Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın Tanrılığı Meselesi - Maide 116




   ''Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.'' (Maide Suresi 116)

-----------------------------------------------------------------------------------

Kuran-ı Kerim'in Maide Suresi'nin 116. ayeti, Müslüman-Hristiyan polemiklerinde nadiren tartışılan bir ayettir. Ayeti açıklamak ve ispatlamak için makaleyi, Kendisi Kuran üzerinde tanıdık bir Araştırmacı olan @isvicredeki.isik ın notlarıyla ve onun konu başlıkları üzerinden hazırlamaya çalıştım. Konunun İslami boyutuyla @isvicredeki.isik ilgilenirken (arada bazı eklerde bulundum), Hristiyanlık boyutu ile Ben (@the1stofbarnabas) ilgilendim. Şimdi İDDİA 1 ile başlayalım: 

İDDİA 1: 

“Allah "Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?" buyurduğu zaman o şu cevabı verir: "Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin."

Bu ayete geenellikle getirilen itiraz, ''Allah (HAŞA) bu âyette Teslis hakkında yanılıyor; Teslis’te kutsal Ruh, Hz. İsa ve Baba vardır, Hz. Meryem yoktur'' şeklinde olmuştur.

CEVAP 1: 

Cevaba geçmeden önce, Hristiyanlar'ın sadece olaylara ''kendi inanç doktrinlerinden'' yaklaştığı uyarısında bulunmalıyım. Malum, postun son kısmında gösterileceği gibi; Erken Hristiyanlık'ta Tanrı'nın doğasıyla igili birden fazla inanç doktrinlerinde çeşitlenme olduğu bilinen bir gerçektir.

Söz konusu Maide 116 ayeti de dahil olmak üzere Kuran-ı Kerim'in hiçbir yerinde TESLİS'İN DETAYLARI DOĞRUDAN AÇIK BİR ŞEKİLDE GEÇMEZ...! Aşağıdaki meşhur ayetlerde bile:

“Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur. Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenlere mutlaka (acı) bir azap dokunacaktır.” (Maide, 72-73) 

“Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa, 171)

Ancak Kuran'ı Kerim'in Nisa Suresi'nin 171 ila 172 ayetlerini birlikte okuduğumuzda ufak bir ayrıntı göze çarpacaktır:

“Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih de, Allah’a yakın melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır.” (Nisa, 171-172)

Yukarıdaki ayette göze çarpan şey; Allah Teala, Ehli Kitabı uyarırken (Hz. İsa'nın tanrılığını reddederek) birdenbire devreye melekleri de koyarak onların kul olmaktan çekinmediğini söyler; aslında üstü kapalı bir şekilde meleklerin de tanrı olmadığını söylemiştir. Burada ki  ''melekler'' ifadesinden kastedilenin, Ben ve @isvicredeki.isik olarak Hristiyan inancındaki  'Kutsal Ruh'un (en azından dolaylı olarak) kastedildiği görüşündeyiz. Bunun için bazı deliller sunacağız:

Hristiyan inancındaki Kutsal Ruh Tanrı iken, İslamiyet'te Hz. Cebrail (a.s.)'in kendisidir. Kutsal Ruh'un Hz. Cebrail olduğuna dair kanıt olarak ise Nahl suresi 102. Ayeti getirilir: 

''De ki: İnsanları sağlamlaştırmak ve Müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak üzere onu, Ruhul-Kudüs (Cebrâil), Rabb'inden hak (ve hikmet) gereğine indirdi.''  

Ayete göre, Kuranı Kerim'i indirenin Ruhul-Kudüs (Kutsal Ruh) olduğudur. Ancak Kuranın birçok ayetinde Kuran ayetlerini Cebrail indirir!(1) Cebrail'in Ruhül-Kudüs olduğuna dair deliller aslında çoktur. Bu sıfat aslında Cebrail'in diğer sıfatlarından biridir. Mesela, Ruhul-Emin de, Ruhul-Kudüs ile eş anlamlıdır. Yani o da Cebrâil demektir. Kur'ân'da yalnız bir yerde geçmektedir: 

"Onu, er-Ruhu'l-Emin (güvenilir ruh, yani Cebrâil) indirdi." (Şuara, 26/ 193)

Kur'ân diline ait bu kelimelerin göz önünde bulundurulması ile Rûhu'l-Kudüs'ün Cebrail demek olduğu anlaşılır.

Sonuç itibariyle, İslam'da Kutsal Ruh (Ruhul-Kudüs) Melek ise, Nisa 172 ayetinde de geçen ''melekler'' ifadesi için 'Kutsal Ruh'un olduğunu ve bu görüşe sahip olmanın bir sakıncası olmadığını düşünüyoruz. Buradaki ''melekler'' ifadesinin çoğul hali (الْمَلَائِكَةُ / melâiketu) sizi yanıltmasın. Çünkü Kuranı Kerim'de Cebrail (yani Kutsal Ruh) için bu ifadenin tekil olarak kullanıldığı bilinmektedir:

''Hani melekler (الْمَلَائِكَةُ / melâiketu) şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.'' (Ali İmran 45)

Örnek verilen ayette, ''melekler'' tabiriyle ilgili bazı durumları şöyle sıralayabiliriz:

Birincisi, Hz. Cebaril (as), meleklerden biri olduğu için, “melekler” tabiri kullanılmıştır. Bu tür kullanımlar konuşmalarda geçerlidir. 

