriğe fakat farklı nörofizyolojik niteliklere sahip

olmuş olsaydı, B, davranış bakımından aynı nedensel etkilere sahip

olmazdı.

Tamam. Fakat karşıtolgusalların her zamanki semantiği doğru mudur?

Burası, bu oldukça girift meseleyi ele almanın pek de yeri değil,

fakat alsına bakılırsa (bana göre) o, doğru değildir. “Eğer 2, 3’ten

büyük olsaydı, o zaman 3, 2’den küçük olurdu” [önermesi] doğrudur;

“eğer 2, 3’ten büyük olsaydı, o zaman 3, 2’den büyük olurdu” doğru

değildir. “Eğer 2, 3’ten büyük olsaydı, o zaman ay, yeşil peynirden

yapılmış olurdu” doğru değildir. Tanrı’nın zorunlu olarak alim-i mutlak

olduğu göz önünde tutulduğunda bile, ‘eğer Tanrı alim-i mutlak

olmasaydı, kendisinin var olmadığını bilirdi’ [önermesi] doğru değildir.

Ben Gödel’in yanlışlığını ispat etseydim, bütün mantıkçılar şaşırıp

kalırdı; “eğer ben Gödel’in yanlış olduğunu ispat etseydim, mantıkçılar

sıkıntıdan esnerdi” [önermesi] yanlıştır.

Üstelik, filozoflar düzenli ve oldukça haklı olarak kendi görüşleri

lehine tartışırken karşıtolgusalları kullanırlar. Benim gerçekte ne olduğum,

anlık kişi safhaları kümesinin bir üyesidir şeklindeki felsefi

görüşü düşünün. Biri, şunun hakikatine işaret ederek bu görüş aleyhine

tartışmaktadır:

(3) Eğer bu doğru olsaydı, bir andan önce vuku bulan herhangi bir

şeyden sorunlu olmazdım (yeni bir yasal savunma stratejisi?)

Her ne kadar söz konusu görüş, şarta bağlı değilse de (noncontingent)

–zorunlu olarak doğru veya zorunlu olarak yanlış ise— bu karşıt-

mümkünün doğru, ve onun çifti olan

(4) Eğer bu doğru olsaydı, ben bir andan önce vuku bulan çoğu

şeyden sorumlu olurdum [önermesini] de yanlış kabul edersiniz. Bir

dualist iddia edebilir ki eğer materyalizm doğru olsaydı, bir kimsenin

inançlarının içeriği, davranışa/harekete yol açan nedensel zincire

dahil olmazdı; bir materyalist iddia edebilir ki eğer (interaktif) dualizm

doğru olsaydı, gayr-i maddi bir cevher, katı, ağır ve kütlesel dünyada

(makul olmayan bir tarzda) etki yaratırdı. Bu karşıtolgusallardan

birinin önbileşeni imkansızdır; ancak her ikisi de materyalistler ve dualistler

arasındaki münakaşada münasip bir şekilde kullanılmaktadır.

(1)’in doğruluğu bize, B’nin, A eylemine, sahip olduğu içerikten

ötürü neden olmadığını düşünmemiz için bir sebep sunmaktadır. Ancak,

dediğim gibi, burası, karşıt-mümkünlerle ilgili nasıl bir akli yol

takip edileceği şeklindeki çözülmesi zor meseleye dalmanın yeri değildir;

bu, bizi konudan bayağı uzaklaştırır. Fakat meselemizi de doğrudan

ele alabiliriz: içeriğinden dolayı mı B, A’ya sebep olur? Bence,

cevap, açıkça, onun öyle olmadığıdır. B, nörofizyolojik niteliklerinden

ötürü, A’ya sebep olur; işte o niteliklerden dolayıdır ki B ilgili sinirler

vasıtasıyla ilgili kaslara sinyal gönderir, böylece onların kasılmasına

ve dolayısıyla da A’ya sebep olur. Sebep olduğu şeye sebep olması,

onun o C içeriğine sahip olmasından ötürü değildir.

