İnce Ayarlanmışlık (Fine-Tunning) - Prof.Dr.Hasan Özalp

 




1. Ince Ayarlanmışlık (Fine-Tuning)

1.1. Kavram ve içerik



     Evrenin tasarlanarak meydana geldiğini iddia eden ve bu sebeple tasarım delilinin bir türevi olan düşünce şüphesiz ince- ayarlanmışlık argümanıdır. Son dönemlerde bilim ve felsefe gevrelerince sıkça tartışılmaya başlayan bu argüman tasarım argümanının en güçlü formu olarak görülmektedir. 'Evrenin İnce-Ayarlanmışlığı Argümanı' veya yaşam için evrenin ince- ayarı olarak da bilinen bu argüman kozmik uyum (cosmic coincidence), antropik uyum ve antropik denge gibi harmoni ve düzenleri ifade etmek için kullanılmaktadır. John Leslie, William Craig, Richard Swinbume gibi felsefeciler ile Freeman Dyson, Paul Davies ve Hugh Montefiore gibi bilim insanları bu kavramı sıkça kullanmaktadırlar.(1) Ince-ayarı savunan düşünürler bu argümanın teizmin elini güçlendiren ve ateizme alternatif olarak sunulan güçlü bir argüman olduğunu düşünmektedirler. Fakat her düşünür Ince-ayarlanmışlığı farklı bir felsefi temel üzerine oturtmaktadır.


         Akıllı tasarımın belirtilmiş karmaşıklık formuyla da özdeşleştirilen Ince-ayarlanmışlık argümanı en basit şekliyle, yaşamın oluşumu için, fiziksel parametreler ve evrenin başlangıç şartlarının olağanüstü uyumu ve dengesidir.(2) Şayet evrenin oluşumunuu sağlayan temel parametreler ve fiziksel yasalar tam doğru kombinasyonlarda bir araya gelmeselerdi dünya üzerindeki  kompleks ve akıllı yaşam ortaya çıkmayacaktı.(3) Belirtilmiş karmaşıklık daha çok biyolojik sistemleri ele alırken ince ayar argümanı kozmik sistemi referans almaktadır. Düşünürleri evrenin ince-ayarlanmışlığına sevk eden en önemli neden Hume ve Darwin sonrası ciddi eleştiriler yöneltilen analojik tasarım düşüncesini daha a posteriorik bir formla yeniden kurmaktır. Dolayısıyla son dönemlerdeki astronomi araştırmaları düzenli bir dünyada yaşamın oluşması için gerekli parametreler ile evrenin oluşumu esnasındaki başlangıç koşulları arasında karmaşık ve hassas bağlantılar kurmaya başladılar. Craig, fizik, astrofizik klasik kozmoloji, kuantum mekaniği ve biyokimya gibi farklı bilim dallarının karbon temelli zeki bir yaşamın fiziksel dengeler ve çok minimum bir değişiklikte dahi yaşamın oluşmasını imkânsız kılan kozmolojik niteliklerin bir araya geldiğinde ancak oluşabileceğini ifade etmektedir. Sonuçta evrendeki düzen dünya üzerinde akıllı bir yaşam formunun oluşumuna imkân tanıyacak şekilde meydana gelmişti.(4) Bu aynı zamanda “Evren niçin gördügümüz gibi?" sorusunun da cevabıdır. Çünkü başka türlü olsaydı biz olmazdık. (5)


     Craig, evrenin ince ayarından oluşturulan teleolojik argümanın Dembski'nin Şans Eleme Argümanı (Chance Elimination Argument) ile formüle edilebileceğini varsayar. Formulasyon şu şekilde işlemektedir:


Birinci adım, çeşitli sabitelerin ve şimdiki evrenin başlangıcı sürecindeki kesin değerleri ifade eden fiziksel niteliklerin astrofizikçiler tarafından keşfedilmesidir.

İkinci adım, çeşitli sabiteler ve nitelikler yoluyla desteklenen doğal zorunluluğu elemektir. Bu yolla aynı zamanda şans ſaktörü  de elenmiş olacaktır.

Üçüncü adım ise, ince ayarlanmış sabiteler ve niteliklerin karbon temelli zeki yaşamın oluşumu için zorunlu olduğunun astrofizikçiler tarafından tanımlanmasıdır.

   Dördüncü adım, bir olayın sırf şans yoluyla ince ayarlanmış olma ihtimalinin astrofizikçiler tarafından hesaplanmasıdır.

    Beşinci adım, ince-ayarın oluşumunu sağlayan muhtemel kaynakların tespit edilmesidir. Örneğin ince ayarlanmışlık şans yoluyla meydana çoklu dünyalar teorisi ile açıklanabilir.

Altıncı adım, gereksiz açıklamalar (hipotez) devre dışı kalır.

Yedinci adım, yeterli olasılık sağlanmış olacaktır.

Sekizinci adım, belirli değerlere sahip çeşitli sabiteler ve niteliklerden çıkartılan 3. adımın model olarak kabul edilip edilmeyeceğidir.(6)

      Craig bu aşamalar ile evrenin ince-ayarlanmışlığının tanımın da var olan ince sabitelerin varlığını astrofizik yoluyla tespit elmeye çalışır. Daha sonra ince-ayarlanmışlığın tasarım yoluyla değil de örneğin zorunluluk ve şans gibi alternatif hipotezlerin imkânını tartışmaya açar. Sonuçta ise bu alternatif açıklamaların yetersiz olduklarını belirterek ince ayarlanmışlığın tasarlanarak oluşturulduğunu ispat etmeye çalışır. Öyle görünüyor ki Craig mantıksal örgüyü kendi hipotezini doğrulamak üzere yönlendirmektedir. Oysa örneğin şansı ele alan bir hipotezi doğrulamaya çalışsaydı netice aynı sonuca varamayabilir miydi? Bu sebeple Craig argümanın daha basit bir formunu sunar.


Buna göre;

1. Birisi fiziksel sabiteler ve niteliklerin kesin değerlere sahip Big Bang teorisi ile meydana geldiğini öğrenir.

2. Birisi tüm sabitelerin değeri ve niteliklerin fiziksel zorunluk ile meydana geldiğini devre dışı bırakacak bir teori bulamayabilir ve dolayısıyla kazara oluştuğunu ifade eder. Bu sebeple Big Bang teorisinin oluşum koşullarının incelenmesi gerekir.

3. Birisi sabitelerin değeri ve niteliklerin, karbon temelli akıllı yaşamın ince ayar ile olağanüstü bir şekilde meydana geldiğini keşfeder.

4. Her bir değer ve tüm değerlerin bir arada şans yoluyla meydana gelme olasılığı yok denecek kadar azdır.

5. Sadece tek bir evren vardır; delil yokluğundan dolayı olası muhtemel kaynaklar çoğaltmak tasarım çıkarımını önlemeye çalışmaktır.

6. Evrenin sadece bir kere oluştuğu varsayıldığında bir değere sahip sabitler ve nitelikler yok denecek kadar küçük kalır.

7. Bu olasılık ihtiyaç duyulan şansı ortadan kaldırmak için gerekli sınırlar içinde güzeldir.

8. Bir şey karbon temelli akıllı yaşamın oluşumunu sağlayan zorunlu koşullar ile ilgili bilgiye sahip olabilir.

9. Evrende yaşamın oluşumuna imkan taşıyan koşulların iyi ayarlandığını gösteren bu bilgi bizim daha önce bahsettiğimiz 3. adımdan bağımsız olabilir.

