Teleolojik Kanıt - William P. Alston

 



Teleolojik Kanıt(ı) -  William P. Alston 


[William P . Alston (1921-2009) Amerikalı analitik din felsefecisidir. Temelcilik (fou ndationalism), içselcilik ve dışsalcılık (internalism versus externalism), ve dini tecrübenin epistemik değeri üzerine yazıları bulunmaktadır. Alvin Plantinga, Nicholas Wolterstorff, ve Robert Adams'la birlikte, Faith and Philosophy dergisinin ve Society of Christian Philosoplıers derneğinin kurulmasına katkı sağlayan Alston, yine Plantinga, Wolterstorff ve daha başkaları ile birlikte reformist epistemolojinin (reformed epistemology) önde gelen bir ismidir. Çevirmen, Fatih Özgökman, Teleolojik Delil ve Evrim Teorisi adlı son derece derinlikli doktora çalışmasının sahibi. Özgökman halen Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Felsefe Bölümü Öğretim Üyesidir.]


Teleolojik kanıt, Ontolojik ve Kozmolojik kanıt ile tamamlanan Tanrı'nın varlığı için sunulan klasik üçlü kanıtların bir üyesidir. Çok kısaca ifade etmek gerekirse şu şekildedir:

Dünya teleolojik bir düzen (tasarım adaptasyon ) sergiler. Öyleyse, zeki bir tasarımcı tarafından meydana getirilmiştir. Bu kanıtı anlamak için öncelikle teleolojik düzen nedir onu anlamalıyız.


Teleolojik Düzen

      Genel olarak konuşmak gerekirse, bir gurup parçanın belirli bir şekilde düzenli olduğunu söylemek onların belirli bir yapıyı şekillendirecek derecede birbirleriyle ilişkili olduklarını söylemektir. Fakat belirli bir yapı fikri belirsizdir. Bir gurup parça başka bir şekilde olmaktan çok tek bir şekilde ilişkilidir ve karmaşık ilişkiler türü birisi tarafından belirli bir yapı olarak açıklanabilir.


Belirli yapılar bir veya başka nedenle özel bir ilgi konusu olur. Bunlardan biri sergilendiğinde karmaşıklık düzenli olabilir. Dolayısıyla birtakım parçalar bir yapıyı şekillendirdiğinde biz ondan içsel bir zevk alırsak onu estetik düzen diye adlandırabiliriz. Fark edilebilir düzenlilikler bir şekilde olduğunda ve belirli parçalar uzay ve zaman yakınlığında meydana geldiğinde ise bunun nedensel düzen olduğunu söyleyebiliriz. Teleolojik düzenin ayırt edici özelliği (Yunanca telos, 'amaç' veya 'hedef' demektir) belirli bir sonucu meydana getirmek için uygun olan yapıları ve süreçler fikrini içine almasıdır.


Teleolojik düzenin alışıldık örnekleri yaşayan canlılardan gelir. Genel bir gözlemdir ki, hayvanların anatomik yapılar ve içgüdüsel eylemleri her zaman onları ihtiyaçlarının giderilmesi için hoş bir şekilde düzenlenmiştir. Örneğin, avcı etçil hayvanların kulakları, köpek ve kurt gibi, inlerinde seslere odaklanmak için öne doğru yönelir. Tavşan ve geyik gibi avlanan otçul hayvanların kulakları ise kendilerini takip eden avcıların seslerine odaklanmak için geriye doğru dönüktür.


İçgüdüsel davranış örnekleri ise çok daha etkileyicidir. Kınkanatlı böcek, yumurtalarını küçük bir hayvanın leşi üzerine bırakır ve sonra yavru yumurtadan çıkıncaya ve hemen bol yiyecek buluncaya kadar onu korumak için üzerini "karışım" ile örter.


