Var Olmak Suç Mudur? - Koray Kaplan
VAR
OLMAK SUÇ MUDUR?
Hayır. Suç falan değildir.
Kütahya'da bir porselen dükkanında çalışan sakar bir genç düşünün. Öyle bir
genç ki raflara porselen tabak çanakları dizerken, tozlarını alırken yahut
yalnızca yürürken bile, her gün mutlaka bir şeyler kırıp döküyor. "Ne kadar
da suçlu bir genç! O genç olmasaydı o tabak çanaklar kırılmayacaktı."
şeklinde düşünüyorsanız gence çok yazık edersiniz. Elbette ki bir şeyleri kırıp
dökmesi onu suçlu kılar. Lakin bu suçluluk asla ve asla onun var olmasından
kaynaklı değildir. Neden mi? Çünkü varoluş suçu başka şeylere de yüklenebilir,
mesela kırılan tabak çanaklara. Kırılan tabak çanaklar olmasaydı kırılmayacaklardı
ve ortalıkta hiçbir suç olmayacaktı. Mantıksız mı geliyor? O zaman suçlu
Kütahya olsun, hatta porselen tabak çanak satan o dükkân olsun. Çünkü onlar var
olmasaydı genç başka bir şehirde ve dükkânda başka bir işe girebilirdi. İş
yerinde kırılacak bir şeyler olmadığını da varsayarsak yine ortalıkta hiçbir
suç olmazdı. Ne fark eder ki? Zaten kırılacak bütün şeyleri suçlayabiliriz.
Çünkü kırılgan şeyler var olmasaydı, genç onları yanlışlıkla kırıp suç işlemiş
olmazdı. Evet hâlâ mantıksız geliyor biliyorum, ama bu dediklerimi inkâr
edebilir misiniz? "Hayır! Yine de genç suçlu olurdu!" diyebilir
misiniz? Hayır... Çünkü gencin var olması suç değildi, yalnızca yaptığı şey
suçtu. Gencin varoluşuna saldırmak kimin ne haddine... Bu yüzdendir ki hiç kimse
sırf var olduğu için suçlanamaz; yaptıkları için suçlanabilir. Zaten suç
"işlenen", yani yapılan bir şeydir. Suçu Kütahya'nın, porselen
dükkanının ve hatta kırılgan tüm şeylerin var oluşuna yüklediğimde mantıksız
gelmesi de tam olarak bu yüzdendir. Lakin ne hikmetse insanların yaptıklarını
değil de var oluşlarını suç olarak görürken bunu hiç düşünmüyoruz!
Bunun önemsiz bir detay olduğunu
düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Eğer bu genç vicdanlı biriyse, suç
işledikten sonra mutlaka vicdan azabı duyacak ve af dileyecektir. Ne için?
Yaptığı için elbette. Çünkü yapmak istemezdi, hem bilmeden, yanlışlıkla bir
şeyler kırıp döküyor... En güzeli ise bunları telafi edebilir oluşudur. Yapması
gereken tek şey kırdığı şeylerin parasını ödemektir, kendi ödemese de bu ücret
zaten maaşından düşülecektir. İşverenin bir gün genci işten çıkarması da
ihtimal dahilindedir lakin ısrarla tekrar ediyorum, işveren genci yaptıkları
yüzünden işten çıkaracaktır, var olduğu için değil. Çünkü var olmak suç falan
değildir.
Bu gencin işvereni bahsettiğim
önemsiz detayı (!) görmezden gelip onu devamlı var olmasıyla suçlasaydı ne
olurdu peki? Ona devamlı "sen olmasaydın bunlar kırılmazdı" deseydi?
Hatta affetmeseydi, çünkü kırdığı şeylerin parasını ödemesi onu aklamayacaktı.
Genç var oluşunun telafisini nasıl yapacaktı? Var oluşunun affını nasıl
dileyecekti? Telafisini nasıl yapar bilemiyorum ama olur da var olduğu için af
dilerse ve affı kabul edilirse bu bir felaket olurdu. Çünkü affedilen şey
unutulur gider, hiç olmamış, hiç yaşanmamış olur. Gerçek anlamda affetmek
böyledir. Öbür türlü affetmek, affetmek sayılmaz; lafta bir affediş, içte bir
affedemeyiştir. Yani bu affı kabul etmek, genci hiç var olmamış saymak anlamına
gelir. Liseden bir hocam, sınıftakiler o bir şeyler anlatırken dinlemeyip onu
yok saydıklarında kızarak şöyle derdi: "Birine edilebilecek bütün
hakaretleri bir kefeye koyun, diğer kefeye de onu yok saymayı koyun. Yok saymak
daha ağır gelecektir."
Probleme İslami açıdan bakacak
olursak, "genç var olmasaydı, o tabak çanaklar kırılmazdı" ifadesi
yanlış olacağından gencin var oluşunu suçlamak da büsbütün yanlış olacaktır.
Çükü Allah (c.c.), "Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak
ile ve belirli bir süre için yarattık." [46/3]
buyurmaktadır. Yani canlı-cansız bütün varlıkların bir eceli vardır. "ecel
(أجل)" kelimesinin sözlük anlamı biçilmiş süredir. Bu durumda tabak
çanağın kırılmasının hakiki nedeni, gencin varoluşundan ziyade ecellerinin
gelmiş, sürelerinin dolmuş olmasıdır. Genç ise her ne kadar istemeyerek de
olsa, yalnızca buna sebep olmuştur. Onu suçladığımız şey de zaten tam olarak
budur. Görüldüğü gibi mesele gencin varoluşu değil yaptığıdır. Genç olsa
da olmasa da bir şekilde müddetleri dolduğundan kırılacaklardı...
Düşündüğümüz gencin tabak çanak kırmasına
her ne kadar suç demiş olsak da, aslında adam öldürmek, zina etmek, içki içmek
vb. suçların yanında bu o kadar da büyük bir suç sayılmaz. Eğer bunları yapan
herhangi birinin suçu, benzeri şekilde var oluşlarına yüklenirse ne olur? Suç
(hâşâ) o herhangi birini var eden, yaratan Allah'a (c.c.) atılmış olur. Çünkü o
kişinin var olmasının sebebi kendisi değil Allah'tır. Kişinin var oluşunun
affını dilemesi de bu yüzden mantıksızdır, çünkü var olmak katiyen kendi elinde
olan bir şey değildir. Bu kişiden var oluşundan dolayı af dilemesini isteyen
kimse de aslında (hâşâ) Allah'tan (c.c.) bu kişiyi yarattığı için af dilemesini
istemiş olur. Yâ Rabbî bunlar ne korkunç şeyler böyle!
24 Nisan 2021 – 08.00~ Koray Kaplan