10. Çıkarım ile güvence altına alınmış fiziksel sabitlerin imkan tanıdığı Big Bang şans eseri meydana gelmemiştir.(7)

       Craig, netice aynı şeyi söylemektedir. Sadece yukarda verdiği önermeleri bir örnek üzerinden doğrulamaya çalışmaktadır. Burada sorulması gereken şey yönteminin doğru olup olmadığıdır. Bunu doğrulamanın tek bir yöntemi vardır o da yukarıda ifade ettiğimiz "acaba alternatif hipotezleri de ele alsaydı aynı sonuca varabilir miydi?" sorusuna cevap aramaktır. Craig'e görere alternatif iki açıklama türü vardır: Zorunluluk ve şans. Craig yukarıda saydığımız 2. adımın doğal zorunluluğu 3. ve 9. adımlarında şansı elediğini düşünmektedir. Öyle görünüyor ki bu önermeler dizisinde zorunluluk ve şans çok düşük bir ihtimal olarak görünmektedir. Çünkü evrenin özellikle başlangıç koşulları çok düşük sapmalar olması durumunda dahi yaşamın oluşumuna imkan tanımamaktadır. Örneğin diyor Craig, çekim kuvveti ile zayıf nükleer kuvvet arasında çok hassas bir dengenin bulunması gerekir. Şayet bir tarafa doğru fazla olsa oluşumun ilk aşamalarında evren şimdiki yaşamın oluşmasını imkânsız kılacak olan % 100 helyum olurdu. Şayet başka bir yöne kaysaydı uzayda yayılan supernova zarflarının patlamasını sağlayan nötrinoların (8) oluşması imkânsızlaşacaktı ve yaşamın temelini oluşturan ağır elementler dağılıp gidecekti. (9)


       Problemi ele alan fizikçi ve felsefeci Robin Collins bir varsayım örneği ile konuyu temellendirmeye çalışır. Ona göre bir görev için Mars'a gittiğimizi ve Mars içerisindeki her şeyin yaşamiı oluşmasına uygun olarak düzenlenmiş bir yapı bulduğumuzu varsayalım. Örneğin sıcaklık 21 °C civarında, nem oranı  % 50, ayrıca oksijen dönüşüm sistemi, enerji toplama sistemi ve tam tekmil yiyecek üretim sistemi bulunsun. Dahası tümüyle işlevsel kubbemsi biyosfer olsun. Şimdi biz bu sistemin tesadüfen şans eseri oluştuğunu varsayabilir miydik? Kesinlikle hayır! Aksine bu sistemin ittifakla akıllı bir varlık (intelligent being) tarafından tasarlandığını düşünürdük. Bizim böyle düşünmemizin sebebi sistemin akıllı bir varlık tarafından tasarlandığı düşüncesinin en makul açıklama olmasıdır. Alternatif diger bir açıklama, sistemin doğal süreçler tarafından oluşturulmuş olabileceğidir ki bu pek makul görünmemektedir. Collins, doğal süreçlerin neden makul bir açıklama olamayacağını fizikten Örnekler vererek açıklamaya çalışır. (10)



          Collins, kozmik ince ayarlanmışlık olarak da ifade edilen bu yaklaşımı kozmik hedef tahtası analojisi ile daha da genişletir.(11) Şöyle ki, evrenin başlangıç koşullarını ve temel fiziksel parametreleri galaksinin tümü boyunca yayılan ve gözle görülebilen bir hedef tahtası olarak varsayın. Evrende yaşamın oluşmasına imkan tanıyacak zorunlu koşulları ise bu hedef tahtasında var olan ve bir adım ayak genişliğinde ki hedef noktası olarak düşünün. Tüm evren içinde bir adım genişliğinde ki bu hedefi ok atışı ile vuramazsanız evrendeki yaşam oluşmayacaktır. Ancak hedef yine de vurulmuştur ve yaşam oluşmuştur. İşte evren genişliğindeki hedef tahtasında bulunan ayak izi genişliğindeki vuruş noktası bize ince ayarlanmışlığı göstermektedir. Çünkü hiç kimse şans eseri atılan bir ok ile bu mesafeyi vuramaz.(12) Collins'in bu yaklaşımını astrofizikçi Stephen Hawking'in bir örneği ile kuramsal olarak genişletecek olursak; eğer evrenin kaderi sonsuza değin genişlemekse mikrodalga ışıma ısısı,  kütlesi güneşten birkaç kez büyük ve ısısı sıfırdan ancak bir derecenin on milyonda biri olan bir kara deliğin de altına düşecek ve karadelik kütle yitirmeye başlayacaktır. Bir defa da kara delik kütle yitirmeye başlayınca tamamen yok olması milyon kere milyon kere milyon kere milyon kere milyon kere milyon kere milyon kere milyon kere milyon (1'den sonra 60 tane sıfır) yıl sürecektir. Bu süre ise evrenin 10 ile 20 milyar yıl olan yaşından daha fazladır. (13)


     Farz edin ki diyor Collins, ben dagda yürüyüş yaptığımda bir uçurumun alt kısmında açık şekilde bir gurup kayanın "Dağlara Hoş geldin Robin Collins" şeklinde düzenlenmiş halde olduğunu gördüm. Bunu açıklayan muhtemel iki hipotez vardır. Birincisi, şans eseri kayalar ta evrenin başlangıç koşullarndan beri süregelen koşullardan dolayı o şekilde düzenlenmiştir. İkinci hipotez ise benden önce dağa gelen kardeşim kayaları bu şekilde düzenledi. Şimdi bu kayaları açıklamanın en makul ve muhtemel yolu "şans" mıdır yoksa “kardeş hipotezi midir? Şans eseri düzenlediği düşüncesi bize ihtimal dışı görünmektedir. Kardeşimin kayaları o şekilde düzenlediği fikri ise gayet makul ve imkan dahilindedir.(14)


     İnce-ayarlanmışlık argümanının antropik bir ilke olduğunu dikkate alırsak Collins'in örneği yerindedir. Bu örnek insan ve evren arasındaki kozmik uyumu ifade etmek adına yeterli görünmektedir. Collins'in dikkat çektiği bu uyumu fizikçi ve matematikçi Freeman Dyson "Evreni ve yapısının ayrıntılarını araştırdıkça, evrenin bizim geliyor olduğumuzu bilmesi gerektiğine dair daha fazla delil buluyorum." (15) ifadeleriyle daha açık bir şekilde ifade etmektedir. Evrenin başlangıç koşulları tam da insan yaşamının oluşumuna imkan tanıyacak şekilde meydana gelmiştir. Bu ince-ayar zeki bir varlığı daha muhtemel kılmaktadır.