Bir defa daha: N&E’nin doğru olduğunu farzedin. O zaman materyalizm,

ya indirgemeci ya da indirgemeci-olmayan formunda doğru

olurdu. Her iki durumda da temelde yatan nöroloji, uyum sağlayıcıdır

ve inanç içeriğini belirler. Fakat her iki durumda da bu nöroloji

tarafından belirlenen içeriğin doğru olup olmadığı, davranışın (veya

o davranışa sebep olan nörolojinin) uyum sağlayıcılığı açısından bir

önem arzetmez.28


28 Burada önemli olan yalnızca materyalizmdir, naturalizmin oynadığı bir rol yoktur

diye bir yakınmada bulunabilirsiniz. Ama öyle değil. Varsayalım ki teizm doğrudur

ve yine varsayalım ki (bazı teistlerin düşündüğü gibi) materyalizm de doğrudur. Eğer

öyleyse, ve eğer, çoğu tesitlerin düşündüğü üzere, Tanrı bizi kendi suretinde yarattıysa

(bilgi sahibi olma kabiliyeti de dahil), o zaman Tanrı muhtemelen öyle türden psiko-

fiziksel yasalar tesis ederdi ki başarılı eylem, doğru inançla karşılıklı ilişki içinde

(correlated) olurdu.


6. Diğer Öncüller

Şimdi, bir sonraki adım için hazırız: P(R/N&E)’nin düşük olduğunu

gören naturalist, R için ve kendi bilişsel yeteneklerinin güvenilir

olduğu şeklindeki önerme için bir çürütene (defeater) sahiptir. Sahip

olduğum bir B inancına dair bir çürüten —en azından bu tür bir

çürüten29— edindiğim bir başka B* inancı olacaktır, öyle ki B* inancına

sahip olduğum göz önünde tutulunca, ben artık aklen B inancına

sahip olamam. Örneğin, ben bir tarlaya bakıyorum ve bir koyun olduğunu

düşündüğüm bir şey görüyorum. Siz yanıma gelip kendinizi

tarlanın sahibi olarak tanıtıyorsunuz ve bana o tarlada hiçbir koyunun

olmadığını, benim gördüğüm şeyin aslında bu mesafeden bakınca

bir koyundan ayırt edilemeyen bir köpek olduğunu söylüyorsunuz.

Sonra ben, gördüğüm şeyin bir koyun olduğu inancından vazgeçiyorum.

Başka bir örnek: tanıtım kitapçığının verdiği bilgiye dayanarak,

ben, Aberdeen Üniversitesi’nin 1695 yılında kurulduğu inancını oluşturuyorum.

Siz, üniversitenin halkla ilişkiler müdürü olarak mahcup

eden doğruyu söylüyorsunuz bana: bu tanıtım kitapçığı, üniversitenin

kuruluşu için yanlış tarih verme konusunda kötü bir şöhrete sahiptir.

(Gerçekte üniversite 1495 yılında kurulmuştur. ) Benim, üniversitenin

1495’de kurulduğuna dair yeni inancım, eski inancım için bir çürütendir.

Aynı şekilde, eğer naturalizmi kabul eder ve P(R/N&E)’nin


29 Çürütenlerin birçok türü vardır: bu çeşitleri burada tedkik etmek gerekli değildir.

Şu anda konuyla alakalı olan çürüten türü, rasyonalite çürüteni ve bir değer-azaltan

(undercutting) rasyonalite çürüteni olacaktır. Rasyonalite çürütenine ilaveten, gerekçe/

güvence (warrant) çürütenleri de vardır; bunlar da yine birçok türe sahiptir.

Çürütenler hakkında daha fazla bilgi için, bkz. Michael Bergmann, “Deontology and

Defeat,” Philosophy and Phenomenological Research 60 (2000), ss.87-102, “Internalism,

Externalism and the No-Defeater Condition,” Synthese 110 (1997), ss.399-417, ve

onun Justification Without Awareness (Oxford, 2006) isimli kitabının 6. bölümü; ve

bkz. benim “Reply to Beilby’s Cohorts” in Naturalism Defeated? Essays on Plantinga’s

Evolutionary Argument Against Naturalism (Ithaca: Cornell University Press, 2002),

ss.205-211.


düşük olduğunu görürsem, o zaman benim R için bir çürütenim var

demektir; artık ben bilişsel yeteneklerimin güvenilir olduğuna makul

bir şekilde inanamam.

Dolayısıyla argümanın ikinci öncülü ortaya çıkıyor:

(2) N&E’yi kabul eden (inanan) ve P(R/N&E)’nin düşük olduğunu

gören herkesin R için bir çürüteni vardır.