Eğer teleolojik düzeni nedensel düzenden ayırt etmeye çalışırsak şu gizli var sayımı açığa çıkarmamız gerekir: Bir amacı meydana getirmek için uygun olan yapı veya süreçlerin değeri vardır. Aksihalde, herhangi bir nedensonuç ilişkisi de teleolojik bir düzen durumu olabilir. Gözün görmek üzere yapıldığını söylemek kadar rüzgarın da havayı temizlemek için esmek üzere uyarlandığını söylemek doğrudur. Gözün durumu bir "tasarım" (design) örneği sayılabilir. Halbuki rüzgarın durumu sayılamaz. Çünkü görmeyi sahip olmaya değer bir şey olarak düşünürüz, fakat havanın hareketi genel olarak bir değere sahip değildir. Bu, nesnel bir değer kriteri vermenin imkansız olduğuna önemli bir işarettir. Çeşitli şeylerde teleolojik düzenin sergilenip sergilenmemesi nesnel bir mesele olamaz.


Bu kanıtta kullanıldığı gibi "tasarım" teriminin, tanım gereği, bir tasarımcıyı gerektirmediğine dikkat etmek önemlidir. Eğer gerektirseydi tasarımdan Tanrı'nın varlığı için hiçbir kanıtlamaya ihtiyaç olmazdı. Biz onları tasarım durumları olarak adlandırmamızdan önce, sorudaki fenomenlerin bir tasarımcının işi olduğunu bilmemiz gerekirdi. "Tasarımın kaynağı sorusunu açık bırakacak şekilde tanımlamalıyız. Şeyler değerli bir eylemi gerçekleştirmek üzere düzenlendiklerinde gereken anlamda tasarıma sahibiz. Bunu şöyle ortaya koyabiliriz: Şeyler, eğer bazı bilinçli varlıklar onları tasarlamışlarsa olacakları gibi düzenli olurlar. Fakat bunun söylerken biz kendimizi bir zihnin onları tasarladığı önermesine zorlamıyoruz. Benzer terimler "adaptasyon" ve "teleolojik düzen", bu türden bir yanlış anlamaya yol açabileceğinden kullanılmaya çok uygun değildir. 


 Tanrı'nın varlığı için kanıtlar, teleolojikten çok diğer düzen türleri üzerine kuruludur. Yıldızlı gökyüzünü temaşa etmekten Tanrı'ya inanca giden çıkarımlar, estetik düzene başvururlar. Çoğu zaman güneş sisteminin yaptığı hareketlerin düzenliliğini açıklamak için akıllı bir yaratıcıyı postula etmemiz gerektiği iddia edilir. Burada kullanılan nedensel düzendir. Bunun gibi kanıtlar, dikkatimizi kendisine yönelteceğimiz teleolojik düzen üzerine kurulu olanlardan genelde açık biçimde ayrılmaz.


Tasarımın özel durumlarına dayalı kanıtlar


    En basit kanıt formu, öncelikle tasarımın özel durumlarının yalnızca akıllı bir varlık tarafından meydana getirildiğini varsaymakla tam olarak açıklanabileceğini savunur. Bu nedenle William Paley, bir on sekizinci yüzyıl filozofu, kanıtın klasik bir formunda, bir tasarım örneği olarak göz üzerine yoğunlaşır ve gözün çeşitli parçalarının görmeyi sağlamak için karmaşık bir biçimde işbirliği yapmasına vurgu yapar. Araçların amaçlarla olan bu adaptasyonunu yalnızca doğaüstü bir tasarımcıyı postula etmekle açıklayabileceğimizi iddia eder. Bu, teleolojik kanıtın kalbidir- iddiası adaptasyonun yalnızca bir tasarımcı sınırları içinde açıklanabileceğidir. Az veya çok açık olarak her zaman insan ürünleriyle bir analoji üzerine dayanır. Dolayısıyla Paley, gözü bir saatle kıyaslar ve şöyle akıl yürütür: Eğer bir kimse bir çöl adasında bir saat bulursa onun akıllı bir varlık tarafından yapıldığını var saymakta haklı çıkabilir. Aynı şekilde (araçların amaçlara uyumu) düşünüldüğünde bir kimse, insan gözünün incelenmesi üzerine onun da akıllı bir varlık tarafından yaratıldığını sonuçlamaya hak sahibi olur.