Mesela: “filan adam çok nefis yemekler yer, çok güzel elbiseler giyer” dediğimizde, onun gerçekten bütün nefis yemekleri yemesi, bütün güzel elbiseler giymesi gerekmez.

İkincisi; Hz. Cebrail (as)’in bir otoritesi vardır, ve otoritesi altında bir çok yardımcıları vardır. İslam bilgini Fahreddin er-Razi (Ali İmran, 39'un altında) açıklıyor:

''Lafzın görünen bu seslenmenin melekler tarafından olduğuna işaret etmektedir. Bunun büyük bir şeref verme olduğunda şüphe yoktur. Bundan ötürü başka bir delil seslenen kişinin sadece Cebrail (aleyhisselâm) olduğunu gösterir ise, biz o zaman o manaya geçer ve bu lafzı te'vil ederiz....Cebrail (aleyhisselâm) meleklerin başkanı olduğu ve çoğu zaman beraberinde meleklerden bir grupla gönderildiği için, böyle söylemiş olabilir.''(2) 

Benzer bir görüşü İmam Ebu’s-Suud da dile getirmiştir:

''3- Cebrâîl meleklerin reisi olduğu için, tazim olarak cemaatin ismiyle ifâde edilmiştir.

4- Bir reisin cemaati olur, bu itibârla nida özellikle Cebrâîl’den (aleyhisselâm) sâdır olduğu hâlde hepsine isnad edilmiştir.''(3) 

Sonuç itibariyle, Hz. Cebrail (as)’in bir çok aveneleri/yardımcıları vardır. Bir grup meleğin lideri olmasından ötürü, onun şahs-ı manevisini temsil eden bir ifade olarak “melekler” sözcüğü çoğul olarak kullanılmıştır. Zaten Kutsal Ruh, Güvenilir Ruh gibi unvanları olan böyle bir kişinin ''melekler'' diyerek saygınlığı ifade eden bir çoğullukla anılması kaçınılmazdır.

Bunlar sadece Kutsal Ruh'un (Cebrail'in) melekler üzerinde egemenliğine ve itaat edilmesi gerektiğine dikkat çeken ayetlerden sadece birkaçıdır. Ali İmran 39, 45 gibi ayetlerde ''melekler'' ifadesi Cebrail için kullanıldığından aynı şekil, Nisa 172 ayetinde de geçen ''Mesih de, Allah’a yakın melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler'' cümlesinde kastedilen ''melekler''in, Kutsal Ruh (Hristiyanlık'ta tanrı, İslam'da Hz. Cebrail) olduğunu düşünmekteyiz. En azından Nisa 171-172'de Teslis'e doğrudan bir ayrıntı verilmesede, Cebrail'e (Kutsal Ruh'a) üstü kapalı bir atıf görmekteyiz. Ayet'in Cebrail'e (dolaylı olarak) atıfta bulunmasının nedeni; Hristiyan inancında Kutsal Ruh tanrı'dır, lakin Kuran'ı Kerim'e göre Kutsal Ruh Cebrail'in kendisidir. Bunun sonucunda, Kuran'a göre Hristiyanlar aslında  Cebrail'e tapmaktadır. Allah ise Hristiyanları uyarırken (Nisa171) hem Cebrail hem de onun egemenliği altındaki meleklerin aslında Allah'a, Hz. İsa gibi kulluk edinmekten çekinmediklerini dile getirmektedir (Cebrail'i ve diğer melekleri / ya da yardımcılarını bir arada zikretmektedir, ancak ön plana çıkan kişi Cebrail'dir. Açıklandığı gibi; burada aslında Cebrail'e saygınlığı ifade eden bir kullanım mevcuttur). (en doğrusunu Allah C.C.bilir)
Özetleyecek olursak, Allah'ın teslis doktrini konusuna yanıldığı yoktur. Nisa 172'de Kutsal Ruh'un tanrılığına üstü kapalı bir atıf vardır, ki bu atıflar ancak diğer ayetlerin bilinmesiyle deşifre edilir (özellikle de Cebrail'in iyi tanınması gerekir). 

İDDİA 2: Hristiyanlar Hz. Meryem’i hiçbir zaman ilah edinmediler. 

