Tasarım - William Paley

 


Tasarım - William Paley

[William Paley (1743-1805), İngiliz ahlak felsefecisi ve teoloğudur. Teistik inancın salt duygusal nedenlerden daha sağlam temellere dayandığını; ve aklın, kuşkuculuğun ötesine götürebilecek kapasitede olduğunu göstermeye çalışır. En meşhur eseri olan Natural Theology (Doğal Teoloji), teleolojik delilin analojik versiyonunun en klasik örneklerinden birini oluşturur. Eserde, canlı ve cansız: doğadaki düzen ve gayeliliklere ve meşhur 'saat analojisi'ne dayanarak, kozmik bir düzen ve gaye koyucu olarak Tanrı'nın varlığı temellendirilmeye çalışılır.]

    Bir fundalıktan geçerken ayağımı bir taşa çarptığımı ve bu taşın orada nasıl var olageldiğinin bana sorulduğunu farzediniz, aksine herhangi bir şey bilmediğime göre belki onun her zaman orada bulunduğu şeklinde cevap verebilirim; bu cevabın saçmalığını göstermekte herhalde pek kolay olmaz. Fakat [bu kez de] yerde duran bir saat bulduğumu ve saatin o mahalde nasıl olabildiğinin araştırıldığını farzediniz, saatin orada her zaman var olmuş olabileceği şeklinde, önceden vermiş olduğum cevabı hemen hemen düşünemem. Peki ama bu cevap taş için olduğu kadar neden saat için de uygun olmasın; o niçin birincisinde olduğu gibi ikincisinde de kabul edilebilir değil? Başka bir nedenle değil salt bu nedenle saati incelemeye başladığımızda, onda -taşta bulamayacağımız şeyler olan-çeşitli parçalarının biçimlendirildirildiğini ve bir amaç için birleştirildiğini görürüz, örneğin, onlar hareket meydana getirecek tarzda şekillendirilmiş ve ayarlanmış, o hareket de günün saatine işaret edecek şekilde düzenlenmiştir; eğer farklı parçalar olduklarından farklı biçimde şekillendirilmiş olsalardı, veya yerleştirildiklerinden başka bir düzen içinde veya başka bir tarzda yerleştirilmiş olsalardı, ya makinada katiyyen hiçbir hareket gerçekleşmez, ya da şimdi işe yaradığı amacı karşılayacak bir hareket devam etmezdi ....Bu mekanizma gözlendiğinde -onu algılamak ve anlamak gerçekten aletin incelenişini ve belki konunun biraz da ön bilgisine sahip olmayı gerektirir; fakat söylediğimiz gibi bir kez gözlendiği ve anlaşıldığı zaman -bizim düşündüğümüz çıkarım, saatin bir yapıcıya sahip olması gerektiği çıkarımı, kaçınılmazdır -herhangi bir zamanda şu veya bu yerde gerçekten ihtiyacı karşıladığını gördüğümüz bir amaç için onu yapan, onun yapısını tamamen kavrayan ve kullanımını tasarımlamış bulunan bir sanatkar veya sanatkarlar var olmuş olmalıdır. 


I. Hiç yapılmış bir saat görmemiş olmamız, saat yapabilen bir sanatkar asla tanımamış olmamız, kendimizde böyle bir ustalık eseri ortaya koyabilmekten veya onun nasıl yapıldığını anlamaktan tamamen aciz olmamız bu sonucu zayıflatmazdı diye düşünüyorum; bütün bunlar antika sanatın, bazı tahrip edilmiş sanat eserlerinin zarif kalıntılarının ve, insanlığın geneli dikkate alındığında, modern imalatın pek görülmemiş ürünlerinin durumundan daha farklı bir şey değildirler. Milyonda bir kişi oval şasilerin nasıl döndürüldüğünü bilir mi? Bu türden bilgisizlik, eğer onu görmemişsek ve tanımıyorsak, görülmemiş ve tanınmamış olan bu sanatkarın mahareti ile ilgili düşüncelerimizi yüceltir, ama böyle bir sanatçının daha önceki bir zamanda şurada veya burada var ve etkin olduğu konusunda zihnimizde herhangi bir kuşku doğurmaz. Bu durumun, [saati yapan] failin insan olması, veya farklı türden bir fail olması ya da bazı yönlerden farklı tabiata sahip bir fail olabilmesi ile ilgili bir dorun ortaya çıkararak çıkarımı değiştireceğini de tasavvur edemiyorum.



II. İkinci olarak, saatin bazen yanlış gitmesi ya da nadiren tam olarak doğru gitmesi sonucumuzu geçersiz kılmaz. Hareketin düzensizliğini ne şekilde açıklarsak açıklayalım veya açıklayabilelim ya da açıklayamayalım, makinanın amacı, tasarım, ve tasarımlayıcı belli olabilir, ve varsayılan durumda da belli olmaktadır. Ne gibi bir tasarımla yapıldığını göstermek için bir makinanın kusursuz olması zorunlu değildir; tek sorunun, onun herhangi bir tasarımla yapılıp yapılmadığı olduğu yerde bu daha da az gereklidir .... Saatte var olan her icat belirtisi, ve tasarımlanmış olmanın herbir tezahürü, tabiat tarafında olanların daha büyük ve daha fazla olması farkıyla ve bütün hesaplamaları aşacak derecede, tabiatın eserlerinde de vardır. Yani tabiatın icatları; karmaşıklık, hassaslık ve işleyişinin mükemmelliğinde, sanatın icatlarını aşar; ve daha da fazlası, eğer [karşılaştırmak] mümkünse, sayı ve çeşitlilikte onların ötesine geçer; yine de, durumlarının toplamında, insan maharetinin en mükemmel ürünlerinden daha az aşikarca mekanik, daha az açıkça tertip edilmiş, daha az açık bir biçimde maksatlarına uygun kılınmış ve görevlerine uyarlanmış değillerdir .... Saatle ilgili birinci bölümde yaptığımız her yorum, göz ile, hayvanlar ile, bitkilerle, ve gerçekten, tabiat eserlerinin bütün düzenli kısımları ile ilgili olarak tam bir uygunlukla tekrar edilebilir .... Tertip edilmiş şeyler dünyasında göz dışında hiçbir örnek olmasa, tek başına o, akıl sahibi bir Yaratıcı'nın zorunluluğuna dair kendisinden çıkaracağımız sonucu desteklemek için yeterli olurdu. Bu sonuçtan asla kaçınılamaz, çünkü o sahip olduğumuz bütün bilgi ilkeleriyle çatışmayan başka herhangi bir varsayımla açıklanamaz .... Bu delil, terimin tam anlamıyla birikimseldir. Göz onu kulak olamaksızın ispatlar; kulak da göz olmaksızın. Herbir örnekteki ispat tamdır; zira bir parçanın tasarımı ve yapısının o tasarıma vesile olduğu gösterildiği zaman, zihin kendisini rahata erdirebilir; bundan sonra ortaya çıkacak hiçbir düşünce bu örneğin gücünden herhangi bir şey eksiltemez.


Recep Alpyağıl, Evrim ve Tasarım, s.57-58-59