        Eğer insan ürünlerini niçin modellerimiz olarak almamız gerektiği sorulursa cevap şöyle verilebilir: İnsan ürünleri kesin olarak tasarım ürünleridir. Örneğin bir saatteki yapı, değerli bir fonksiyonun gerçekleşmesi için en iyi şekilde ayarlanmıştır. İnsan ürünleri ile, doğal tasarım örneklerinin tersine, araçların amaçlara göre düzenlenmesinden sorumlu şeyin ne olduğuna dair biraz bilgimiz vardır. Bunu anlayabiliriz, çünkü bu düzenlenmenin ustanın yaratıcı aktivitesinden nasıl ortaya çıktığını, bu fonksiyonu gerçekleştirebilecek bir nesne yapmak üzere onun planlı bir yönelimiyle rehberlik edildiğini görebiliriz.Dolayısıyla, adaptasyonun kaynağının açık olmadığı doğal adaptasyon durumlarında, -bilinçli bir plandan doğduklarını var sayarak- böyle fenomenlerin bilinen örneklerinden yola çıkmaktan başka çaremiz yoktur. Herhangi bir planlayıcıyı iş başında görmediğimizden dolayı resmin arkasında görünmez bir planlayıcıyı postula etmeliyizdir.


Eleştiriler


       İnsan ürünü nesnelerle kıyaslama, David Hume tarafından Doğal Din Hakkında Diyaloglar'da eleştirilir. İnsan planlaması ile ürünlerin üretiminin, biyolojik üreme ile organizmaların meydana gelmesinden doğası gereği daha üstün olmadığını ileri sürülür. Hume dünyanın yaratılmasının modeli olarak ikincisinden çok niçin birincisini almamız gerektiğini sorar. Dünyanın tasarım sergilediğini kabul etsek bile dünyanın bir akıl tarafından bir plana göre yaratıldığını varsaymakta olduğu kadar iki ebeveyn dünyanın seksüel birleşmesinden ürediğini var saymakta niçin haklı olmayalım? Hume'a cevap olarak yaratmanın üremeden daha çok doyurucu ve tam açıklama verdiği çünkü üremenin aynı tür şeyin bir yeniden üretiminden meydana geldiği ve dolayısıyla tam olarak aynı tür soruyu doğuran bir başka varlığı içeri soktuğu söylenebilir. Eğer biz bir tavşanın kendi ihtiyaçlarının tatmin edilmesine çok iyi uyum sağlamış organlara niçin sahip olduğuna başlangıçta şaşırır isek cevap olarak çünkü tavşanın da başka tavşanlardan aynı uyum sağlayıcı özelliklerle doğduğunu söylemek yardımcı olmaz. Diğer taraftan eğer biz tavşanın kasıtlı olarak ihtiyaçlarının tatmin edilebileceği bu şekilde meydana getirildiğini görebilirsek bir ilerleme sağlayabiliriz. Hume buna karşılık olarak tasarımcının aklının da bir açıklama gerektireceğini söyler. Tasarımcı da tasarımlamaya çok iyi uyum sağlamış bir akla niçin sahip olsun? Dolayısıyla bu açıklama da problemleri sallantıda bırakır. Fakat en azından o aynı problem değildir. Eğer biz yeni problemler getiren her açıklamayı reddedersek tüm bilimi reddetmek zorunda kalırız.