Mesele, N&E’ye inanan birinin, makul bir şekilde inanmak için R

hakkında yeterli kanıtının olmadığı değildir. Gerçek şu ki R için kanıta

ihtiyacım yok. Ve bu, iyi bir şeydir, çünkü R için kanıt elde etmek

mümkün değildir, en azından eğer onun hakkında herhangi bir

kuşkum varsa. Zira farzedin ki ben bir argüman düşünüp tasarladım

ve bu argümana dayanarak R’nin gerçekten doğru olduğuna inanmaya

başladım. Açıkça bu anlamlı bir prosedür değildir; o argümana dayanarak

R hakkında ikna olabilmek için, elbette ben argümanın öncüllerine

inanmak ve ayrıca eğer o öncüller doğruysa o zaman sonuç da

doğrudur diye inanmak zorundayım. Ancak bunu yaparsam, ben zaten

R’nin doğru olduğunu varsayıyorum demektir, en azından, bende

argümanın öncüllerine inancı ve eğer öncüller doğruysa, sonuç da öyledir

şeklindeki inancı doğuran yetenekler veya süreçler için böyle. Benim

R lehine bir argümanı veya onun lehine herhangi bir kanıtı kabul

etmem, açıkça, benim R’ye inanıyor olmamı önceden varsaymaktadır;

böylesi herhangi bir prosedür, fasit derecede dairesel olacaktır.

Dolayısıyla, benim bilişsel yeteneklerim güvenilirdir şeklindeki

inancım, kendisi için bir kanıt veya argümana ihtiyaç duymadığım bir

inançtır—yani, ona inanmada rasyonel olmak için kanıta veya argümana

ihtiyacım yoktur. Onun hakkında hiçbir kanıt veya argümanım

olmasa bile, ben ona inanmada tamamen ve büsbütün makul olabilirim.

Bu bir inançtır, öyle ki bu inanca en temel şekilde yani inandığım

başka şeylerden kaynaklanan argüman veya kanıta dayanmaksızın

sahip olmak makul bir şeydir. Fakat bu demek değildir ki ona yönelik

bir çürütene sahip olmak imkânsızdır. Bir inanç tam anlamıyla temel

(properly basic) olsa bile, o hala çürütülebilir. Tarladaki koyun hakkında

verdiğim yukarıdaki örnekte, benim ilk inancım, varsayabiliriz

ki temel inanç idi ve tam anlamıyla öyle idi; yine de onun için bir

çürüten elde ettim.

Aynı şeyi göstermek için işte size başka bir meşhur örnek: siz

ve ben güney Wisconsin’den arabayla geçiyoruz; ben güzel bir ahıra

benzeyen bir şey görüyorum ve Bak işte bu güzel bir ahırdır inancını

oluşturuyorum. Üstelik bu inancı temel yolla benimsiyorum; bu

inancı, inandığım diğer önermelerden kaynaklanan bir kanıta dayalı

olarak kabul ediyor değilim. Sonra siz bana, bütün bu bölgenin, yerel

sakinleri tarafından kendilerini daha müreffeh göstermek gibi kuşku

doğuran bir çabanın sonucu olarak inşa edilmiş (ve otoyoldan bakınca

gerçek ahırlardan ayırt edilemeyen) cepheden ahır görüntüleriyle dolu

olduğunu söylüyorsunuz. Eğer size inanırsam, o zaman benim, gördüğüm

şeyin güzel bir ahır olduğu şeklindeki inancım için bir çürütenim

var demektir, her ne kadar benim çürütülen inancı temel yolla

benimsemem rasyonel olsa da. Bu sebeple, B inancını temel yolla benimsemek

rasyonel olduğu zaman bile, B inancı için bir çürüten elde

etmek tamamen mümkündür.

Ve işte bu, ben N&E’ye inanıp P(R/N&E)’nin düşük olduğunu gördüğümde

ortaya çıkan bir şeydir: R için bir çürüten elde ediyorum.

Ben artık R’yi rasyonel bir şekilde kabul edemem; onun hakkında

agnostik olmalıyım veya onun yanlışlığına inanmalıyım. Bir analoji

düşünün. Farzedin ki bilişsel güvenilirliği tahrip eden bir ilaç var —

buna XX adını verelim. Ben biliyorum ki XX’i yutanların % 95’i, yuttuktan

sonraki iki saat içinde bilişsel olarak güvenilmez hale geliyorlar

ve sonra doğru önermelerden çok yanlış önermelere inanıyorlar.

Yine farzedin ki ben, hem iki saat önce XX yuttuğuma ve hem de

P(R/ben iki saat önce XX yuttum)’un düşük olduğuna inanmaya başladım;

birlikte alındıklarında, bu iki inanç, benim başlangıçtaki ‘bilişsel

yeteneklerim güvenilirdir’ şeklindeki inancım için bir çürüten

verir.30 Dahası, bilişsel yeteneklerimin güvenilir olduğunu göstermek

veya ileri sürmek için diğer inançlarımın hiçbirine başvuramam. Mesela

ben, bilişsel yeteneklerim geçmişte daima güvenilir idi veya şu

anda bana güvenilir gözüküyorlar şeklindeki inancıma müracaat edemem;

bu türden diğer herhangi bir inanç, şu anda R’nin olduğu kadar

şüphelidir veya yanlışlık riskine maruz kalmıştır. Bu türden diğer herhangi

bir B inancı, benim bilişsel yeteneklerimin bir ürünüdür: fakat

o zaman, bunu kabul ederken ve R hakkında bir çürütene sahip olurken,

ben aynı zamanda B hakkında da bir çürütene sahibim demektir.