           Collins'in bu yaklaşımına en güçlü itiraz ya da alternatif açıklama türü şüphesiz ateistik tekli evrenler ve çoklu evrenler hipotezidir. Bu hipoteze göre hayali olarak evrenler üreten (universe generator) fiziksel süreçler vardır ve bu süreçler sonsuz sayıda evrenler üretmektedir. Her bir evrenin kendine özgü başlangıç koşulları ve fiziksel parametreleri bulunmaktadır. Sonsuz sayıda süreçler içerisinde o kadar çok evren üretilmektedir ki şans eseri, akıllı yaşamın meydana gelmesi için ince-ayarlanmışlık düzeyinde bizim evrenimiz gibi bir evrende üretilmiş olabilir. (16)

      Bu itirazın farkında olan Collins evrendeki mevcut yapının bizi ince ayarlanmışlığa, ince ayarlanmışlığın ise bizi teizme götürdüğü kanaatindedir. Bu düşüncesini temellendirmek için bazı ilkelerden yararlanır. Bunlardan ilki John Leslie'nin tespiti olan "üst üste yığılı ipuçları, yığındaki her bir unsur hakkındaki şüphelere rağmen çok önemli bir kanıt oluşturabilir" (17) görüşüdür. Collins buradan zayıf hatta eleştirilebilir de olsa birbirine benzeyen ipuçlarının bir araya geldiklerinde güçlü bir argüman oluşturabileceklerini ifade etmektedir. İkinci aşamada ise Collins, ince-ayar argümanını formüle etmeye çalışmaktadır. Collins bunun için, bir gözlemin hangi durumlarda bir hipotezi ön plana çıkaracağını gösteren genel bir akıl yürütme ilkesi olan öncelikli tasdik ilkesi" (prime principle confirmation)'ni esas alır. Olabilirlik ilkesi (likelehood principle) olarak da ifade edilen bu ilkeye göre "iki karşıt hipotezi ele aldığınızda bir gözlem hangi hipotez altında en yüksek ihtimaliyete sahipse (veya düşük ihtimalli ise) gözlem o hipotez lehine kanıt sayılabilir. ''(18)



     Collins, ince ayarlanmışlık argümanını daha ileri seviyede desteklemek için öncüller ve sonuçlar oluşturmaya çalışır. Şöyle ki;
Öncül 1: İnce-ayarın varlığı, teizm altında ihtimal-dışı değildir.
Oncúl 2: İnce-ayarın varlığı, ateistik tek evren hipotez altında çok ihtimal dışıdır.

Sonuç: Öncül (1) ve (2) öncelikli doğrulama ilkesinden hareketle ince-ayar verilerinin ateistik tek evren hipotezinden çok tasarım hipotezi lehine güçlü kanıtlar sağladığı sonucu çıkar.(19)

       Collins'e göre bu çıkaRIm ne evrenin tasarlanmışlığına ne de tasarlanmışlığın muhtemel olduğuna işaret eder. Bu çıkarım sadece ince ayarın ateistik tek evren hipotezi karşısında 
daha güçlü bir şekilde destekledigini göstermektedir. Bu tıpkı teizmi bir silah üzerindeki parmak izi yoluyla suçluyu aramaya benzer. Parmak izi ile kimseyi suçlayamayız ama sanığın cinayeti işlemiş olabileceğine dair güçlü bir kanıtsamadır. Bu argüman sonucun öncüllerden çıktıgı bir yöntemdir. Filozoflar böyle bir çıkarımı doğru ve geçerli kabul etmektedirler. Şayet bu argümanın öncüllerini  doğrularsak sonucu da geçerli kabul etmek zorundayız. Burada yapılması gereken öncullerin doğru olduğunu veya en azından onlara inanmak için güçlü sebeplerimizin varlığını göstermektir. Şimdi ince ayarlanmışlığın teizm altında nasıl daha muhtemel olduğunu inceleyelim.

   Öncül 1'i desteleyecek argüman şudur:

       "Tanrı her yönüyle iyi olduğu ve akılı ve bilinçli varlıkların var olmaları iyi olduğu için Tanrı'nın akıllı yaşamı destekleyecek  bir dünya yaratması şaşırtıcı veya ihtimal dışı degildir.''

  Dolayısıyla Öncül 1'de olduğu gibi ince ayar argümanı teizmin altında ihtimal dışı değildir.


     Öncül 2'ye destek daha önce vermiş olduğumuz ve evreni hedef tahtasına benzeten ve evrende yaşamın oluşumuna imkân tanıyan koşullar ise 30 cm genişligindeki hedef noktası olarak gören örnektir. Bu örnekte ateistik hipotez ince-ayara imkân tanımamaktadır.(20) Bu sebeple ateistik hipotezi elemek zorundayız. Şu halde ince ayarlanmışlık ateist çoklu evren modelini daha az muhtemel kılan bir argümandır. İki açıklama teorisinde birini seçmek durumunda, düşük ihtimalli olan ateistik hipotezi eleyip kesin olmasa da yüksek ihtimalli olan teistik yaklaşımı kabul ederiz.


        Collins'in ince-ayar ilkesinden iki çıkarımı vardır. i) Tipki akıllı tasanmda olduğu gibi gözlemlerin kesin olmasa da yüksek ihtimaliyete imkân tanımasıdır. Yani gözlemler Tann'nın varlıgı yönünde kesin olmasa da yüksek ihtimalli veriler elde etmemizi sağlarken ateizmi daha düşük ihtimalli kılmaktadır. 1) Collins, Paley in tasarım argümanındaki analojiye Hume'un yaptığı eleştirileri de göz önüne alarak, analojinin zayıflıklarının farkındadır. Bu sebeple ince ayarlanmışlık argümanın analojiden ziyade bilimin kesin sonuç alan yöntemi olan deney ve gözlem üzerine inşa etmektedir. Collins birinci çıkarmında haklıdır. Tanrı'nın varlığının matematiksel bir kesinlik ile ispatlanması mümkün degildir. Tanrı doğanın kendisi ya da bir parçası olmadığı için bilimsel kesinlikte ortaya konulamaz. O emprik bir varlık veya laboratuvar malzemesi degildir. Sadece bilimsel verilerin yüksek ihtimalli mümkün kıldığı totolojik bir varlıktır. Ikinci çıkarım da ise şöyle bir eleştiri akla gelebilir: "Bilim empiriktir ancak ince ayarlanmışlığın teistik vurgusu test edilemez.'' Bilimin empirik olduğu doğrudur ancak elde ettiği sonuçlar ve bu sonuçlardan yapılan çıkarımlar her zaman empirik olmayabilir ama yine de rasyoneldir. Yani empirik olmaması rasyonel olmadığı anlamına gelmez. Bu sebeple bilimsel gözlemler ince ayarlanmışlık için veri olarak kullanılabilir.



       Collins, yaşamın ince-ayar sonucu meydana geldigine dair farklı çalışmalarında çeşitli empirik temel yasaları örnek verir. Örneğin "Evidence for Fine-Tuning" adlı makalesinde yok sayıldığında yaşamın mümkün olmadığı somut altı temel yasayı delil gösterir. Bunlar, i) kozmolojik sabitler, ii) güçlü nükleer ve elektromanyetik kuvvetler, ii) yıldızlardaki karbon üretimi, iv) proton ve nötronun kütle farkları, v) zayıf nükleer güç ve vi) yer çekimi olmak üzere altı temel yasa evrenin tasarlanarak meydana geldiğini ifade eden ince ayarlanmışlığını göstermektedir.(21) Başka bir yerde ise dört ayrı ince ayarlanmışlıktan bahseder.