Darwin'in Evrim Teorisi


  Darwinci evrim teorisinin gelişmesi, teistik açıklamaya çok ciddi bir alternatif imkanı açar. Bu teoriye göre bugünkü organik yapılar tamamen doğal süreçlerle çok basit organizmalardan gelişmiştir. Bu teoride (Darwin'den beri geliştirildiği şekilde) iki etkenin büyük rol üstlendiği düşünülür: Mutasyon ve aşırı nüfus atışı. (Bir mutasyon meydana geldiğinde yavru kendi ebeveyninden öyle farklılaşır ki bu farklılığı da kendi yavrularına geçirir ve bu yavrular da kendi yavrularına geçirerek devam eder. Böylece göreli olarak kalıcı bir genetik değişim olur.) Bu etkenlerin çalıştığı düşünülen tarz, yukarıda anlatılan adaptasyon durumlarının her birinin ele alınması ile gösterilebilir. Eğer köpeğin atalar zincirinde yeteri kadar geriye gidersek onun atalarının ileriye doğru dönen kulaklara sahip olmadıklarını görürüz. Şimdi varsayalım ki her nasılsa normal olandan farklı olarak kulağını ileriye doğru çevirmeyi sağlayan bir mutasyon gerçekleşti. Organizmaların çevrenin destekleyebileceğinden daha çok çoğalmaya eğilimli olduklarından, mevcut besin kaynakları için büyük bir rekabet ortaya çıkacaktır. Bu durumda yiyecek bulmada veya yem olmaktan kaçmada kendi türünün bireylerine karşı ona bir avantaj veren söz konusu canlının herhangi bir özelliği, ona hayatta kalmada ve bu özelliği yavrularına aktarmada daha fazla şans sağlayacaktır. Dolaysıyla birkaç nesil içinde, ileriye dönük kulakları olan ilk-köpeklerin diğerlerinin yerini alacağını ve alanın tek sahibi haline geleceğini bekleyebiliriz. Mutasyonlar zaman, zaman meydana geldiklerinden ve bazıları faydalı olduklarından dolayı çalışmasıyla organik dünyanın sürekli olarak daha büyük ve daha büyük adaptasyon yönünde değiştiği tamamen doğal etkenlere sahibiz.


    Darwinci teori, daha karmaşık organizmaların daha az karmaşık organizmalardan nasıl geliştiğini açıklamaktan daha fazla bir şey öngörmez. En basit organizmaların kökenleri hakkında söyleyecek hiçbir şeyi yoktur. Bununla birlikte basit organizmanın, onun yapısının ihtiyaçlarının doyurulmasına nasıl uyumlu olması gerektiği açıktır yoksa hayatta kalamaz. Dolayısıyla Darwinci teori, dünyadaki teleolojik düzenin varlığının tam bir açıklaması sayılamaz. O bize sadece bazı durumların diğer durumlardan nasıl geliştiğini anlatır. Bundan dolayı teistik açıklamanın bir alternatifi değildir. Fakat prensipte cansız maddeden hayatın çıkmasının biyokimyasal teorisi ile niçin desteklenmesi gerektiğinin bir nedeni yoktur. Böyle hiçbir teori tam olarak kurulamaz. Fakat ilerleme sağlanabilir. Bu yapılırsa veya yapıldığında, canlı organizmalardaki tasarımın bir açıklaması olacaktır ki bu deneysel bir destektir ve teizmin böyle olguların tek gerçek açıklamasını sunduğu da artık iddia edilemez.


Argümandan ne sonuç çıkar:


     Geçerli olsa bile, kanıtın Paley formunun diğer büyük kusuru teistik bir Tanrı'nın varlığını kanıtlayamaya yetmeyeceğidir. Sonuç çıkarırken garanti edebileceğimiz en çok şey, doğal dünyadaki her bir tasarım durumunun akıllı bir tasarımcının aktivitesine bağlı olduğudur. Tüm tasarım durumlarının bir ve aynı tasarımcıya bağlı olduğunu göstermek için hiçbir şey yapılamaz. Kanıt politeizm ve polidaemonizm ile de tamamen uyuşur. Ki, biz kuşlar için doğaüstü bir tasarımcı balıklar için başka biri ve daha başka birine sahip olabilirdik. Eğer bir tane yalnızca bir tane varsa bile bu varlığın belirgin bir şekilde şeytandan daha iyi olduğunu göstermek için hiçbir şey yapılamaz. Ne de onun bu niteliklerde sonlu olduğundan çok sonsuz güçlü veya sonsuz akıllı olduğunu göstermek için. Elbette teist, bu kanıtı başka yollardan desteklemek için araştırmalara başvurmalıdır. Sadece bu kanıt, kendi başına bu ağırlığı çekmez.


Bir bütün olarak evrenden çıkarılan kanıt:


       Doğadaki olguların belirli bir açıklamayı gerektirdiğini göstermek üzere tasarlanmış teleolojik kanıt gibi, hiçbir kanıt, güç bilgi veya başka bir bakımdan mutlak olarak s ınırsız bir Tanrı'nın varlığını kuramaz. Bu şekildeki bir akıl yürütme ile , sonucu meydana getirmek için gerekli olan nedenden daha fazlasını çıkarsayamayız. Bu kusur, tedavi edilemezdir. Bununla birlikte, evrendeki ferdi tasarım örneklerinden ziyade bir bütün olarak evrenden başlamakla, rakip bilimsel iddialan elemenin basit bir yolu vardır. Bunu yapmanın da farklı yolları söz konusudur. Tüm evreni birtakım yüce amaçlar için bir araç olarak düşünebiliriz. Ya da evreni karşılıklı olarak ayarlanmış ve karşılıklı olarak uyumlu yapıları destekleyen birleşik bir sistem olarak düşünebiliriz.

