İnce Ayarlanmış Evrenimiz - Antony Flew

   






EVREN BİZİM GELECEĞİMİZİ BİLİYOR MUYDU?



          Bir sonraki tatilinizde bir otel odasına girdiğinizi hayal edin. 

     Komodinin üzerindeki disk çalarda en sevdiğiniz albümden bir şarkı çalıyor. Yatağın üzerindeki duvarda asılı çerçeveli resim, evinizdeki şöminenin üzerinde asılı resmin aynısıdır. Odaya en sevdiğiniz koku yayılmıştır. Hayretler içerisinde kafanızı sallıyorsunuz ve valizleriniz cllcrinizden düşüveriyor.

       Birdenbire dikkat kesiliyorsunuz. Mini bara doğru ilerliyor, kapısını açıp buzdolabının içerisindekilere bakıyorsunuz. En sevdiğiniz içecekler. En sevdiğiniz kurabiyeler ve şekerlemeler. Hatta tercih ettiğiniz marka şişe suyu.

          Mini bardan çıkıp odaya göz gezdiriyorsunuz. Çalışma masasının üzerindeki kitabı fark ediyorsunuz: En sevdiğiniz yazarın son kitabi. Banyoya göz atıyorsunuz. Kişisel bakım ve temizlik ürünleri, her biri sanki sizin için özel olarak seçilmiş gibi, tezgâhın üzcrine dizilmiş. Televizyonu açıyorsunuz; en sevdiğiniz kanal ayarlanmış. 

      Muhtemelen yeni sıcak ortamınız hakkında keşfettiğiniz her yeni şeyle tüm bunların yalnızca bir tesadüf olabileceğini daha az düşüneceksiniz, değil mi? Otel yöneticilerinin sizin hakkınızda bu kadar ayrıntılı bilgiyi nasıl elde edebildiklerini merak edersiniz. Titiz hazırlıklarına hayret edebilirsiniz. Hatta tüm bunların size ne kadara mal olacağını bir kez daha kontrol edebilirsiniz. Fakat kesinlikle birilerinin sizin geleceğinizi bildiğine inanacaksınızdır.


İNCE AYARLANMIŞ EVRENİMİZ


          Bu tatil senaryosu, sözde ince ayar argümanın kaba, sınırlı ölçüde bir benzeridir. Bu argümanın son zamanlarda gördüğü rağbet, doğanın kanunlarının yeni bir boyutunun altını çizmiştir.Fizikçi Freeman Dyson, "Evreni ne kadar araştırır ve mimarisinin ayrıntılarını ne kadar incelersem, evrenin bir anlamda bizim geleceğimizi bildiğine dair daha fazla kanıt buluyorum," diyor."(1) Bir başka deyişle, doğanın kanunları sanki evreni yaşamın ortaya çıkmasına ve devam etmesine hazırlamak üzere tasarlanmıştır. Bu, Martin Rees, John Barrow ve John Leslie gibi düşünürler tarafından yaygınlaştırılan insancı ilkedir.

          En temel fizik kanununu ele alalım. En temel sabitlerden -örneğin ışık hızı veya bir elektronun kütlesinde- birinin değerinde en ufak bir değişiklik gerçekleşmiş olsaydı insan yaşamının gelişimine izin verebilecek hiçbir gezegenin oluşamayacağı hesaplanmaktadır.


      Bu ince ayar iki şekilde açıklanmaktadır. Bazı bilim adamları, bu ince ayarın ilahi tasarımın kanıtı olduğunu söylemektedirler; bazı bilim adamlarının tahminlerine göre de evrenimiz sayısız evrenden biridir ve aradaki tek fark da bizim gezegenimizin yaşam için uygun koşullara sahip olmasıdır. Bugün hemen hiçbir önemli bilim adamı, bu ince ayarın yalnızca tek bir evrende faaliyette olan şans faktörlerinin bir sonucu olduğunu iddia etmemektedir.