CEVAP 2: Bunun için bazı akademisyenlerin kaynaklarından alıntılar yaptım. Tarih'te Hz. Meryem'e ile ilgili bazı inançlara göz atalım:
(1) ''İlk konseyin kararı onaylandı ve Meryem teotokos'du, "Tanrı'nın Annesi". Bu tarih, MS 431, Meryem'in yükselişte olduğu, saygı ve ibadetin başladığı zamanı işaret ediyor.…. Jerome, Augistine, Gregory, Epiphanius ve diğerlerine göre, dördüncü yüzyılın ortalarında, kutsallık ve iffet yemini eden ve hayatlarını Kudüs'teki tapınağın hizmetine adayan Bakireler hakkında öğretiler geldi. Bu bakireler arasında, sürekli bekaret yemini ederek hayatını Tanrı'ya adayan Meryem de vardı. Yusuf ile evliliğinin resmi olduğu ve ölümüne kadar bakire olarak devam ettiği açıklandı. Bu yeni öğretiydi ve Meryem'in aslında daimi bir bakire olup olmadığı konusunda uzun tartışmalara neden oldu. Yeni öğretinin diğer ifadesi, Meryem'in "Tanrı'nın Annesi" olduğu ve bu nedenle adanmışlık ve şeref hakkı olduğuydu. Meryem'e verilen bu abartılı onurlar, Meryem Ana'ya sunulan kekler olan collyridae kelimesinden türetilen Collyridian adlı bir mezhebin gelişmesine yol açtı. Bu mezhep Meryem'i ilahi ibadete layık görür. Böylece Bakire'nin kutsallaştırılması için bent kapakları açıldı.''(4)
(2) ''Bazı yazarların ifadeleri, mantıksal olarak savundukları ibadete uygun olarak, Meryem'in 'Üçlü Birliğin tamamlayıcısı' olduğu için Aziz Meryem'in Üçlü Birlik'e kabul edildiğini belirtir.''(5) 

(3) ''Bizzat Arabistan'da en kötü sapkınlıklardan bazıları yayıldı: Bunların başında Ebonitlerin, Nazaryalıların ve Collydrianların sapkınlıkları vardı, sonuncusu, adını bir tanrı olarak tapındıkları Meryem Ana'ya sundukları collyris veya bükülmüş pastadan almıştır. Kilise tarihinin tüm okurları, Meryemiler adlı bir mezhebin Bakire'yi Tanrı Katına katılması için yücelttiği ve Romalı Kilise yazarlarının ona 'Üçlü Birliğin tamamlayıcısı' adını verdikleri bilinmektedir.''(6) 

Hıristiyanlar arasında Hz. Meryem'i ''ilah'' edinenler vardır. Hatta bazı Hıristiyanlar ''ibadetlerde'' Hz. Meryem'e ''üçlü birliğin tamamlayıcısı'' demiştir. Hz. Meryem'i şirklik derecesine, hatta O'nu Allah'a ortak edecek şekilde bazı ritüellerin olduğu ortadadır (özellikle erken Hıristiyanlıkta). Bu bildiğimiz mezhepler sadece bir kısmıdır. Son olarak Bart Ehrman ile  ilgili erken Hıristiyanlığa dair alıntı yapalım: 
''Bu, hiçbir yerde teoloji alanında olduğu kadar net görülmez. İkinci ve üçüncü yüzyıllarda elbette sadece bir Tanrı'ya inanan Hıristiyanlar vardı; diğerleri ise iki Tanrı olduğunu iddia etti; diğerleri ise 30, 365 veya daha fazlasına abone oldu. Bazı Hristiyanlar, İbranice Kutsal Yazıları tek gerçek Tanrı'nın, tüm inananların kutsal mülkü olan bir vahiy olarak kabul ettiler; diğerleri Kutsal Yazıların kötü bir ilahtan ilham aldığını iddia etti. Bazı Hıristiyanlar, Tanrı'nın dünyayı yarattığına ve yakında onu kurtaracağına inanıyordu; diğerleri Tanrı'nın dünyayı ne yarattığını ne de onunla herhangi bir ilişkisi olmadığını söyledi...'' 

''...Bazı Hıristiyanlar, Mesih'in bir şekilde hem insan hem de Tanrı olduğuna inanıyordu; diğerleri onun bir insan olduğunu söyledi, ama Tanrı değil; diğerleri onun Tanrı olduğunu, ancak bir insan olmadığını iddia etti; diğerleri onun geçici olarak Tanrı'nın ikamet ettiği bir adam olduğu konusunda ısrar etti...''(7) 
Buradan anlaşılıyor ki, Hıristiyanlığın erken dönemlerinde her türden Hıristiyan vardı, İster bir Tanrı'ya, ister iki Tanrı'ya inanan... Bu kadar bilinen ve bilinmeyen cemaatlere rağmen çoktanrılı cemaatlerin arasında Hz. Meryem'i ''tanrı'' olarak gören Hıristiyanlar'ın varlığı kaçınılmazdır. 

DOĞRUSUNU ALLAH C.C. BİLİR..!

Bir Teşekkür...

Maide 116 ile ilgili hazırladığım bu makalede yardımcı olan @isvicredeki.isik a Teşekkür Ediyor ve ALLAH O'ndan Razı olsun diyorum. Kendisini isminin üzerindeki linke tıklayarak hesabını takip etmenizi tavsiye ederim. İlgili Müslüman Kardeşimizin @the1stofbarnabas adminliğiyle bir ilgisi yoktur.

BU MAKALEDE YAPILAN HER TÜRLÜ HATA @the1stofbarnabas 'A AİTTİR...!