NEDEN BU HALDEYİZ?

 

Pakistanlı sosyal bilimci Dr. Faruk Selam bir makalesinde Müslüman coğrafyasıyla alakalı şu çarpıcı bilgileri aktarıyor:

Hristiyan dünyasındaki 'okur yazarların' yaklaşık yüzde 40'ı üniversiteye devam ederken, Müslüman dünyasındaki üniversiteye devam oranı 'okur yazarların' yüzde ikisinden fazlası değil.

Çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde bir milyon Müslümana 230 bilim insanı düşüyor. ABD'de milyonda 4.000 bilim insanı ve Japonya'da milyonda 5.000 bilim insanı var.

Dünyada sadece 14 milyon Yahudi var; Amerika'da yedi milyon, Asya'da beş milyon, Avrupa'da iki milyon ve Afrika'da 100.000. Dünyadaki her bir Yahudi için 100 Müslüman var.

Son 105 yılda 14 milyon Yahudi 15 düzine Nobel Ödülü kazanırken, 1,4 milyar Müslüman sadece üç Nobel Ödülü kazandı (Barış Ödülleri dışında). (1)

Peki bu üç Müslüman bilim insanı Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerindeki üniversitelerde çalışırken mi Nobel aldı?

Maalesef hayır.

Prof. Dr. Aziz Sancar, 2015 Nobel Kimya ödülü: University of North Carolina (ABD). (2)

Muhammed Abdüsselam (Pakistan), 1979 Nobel Fizik ödülü: University of Cambridge (İngiltere). (3)

Ahmed Hassan Zewail (Mısır), 1999 Nobel Kimya ödülü: California Institute of Technology (ABD). (4)

57 İKT ülkesinin birleşik yıllık GSYİH'si 2 trilyon doların altında. Amerika tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretiyor; Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolar (satın alma gücü paritesi bazında). (1)

2022 en iyi üniversiteler sıralamasına Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerden ilk 100’e sadece Malezya’dan bir üniversite girmiş. İlk 500’e Malezya’dan 8; Endonezya’dan 4; Pakistan’dan 3; Suudi Arabistan’dan 3; İran’dan 2 ve Mısır’dan 1 üniversite ancak girebilmiş. İlk 500’te Türkiye’den hiçbir üniversite yok. Eskiden sıralamaya giren Bilkent, Boğaziçi gibi üniversiteler de artık yok. İlk 500’de Amerika Birleşik Devletleri’nden 94, İngiltere’den ise 49 üniversite var. (5)

9 milyon(6) nüfusluk İsrail’de 6 üniversite var. 5’i de ilk 500’de. (5)

Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde yaklaşık 1000 yıldır insanlığa katkı olarak bilim alanında dikkati çekecek bir keşif veya icat ne yazık ki yok! Aransa bir takım teselli parçacıkları bulunabilir belki fakat bizim teselliye değil realist olmaya ihtiyacımız var.

İSLAMİYET GELİŞMEYE ENGEL Mİ?

Sebep neydi?

Bir dönemde başarılan neden bir başka dönemde başarılamıyordu?

Sebep İslamiyet miydi?

Şayet bir kültür, bir medeniyet, bir zihniyet bir çağda dünyanın sayılı başarılı medeniyetlerinden kültürlerinden birini üretiyorsa diğer çağda tam bir çöküş sergiliyorsa bunun açıklaması o kültürün kendi terimlerinde olamaz. Yani ‘teori bozuktu o nedenle böyle oldu.’ diyemezsiniz.

Şayet bir inanış, bir felsefe, bir din, tarihin bir devrinde harikalar ortaya çıkarmışsa, fevkalade üstün ürünler sergilemişse ve fakat aynı inanış tarihin bir başka zaman diliminde yaşandığı coğrafyada yerlerde sürünüyorsa bunun sebebi o inanış, felsefe veya dinde aranmamalı.

Öncelikle İslam'ın temelini gözden geçirelim.

Kur’an’da bilim ve teknik araştırma yapmayı engelleyici bir hüküm mü var?

Tabii ki yok.

Fakat maalesef Müslümanların ezici çoğunluğu 10 yüzyıldır sanki varmışçasına davranıyor.

Halbuki Kur’an’da namaz, zekât, oruç nasıl birer emir olarak yer almışsa “okuma” “aklını kullanma” ve “düşünme” emirleri de öylece yer almıştır.

İlk nazil olan emir: “Oku” (Alak, 1) (7)

Kur’an, 33 ayet-i kerimede “aklınızı kullanın” vurgusu yapar:

“Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?”

“Hâlâ akıllanmayacak mısınız?”

“Umulur ki aklınızı kullanırsınız.”

“Muhakkak ki bunda, aklını kullanabilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır”… gibi içeriklerle tam 33 ayet var. (8)

15 ayette(9) Kur’an şunu soruyor:

“Yaratılışla ilgili, yeryüzü ve gökyüzü hakkında, insan hakkında niçin düşünmüyorsunuz?” “Neden tefekkür etmiyorsunuz?”

Fakat maalesef “İlim her erkek ve kadın üzerine farzdır.” buyuran(10);

“En faziletli sadaka Müslüman’ın ilim öğrenip sonra onu Müslüman kardeşine öğretmesidir.” buyuran(11) bir peygamberin takipçileri yüz yıllardır cehalet ve yobazlık batağına saplanmıştır.

İşte bu acı tablo nedeniyle Hz. Bediüzzaman fen, teknoloji araştırmalarını ve sanatla meşgul olmayı “Allah’ın adını kalplere duyurma”nın bir parçası olarak kabul etmiş:

"Herbir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san’at silâhıyla i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârcihad edeceğiz." demiştir. (12)

DİPNOT:







(7) İsmail Hilmi BİLGİ, İLK NAZİL OLAN AYETLERİN İÇERDİĞİ MESAJLARIN KUR’AN BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDEKİ YERİ, s. 97 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/303745

(10) İbn Mace, Mukaddime, 17 https://sunnah.com/ibnmajah:224
(11) İbn Mace, Sünne, 20 https://sunnah.com/ibnmajah:243
(12) Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, Hakikat https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/divan-i-harb-i-orfi/32