Evrendeki Düzen Hakkında Felsefecilerin Görüşleri - 3

 Evrendeki Düzen Hakkında Felsefecilerin Görüşleri - 3



Yazar:Onur Kenan Aydoğdu

(Hacettepe Üniversitesi/ Biyoloji Bölümü)


             Bu yazıyı hazırlamak hem oldukça sevindirici hem de oldukça üzücü. Sevindirici kısmı şu ki bu çalışmalar benim araştırma şevkimi arttırıyor, alanıma daha iyi odaklanmamı, alanımda daha bilgili olmamı ve de fikirlerimi daha iyi savunmamı sağlıyor.Ve insanlara zorla dayatılan yalanları ortaya çıkarmaya ve gerçekleri gün yüzüne vurmaya yarıyor. Üzücü kısmı ise malesef ki entellektüel çöl olan bu ülkemizde hala daha her bilim adamı,felsefeci,bilim felsefecisi,makale,üniversite her kaynak kuruluş tarafından bilinen ve varlığı tartışılmayan ki bilimin en temel ilkesi olan düzenin ülkemizde çeşitli laf oyunları, cambazlıklar, cahillikler ile yalanlanması ve de bunu inanca,dine karşı kullanmaları. Halbuki evrendeki kusursuz, eşsiz düzenin inançla bir ilgisi yoktur yani bu bir inanç değildir, bu bilimin en temel koşuludur, ilkesidir bunu herkes bilir, evrendeki düzen apaçık bir olgudur ve de ortadadır. Evrende düzen olmasaydı biz şuan bilim yapamazdık, konuşamazdık , teknoloji üretemezdik, ben şuan bu yazıyı yazıyor olmazdım ve siz şuan bu yazıyı okuyor olmazdınız!


   Bu çalışmayı hazırlarken en büyük gayem bilimde ve felsefede tartışılmayan düzenin varlığı konusunun açığa kavuşturulmasıdır. Ve burada paylaşacağım inancı her ne olursa olsun, hangi çağda yaşarsa yaşasın, hangi milletten olursa olsun, hangi alanda çalışırsa çalışsın her felsefecinin evrendeki düzeni kabul ettiğini ve düzen konusunun inanç meselesi değil gözlem ve deney konusu, bilimin şartı, ve evrendeki gerçeklik olduğunu göstermektir. 


    Bu yazıyı hazırlarken bilime ve felsefeye gönül vermiş kimliğim ile aldığım eğitim ve birikime dayanarak yazıyorum, ve burada herhangi bir ideolojiden,inançtan değil evrenimizde var olan ve bilim adamları,felsefeciler tarafından kabul edilen, bilinen ,varlığımızın temeli olan bir gerçeklikten bahsediyorum. Umulur ki öğüt alırlar;




Din, bilim ve din felsefesi ve dinin bilişsel bilimindeki çalışmaları ile dikkat çeken Amerikalı bir filozof Kelly James Clark;


        ''Nesnel veriler bizi madde enerjiye, sadeliğe doğurganlığa ve güzelliğe önem vermeye zorlamaz. Bunları gözlemlemeyiz ya da dünyaya bakarak bu sonuçlara ulaşmayız, onları dünyaya biz getiririz ve elimizdeki verileri değerlendirirken kullanırız. Bu gibi değerler, çeşitli teorileri değerlendirmelerinde bilim insanlarına rehberlik ederler. Bunlar elbette gereklidir, çünkü deneysel fenomenler, gerçekliğin kaynağı olarak çok sayıda farklı varlığı gösteren çeşitli, karışık, bağlantısız ve biçimsiz teori tarafından son derece yeterli şekilde açıklanabilmektedir. Ancak, dünyanın, sadelik ve güzellik gibi belli bir düzen içinde olması gerektiği temel görüşü, gözlenebilir verileri anlama şeklimize yön veriyor. Çünkü bilim, sadece nesnel bir disiplin değildir, gözlemler kadar değerleri de kapsar. Yine de, nesnel değerlerin kullanılmasının, kendi alanının en iyisi olan bilimsel keşiflerin yapılmasına engel olmadığını unutmamakta fayda var. Aslına bakılırsa, bilimsel teorilerin geliştirilebilmesi, bu gibi değerlerin mantıklı şekilde kullanılmasına bağlıdır.''

(Kelly James Clark, Bilim ve/veya Din ss.41-42)




Türk düşünce yaşamında ve Türkiye'de bir felsefe geleneğinin oluşmasında büyük etkisi olmuş felsefeci ve sosyolog Hilmi Ziya Ülken;


   ''Kanunların keşfi tabiatın akliliğine olan güvenden, yani tabiatın matematik kesinliğe uyacak bir düzene sahip olduğu kanaatinden doğmaktadır.''


