Teleoloji ve Tasarım - Prof.Dr.Recep Alpyağıl

 



Teleoloji ve Tasarım


     İlkin, teleoloji ve tasarım kelimelerinin etimolojisine dair birkaç noktaya dikkatleri çekmek isteriz. Aslında, Türkçe tasarım kelimesi oldukça yeni bir kelime. Tasarım, İngilizce design (dizayn olarak kullandığımız kelime) için düşünülmüş bir karşılık.(1) O da, Latince, des ignare (işaretlemek, ayırmak) fiil kökünden türemiş. Her ne kadar Türkçede "tasarlamak" fiili kullanılıyorsa da, tasarım kelimesinin felsefi kullanımı son zamanlarda yaygınlaşmıştır. Vakıa, kelimenin yeni oluşu, onun delalet ettiği "anlam"ın da yeni olduğunu göstermez. Felsefi tonu daha yüksek bir kelime, telosdur. Türkçe, erek/gaye olarak karşıladığımız telos kelimesi Yunanca (tελος) kökenlidir, ve "son", "amaç", "hedef" anlamları taşır. Bu kelimeden türeyen teleoloji kelimesi ise felsefenin kendisi kadar eski bir kullamına sahiptir. Türkçe ereksellik olarak karşıladığımız teleoloji, basitçe, belli amaçlılığı, ve onun bütünleyicisi olan düzenliliği ifade eder.

        Buradaki asıl mesele, evrenin ve içindeki canlıların tasarlanmış olup olmadığıdır. Şayet bir tasarım ve ona eşlik eden bir gaye varsa, felsefi anlamda, bu izaha muhtaç bir konudur. Çünkü şeylerin amaçlılığını ve düzenliliğini yine kendilerine atıfla açıklamak bir kısır döngü olacaktır. Öyleyse, bunu açıklayacak dışsal bir neden olmalıdır. Çağdaş felsefede ve din felsefesinde, teleolojik delil veya tasarım delili (argument from design) denilen oldukça ciddi bir literatür vardır. Buna göre, içinde yer aldığımız evren, hem küçük ölçekte hem de büyük ölçekte, muazzam bir uyum sergilemektedir. Bugün gerek mikro biyolojide, gerekse astronomideki bilimsel gelişmeler bu uyumun çok hassas bir denge üzerine kurulu olduğunu göstermektedir. Akıl yürütme yetisi, bu yüksek uyumun bir izaha gerek duyduğunu, uyumu sağlayan bir dayanak aramamız gerektiğini söyler. İslam dünyasında n izam ve gaye delili olarak bilinen, çağdaş felsefede tasarım kanıtı olarak adlandırılan açıklama şekline göre, evrendeki bu büyük ölçekli tasarımın en iyi açıklaması "Tanrı" dır.


            Yukarıdaki çıkarımı, Platon'da bulmak mümkündür. Daha sistemli olarak ise, Aristo'da, ve Latin dünyasında Cicero'da buluyoruz. Benzer bir felsefi tutum, İslam dünyasında Cahız'da, Gazzali'de ve İbn Rüşt'te görülecektir. İbn Rüşt sonrasında, teleolojik delili Batıda Aquinas'ta biraz da sönük bir biçimde görüyoruz. Tasarım delili, doğası itibariyle dış dünyadan hareketle (a posteriori) kurulduğundan, dış dünyayı anlama biçimi ne ölçüde derinleşirse veya değişirse, delilin içeriği de o ölçüde değişmektedir. Bu anlamda, aydınlanmayla birlikte, değişen evren anlayışına paralel, daha mekanik düşünülen bir tasarım delili ortaya çıkmıştır. Bu türün en olgun meyvesini William Paley'de görüyoruz. Onun Natura[ Theology: ar, Evidences of the Exis tence and Attributes of the Deity adlı eserine, evrim tartışmalarında çok sık atıf yapılmaktadır. Örneğin Darwin, Otobiyografi' sinden çok alıntılanan pasajlardan birinde,
ona şu şekilde değinir:

      ''Akademik çalışma anlamında, Cambridge'de geçirdiğim üç yıl, tıpkı Edinburgh'da olduğu gibi, zaman kaybıydı. Matematik okuyordum, hatta 1828 yazı boyunca bir özel öğretmenle birlikte çalıştım; buna rağmen çok yavaştım. Konulara karşı çok ilgisizdim. Çünkü cebirin, özellikle de başlangıç seviyesinin çok anlamsız olduğunu düşünüyordum. Aslında bu konudaki sabırsızlığım çok saçmaydı. Hayatımın sonraki döneminde, zamanında matematiğin, en azından, kimi temel prensiplerini öğrenmek için yeterince çaba göstermediğime çok pişman oldum; zira temel matematik bilgisinin insanın kavrayışını geliştirdiğine inanırım. Bununla birlikte, temel prensipleri öğrenmekten daha fazlasını yapmam gerektiğini de hiçbir zaman düşünmedim. Klasikler 1 dersiyle ilgili olarak ise, ilginin en düşük düzeyde olduğu birkaç zorunlu kolej dersine katılmaktan başka bir şey yapmadım. İkinci senemde ara sınavları geçmek için bir iki ay çalışmam gerekti, kolayca geçtim. Sonuncu senemde de B.A. final derecemi alabilmek için ciddiyetle çalıştım. Zaman içerisinde keyif almaya başladığım cebir ve Oklid'le birlikte, Klasikler sınavları ile ilgili bilgilerimi de tazelemiş oldum. B.A. sınavını geçebilmek için Paley'in Evidences of Christianity ve Moral Philosophy derslerinden yüksek notlar almak gerekiyordu. Evidences'ın tamamını eksiksiz bir şekilde yazabilirdim ancak bunu Paley'in berrak diliyle yazabilmem mümkün değildi . Bu kitabın ve ayrıca Natura[ Theology (Doğa Teolojisi)'nin mantığı, bana en az Öklid okumaları kadar keyif veriyordu. Bana bu kadar keyif vermesine ve şimdi içeriğinin çok özenli ve önemli olduğunu anlamış olmama rağmen, bu çalışmalar, akademik eğitimim boyunca en az yararlandığım çalışmalar oldu. Zahmet edip de Paley'in ilkelerin i anlamaya çalışmadım hiç. Bana çekici gelen, ikna edici bulduğum uzun tartışma metinleriydi.''(2)