        Tüm evreni bazı yüce amaçlar için bir araç olarak almak bize en güçlü argümanı verebilir. Çünkü burada bilinçli olarak tasarlanmış ürünlerle analoji en güçlüsüdür. Bir ev, gemi veya saat gibi bir ürün kendi içsel fonksiyonunun dışında amaçların gerçekleştirilmesi için tasarlanır. Başka bir şey için kullanılması amaçlanır. Dolayısıyla eğer ürünlerle analoji, evrenin bilinçli bir planlama sonucu olduğu fikri için ana destek ise, eğer evrenin bir bütün olarak bir amaç için kullanılmaya iyi uygun olduğunu düşünmek için temeller konabilirse bu destek en sağlamı olabilir. Ve eğer bu amaç en yüksek değere sahip ise en yüce iyiliği tasarımcıya atfetmek için bir temele sahip olabiliriz.

      Bununla birlikte, bu alternatif nadiren dikkate alınır. Çünkü büyük ölçüde uygun bir aday üzerinde karar vermek zordur. Tennyson'un sözlerindeki gibi, "uzak ilahi olay, tüm yaratılışın  kendisine doğru hareket ettiği şeydir." En genel öneriler, Tanrı'nın yüceliğinin büyüklüğü ve ahlaki kişiliğin gelişimidir. Fakat birincisine bakarak hiç kimse gerçekten ebedi olarak mükemmel bir Tanrı için daha yüce olmak ne demektir anlayamaz . Ve ikincisine bakarak ahlaki gelişimin tüm kozmik sürecin değeri olduğuna dair şüphelerin üstesinden gelsek bile tüm uzay ve zamanda yer alan her şeyin bu gelişmeye katkıda bulunduğu önermesi için yeterli temeller bulmak imkansız görünüyor.

         İkinci yorum, yani evrenin karşılıklı olarak ayarlanmış ve karşılıklı olarak uyumlu yapıları destekleyen birleşik bir sistem olduğu fikri, daha sık denenmektedir. Çok anlaşıldığı üzere kanıt şöyle kurulabilir:

Dünya birleşik bir adaptasyonlar sistemidir.

Biz ancak dünyanın bir planla uygun olarak akıllı bir varlık tarafından yaratıldığını var saymakla bu olgu için anlaşılabilir bir açıklama verebiliriz.

Dolayısıyla dünyanın akıllı bir varlık tarafından yaratıldığını var saymak makuldür.


Hume'un Diyaloglar'ındaki kanıtın en meşhur formülasyonu, gördüğümüz gibi, analojinin iki nokta üzerinde durduğunu gösterir. Hume'un formülasyonu, ki temel olarak yukarıdakine eşittir şöyle kurulur:

Dünya bir makine gibidir.

Makineler insanlar tarafından bir plana uygun olarak yapılır.

Benzer sonuçlar benzer nedenlere sahiptir.

Dolayısıyla dünya varlığını, muhtemelen, kendisini bir plan üzere yapan insana benzer bir varlığa borçludur.


Adaptasyon tipleri :


     Eğer bir kimse evrenin tümünü ilişkili adaptasyonların bir sistemi olarak düşünürse organizmaların hayat şartlarına uygunluğu tarafından örnek gösterilenden daha çok başka adaptasyon örneklerini düşünecektir. Yalnızca bu tür düşünce, tüm ağırlığı kaldıramaz. F. R. Tennant, ki Philosophical Tlıeology adlı eserinde teleolojik argümanın en güçlü modern sunumunu geliştirdi, altı adaptasyon türünü tartışır.

Dünyanın anlaşılırlığı. Dünya ve insan zihni öyle ilişkilidir ki sınırsız biçimde çok şey öğrenebiliyoruz.