 1. Fizik yasalarının ince ayarı: Eğer fizik yasaları tam doğru kombinasyonlarda olmasalardı evrendeki kompleks ve akıllı hayat muhtemelen imkânsız olurdu. Örneğin doğada var olan yerçekimi kuvveti, zayıf kuvvet, elektromanyetizma kuvveti ve proton ve nötronları bir arada tutan güçlü nükleer kuvvetlerden herhangi biri olmasaydı yaşam olmazdı. Yerçekimi kuvveti olmasaydı , kütleler yıldızları veya gezegenleri oluşturacak şekilde kümelenemezlerdi. Elektromanyetik kuvvet olmasaydı kimya bilimi olmazdı.(22)

2. Fizik sabitelerinin ince ayarı: Fizik sabiteleri fizik yasalarıyla ilişkilendirildiğinde evrenin temel yapısını belirleyen bir dizi temel sayıdan oluşmaktadır. Örneğin yeryüzündeki yer çekimi kuvvetini milyar katına çıkarsaydık, karada insan ebadı büyüklüğündeki tüm canlılar parçalanırdı. (23)

3. Evrenin başlangıç koşullarının ince-ayarı: Evrenin başlangıç şartlarının yaşamın oluşumuna imkan tanıyacak şekilde gerçeklesmesidir. Teorik fizikçi Roger Penrose'a göre içinde yaşadığımıza benzer bir evren meydana getirmek için, Yaratıcı'nın mümkün evrenlerin faz uzayının saçmalık derecesinde ufak bir hacmi hedeflemesi gerekir. Bu hacim Penrose'a göre X=10 üzeri 123 dersek faz uzayın hacmi tüm faz uzayın 1/10 üzeri x ( 10 üzeri 10 üzeri 123) kadardır. Collins'e göre bu evreni bir hedef tahtası kabul ettigimizde oku tek protona isabet ettirecek kadar muazzam ve dakik bir hassaslıktır. Bu tamamen başlangıç koşullarının ince-ayarıdır.(24) Benzer şekilde astrofizikçi Stephen Hawking'de benzer bir örnek vermektedir. Hawkinge göre "Büyük patlamadan bir saniye sonraki genişleme hızı, yalnızca yüz bin milyarda bir oranında az olsaydı bile, evren daha bugünkü büyüklüğüne erişmeden çökmüş olurdu.'' (25) Şu halde başlangıç koşulları canlı ve akıllı varlıkların oluşumuna imkân
tanıyacak ölçüde ince ayarlanmışlığa sahiptirler.


4. Evrenin daha üst düzey bazı özelliklerinin ince ayarı: Kimyasal elementlerin çeşitli nitelikleri üst düzey ince ayarlanmışlıgı gösterir.

       İnce ayarlanmışlık argümanını inceleyen düşünürlerin en önemlisi Richard Swinburne'dür. Swinburne'de ince-ayar argümanını insan-evren uyumunu merkeze alan antropik ilkenin bir parçası olarak ele alır. Düşünüre göre de dünyada evrimleşen insan yaşamının var olabilmesi için oldukça özel değerlere sahip sabiteler, sınır koşulları ve değişkenlerin oldukça dar sınırlar içerisinde bir araya gelmesi gerekir. Swinburne, buna ince-ayarlanmışlık demektedir. Swinburne delillerin birikimsel olduğuna dikkat çekerek, evrenin varoluşunun Tanrı'nın varlığını daha muhtemel kıldığını, doğa yasalarının işleyişini de onu biraz daha güçlendirdiğini belirtir bu aşamadan sonra canlılığın oluşumuna imkan tanıyan ve ince-ayar olarak ifade edilen sınır durumlarının Tanrı'nın varr olduğu gerçegini ne kadar artıracağı olasılığını ele alır. (26)

       Swinburne'e göre şayet bir Tanrı varsa böyle bir ince-ayarın olması yüksek ihtimallidir. Eğer bir Tanrı yoksa evrendeki değişkenler ile ilgili sınır koşullarını ifade eden ince-ayarın varlığı yüksek oranda ihtimal dışıdır. (27) Tıpkı Collins gibi Swinburne de konuyu ihtimal hesapları üzerinden ele almayı yeğlemektedir. Daha önce gerekçesini belirttiğimiz şekliyle bizce bu doğru bir yaklaşımdır.


     Swinburne'e göre de şayet Tann (teizmin Tann'sını kastettiğini açıkça belirtmekte ve kötü Tanrı'ları dışlamakta) mutlak anlamda kudret sahibi ve iyi ise sadece mantıksal olanı yapması mümkündür.

     Bu sebeple en iyi yegane dünya varsa Tanrı onu var edecektir. Eğer bütün mümkün dünyaların en iyisi yoksa bu durumda birbiriyle bağdaşmayan eşit dünyalar yaratacaktır. Fakat her bir mümkün dünya birbiriyle bağdaşmayan bazı mümkün dünyalardan daha az iyi ise mükemmel bir varlık olarak Tanrı'nın yapacağı şey, içinde bazı kötü şeylerin olabildigi bazı kötülüklerinde Tanrı tarafından önlenmediği bir dünya yaratmaktır. Şu halde Tanrı'nın daha iyi bir dünya ya da benzer dünyalar yaratma olasılığı ve kesinliği nedir? Şayet bir durumun var olması olmamasında daha iyi ise Tanrı'nın bu duruma sebep olması mükemmelliğinin bir sonucudur. Swinburne, Tanrı'nın bu sebep olma durumunu 0,5 olasılık kabul eder. Her birinin sonrakinden daha az iyi olduğu bir seride Tanrı'nın daha büyük iyiliğe sahip bir durum meydana getirmesi yüksek ihtimal dahilindedir.(28) 


       Tanrı zatı gereği iyidir. Bu sebeple belirli bir sınıra kadar birbirlerine zarar veren özgür varlıklar yaratması onun için iyidir. Özgürlük ve sorumluluk göreli olarak bir kısım zararlarda doğurabilir. Bu sebeple iyilik beraberine kötülük riskini de getirir. Bu sebeple Tanrı yarattıkları varlıklar üzerine bir kısım sınırlamalar getirebilir. İmdi, Tanrı iyi olduğu için özgürlüğe ve sorumluluğa sahip bir canlı yaratmak istemiştir. Özgur ve sorumlu bir varlık olan insanın bu eylemlerini gerçekleştirmesi için bir algı ve kontrol bölgesinin olduğu bir uzay olmak zorundadır. Bu durumda şayet hangi eylemlerimizin nerede yapıldığını, nerelere etki ettiğini ve nasıl algılandığını ögrenmek istiyorsak doğa yasaları tarafından yönetilen bir dünyanın varlığını kabul etmek zorundayız. Bu yasalarla oluşturulmuş düzenlilikler olmazsa insan bir şey öğrenemez ve kendini gerçekleştiremez. Bu sebeple bizler doğa yasalarıyla koordine olan bir evrene ihtiyaç duyarız. İnsan veya doğa başka türlü olsa bu hali ile var olamazdı.(29) Bu sebeple insanın fiziksel ve ruhsal olarak gelişmesi için bilinen kanun türleri (kuantum teorisi ve dört kuvvet gibi), doğa yasaları ve başlangıç koşullarının oldukça dar sınırlar içerisinde gerçekleşmiş olması gerekir. Swinburne, bu durumu birkaç örnek ile temellendirir. Örneğin, şayet büyük patlamanın başlangıç hızı mevcut hızından biraz fazla olsaydı yıldızlar ve bu şekildeki daha ağır elementler oluşmazdı Eger biraz az olsaydı, elementlerin oluşması için yeterince soğuma olmadan önce evren çökmüş olurdu.(30) Şu halde evren canlı yaşamın oluşmasına imkān tanıyacak şekilde ince ayarlanmışlığa sahiptir. Evrene ince ayarı verecek en yüksek ihtimal ise Tanrı'dır.


             Swinburne, ince ayarlanmışlık ilkesini başlangıç koşullarının ve doğal yasa ve güçlerin insanın fiziksel ve ruhsal gelişimine imkân tanıyacak şekilde var olduğuna vurgu yaparak antropik ilkenin bir parçası olarak ele almaktadır. Ince-ayar argumanını inceleyen düşünürler daha çok evrene vurgu yaparken Swinbume evrenin oluşturduğu insana, onun ruhsal gelişimine ve özgürlüğüne vurgu yapmaktadır. Başka bir ifadeyle ince-ayar argümanı evrenin ince ayarlanmışlığından insana veya insandan evrenin ince ayarlanmışlığına gitmektedir. Swinburne ikincisini tercih etmektedir.