       Bölüm içindeki metinlerde, daha detaylı bir şekilde görüleceği üzere, gerek David Hume tarafından delilin analojik doğasına ilişkin yapıl an keskin eleştiriler, gerekse Darwin'in evrim kuramı, teleolojik delilin çok farklı şekillerinin doğmasına sebep olmuştur. Şu halde bugün, tek bir tasarım kanıtından değil, tasarım kanıtları ailesinden söz etmek daha yerinde olur.


      Peki, tasarım ile evrim fikri ne ölçüde uyumludur? Öyle zannediyoruz ki, biyoloji felsefesi açısından evrimle tasarımı mutlaka birbirini dışlar şekilde düşünmek doğru görünmemektedir. Her ne kadar, Neo-Darwinizm, evrimsel değişimi, daha sonra çevre tarafından ayıklanan tesadüfi varyasyonların ürünü olarak görse de, bazı biyologlar, organizmaların iç dürtülerinin evrimsel değişimleri başlatabileceğine işaret etmektedirler. Çevre bireyleri, bireyler de çevreyi ay1klar ve birtakım farklı genler, yeni bir yöntemle hayatta kalmayı sağlar. İlk başta balıkların bir kısmı karaya atlama cesareti göstermiş, ve amfibi ve memeli hayvanlar ortaya çıkmış; maceraya düşkün memeli hayvanlardan bazıları daha sonra tekrar suya dönmüş; böylece yunus balığı ve balinalar ortaya çıkmış. Her halükarda, organizmaların kendileri yeni girişimlerde bulunur; genetik ve sonrasında da anatomik değişimler, organizmaların hareketine bağlıdır.(3)


Öte yandan, doğal seçilime tek başına yaratıcı bir rol verip, bu süreci de en temelde kör ve gayesiz olarak değerlendirmek halen tartışılmakta olan bir husustur. Doğal seçilimi bu şekilde, mutlak olarak düşünmek, metafizik bir tavır olarak görünmektedir. Dolayısıyla bu türden bir yaklaşımın, felsefi olarak herkesi ikna edeceğini düşünmek gereğinden fazla iddialı olacaktır.


Recep Alpyağıl'ın Evrim ve Tasarım kitabının 23-26 sayfalarından alınmıştır.


Referanslar; 

(1)  Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Yabancı Kelimelere Karşılıklar (Ankara: Türk Dil Kurumu, 1995)'da şu nota yer veriliyor:

dizayn: İngilizce design (plan, taslak, proje; gaye, amaç; fikir ) . Son zamanlarda, üretilecek, şekil verilecek alet ve nesnelerin çizimini anlatmak üzere sıkça kullanılan bu kelime için Kurulumuz çizim kelimesini teklif etmişti . Ancak grafik tasarımcısı İlhan Bilge'den aldığımız ve Türk Dili dergisinin Ağustos 1 995 sayısında yayımladığımız mektupta, dizaynın karşılığı olarak "tasarım" sözünün yaygın olduğu ifade edilmektedir. Sayın Bilge'nin uyarısı doğru l tusunda dizayn için teklif edilen karşılık: tasarım. Örnek: Yarışmaya katılacak tasarımcılar, yeni tasarımlar geliştirecekler.

dizayn edilmek: tasarımlanmak.

dizayn etmek: tasarımlamak.

dizaynır: tasarımcı.

Ayrıca bkz. İlhan Bilge, "Mektup", Türk Dili, Ağustos 1 995; Cemal Mıhçıoğlu, Sözcüklerin Öyküsü: A-Z (Ankara: Kültür B akanl ığı, 1 996), s. 8 1 -82; Cemal Mıhçıoğlu-Tahsin Saraç, "Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılıklar II", Temmuz 1 975, C: XXXII, 286, s . 397-398; evnihal Bayar, Açıklamalı Yeni Kelimeler Sözlüğü (Ankara: Akçağ Yay., 2006).

(2) Charles Darwin'in Özyaşanı Öykiisii, çev. Elif Gazioğlu-Selin Dingiloğlu, derleyen : Francis Darwin (İstanbul: Oak tylos, 2009), s. 2 1 -22. [ The Autolıiography of Charles Darwin, ed. Francis Darwin (Landon: Bibliolis Books, 2010 ).]
(3) lan G . Barbour, Biliö v e Din : Çatışma- Ayrışma - Uzlaşma, çev. Nebi Mehdiyev, Mubariz Cemalov (İstanbul: İnsan Yayınları, 2004), s . 1 30.