Canlı organizmaların çevrelerine adaptasyonu . Bu bizim üzerinde durduğumuz türdür.

İnorganik dünyanın yaşamın çıkması ve sürmesine uygun olması. Yaşam yalnızca sıcaklığın belirli sınırları aşmaması ve belirli kimyasal süreç türlerinin devam etmesiyle mümkündür.

Doğanın estetik değeri. Doğa sadece akıl ile kavranmaya uygun değil dahası insanda değerli estetik cevaplar uyandırabilecek şekilde düzenlenmiştir.

Dünya insanın ahlaki hayatını geliştirir. Örneğin, doğal olaylardaki tek biçimlilik hakkında bir şey öğrenmeye zorlanmakla, insanlar ahlaki gelişim için önkoşul olarak, akıllarını geliştirmeye yöneltilir. Ve ahlaki faziletler bir kişinin doğal çevresinin zorlukları ile baş etmesi sürecinde kazanılır.

Evrimsel süreçlerin her şeyi aşan ilerleyiciliği.

          

             Tennant, bu adaptasyon türlerinden hiç birinin teistik hipotez için yeterli bir temel olmadığını kabul eder, fakat bizim onların birleştiği yolları düşündüğümüzde teizmin en makul yorum olduğunu göreceğimizi düşünür. Dolayısıyla daha aşağı seviyedeki organizmaların çevrelerine ayarlanmışlığı ek bir önem kazanır, evrimsel süreçlerdeki bir merhalenin insanda sonuçlandığı görüldüğünde. Diğer taraftan doğanın insanın ahlaki, entelektüel ve estetik yaşamını daha da geliştirmesini sağladığı yolları düşündüğümüzde çok daha etkileyici görünür.

        Kanıt bu formu aldığında, artık aynı olguların bilimsel açıklamalarının rekabetine boyun eğmek gerekmez. Eğer bizim temel verimiz evrenin bir bütün olarak kurulumu ise bilim, doğası gereği, hiçbir açıklama öneremez. Bilim farklı parçaların, durumların veya fiziksel evrendeki görünüşlerin birlikteliklerindeki düzenlilikleri bulmaya çalışır. Evrenin niçin bir bütün olarak var olduğu veya başka bir şekilde değil de bu şekilde olduğu soruları cevapsızdır. Nihai biçimde bu, bilimin deneysel olarak araştırılabilecek sorular üzerinde durmasının nedenidir. Bir kimse evrendeki iki durumun düzenli olarak birbiriyle ilişkili olup olmadığını (örneğin sıcaklığın artması ile kaynama) belirlemek için gözlemi kullanabilir. Fakat bir bütün olarak fiziksel evren ile onun dışındaki başka bir şey arasındaki ilişkileri gözlemlemek için hiç bir yol yoktur. Dolayısıyla "Evren niçin birleşik bir adaptasyonlar sistemidir?" sorusuna teistik cevabın dışında hiçbir bilimsel alternatif olmaz.


Adaptasyonun alternatif açıklamaları:

         

              Adaptasyonun teistik açıklamaları için ne gibi alternatifler olabilir? Literatürde bir kimsenin sık karşılaşacağı soru bizim bu tür evrene şans ile sahip olduğumuz konusudur. Eğer biz animistik bir şans fikrini gizli bir özne olarak göz ardı edersek, bizim bu tür bir evrene şans sayesinde sahip olduğumuz önerisi sorunun ciddiye alınmasına bir ret cevabına dönüşür. Denebilir ki, evrenin bir bütün olarak teleolojik düzen sergilemesi olgusu açıklama gerektiren bir şey değildir. Duyu gözleminin yalnızca tek bilgi/anlam kaynağı olduğu prensibine başvurmadan daha başka bu ifade için ne gibi doğrulamanın verilebileceğini görmek zordur.