1.2. Eleştiriler ve Cevaplar


        Ince-ayar argümani teizm lehine modern bir delillendirmedir. Daha çok bilimin empirik verilerinden hareketle kendini konumlandırmaktadır. Ancak doğrudan bilim olmayıp bilimsel verilerin sonuçlarını rasyonel olarak yorumlamaktadır. Dolayısıyla ilkesel olarak üç tür eleştiriye muhatap görünmektedir. Birincisi, bilim olup olmadığı yönündedir. Yani bilimsel verileri bilimin dışında başka bir amaç için yorumlamak ne kadar doğrudur? ikincisi, bilim ince ayarın kendisini üzerine inşa ettigi bilimsel yasalar her zaman mutlak ilkeler değildir. Bu sebeple mutlak bir varlık olarak görülen Tanrı'nın varlığını ispatlamak için ne ölçüde kullanılabilir? Üçüncüsü, ince-ayar olarak ifade edilen evrensel yasaların muhtemel başka açıklamaları da olabilir.




        Öncelikle bir şeyin bilimsel olması deney ve gözlem yoluyla bilgi üretmeyi gerektiren bir yöntem uygulamayı zorunlu kılmaz. Farklı bilim dalları vardır. Bunlardan bir kısmı bilgi üretmek için deney ve gözlem vasıtalarını kullanır. Doğa bilimleri genel olarak bu yöntemi kullanır. Genel olarak dedik çünkü doğa bilimlerin de bilgi üretmek için salt akıl, hipotez ve varsayımlardan yararlanır. Sosyal bilimler ise yeri geldigi zaman deney ve gözlemden istifade edebilir. Ancak genel olarak aklı temel alan bir yapıya sahiptirler. Bu sebeple şayet araştırmacı, mantıksal tutarlılık, objektiflik ve çelişmezlik gibi genel ilkeler bağlamında araştırma yapıyorsa bilimseldir. Kullandığı yöntem onu bilimin dışında tutmamalıdır. Deney ve gözlem vasıtaları kullanarak empirik yöntem ile araştırma yapan bir bilim insanı eldeki verileri doğru bir şekilde yorumlayamıyor, sebep-sonuç ilişkilerini kuramıyor ve ideolojik hareket ediyorsa sırf kullandığı yöntemden dolayı bu araştırmayı veya araştırmacıyı bilimsel saymak yanlış bir tutumdur. Aynı durum sosyal bilimci içinde geçerlidir. Bu sebeple ince-ayar ve tasanm argümanı empirik yöntemleri rasyonel şekilde yorumlayan bilimsel bir faaliyettir.


       Bilimin değişken ilkeleri ile Tanrı gibi mutlak bir varlığın ispatlanmasının ne ölçüde doğru olacağı şeklindeki bir eleştinnin göz ardı ettiği şey, ince ayar argümanının kesin yargı ortaya koymadığıdır. Konunun başından beri ifade ettiğimiz gibi ince-ayar argümanı empirik verileri metafizik alana taşırken olasılık hesaplarından yararlanmaktadır. Yani “Bu bilimsel veri kesinlikle Tanrı'nın varlığını göstermektedir” şeklinde kesin bir yargıdan ziyade "Bu bilimsel veri Tanrı'nın varlığını yüksek ihtimalli kulmaktadır" şeklinde daha ihtiyatlı bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu haliyle de alternatif açıklama türlerini dikkate almakta ve yeri geldiğinde onlara da eleştiriler yönelmektedir. Bu açıklama aynı zamanda üçüncü eleştiriye cevap niteligindedir. Evrenin ince ayarlanmışlık yapısına dair muhtemel başka açıklamaların veya cevaplarn olacağına dair bir yaklaşım ile ilgili olarak Collins, muhtemel beş itirazı ele almakta ve cevap vermektedir.


       Daha temel yasa itirazı: Şu andaki fiziksel parametrelerin altıda daha temel bir yasa olabilir. Böyle bir yasa olması durumunda ise fiziğin bilinen parametrelerinin yaşamın oluşmasına imkan tanıyan ince-ayar aralığında olmaları ihtimal dışı değildir.



     Collins böyle bir iddianın tamamen spekulatil olmasının yanı sıra evrenin ince-ayarı postulatını bir kademe yukarı çektiğini düşünmektedir. Böyle bir iddia dağdaki "Dağlara hoş geldin Robbin Collins" yazsının akıllı biri tarafından değil de bir deprem sonucu oluştuğunu iddia etmeye benzemektedir. Bu sebeple böyle temel yasa iddiaları ihtimalsizliği bir kademe daha yukarı çektiği gibi yaşamın oluşumuna imkan tanıyan tüm fiziksel yasaların böyle olmasını da zorunlu görmek olasılık dışıdır.(31)


            Başka yaşam formlarının imkânı: Fiziksel parametreler farklı olsaydı farklı yaşam formlar da oluşabilirdi. Dolayısıyla ince-ayar argümanı tüm yaşam formlarının bizim oluştuğumuz gibi meydana geldiği öngörüsünde bulunmaktadır.

        Öncelikle ince-ayar argümanının kesinlikle böyle bir varsayımı yoktur. Örneğin güçlü nükleer kuvvetin ince ayarını ele alalım. Şayet bu kuvvet minimum ölçekte büyük ya da küçük
olsaydı atomlar hidrojenden farklı olamazdı. Bu sebeple ince-ayar argümanı yaşamın oluşumu için sadece bir kısım kararlılık durumlarını değil aynı zamanda tekrarlanan organize karmaşıklıklar da öngörür.(32)

               Antropik ilke itirazı: Antropik ilkenin zayıf versiyonuna göre şayet ince-ayar olmasaydı bu olguyu yorumlamak üzere biz burada olmazdık. Bu sebeple ince ayar argümanı ateizmin de ifade ettiği gibi bizim var olduğumuz gerçeğinden hareket etmektedir.


             Bedenli varlıkların oluşumu için ince ayar ateistik tek evren modelinde imkânsızdır. Oysa teistik evren anlayışında mümkündür. Bu sebeple bizim varlığımız ateistik evren hipotezini değil teistik hipotezi desteklemektedir. Şöyle ki eski keskin nişancı hedef aldıkları beni ıskalarlarsa bunun cevabı "onlar beni iskalamasalardı ben burada düşünmek üzere olmazdım" cevabı değildir. Bunun cevabı "onlar beni öldürmek istemediler" şeklindedir. Bizim
böyle düşünmemizin nedeni şansın burada devre dışı kalmasıdır.



                 Tanrı'yı kim tasarladı itirazı: Şayet evren harika bir şekilde tasarlandıysa evreni tasarlayan Tanrı'nın da kendisinden daha mükemmel bir varlık tarafından tasarlanması gerekir. Şayet böyle bir tasarımcı yoksa o zaman Tanrı'dan daha az mukemmel olan evrenin de tasarımcıya ihtiyacı yoktur. Ayrıca kompleks olan evren, ondan daha kompleks olan bir varlık (Tanrı) ile açıklanmaktadır.