        Önde gelen insancı kuramcılardan John Leslie, Infinite Minds (Sınırsız Akıllar) kitabında ince ayarın en iyi açıklamasının ilahi tasarım olduğunu ileri sürmektedir. Leslie, yalnızca ince ayara ilişkin verilen örneklerle desteklenen belirli argümanlardan değil, bu argümanların bu kadar çok sayıda olmasından etkilendiğini belirtiyor. "Eğer doğanın işleyişinin oldukça tesadüfi ve ayrıca tamamıyla gerekli gibi görünen yönleri varsa, bunlar özellikle Tanrı'ya inancı destekleyen kanıtlar olarak görülebilir."(2) Leslie, doğanın işleyişinin bu tür "tesadüfi" ve "gerekli" yönlerine örnekler veriyor:


     
    1. Özel izafiyet teorisi, elektromanyetizma benzeri kuvvetlerin, bir sistemin hareket yönüne doğru açılarla hareket etsin veya etmesin, değişmez bir etkisi olduğunu belirtmektedir. Bu da genetik kodların işlemesini ve gezegenlerin kendi eksenleri etrafında dönerken birbirlerinden ayrılmamalarını sağlamaktadır.

    2. Kuantum kanunları, elektronların dönerek atomun çekirdeğine girmesini önler.

    3. Elektromanyetizmanın, birden fazla önemli işlemin gerçekleşmesini mümkün kılan merkezi bir gücü bulunmaktadır: Bu güç, yıldızların milyarlarca yıl boyunca sürekli yanmalarını ve yıldızlarda karbon oluşumunu sağlar; leptonların hadronların yerini almamasını sağlayarak atomların oluşumunu imkânsız kılacak bu işlemin önüne geçer; kimyanın gelişmesini imkânsız hale getirebilecek bir süreç olan protonların etkilerini çok hızlı
biçimde kaybetmemelerinden veya birbirlerini çok kuvvetli biçimde itmemelerinden sorumludur.

      Görünüşe göre bu işlemlerin her biri için farklı güçlere ihtiyaç duyulacakken, aynı merkezi güç nasıl olur da bu kadar çok sayıda farklı ihtiyacı karşılayabilmektedir?(3)


BİRDEN FAZLA EVREN


        İlahi tasarım görüşüne karşı olarak birden fazla evren kuramı ileri sürülmektedir. (Bu arada, birden fazla evrenin olmasının ilahi bir Kaynak sorununu ortadan kaldırmadığını belirtmeliyim.) Birden fazla evren kavramını savunan en önemli isimlerden biri, kozmolog Martin Rees'tir. Rees şöyle diyor:


        '
'Yaşama uygun herhangi bir evrenin buna biyofilik evren diyebiliriz. belirli bir biçimde "tanzim edilmesi" gerekmektedir. Hakkında bilgi sahibi olduğumuz bütün yaşam biçimleri -yerlerinde duran uzun ömürlü yıldızlar; karbon, oksijen ve silikon ve birleşerek karmaşık moleküller oluşturabilen yaşam biçimlerinin ön koşullarının fizik kanunlarına ve evrenin büyüklüğü, genişleme oranı ve içeriklerine karşı hassastır.(4)

     Rees, bunun farklı kanunları ve fiziksel değişmezleri bulunan birden fazla "evren" olduğu kuramıyla açıklanabileceğini ve bizim gezegenimizin, karmaşıklığın ve bilincin ortaya çıkmasına yardımcı olan bir evrenler altkümesine ait olduğunu söylemektedir. Eğer durum böyleyse, ince ayar hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.