        

          Bir kimse duyularla bir bütün olarak fiziksel evren ile onun dışındaki başka bir şey arasında bir ilişkiyi algılayamaz. Dolayısıyla emprizmin aşırı formu teleolojik kanıt tarafından ortaya konan sorunu sonuçsuz veya hatta anlamsız kılar. Diğer taraftan eğer sorun ciddiye alınırsa herhangi bir cevap teistik bir cevap olduğu kadar metafizik de olacaktır, çünkü evrenin nedenine (veya nedenlerine) atfedilen niteliklerin ne olacağı gerçekten bir sorundur. Dünya hakkındaki göreli olgular çok güçlü biçimde, (ilk) nedenin, iyi bir amacı gerçekleştirmek için evreni yaratan mükemmel olarak iyi kişisel bir varlık olduğu teistik pozisyonu destekler mi? Veya kanıt tarafından eşit olarak veya daha güçlü biçimde desteklenen başka bir görüş var mıdır? Maniheistler kabul ediyorlar ki, fiziksel evren kötücül bir tanrının işidir ve insan bu kötücül güçten kaçabilmek ve ruhsal iyi bir tanrı ile ilişki kurabilmek için bedenden kendilerini kurtarmalıdırlar. Birçok dinde de kabul edilir ki, evren karakterleri bakımından belirgin şekilde farklı olan iki veya daha çok tanrının ortak eseridir. Zerdüştlükte dünyanın iyi bir tanrı ile kötü bir tanrının savaş meydanı olduğu ve fiilen gerçekleşmekte olan olayların her ikisinin izlerini taşıdığı kabul edilir. Hint dini felsefesi, tipik olarak evreni katı anlamda kişisel olmayan mutlak bir birlikten südur veya amaçsız tezahürünün ürünü olarak görür.


Evrende adaptasyonun miktarı:


           Rakip açıklamaların ışığı altında Teleolojik Kanıtı değerlendirmek için evrende adaptasyonun miktarının teistik sonucu garanti etmeye yeterli olup olmadığım sormalıyız. Problemin Hume'un Diyaloglar'ında formüle edildiği gibi, evren ve bir makine arasında yeteri kadar yakın bir analoji var mıdır? Bu, adaptasyon özelliklerinin adaptasyon olmayan veya yanlış adaptasyon özelliklerine göre oranını hesaplamayı gerektirir. Şeylerin biçiminin değerli amaçları gerçekleştirmek için araç olduğu durumları Tennant'ın saymasına ek olarak resmin diğer tarafına bakmalıyız ve şeylerin biçiminin ne iyilik ne de kötülük için yararlı yani tarafsız olduğu tarzların ( 1 ) ve şeylerin biçiminin değer araştırmayı engelleyen tarzlarının (2) yeterli bir izlenimini şekillendirmeye çalışmalıyız. (1 ) için, görebildiğimiz kadarıyla, maddenin ve kimyasal elementlerin dünyadaki dağılımı, rastgele iki örnek alınırsa, önde gelen duygulu varlıkların yaşama şansını azaltmaksızın olduklarından çok farklı olabilirdi.


      (2) için, kötülük problemine zorla girmeliyiz. Şu kadar var ki burada biz acı çekme ve engellenme ile teizmin kanıtlarım mümkün olduğunca çürütmek için değil aksine Tanrı'nın varlığı için Teleolojik Kanıt imkanını sağlamak için ilgileneceğiz. Dünyanın organizasyonun insanların ve diğer duygulu canlıların yaşamlarında değerden çok değersizlik yarattığı durumlar vardır. Bir kimse sadece pek çok hastalık kaynaklarını, pek çok sakat doğan yavruyu, sağlıklı kişiliklerin gelişimi için uygun şartları elde etmedeki zorluğu ve insan doğasındaki anti sosyal eğilimlerin önemini sayabilir. Elbette, var olduğu üzere dünyanın şansız özellikleri olarak görünen tüm şeylerin tüm mümkün dünyaların en iyisindeki zorunlu öğeler olması da tamamen mümkündür. Eğer biz bu dünyanın mükemmel iyi bir Tanrı'nın yaratması olduğuna inanırsak bu, onların nasıl olduklarım göremesek bile görünen bu kötülüklerin zorunlu olduğu inancını taşır. Bununla birlikte eğer biz mükemmel bir Tanrı'nın varlığını kurmaya çalışırsak görebildiğimiz şeylerin temelleri üzerine ilerlemeliyiz. Ve şimdiye kadar görebildiğimiz kadarıyla, yukarıda listelenen özellikler eğer değiştirilirse dünya daha iyi olurdu. Bu nedenle de biz dünyadaki adaptasyon durumunun mükemmel iyi, güçlü ve bilgili bir Tanrı sınırları içinde bir açıklama gerektirdiğini iddia edemeyiz. Fakat başka temeller üzerinden de Teleolojik Kanıtın herhangi bir bakımdan sınırsız bir Tanrı'nın varlığını kurmak için kullanılamayacağını gördük.