       Bu eleştiriye cevap olması bağlamında öncelikle, bir sanat eserinin tasarımcısının sanat eserinden daha karmaşık olması gerektiği şeklindeki bir yargi açık değildir. İkincisi, ince ayar argümanı kendisini teistik hipotez alında doğrulamaktadır. Şöyle ki, Marsa gittiğimizde bir biyosferin varlığını keşfettiğimizde bunu ya şans ya da dünya dışı yaşamın varlığı ile açıklayacağız. Sans eseri açıklamanın imkânsız derecesinde düşük olduğu daha önce ifade edildi. O halde dünya dışı bir yaşam biyosferin kendisinden daha karmaşık olsa da daha güçlü bir ihtimaldir. Bu sebeple tasarımcının sanat eserinden daha karmaşık olması gerektiğini kabul etsek bile ince ayar ateistik tek evren hipotezinden ziyade teizmi tercih etmemize güçlü sebepler sunacaktır. Ayrıca Tanrı gibi üst bir zihin evreni yaratmak için izah dışı bir kompleksliğe ihtiyaç duymayacaktır." (33)



                 İhtimalsizlik itirazı: Bu itiraza göre, tek evrenimiz olduğu için ince-ayar argümanı ateist tek evren hipotezi altında son derece ihtimal dışı görünmektedir. (34) Bu sebeple ince-ayar düşüncesi anlamsızdır. Anlamlı olsaydı bile bunu sezgi dışında doğrulamanın bir yolu yoktur.

   
          Collins'e göre böyle bir iddianın arkasında, ihtimaliyetin sadece bir referans sınıfı içerisindeki görece sıklığın gerçeği tespit etmedeki yetersizliği düşüncesi yatmaktadır. Yani sadece bir tek evren varsa bunun ince-ayar ya da başka bir yolla meydana geldigini kıyaslayabileceğimiz ve bu bağlamda ince-ayarın ihtimal veya ihtimal dışı olduğunu test edebileceğimiz bir ölçü yoktur. Collins, böyle bir iddianın ihtimaliyet anlayışlarını tamamen göz ardı ettigini belirtir. Örneğin iddia ve hipotezlere uygulanan epistemik ihtimaliyet, bir önermenin bizim o önerme ile ilgili rasyonel olarak güven, inanç ve kabul edilebilirlik derecesidir. Biz bir önermenin doğru ya da yanlışlığına dair güvenliliği ile ilgili tereddüt yaşadıgımızda sahip olduğumuz inancın rasyonellik durumu önemli bir yol göstericidir.

          Doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda bilgisiz kaldığımız bir önermenin ihtimaliyetini güçlendiren diğer bir faktör ise başka bir önermenin doğruluk şartina bağlı olarak epistemik ihtimaliyetini artırmaktır. Şöyle ki "evrenin ince ayarı ateistik tek evren hipotezi alun ihtimal dışı görünmektedir" şeklindeki bir önerme bizi rasyonel olarak kozmik ince-ayar beklentisine sevk etmektedir.(35) Bu aşamadan sora Collins, ifadelerinin nasıl doğrulanacagı ile ilgili olarak "bir parametrenin herhangi bir değerine bir diğerine tercih etmemiz için hiçbir sebep yoksa söz konusu parametrenin doğrudan doğal bir parametreye tekabul ettigi göz önünde tutulunca, o parametrelerin eşit aralıklarına eşit ihtimaliyetler tayin edilmesi gerekir." şeklinde ifade edilen kayıtsızlık ilkesine müracaat eder. (36) Açıkçası Collins bu aşamada pek ikna edici görünmemektedir. Çünkü kayıtsızlık ilkesine Bertrand paradokslarının güçlü itirazlar yönelttiğinin farkındadır. Bu sebeple Collins, kendi metodunun başarısız olsa bile bunun ince ayar için öldürücü bir darbe olmadığını ifade eder. Çünkü neticede ince-ayar argümanın temelde yanlış bir akıl yürütme yöntemine sahip olduğunun gösterilmesi gerekir. (37) Oysa ince ayarın akıl yürütme yöntemi sağlam temellere oturmaktadır.


     İnce ayarlanmışlığa önemli bir eleştiri ve aynı zamanda alternatif bir açıklama türü ise çoklu evrenler modeli ve enflasyon teorisidir. Şüphesiz bu teorilerin ince ayarlanmışlık ile ilişkisi bilim çevrelerinde fazlaca tartışılmaktadır. Karşılıklı eleştiriler ve bu eleştirilere verilen cevaplar hayli yekün tutmaktadır. Bizim bu başlık alunda tartışmaların tamamına yer vermemiz mümkün değildir. Ancak Collins'in çoklu evrenler hipotezinin ince-ayarlanmışlığa yönelttiği eleştirilere verdiği cevaplara kısaca değinmek istiyoruz.



         Daha önce kısaca ifade ettiğimiz gibi ince ayarlanmışlık argümanına alternatif olarak ileri sürülen hipotez çoklu evrenler (multi-universes) modelidir. Çok-dünyalar (many-world), çok-alanlar veya Leslie'nin ifadesi ile dünya-toplulugu (world-enseble) olarak da ifade edilmektedir. Hipotezin temel varsayım şudur: Bizim evrenimiz dışında fizik sabitelerin ve oluşum şartlari farklı sonsuz sayıda ve çok büyük evrenler vardır. Bunların bir kısmında yaşam olmayabilir. Ancak sonsuz sayıda bu kadar fazla evren varsa bu evrenlerin birinde canlı yaşamın oluşması da ihtimal dahilindedir.(38) Çoklu evrenler modelinin farklı türler vardır. Collins'e göre bunlarn modern fizikte çok az dayanakları vardır ve bu sebeple de spekulatiftirler. Ancak bu teorilerden biri olan enflasyon teorisi daha makul fiziksel temellere sahiptir.



          Peki, enflasyon teorisi (inflation theory) nedir? Öncelikle bu teoriler evrenin başlangıcına dair bir öngörü sunmaktadır. Evrenin orjinine yönelik senaryoların şayet sayısal bir temelleri
yoksa spekülatif olmaktan kurtulamayacaklardır. Nitekim enflasyon teorisi ile ilgili görüşleriyle bilinen fizikçi ve kozmolog Alan Guth (d. 1947) bu teorinin bazı yönlerinin fazlaca spekülatif olduğunu ifade etmektedir.(39) Bu teoriye göre, Büyük patlamadan hemen sonraki saniyenin içerisinde 10 üzeri -32'ye kadar genişleyen ve kozmik enflasyon denen bir süreç başlamaktadır. Bu süredeki her aşamada evrenin boyutu 2 katına çıkmaktadır. Bu aşamada rastgele şişmeler sonucunda sayısız evrenler oluşmaktadır (enflasyon alanı). Şayet enflasyon başlarsa asla durmayacaktır. Bu anlamda enflasyon sonsuz sayıda olacaktır. Bu kabarcıklar evren üreten mekanizmalara benzemektedir. Bu sürecin nihayetinde sonsuz sayıda evren oluşmaktadır.(40)



                  Enflasyon teorisi Guth'un makalesinde astrofizik ile desteklenmektedir. Guth'a göre ince ayarlanmış evren birçok evren arasından tesadüf ile açıklanabilir. Açıkçası bu tür hesaplan değerlendirmeye almamız ve eleştirmemiz alanımızın dışındadır. Fakat belirtmek gerekir ki bu senaryo evren üretici bir mekanizma olarak sunulmaktadır. Bir şekliyle de Dawkins'in anlamlı cümle oluşturmaya çalışan maymunlar örneğini komzik alana taşımaktadır. Collins hayli spekulatif bulduğu bu teorinin tasarım argumanını bir adım yükselttiğini düşünmektedir. Çünkü enflasyon teorisinin evren-uretici mekanizmayı kim tasarladı sorusuna cevap vermesi gerekir.(41) Ortada sonsuz sayıda evren üreten bir mekanizma vardır. Fakat evren üreten (tasarlayan) bu mekanizmayı kim tasarladı? Şayet evren üreten bir mekanizma tasarlanıyorsa o mekanizmayı üreten bir mekanizmanın da tasarlanması gerekir.(42) Kısaca Tanrı düşüncesine alternatif olarak ortaya atılan her model kendinden daha karmaşık bir soruyu ortaya çıkarmakta dolay sıyla tasarımı ve tasarımcıyı biraz daha güçlendirmektedir. Christian de Duve bu durumu "Balık Boğulması" (drowning the fish) olarak ifade etmektedir. Yani siz balığı boğmak için okyanustaki suyun tamamını kullansanız da bu sadece onun varlığını güçlendirecektir. Bu bağlamda Tanrı'nın varlığına alternatif olarak ileri sürülen her teori sadece onun varlığını güçlendirecektir.(43)



      Collins'e göre şayet evren üreten böyle bir mekanizma varsa aşağıdaki bileşenlere sahip olası durumunda yaşamın oluşumunda sağlayabilir.