İtiraz: niçin öncül (2)’nin doğru olduğunu düşünelim ki? Bu formda

olan bazı önermeler doğrudur, fakat bazıları da doğru değildir. İnanıyorum

ki ben XX yuttum, ve benim güvenilir olma ihtimalim, benim

XX yuttuğumu hesaba katarsak, düşüktür; bu ise bana, benim güvenilir

olduğum şeklindeki önerme hakkında bir çürüten vermektedir.

Fakat ben ayrıca inanıyorum ki benim Michigan’da yaşıyor olma ihtimalim,

dünyanın güneş etrafında döndüğü göz önünde tutulunca, düşüktür

ve ben inanıyorum ki yeryüzü güneş etrafında dönmektedir;

bu ise bana, benim Michigan’da yaşadığıma dair inancım hakkında


30 Diğer analojiler: Deli dana hastalığına yakalandığım inancı ve bu önermeye göre, bilişsel

yeteneklerimin güvenilir olması ihtimali düşüktür inancı). Keza şu inanç için:

“ben, inançlarımın çoğunun yanlış olmasına sebebiyet veren bir Kartezyen kötücül

cinin kurbanıyım” inancı (bkz. Descartes, Meditations, Meditation I) ve Descartes’ın

fantezisinin çağdaş versiyonu, yani ‘ben bir kavanoz içerisindeki bir beyinim, benim

inançlarım vicdansız bir uzaylı bilim adamı tarafından manipüle edilmektedir’ (ayrıca

Matrix filmine bakınız).


bir çürüten vermiyor. N&E ve R olayının, ikinciden daha çok birinciye

benzediğini niye düşünelim ki?31

Cevap: tamam, o formda olan her önerme doğru değildir; fakat bu

bahsettiğim önerme doğrudur. Bence burada mesele edilen şey, daha

başka neye inanıyorum sorusudur (daha doğrusu, başka ne vardır ki

ben ona inanıyorum ve ben bu bağlamda meşru bir şekilde ona dayanarak

sonuç çıkarabiliyorum sorusudur). Eğer benim,

(a) Michigan’da yaşıyor olmam

ile alakalı olarak bildiğim tek şey, bunun,

(b) Dünya güneş etrafında dönüyor

önermesi göz önünde bulundurulunca, ihtimal dışı olduğu ise, o

zaman benim (b) inancım ve (a)’nın (b) açısından ihtimal dışı olması,

bana (a) için bir çürüten verecektir. Fakat elbette ki ben bundan daha

fazlasını biliyorum: mesela, ben Michigan’da bulunan Grand Rapids’de

yaşıyorum. Ben, doğru bir biçimde, sadece (b)’ye dayanarak değil, daha

fazla şeye dayanarak sonuç çıkarırım, ki bunlardan bir kısmına göre

(a)’nın ihtimali 1(bir)dir. Fakat şimdi N&E ve R hakkında düşünün.

P(R/N&E)’nin düşük olduğunda hemfikiriz. Ben N&E’ye ilaveten, X

diye başka bir şey biliyor muyum, öyle ki ben (a) X’e dayanarak uygun

bir biçimde bir sonuç çıkarabileyim ve (b) P(R/N&E&X) yüksek

olsun? İşte bu … şartlılandırma [doğru olması şartıyla bir önermeye

dayanarak sonuç çıkarma] problemidir (conditionalization problem).

Bu da bizi üçüncü öncüle getirmektedir:

(3) R için bir çürüteni olan herkesin, sahip olduğunu düşündüğü,

N&E de dahil, diğer herhangi bir inanç için bir çürüteni vardır.


31 Bu itiraz, Trenton Merricks tarafından dillendirilmiştir. Onun “Conditional Probability

and Defeat” James Beilby, ed., Naturalism Defeated? (Ithaca: Cornell University Press,

2002 içinde) adlı makalesini ve benim aynı ciltteki cevabım “To Merricks”’i karşılaştırınız.