(Hilmi Ziya Ülken, Bilim Felsefesi, s.212)




Türkiye'de felsefe tarihi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan, özellikle de Antik Yunan Felsefesi konusunda uzman olan Türk felsefe akademisyeni Ahmet Cevizci ;


       "Felsefeyle din arasında da, tarih içinde, yakın ilişkiler olmuştur. Tarihsel açıdan, önce gelen, elbette dindir. Bu, Batı için olduğu kadar, Doğu, yani Çin 've Hint uygarlıkları için de geçerlidir. Yunan'da mitolojik açıklamalara bir alternatif olarak gelişen felsefe, gelişimini hep dinden bağımsız olarak sürdürmüştür. Ama o, Ortaçağ'da dine yaklaşmış, gerek İslam ve gerekse Hristiyan felsefesinde, dinsel inançları anlaşılır kılmak ve temellendirmek için kullanılmıştır. Gerçekten de, dinlerin baştan sona rasyonel oldukları söylenebilir. Onlar, bu rasyonaliteyi, elbette, kendilerine borçludurlar. Çünkü her din, bir düzen hipotezi veya kabulüne dayanır; ve düzen, ister doğada ve ister toplumda olsun, hep rasyonel bir şeydir. Dinler, işte bu düzeni Tanrı'nın eylemiyle açıklarlar. Dolayısıyla, hem felsefe hem de dinin, varlığa genel bir açıklama getirdiği söylenebilir. Bunun dışında, din ve felsefe, yönel dikleri amaç bakımından da benzerlik gösterir. Çünkü, her ikisi de varlık ve değer bakımından temel olanı bulmaya çalışır. Gerek din, gerekse felsefe yüksek amaçlara işaret eder."

(Ahmet Cevizci, Felsefeye Giriş, sayfa 26)





Ana araştırma alanı din felsefesi olan Avustralyalı filozof Graham Robert Oppy;


   ''Diğer teistik argümanlar '' en azından ilk bakışta bağımsız olan varsayımsal gerçeklerden
 kaynaklanırlar, örneğin, evrendeki nomik, nedensel veya uzay-zamansal düzenin varlığı, evrendeki karmaşık canlı yapıların varlığı ve doğası; evrendeki bilinçli ve zeki varlıklar ve bu varlıkların doğası gibi.''


(Oppy, Ontological Arguments and Belief in God)




   Bilgi felsefesi, metafizik, siyaset ve ruhun ölümsüzlüğü konularındaki yorumlarıyla skolastik düşünceye önemli katkılar sağlamış Dominikan rahip ve filozof Thomas Aquinas;


       Beşinci yol tabiatın yönlendirilişine dayanır. Olayların bir gayeye göre düzenlenmişliği Tabiat kanunlarına uyan bütün cisimlerde, onlar farkında olmadıkları zaman bile, gözlenir. Zira onların hareketleri hemen hemen hiç değişmez ve fiilen daima iyiyle sonuçlanır; bu da onların gerçekten bir gayeye meylettiklerini ve sadece tesadüfen isabet etmediklerini gösterir.


[St.Thomas Aquinas, Sunma Theologiae, 1a.2. Trans. Timothy McDermott, O.P. (London: 1964).]





İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof ve teolog ''Fiziğin Babası'' Sir Isaac Newton;


      ''Her ne kadar bu cisimler gerçekte salt kütle çekimi yasalarına göre yörüngelerinde kararlı halde hareket etseler de, ilk başta, o yasalar sayesinde yörüngelerinin düzenli konumunu elde etmiş olamazlar.. (Bu yüzden) güneş, gezegenler ve yıldızların bu en güzel sistemi, yalnızca, zeki ve güçlü bir varlığın tasarrufunfan ve planından doğmuş olabilir.''


[Isaac Newton, Mathematical Principals of Natural Philosophy, çev. A. Motte, ed. F. Cajori (Berkeley, Calif: University of California Press, 1978), s.543-44]





Din felsefesi alanında birçok kitap yazmış ve analitik felsefe geleneğinde modern din felsefesinin öncüsü olmuş İngiliz felsefeci Richard Swinburne;


       ''Bizimki kadar kompleks ve düzenli bir evreni bir yana bırakın, herhangi bir şeyin var olması bile son derece tuhaftır. Fakat eğer bir Tanrı varsa, onun böyle bir evreni yaratmış olması pek de ihtimal dışı değildir. Bizimki gibi bir evren güzel bir şeydir, ve insanlarla diğer yaratıkların gelişebildikleri ve kaderlerini çizebildikleri bir tiyatrodur. Bu durumdan Evrenden Tanrı'nın varlığına giden kanıt, karmaşık olgudan basit bir varlığa giden bir kanıttır.''