1. Kabarcık evrenler için gerekli enerjiyi üretecek bir mekanizma.

2. Kabarcıklan oluşturacak bir mekanizma.

3. Enflasyon alanının enerjisini kendi evrenimizde gördügümüz normal kütle enerjiye dönüştürecek mekanizma.

4. Evrenler arası fiziksel sabitlerinde yeterli varyasyona imkan tanıyacak bir mekanizma.

        Tüm bu bileşenler bir arada meydana gelmezse enflasyon teorisi yaşam destekleyici tek bir evren bile üretemeyecektir. Bu bileşenlerin farklı zamanlarda oluşmaları da yeterli değildir tıpkı Behe'nin ifade ettiği gibi indirgenemez bir karmaşıklığa sahip olmalıdırlar. O halde evrenin tam da doğru kombinasyonlarda ince-ayarlanmışlığı bizi onun tasarlanmış olduğu düşüncesine götürmektedir.(44)

         Konuyla ilgili eleştirilere cevap veren diğer bir düşünür ise Richard Swinburne'dur. Swinburne eğer bir Tanrı olmazsa insan bedenlerinin var olabileceği bir dunyanın mümkün olmadığı kanaatindedir. Düşünüre göre, uzamsal bedenler var olmak için sabit veya sabit olmayan temel bileşenlere ihtiyaç duyarlar. Bu bileşenleri bir araya gelip süreci başlatan ve işleten Tanrı'dır. Herhangi biri bu sürecin Tanrı tarafından değil de gezegenlerin ve ağır metallerin evrilmesine neden olan yasaların olduğunu iddia edebilir. Örneğin şu anda gözlemlediğimiz kanunlar daha temel kanunlardan türetilmiş olabilir. Bu yasalar başka sabiteler ve daha farklı başlangıç koşulları varsayarsanız ince-ayara ihtiyaç bırakmayabilir.


          Swinburne göre her nasıl olursa olsun yaşamın oluşması için evrende ince ayarlanmışlık gereklidir. Çünkü değişik yasalarla organize olan başka gezegenler bedenleşmiş varlıkların oluşmasına imkan tanımazdı.(45) Swinburne bu bağlamda çok sayıda gerçek evrenlerin olduğunu bu sebeple bu evrenlerden birinin tesadüfen ince ayarlanmış olmasının şaşırtıcı olmayacağını varsayan çoklu-evrenler hipotezini de reddetmektedir. Düşünür Ockham'ın usturasına gönderme yaparak ince ayarlanmış bir evreni açıklamak için sebepsiz olarak benzer türde çok sayıda evrenler olduğunu varsaymak irrasyoneldir. Daha az kompleks varlığı açıklamak için birçok kompleks varlığa müracaat etmek kendi ifadesiyle çılgınlıktır. Swinburne'e göre burada ateist, ince-ayarlanmış ve başka türde evrenleri üreten bir mekanizmanın varlığını ispat etmek zorundadır. Ateisi bu mekanizmanın farklı türde evrenler üreten bir yasa olduğunu iddia edebilir. Swinburne bunun yeterli veya tutarlı bir açıklama olmadığını ifade eder. Çünkü kanunların işlevlerini meydana getirebilmeleri için uygun ortamlara ihtiyaçlar vardır. "Bütün bakırlar ısıtıldığında genleşir" yasası bakırın olmadığı bir dünyada geçerli değildir. Ayrıca evren üreten bu mekanizmayı yasa değil de madde üreten bir madde varsayarsanız diğer evrenler içerisindeki maddenin başka maddeler üretmediğini ispatlamak zorundadır. Çünkü evrenimiz içerisinde madde üreten başka bir madde yoktur. (46)


         Daha öncede ifade ettigimiz gibi Hume belirli bir alan ve zamanda yapılan düzen gözlemlerinin tüm evrene ve zamana yayılmasını eleştirmişti. İnce-ayar argümanı acaba benzer bir eleştirinin hedefi olabilir mi? Bizce ince-ayar argumanı analojik tasarım argümarundan farklıdır ve bu sebeple ilgili itiraz yersiz görünmektedir. Çünkü tasarım argümanındaki analoji bizim gözlem alanımızın dışındaki bir alanı gözlemlediğimiz alana kıyaslamaktaydı. Bu sebeple evrenin genel durumunu kuşatıcı bir degildi. Oysa ince-ayar argümanı başlangıç koşulları, temel sabiteler ve evrenin tamamına hâkim temel yasaları esas almaktadır. Bu yasalar evrenin şu ya da bu noktasında veya herhangi bir zamanında olmayıp zamansal ve mekânsal olarak tamamına yayılmıştır.


       Sonuç olarak, ince ayarlanmışlık argümanı kozmik sistem olarak evrenin veya içindekilerin dakik oranlar ile dengede durduğunu varsaymaktadır. Bu iddiasını da mevcut astronomi ve astrofizik gibi bilimlerin verilerinden faydalanarak temellendirmeye çalışmaktadır. Bu sebeple empiriktir. Ince-ayarlanmışlığa yapılan itirazlar ise (çoklu evrenler, paralel evrenler ve sonsuz evrenler olduğu gibi) daha çok varsayımsal görünmekte olup en azından şimdilik bilimsel olarak test edilmiş veya ispatlanmış değillerdir. Swinburne'ün de ifade ettiği gibi evrenimizin düzenliliğini açıklamak için bir Tanrı yerine sonsuzca başka evrenler varsaymak, mantıksızlığın en üst düzeyi gibi görünmektedir."(47) Uslu'nun ifadesi ile "Tanrı'dan kaçınmak için ileri sürülmüş olan zekice bir hile" gibi görünmektedir.(48) Ince-ayarlanmışlığa yapılacak diğer bir itiraz ise ilkenin ihtimaliyet hesapları üzerine kurulu olduğudur. Yani bilimsel verilerin teizmi daha yüksek ihtimalli kıldığı şeklindeki ön kabule yönelik bir itiraz vardır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Tanrı'yı doğanın matematiksel kesinliği gibi kesin bir şekilde ispatlamak inancın doğasına aykırıdır. Şayet Tanrı bu şekilde ispatlanmış olsaydı tüm insanlar Tanrıya inanmak zorunda kalacaklardı. Dolayısıyla bireyin özgür iradesi ile gerçekleştirdiği inanç, ahlak ve ritüellerin bir anlamı kalmayacaktı.


Hasan Özalp'in Tanrı ve Tasarım kitabının 105-124 sayfalarından alınmıştır.