(3) hayli açıktır. Eğer R için bir çürüteniniz varsa, bilişsel yetenekleriniz

tarafından üretildiğini kabul ettiğiniz herhangi bir inanç için,

yani bilişsel yeteneklerinizin bir hükmü olan herhangi bir inanç için

de bir çürüteniniz olacaktır. Fakat sizin de keşfettiğinizden eminim

ki inançlarınızın hepsi, sizin bilişsel yetenekleriniz tarafından üretilmektedir.

Bu sebeple, sahip olduğunuz herhangi bir inanç için bir çürüteniniz

vardır.

Yine de benimsediğiniz her bir inanç için bir çürütene sahip olduğunuzu

fark etseniz bile, inançlarınızın hepsinden veya hatta belki de

herhangi birinden vazgeçmeniz muhtemel değildir. Olabilir ki siz günlük

faaliyetlerinizin sıcağı ve baskısı altında, örneğin, arkadaşlarınızla

poker oynarken veya bir ev inşa ederken veya bir uçurumu tırmanırken,

R’yi gerçekten reddedemezsiniz. East Buttress of El Capitan’ın

150 metre yüksekliğindeki kayalık yüzeye halatsız bir şekilde sıkıca

sarılırken ( free soloing yapıyorsunuz), mesela tümevarım hakkındaki

dışlayıcı Hume’cu düşünceleri düşünemezsiniz. (Kendinizi şunu söylerken

bulamazsınız: “Evet, tabiatıyla, eğer ayağım kayarsa, hızlıca yere

çarpacağım ve o kayalıklarda parçalanacağıma inanmadan edemem,

ama [kısa süreli, alaycı, kendini aşağılayıcı tebessüm eşliğinde] şunu

da biliyorum ki benim bu inanç için bir çürütenim var ve dolayısıyla

onu fazla ciddiye almamalıyım.”) Fakat çalışma odanızın dingin ve

düşünce yüklü atmosferinde siz, aslında vaziyetin bu olduğunu görüyorsunuz.

Elbette aynı zamanda anlıyorsunuz ki sizi bu konuma sürükleyen

düşüncelerin kabul edilebilirliği reddedilebilirliğinden daha

fazla da değildir; sizin, kendinizi inanıyor bulduğunuz her ne varsa

onun için evrensel bir çürüteniniz var. Bu gerçekten ezici bir şüpheciliktir

ve naturalistin kendini adadığı şüphecilik de budur.

Argümanın son öncülü şudur:

(4) Eğer N&E’yi kabul eden biri bu suretle N&E için bir çürüten

elde ediyorsa, o zaman N&E kendi kendini çürütendir ve makul

bir şekilde benimsenemez.

Bu durumda argümanın bütünü, aşağıdaki gibidir:

(1) P(R/N&E), düşüktür.

(2) N&E’yi kabul eden (inanan) ve P(R/N&E)’nin düşük olduğunu

gören herkesin R için bir çürüteni vardır.

(3) R için bir çürüteni olan herkesin, sahip olduğunu düşündüğü,

N&E de dahil diğer herhangi bir inanç için bir çürüteni vardır.

(4) Eğer N&E’yi kabul eden biri, bu suretle N&E için bir çürüteni

elde ediyorsa, o zaman N&E kendi kendini çürütendir ve

makul bir şekilde benimsenemez.

Sonuç: N&E makul bir şekilde benimsenemez.

Bu argüman göstermektedir ki eğer N&E’yi kabul eder ve P(R/

N&E)’nin düşük olduğunu görürseniz, o zaman sizin N&E için bir çürüteniniz,

onu reddetmek için bir sebebiniz, ondan kuşkulanmak veya

onun hakkında agnostik olmak için bir nedeniniz vardır.

Elbette ki çürütenlerin kendileri de çürütülebilir; öyleyse, bu çürüten

için bir çürüten edinemez misiniz —yani bir çürüten-çürüteni?

Belki biraz bilim yaparak—örneğin, o kişinin yeteneklerinin gerçekten

güvenilir olduğunu bilimsel yolla belirleyerek? [Veya] bir çekap

için MIT bilişsel-güvenilirlik laboratuvarına gidemez mi?32 Açıkça bu,


32 Mukayese ediniz: Paul Churchland, “Is Evolutionary Naturalism Epistemologically

Self-defeating?, Philo (vol.12, no.2); Aaron Segal ve ben buna bir cevap yazdık (yakında

Philo’da yayınlanacak).


işe yaramaz. Belli ki izlenecek bu yol, onun yeteneklerinin güvenilir

olduğunu ön-varsayacaktır; o, MIT diye bir şeyin olduğuna, oradaki

bilim adamlarına danıştığına ve onların da kendisine bilişsel sağlığına

dair temiz kağıdı verdiğine, vesaire, inanmada kendi yeteneklerinin

doğruluğuna dayanıyor olacaktır. Büyük İskoç filozof Thomas Reid

bunu şöyle ifade etmişti:

Eğer insanın dürüstlüğü şüpheli hale getirilirse, o kişi ister dürüst

olsun ister olmasın, onun sözüne atıfta bulunmak gülünç olacaktır.