       Rees, birden fazla evren fikrinin etkili biçimlerinden bahsetmektedir. Kozmologlar Andrei Linde ve Alex Vilenkin'in "sonsuz şişkinlik" görüşüne göre evrenler, evrenin bizim bildiğimizden tamamen farklı mekân-zaman boyutları bulunan bağımsız büyük patlamalardan doğmaktadır. Alan Guth, David Harrison ve Lee Smolin'in karadelik tezi, evrenlerin karşılıklı olarak erişilemez uzay-zarnan alanlarındaki karadeliklerden meydana geldiğini ileri sürmektedir. Son olarak, Lisa Randall ve Raman Sundrum, farklı uzaysal boyutlarda birbiriyle çekimsel etkileşim halinde olan veya olmayan evrenler olduğunu ileri sürmektedir. Rees, bu birden fazla evren fikirlerinin "oldukça spekülatif" olduğuna ve aşırı yüksek yoğunlukların fiziğini, ilave boyutlardaki yapıların düzenini vb. tutarlı biçimde tanımlayan bir kuram gerektirdiğine işaret etmektedir. Bunların yalnızca birinin doğru olabileceğini belirtmektedir. Aslında Recs sözlerine şunları da eklemektedir: "Kuvvetle ihtimal bunların hiçbiri doğru değildir: Bizleri yalnızca bir evren olduğu sonucuna götürecek alternatif kuramlar vardır."(5)


ANLAMSIZ BİR KURAM


         Hem Paul Davies hem de Richard Swinburne, birden fazla evren olduğu görüşünü reddetmektedir. Bir fizikçi ve kozmolog olan Davies, "sonsuz bir evrende gerçekleşebilecek her şeyin gerçekleşeceğinin doğru olduğunu" yazmıştır. Fakat bunu bir açıklama olarak saymak mümkün değildir. Eğer evrenin biyolojik yaşama nasıl uygun olduğunu anlamaya çalışıyorsak, bütün olası evrenlerin var olduğunun söylenmesi bize yardımcı olmaz. Bu görüş, "her şeyi açıklar ve hiçbir şey açıklamaz." Davies, bu ifadesiyle, birden fazla evren görüşünün saçma, anlamsız bir iddia olduğunu anlatmaktadır. Dünyanın ve onun üzerindeki her şeyin, onlarca yıllık yaşam deneyimlerimiz ve binlerce yıl önce gerçekleşen olayların kanıtlarıyla, boş dakika öncc mcydana geldiğini söyleyecek olursak bizim iddiamız çürütülemez. Bu iddia her şeyi açıklarken, yine de hiçbir şey açıklamamaktadır.


      Davies, gerçek bir bilimsel açıklamanın iyi hedef alınarak atılmış tek bir kurşuna benzediğini söylemektedir. Birden fazla evren olduğu görüşü, sonsuz karmaşık yapısı bulunan mantığa uygun ölçüde düzenli gerçek dünyanın yerini almakta ve "açıklama" görüşünü anlamsız kılmaktadır. (6) Swinburne de birden fazla evren görüşüne sert bir dille karşı çıkmaktadır: "Bir evrenin özelliklerini açıklamak için, bir yandan işi tek bir varlığın (Tanrının) yapacağını varsayarak bir trilyon (doğal olarak birbiriyle bağlantısız) evren olduğunu ifade etmek tam bir saçmalıktır."(7)

      İnce ayara ilişkin argümanlar hakkında üç şey söylenebilir. Öncelikle, belirli kanunları ve değişmezleri olan bir evrende yaşadığımız ve bunların bazılarının farklı olması durumunda yaşamın mümkün olamayacağı inkâr edilemez bir gerçekliktir. İkinci olarak, mevcut kanunlar ile değişmezlerin yaşamın devam etmesini sağlıyor olması gerçeği yaşamın kaynağı sorusunun cevabını vermemektedir. Göstermeye çalışacağım üzere, bu oldukça farklı bir sorudur; bu koşullar yaşamın başlaması için gerekli, fakat yeterli değildir. Üçüncü olarak, kendilerine özgü doğa kanunları bulunan birden fazla evren olabilmesinin mantıken olası olduğu gerçeği, bu tür evrenlerin gerçekten de var olduğunu göstermez. Şu an için birden fazla evren olduğu görüşünü destekleyecek herhangi bir kanıt yoktur. Bu hâlâ spekülatif bir fikir olarak kalmaya devam etmektedir.