Admin Notu: Burada Hasan hocanın şu cümlesine katılmamaktayım. ''Tanrı'yı doğanın matematiksel kesinliği gibi kesin bir şekilde ispatlamak inancın doğasına aykırıdır. Şayet Tanrı bu şekilde ispatlanmış olsaydı tüm insanlar Tanrıya inanmak zorunda kalacaklardı. Dolayısıyla bireyin özgür iradesi ile gerçekleştirdiği inanç, ahlak ve ritüellerin bir anlamı kalmayacaktı.'' 

    Öncelikle her şey inançtır. Başta kesinlik dediğimiz de bir inançtır. Başka bir kimse kesinliğe inanmayabilir. Bu durumda sadece Tanrı için değil her şeyde kesinlikten bahsedemeyiz. Eğer kesinlik için herkesin kabul etmesi gerekir diye iddia etsek herkesin kabul etmeyeceğinden dolayı başta tanımın kendisi çökecektir ve kesinlik bu tanıma göre kesin olmayacaktır. Kesinlik varsa bu elbette herkesin kabul etmesinden gelmemektedir.

     Ayrıca ''Şayet Tanrı bu şekilde ispatlanmış olsaydı tüm insanlar Tanrıya inanmak zorunda kalacaklardı.'' gibi iddiada bulunabilmemiz için matematiksel kesinliklerin insanlar tarafından kabul edilmesi zorunlu olmalıdır. Lakin kişiler özgür iradesi ile kendi varlığını,aklını inkar etmeyi bile seçebilir. Nitekim inkarcılar Allah'a inanmamak için en temel kesinlikleri de zaten inkar etmektedirler. İnsanın iradesi olduğu sürece ister kesin olsun ister olmasın her daim inkar edebilir ki etmektedirler de zaten. Bu yüzden Tanrı mantık gibi kesin olsaydı insanlar inanmak zorunda kalırdı ifadesi benim açımdan doğru değil. Çünkü insanlar mantığı kabul etmek için bir zorunluluk görmemekte ve mantığını da inkar etmektedirler. Özellikle de mantık kapısı Allah'a çıkıyor diye pek çok inkarcı  mantığı zaten inkar etmektedir...

         

Referanslar;

(1) Yaran, ''The Argument From Design in Contemporary Thought", s. 30.
(2) Robin Collins, "The Fine-Tuning Argument", Readings in the Philosophy of Religion, ed Kelly James Clark, 2nd edition, Broadview 2008, s. 84.
(3) John leslie Universe, Routledge, 2002, s. 3. Robin Collins, "Tanrı. Tasarım ve ince Ayar,
çev. Fehrullah Terkan, Allah, Felsefe ve Bilim, ed. Caner Taslaman, Enis Doko, Istanbul
Yay, ty, s. 19.
(4) William Lane Craig, "Design And The Anthropic Fine-tuning Of The Universe", God And
Design The Telcological Argument And Modern Science, ed. Neil A Manson, Routledge, 2005
s. 155-156
(5) Stephen W Hawking. Zamanın kisa Tarihi, s. 163.
(6) Craig, ''Design And The Anthropic Fine-tuning of the Universe". s. 163-164
(7) Craig. "Design And The Anthropic Fine-tuning of the Universe", s. 164-165.
(8) Nötrinolar, kütlesi olmayan, işık hızına yakın bir hızla hareket edebilen ve madde ile hiçbir  etkileşimi olmayan ve maddenin içinden etkileşmeden geçen parçacıklardır. (Bkz. Charles Peterson. Astronomy, IDG Books, Foster City, 2000, s. 128)
(9) Craig, Design And The Anthropic Fine-tuning of the Universe", s. 156.
(10) Collins, The Fine-Tuning Argument", s. 84
(11) Collins ince ayarlanmışlık argümanini açıklarken analojiden uzak durmaktadır Burada
zihne sezgisel bir çagrışım yapması açısından analojiye müracaat etmektedir.
(12) Robin Collins, The Fine-Tuning Argument". s. 85.
(13) Hawking. Zamanın Kısa Tarihi, s. 143.
(14) Collins. The Fine-Tuning Argument". s. 86.
(15) Freeman Dyson, Disturbing The Universe, New York Harper, 1979, s. 250. (lan Borbour, Bilim ve Din Catisma, Aynışma, Uzlaşma, s. 89 dan naklen)
(16) Collins, ''The Fine-Tuning Argument'', s. 86
(17) Colles, agm., s. 85
(18) Collins, agm., s. 86
(19) Collins, agm. s. 87
(20) Collins, ''The Fine-Tuning Argument'', s. 88
(21) Robin Collins, Evidence for Fine-Tuning. God And Design The Teleological Argument And Modern Science, ed Neil A. Manson, Routledge, 2005, s. 180-190
(22) Collins, Tanrı, Tasarım ve ince Ayar s. 19-20
(23) Collins, age, s 20-23
(24) Collins, age, s. 23-24.
(25) Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s. 159
19.5 227-228
(26) Richard Swinburne, Tanrı'nın Varlıgı Hakkındaki Ince-Ayar Kanıtın Yeniden Degerlendirme, çev. Zikri Yavuz, Allah, Felsefe ve Bilim, ed Canes Taslaman, Enis Doko, Istanbul Yay.,ty., s.227-228
(27) Swinburne, "Tanrı'nın Varlıgı Hakkındaki Ince-Ayar Kanıtın Yeniden Degerlendirme'' s.231
(28) Swinburne, agm., s, 233
(29) Swinburne, agm., s, 234-38
(30) Swinburne, agm., s, 245
(31) Collins, ''The Fine-Tuning Argument'', s. 88
(32) Collins, age. s. 89
(33)  Collins, Tanrı, Tasarım ve ince Ayar s. 37
(34) Yukarıda geçen Öncül 2'ye gönderme yapılmaktadır.
(35) Collins, age. s. 38-39
(36) Collins, Tanrı, Tasarım ve ince Ayar s. 40
(37) Collins, age. s. 44
(38) John Leslie, Universes, Routledge, Newyork&London, 1990, s 1-2
(39) Bkz. Alan H. Guth, "Fundamental Arguments For Inflation", Observational Tests of Cosmoloscal inflation, editors: T. Shanks, A. J. Banday, R.S.Ellis, C. S. Frenk A.W. Wolfendale Kluwer Academic Pub, London, 1991, s. 7
(40) Guth, "Fundamental Arguments For Inflation", s. 8 vd: Collins, "Tanrı, Tasarım ve ince Ayar". s. 46.
(41) Collins, Tanrı, Tasarım ve ince Ayar s. 49
(42) Bu tıpkı Tanrı'yı kim tasarladı sorusuna benzemektedir. Evrenin Tanrı tarafından yaratıldığına inananlar Tanrı'nın yaratılmadığı ve kendisinin sebebi oldugunu düşünmektedirler. Oysa evrenin fizik yasaları gibi dogal bir sebepliliğe baglayanlar sebep olan seyinde sebebini açıklamak zorundadırlar.
(43) Christian de Duve, Life Evolving. Molecules, Mind and Mending. Oxford University Press
2002, s. 299-300
(44) Collins, "Tanrı, Tasarım ve ince Ayar", s 50-51
(45) Swinburne, "Tanrı'nın Varlıgı Hakkındaki Ince-Ayar Kanıtın Yeniden Degerlendirme'' s.246
(46) Swinburne, agm. s. 251-52
(47) Richard Swinburne, Tanrı var mı?, çev. Muhsin Akbaş, Arasta Yay, Bursa, 2001, s.60
(48) Ferit Uslu. Tanrı ve Fizik, s. 178.