Aynı saçmalık, ister ihtimalci ister kanıtlayıcı olsun, herhangi bir tarz

akıl yürütme yoluyla aklımızın hatalı olmadığını ispat etmeye kalkışmakta

da bulunur, zira zaten sorun edilen hususun kendisi akıl yürütmenin

güvenilip güvenilemeyeceğidir.33

O kişinin, R lehine argüman ileri sürebileceği makul bir yol var

mıdır? Nasıl yapabileceğini görmek zor. Üretebileceği herhangi bir argümanın

öncülleri olacaktır; iddiasına göre, bu öncüller kendisine, R’ye

inanması için iyi bir sebep sunmaktadır. Fakat elbette onun elinde, R

için sunduğu öncüllerin her biri için aynı çürüten bulunmaktadır ve

o, eğer argümanın öncülleri doğru ise, o zaman sonuç da doğrudur

şeklindeki inanç için de aynı çürütene sahiptir. Bu sebeple öyle gözüküyor

ki bu çürüten, çürütülemez. Naturalist evrim, taraftarlarına,

inançlarımızın ekseriyetle doğru olduğundan kuşkulanmaları için bir

neden sunmaktadır; muhtemeldir ki onlar ekseriyetle yanlıştır. Eğer

öyleyse, onların ekseriyetle yanlış olamayacaklarını ileri sürmek işe

yaramayacaktır; zira bilişsel yeteneklerimiz hakkında genelde güvensizlik

duymamızın sebebi, o argümanın işe yarar olduğuna dair inanç

üreten yeteneklere güvensizlik duymak için de bir sebep olacaktır.


33 T. Reid, “Essays on the Intellectual Powers of Man,” Ronald Beanblossom ve Keith

Lehrer (ed.), Thomas Reid’s Inquiry and Essays (Indianapolis: Hackett Publishing Co.,

1983) içinde, s.276.


Dolayısıyla bu çürüten, çürütülemez. Böylece N&E tutkununun,

N&E için çürütülemez bir çürüteni bulunmaktadır. Şu halde N&E,

makul bir şekilde benimsenemez —en azından, kendisine bu argüman

hakkında bilgi verilen ve N&E ile R arasındaki bağlantıları gören

biri tarafından benimsenemez.


Sonuç Olarak İki Yorum

İlk olarak, öncül (2) üzerine bir yorum, ki bu öncüle göre, N&E’yi

kabul eden (inanan) ve P(R/N&E)’nin düşük olduğunu gören herkesin

R için bir çürüteni vardır. İmdi, barizdir ki N&E’ye inanan bir kimse,

aynı zamanda diğer birçok önermeye de inanmaktadır. Muhtemelen

o diğer önermelerin bir kısmı öyle önermelerdir ki onlara inanmasından

ötürü o kişi N&E’ye inandığında R için bir çürüten elde etmiyor.

Belki de o, P(R/N&E)’nin düşük olmasının ve N’nin tehdidi altında

bulunan R’nin çürütülmesine yönelik bir çürüten-saptırıcıya (defeaterdeflector)

sahiptir. Bu vuku bulabilirdi, eğer, örneğin, ‘P(R/N&E&X)

düşük değildir’ şeklinde, onun ayrıca inandığı bir X önermesi olsaydı.

İşte size bir çürüten-saptırıcı örneği: birkaç paragraf geride verdiğimiz

tarladaki koyun örneğine dönelim. Ben tarlada bir koyun olduğunu

düşündüğüm bir şey görüyorum: tarlanın sahibi çiftçi yanıma geliyor

ve bana o tarlada hiç koyun bulunmadığını söylüyor; fakat kendisinin,

bu mesafeden bir koyuna benzeyen bir çoban köpeği olduğunu da ekliyor.

Bu bana bir çürüten veriyor. Fakat farzedin ki çiftçinin hanımı

daha önceden bana kocasının koyunlar ve çoban köpekleri hakkında

bir ruh hali geliştirdiğini ve herkese, sıklıkla bulunmasına rağmen,

tarlada hiç koyun bulunmadığını söylediğini anlatmış olsun. Hanımın

bana bunu söylemesi, bir çürüten-saptırıcıdır: çünkü ben onun söylediklerine

inanıyorum ve koyunlar ve çoban köpekleri hakkında çiftçinin

yaptığı yorumlar, benim bir koyun gördüğüme dair inancım için

bir çürüten —yani aksi takdirde çiftçinin söylediklerinin bana vermiş

olacağı bir çürüten— sunmuyor.