          Geriye kalan ciddi problem, adaptasyonun ve yanlış adaptasyonun tüm bir resminin, dünyanın en azından bir planın kısmen yerine getirmesi gereken derecede oldukça iyi olduğunu gösterdiği hipotezine yeterli destek verip vermediğidir. Bu problemi çözmek için zıt faktörlere ağırlık vermeliyiz ve onların göreli öneminin nihai yargısına ulaşmalıyız. Ne yazık ki, bu görev için hiçbir gerçek doğru yol yoktur. Hiç kimse adaptasyonun, yanlış adaptasyona göre, böyle bir sonucu ne kadar çok destekleyeceğini bilemez ve hatta bilse bile ölçüsünü sağlamak için ne kadar birim kullanması gerektiğini bilemez. Bir birim adaptasyon olarak ne sayılmalıdır? Her bir bireyi ayrı olarak mı yoksa her türü bir birim olarak mı saymalıyız? İnsan bilgisinin değerini hastalığın değersizliği ile nasıl kıyaslayabiliriz? Öyle görünüyor ki, bu konu üzerinde farklı pozisyonların kanıtın kendisi dışında faktörler üzerine alınmaya devam edecektir.


Kaynakça


Ortaçağlarda Aristocu fizik genel bir kabul görmüştü, ki buna göre, bütünüyle fiziksel süreçler bile, bir bedenin bir gayeye doğru doğal eğilimine göre açıklanmaktaydı. Bu backgroundla, herhangi bir doğal sürecin düşünülmesinin bir tasarımcı postülasına götüreceği tartışılmaktaydı. Delil bu formuyla Thomas Aquinas'ın, Summa Tlıeologica'sında (Part I, Question 2, Article 3'de) bulunabilir. Çağdaş Thomistler, delilin bu düşünce çizgisini, modem fiziğe uyarlamaya çalışmaktadırlar. Bkz. G. H. Joyce, The Principles of Natura/ Theology ( ew York, 1 95 1 ); Reginald Carrigou-Lagrange, Cod, His Existence and His Nature, 2 vols. (St. Louis, 1 934-1 936); ve D. J. B . Hawkins, The Essentials of Theism (New York, 1 949).

Delilin oldukça etkili bir sunumu on sekizinci yüzyıl düşünürü William Paley'nin Natural Theology: Or, Evidences of the Existence a11d Attribıı tes of the Deity, Collected from tlıe Appearances of Nature (Indianapolis, 1 964) adlı eserinde bulunabilir. Son zamanlardaki önemli formülasyonlar için bkz. F. R. Tennant, Philosophical Theology, 2 vols. (New York, 1 928- 1930), Vol. II, Ch. 4, and A. E. Taylor, Does God Exist ? (New York, 1 947).

Delin çok sert eleştirisi için bkz. David Hume, Dialogues Concerning Natural Religioıı; Immanuel Kant, Critiqııe of Pure Reason, Book II, Ch. 3; C. D. Broad, Religion, Philosophy, and Psychical Research (London and New York, 1 953); John Laird, Theism and Cos1110/ogy (New York, 1942); and J. J. C. Smart, "The Existence of God," in Antony Flew and Alasdair Maclntyre, eds., New Essays in Philosophical Theology (New York, 1 955).


(ı) Çev. Fatih Özgökman, Metnin Alındığı yer: William P. Alston, "Teleological Argument for The Existence of God", Tlıe Encyclopedia  Plıilosoplıy, Cilt: 8, E ditör: Paul Edwards (New York: Macmillian Pub., 1 972), s . 84-88. 


Bu yazı Prof.Dr.Recep Alpyağıl'ın Evrim ve Tasarım kitabının 60-69 sayfalarından alınmıştır.