        Burada özellikle önemli olan, birden fazla evrenin var olmasının doğanın kanunlarının kaynağını açıklamadığı gerçeğidir. Martin Rees, kendi kanunları olan farklı evrenlerin olmasının, ortaya bu evrenlerin tamamına hükmedecek kanunlar sorusunu çıkardığını belirtmektedir. "Birden fazla evreni yöneten temel kanunlar, evrenler arasında çeşitliliğe yol açabilir. 'Doğanın kanunları' dediğimiz bu şeylerin bazıları bu büyük perspektifte,

    geneli yöneten kanunlara uygun, fakat bütün evrenleri yöneten kanunlar olduğu kuramına bağlı olmayan yerel yasalar olarak tanımlanabilir."(8)

     Birden fazla evreni yöneten kanunların nasıl ortaya çıktığını sormak, doğadaki kanunların kaynağını sormakla eşdeğerdir. Paul Davies şöyle diyor:

      Birden fazla evren görüşünü savunanlar, tanımlanan bu evrenler topluluğundaki parametre değerlerinin nasıl seçildiği konusunda genellikle net bir fikre sahip değildirler. Eğer evrenler arasındaki parametre değerlerinin nasıl belirlendiğini tanımlayan "kanunların kanunu" diye bir şcy varsa, kozmik yaşama elverişlilik sorununu yalnızca bir kademe yukarı taşımış oluruz. Neden mi? Öncelikle, kanunların kanununun nereden geldiğini açıklamamız gerekmektedir.(9)


        Doğanın kanunlarının yalnızca evrenin büyük patlamadan sonra soğuma biçiminin tesadüfi sonuçları olduğunu söyleyenler vardır. Fakat Rees'in belirttiği gibi, bu tür tesadüfi olaylar bile evrenler topluluğunu yöneten derinlerdeki kanunların ikincil belirtileri olarak değerlendirilebilmektedir. Bir kez daha belirtmek gerekir ki, doğanın  kanunlarının evrimi ve değişmezlerin uğradıkları değişimler bile belirli kanunları izler. "Önümüzde hâlâ bu 'daha derin' kanunların nereden kaynaklandığı sorusu durmaktadır. Evrenin özelliklerinin 'ansızın ortaya çıktığını' ne kadar iddia etmeye çalışırsanız çalışın, bu özelliklerin ortaya çıkışının belirli öncü kanunlara uyması gerekmektedir."(10)

    Dolayısıyla birden fazla evren olsun veya olmasın, doğanın kanunlarının kaynağı meselesini sonuca bağlamak zorundayız. Ve bunun için geçerli sayılabilecek tek açıklama ilahi Akıldır.



Antony Flew , Yanılmışım Tanrı Varmış, ss. 99-105 'ten alınmıştır.


Referanslar;


1. Freeman J. Dyson, Disturbing the Universe (New York: Harper & Row, 1979), 250. Ayrıca John Barrow ile Frank Tipler'in yazdığı TheAnthropic Cosmological Principle'da da bahsedilmiştir (Oxford: Clarendon, 1988), 318.
2. John Leslie, Infinite Minds (Oxford: Clarendon, 2001), 213.
3. Leslie, Infinite Minds, 203-5.
4. Martin J. Rees, "Numerical Coincidences and "Tuning' in Cosmology," Astrophysics and Space Science 285 (2003): 376.
5. Rees, "Numerical Coincidences and "Tuning' in Cosmology,"385.
6. Paul Davies, "Universes Galore: Where Will It All End?" http://aca mq.cdu.au/PaulDavics/publications/chapters/Universcsgalore.pdf.
7. Richard Swinburne, "Design Defended," Think (İlkbahar 2004): 17.
8. Rees, "Numerical Coincidences and "Tuning' in Cosmology,"386.
9. Davies, Universes Galore: Where Will It All End?"
10. Martin Rees, The Frontiers of Space'te "Exploring Our Universe and Others," (New York: Scientific American, 2000), 87.