N&E ve R’ye geri dönersek, N&E’nin ve P(R/N&E)’nin düşüklüğünün

tehdidi altında olan R’nin çürütülmesine karşı bir çürüten-saptırıcı

var mıdır? “P(R/N&E&X) düşük değildir” şeklinde naturalistin

sahip olabileceği bir X inancı var mıdır? Pekâlâ, varmış gibi gözüküyor

kesinlikle: bizatihi R hakkında ne diyeceğiz? Bu muhtemelen naturalistin

inandığı bir şeydir. P(R/N&E&R), kesinlikle düşük değildir;

o[nun ihtimali] 1’dir. Fakat elbette ki R’nin kendisi, burada, bir

çürüten-saptırıcı olmak için uygun bir aday değildir. Eğer A inancının

kendisi, A’nın farzedilen bir çürüteni için çürüten-saptırıcı olabilirse,

hiçbir inanç asla çürütülemez.34 Hangi inançlar, tam anlamıyla çürüten-

saptırıcı olarak işlev görebilir türdendir? Hangi inançlar bu bağlamda

kabule şayandır —yani, hangi X inançlar öyledir ki eğer P(R/

N&E&X) düşük değilse, X, bu durumda “R ve N&E ve P(R/N&E)

düşüktür” için bir çürüten-saptırıcı olur. İşte bu, Şartlılandırma (conditionalization)

Problemi’dir.35 Tam bir cevap vermek kolay değil, fakat

en azından şunu diyebiliriz (burada Naturalism Defeated? ss.224-

225’i takip ediyorum ). İlk olarak, ne R’nin kendisi ne de ona eşdeğer

olan herhangi bir önerme (mesela, (R v (2+1=4))&-(2+1=4)), burada

bir çürüten-saptırıcı olarak makbuldür. İkinci olarak, R’nin, naturalistin

inandığı diğer P önermeleriyle birleşimi —mesela, (2+1=3) & R—

çürüten-saptırıcı olmayacaktır, eğer P’nin bizzat kendisi öyle değilse;

daha genel olarak söylersek, R’yi gerektiren P önermeleri, çürüten-saptırıcı

olmayacaktır, eğer R’nin P’den atılmasının sonucu,36 bir çürüten-


34 Bkz. Naturalism Defeated? (Ithaca & London: Cornell University Press, 2002), s.224.

35 Bkz. Richard Otte, “Conditional Probabilities in Plantinga’s Argument,” Naturalism

Defeated? içinde, s.143 vd.; ve ayrıca bkz. ss.220-25.

36 P’nin R’yi gerektirdiği durumda, R’nin P’den atılmasının bir sonucu, herhangi bir Q

önermesi olacaktır, öyle ki Q mantıksal olarak R’den bağımsızdır ve yine öyle ki P

mantıksal olarak R’nin Q ile birleşimine (conjunction) eşdeğerdir.


saptırıcı değilse. Son olarak, S için delilci anlamda R’ye bağımlı olan

hiçbir P önermesi —yani, öyle ki S, P’ye ancak R’nin delilci esasına

dayanarak inanır— R için bir çürüten-saptırıcı değildir. Dolayısıyla

benim için, ya R veya naturalizm doğrudur, delilci anlamda R’ye bağımlıdır

(çünkü naturalizmin yanlış olduğuna inanıyorum), tıpkı “ya

R veya Friesland, ABD’den daha büyüktür” ve “bir doğru P önermesi

vardır öyle ki P(R/N&P) yüksektir”de olduğu gibi. Söylenecek daha

çok şey var, ama burada söylemek yerine, ilgi duyan okuyucuyu benim

“Content and Natural Selection” 37 (İçerik ve Doğal Seleksiyon)

isimli makaleme yönlendireceğim.

İkinci nihai yorum: bu argümanın, biraz daha zayıf öncülleri olan

birazcık farklı bir versiyonu bulunmaktadır; bazıları o versiyonu oradaki

izah bakımından daha cazip bulabilirler.38 Benim yukarıda sunduğum

argüman, “P(R/N&E) düşüktür” önermesini bir öncül olarak

içinde barındırır: bizim ve yeteneklerimizin evrim yoluyla varlığa çıktığı

önermesi ve naturalizm göz önünde bulundurulduğunda, bilişsel

yeteneklerimizin güvenilir olması muhtemel değildir. Burada biz bilişsel

yeteneklerimizin hepsinden bahsediyoruz. Fakat belki de aralarında

yapılması gereken ilginç ayrımlar bulunur. Belki de N&E hesaba katılınca

bazılarının güvenilir olması diğerlerinden daha az muhtemeldir.