(Din Felsefesine Dair Okumalar - I - Tanrı'nın Varlığı Hakkında ,Deliller / Doğal Teoloji , Richard Swinburne, s.555)





     
Dünyada yalnızca ruhların ve bu ruhların idelerinin varolduğunu, buna karşılık maddenin varolmadığını öne süren İngiliz düşünür George Berkeley;




''Bütün bu sanat, düzenlilik ve gayenin amaçsız kendi başına olması akla uygun düşmemektedir.''



(Berkeley, Siris, s.45; Three Dialogues, s.211; Alciphron , s.63)





Dil felsefesine, epistemolojiye ve Hıristiyan felsefesine etkili katkılarda bulunan Amerikalı filozof William Payne Alston;



  ''Alem düzenli yapı ve süreçlerden oluşmaktadır, düzenli yapılar ve süreçler her zaman akıllı bir varlığı gerektirmektedir; o halde alem, akıllı bir varlığın ürünüdür. Bu akıllı varlık Tanrı'dır.''



(William P.Alston, ''Teleological Argument for the Existence of God'', The Encyclopedia of Philosophy, ed. Paul Edward, VII, 84.)





    Mantık ve dil felsefesi konularında yaptığı çalışmalarla modern felsefeye önemli katkılarda bulunmuş, 20. yüzyılın en önemli filozoflarından sayılan Avusturya doğumlu filozof, matematikçi Ludwig Josef Johann Wittgenstein;


   Wittgenstein'ın temel kabulünü şu şekilde özetleyebiliriz: Dünyanın yapısı ile mantığın yapısı ortaktır. Mantığın yapısından hareketle dünyanın yapısının nasıl olduğunu ortaya koyabiliriz. ''Mantık bir düzeni ortaya koyar, gerçekte dünyanın düzenini, yani mümkün olan şeylerin düzenini ki bu düzen hem dünyayla hem de düşünceyle ortaktır.''



(Ludwig Wittgenstein, Philosophical İnvestigations, s.97)






Antik Yunan filozofu ve bilgesi Platon;


Bilge insanlar der ki... Gökyüzü ve yeryüzü,tanrılar ve insanlar; paylaşım, dostluk, düzen, otokontrol ve adalet ilkesi tarafından bir arada tutulmuşlardır. Dostum, bu yüzden insanlar evrene ''kozmos'' derler; ve o sefahat ya da düzensizlik değildir... Geometrik eşitlik, insanlar ve tanrılar arasında ne büyük bir kuvveti gösterir. 



(Douglas J. Soccio, Felsefeye Giriş, ss.262)







Antik Yunanistan'da Klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof ve bilge Aristo;

    ''Aristoteles evrenin doğanın tanrı ya da Platon'un Formları gibi bir şeyden bağımsız bir şekilde planlanamayacağını ileri sürmemiştir. Tam tersine o, düzen ve amacın doğada zaten var olduğunu iddia eder.''

 

(Douglas J. Soccio, Felsefeye Giriş, ss.290)





Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı Lucius Annaeus Seneca;



      Evren , Logos'un rehberliğinde, makul ve düzenli bir biçimde işler.Seneca ''Olaylar öylesine oluvermez, bir anlaşma sonucunda gerçekleşir'' der.



(Douglas J. Soccio, Felsefeye Giriş, ss.346)






Esas olarak din felsefesi, epistemoloji ve mantık alanlarında çalışan Amerikalı analitik filozof Alvin Carl Plantinga;


       ''Uygun işlevsellik bu örneklerde olduğu gibi sadece günlük hayatla sınırlı değil, aynı zamanda Plantinga'nın Jean Piaget'den alıntalıdığı şekliyle, bilimsel düşüncenin de bir ön ayağıdır, çünkü bilişsel gelişimi sırasında yetileri uygun bir şekilde çalışan biri, basit bir düzenlilikten evrensel bir düzenlilik fikrine kadar ulaşan bir düşünsel tekamül sergilemektedir.''


(Alvin Plantinga, Warrant II, s.5-6.)




Felsefe, Genel Konular kategorilerinde eserler yazmış yazar Douglas J. Soccio;



   ''Thomas, bütün doğal dünyanın bir düzene ve amaca işaret ettiğini ileri sürer. Su düzen içerisinde hareket eder; kayalar,bulutlar, ren geyikleri ve insanlar da öyle... Bugün bizler doğal dünyanın karmaşık baplantılarını Thomas'tan dah fazla fark ederiz; Amazon havzasındaki yağmur ormanları bütün yeryüzünü etkileyecek şekilde atmosferi harekete geçiri, bu onların teloslarıdır (amaç). Hücre ve kromozomlar, moleküller, atomlar ve atomdan bile minik patriküller, belirli bir işlevi, telosu olan her bir faaliyet; düzene, tertibe gönderme yapar. Durmadan gözlenilen evren bir düzeni yansıtır; aksi takdirde , bilimsel kanunları belirleyemeyiz.''



(Douglas J. Soccio, Felsefeye Giriş, ss.404)