Belki de hayatta kalma ve üremekle alakalı gözüken inançları üreten o

yeteneklerin güvenilir olması, diğer türden inançlar üreten yeteneklere

nazaran daha muhtemeldir. Mesela, birileri, algısal inançların uyum

sağlayıcı davranışla alakalı olma ihtimalinin, örneğin sanat eleştirisi


37 Philosophy and Phenomenological Research’te yakında yayınlanacak. Bu makalede ben

çağdaş zihin felsefesinden alınan çeşitli teorilerin, R için beliren çürütenine bir çürüten-

saptırıcı olarak hizmet edip edemeyeceğini araştırıyorum. İşlevselciliği ve birkaç

içerik teorisini inceliyorum ve hiçbirinin bu amaca hizmet edemeyeceğini ileri sürüyorum.

38 Bkz. Richard Otte, ve Tom Crisp, ve bkz. Michael Rea, World without Design (Oxford:

Clarendon Press, 2002), ss.192 vd.


veya post-modernizm veya sicim teorisi hakkındaki inançlara nazaran,

daha yüksek olduğunu düşünebilir. Dolayısıyla metafiziksel inançları

bir düşünün —örneğin, dünyamızın nihai tabiatı hakkındaki inançlar,

hem somut hem soyut nesnelerin var olup olmadığına dair inançlar,

(eğer varsa) soyut nesnelerin tabiatı hakkındaki inançlar ve Tanrı

gibi bir zatın olup olmadığı hakkındaki inançlar. Metafiziksel inançlar,

hayatta kalmak ve üremeyle alakalı gözükmemektedirler. Ve elbette

naturalizm tam da böylesi bir metafiziksel inançtır. Bu inanç,

hayatta kalma ve üremeyle alakalı gözükmüyor: bu inanç, ‘naturalizm

doğrudur’ inancını benimseme yoluyla üretkenlik ümitleri artırılan

Genç Ateistler Klübü’nün gerektiğinde kullanılan bir ögesidir sadece.

İmdi, metafiziksel inançlar üreten bir yetenek (veya alt-yetenek),

her ne ise o, düşünün ve onu ‘M’ diye adlandırın. Şimdi şu soruyu

sorabiliriz: N&E’yi kabul edersek, M’nin güvenilir olma ihtimali nedir?

P(MR/N&E) nedir? (burada MR, ‘metafiziksel inançlar güvenilir

bir şekilde üretilmektedir ve ekseriyetle doğrudurlar’ önermesidir).

Bazı insanlar, bu ihtimalin açıkça düşük olduğunu düşünebilirler, P(R/

N&E) hakkında o kadar emin olmasalar bile. Eğer meseleyi bu şekilde

düşünüyorsanız, size, argümanın ilk öncülünü

(1*) P(MR/N&E) düşüktür

öncülüyle değiştirmenizi teklif ediyorum; diğer her şey önceki

gibi kalabilir.

---------.--------

[Özetlersek, burada] bilim ile teistik inanç arasında derin bir uyumun

olduğunu; bilimin, naturalizmden çok teizmle daya iyi uyuştuğunu

iddia ettim. Naturalizme dönersek, açıkçası bilim ve naturalizm

arasında yüzeysel bir uyum vardır, bunun tek sebebi çok sayıda naturalistin,

bilimin naturalizm tapınağında bir sütun olduğu iddiasının tellallığını

yapması olsa da. Bu bölümde öne sürdüğüm gibi, onlar yanılgı

içindedirler: bir kimse, hem naturalizmi hem de günümüz evrim teorisini

makul bir şekilde benimseyemez; inançların bu kombinasyonu,

kendi kendini çürütmektedir. Fakat o zaman, naturalizm ile günümüz

biliminin en önemli iddialarından biri arasında derin bir çatışma vardır.

Bu sebeple benim ulaştığım sonuca göre, bilim ile teistik inanç

arasında yüzeysel/zahirî bir çatışma, ama derin bir uyum vardır; fakat

bilim ile naturalizm arasında ise yüzeysel/zahirî bir uyum ve derin

bir çatışma vardır. Naturalizmin en azından bir yarı-din olduğunu göz

önünde tutunca, gerçekten de bir bilim-din çatışması vardır, tamam;

ama bu çatışma, bilim ile teistik din arasında değildir: çatışma, bilim

ile naturalizm arasındadır. İşte burası, çatışmanın bulunduğu yerdir.