KURAN VE BİLİMSEL FAALİYETLERE EŞLİK EDEN ÖN KABULLER; 5- EVRENİ İNCELEMEK DEĞERLİDİR

 


5- EVRENİ İNCELEMEK DEĞERLİDİR

Bu yazı ''Kuran ve Bilimsel Zihnin İnşası/ Caner Taslaman ve Enis Doko'' kitabından alınmıştır.

     Evreni incelemenin değerli olduğu, bu faaliyetin vakit ve kaynak ayırmaya değer olduğu, bilimsel faaliyeti destekleyen diğer önemli bir ön kabuldür. Eğer evrenin incelenmesi değerli kabul edilmezse, bu, bilimsel faaliyete girişilmesi önünde ciddi bir engel oluşturur. Günümüzde bilimin teknoloji üretmede ve dolayısıyla hayatı kolaylaştırmadaki rolü çok iyi bir şekilde gözlemlendiği ve bilimselliğe değer veren bir kültürel yapı küresel ölçekte yaygınlaştığı ve siyasi yapılarca da bilimsel faaliyetler desteklendiği için evrenin incelenmesinin gerekli olduğu (bu, bilim yapmanın gerekli olduğu anlamını taşımaktadır), benimsenmesi kolay bir ön kabul gibi gözükebilir, ancak insanlık tarihine baktığımız zaman bunun böyle olmadığı rahatlıkla görülecektir. Tarihsel süreçte ortaya çıkan birçok kültürde pratik ihtiyaçların karşılanmasının sağlanması dışında evreni incelemek için ciddi bir teşvik ve kaynak aktarma gerçekleşmemiştir. İnsanın içinden gelen öğrenme arzusu evrenin incelenmesini destekliyor olsa  da içten gelen bu arzu evreni incelemenin neden değerli olduğunu göstermek için rasyonel temel sunmaz.

     Her dinsel veya felsefi görüşün bilimsel aktiviteyi desteklemediğine dikkat edilmelidir. Örneğin evreni-maddeyi kötü bir varlık olarak sunan dini veya felsefi bir görüş açısından evreni inceleme faaliyetinin değerli bir faaliyet olarak kabul edilmesi zordur. Dünya tarihinde gözüken kimi dini ve felsefi görüşler, bu evrenin hammaddesini oluşturan maddeyi kötü bir varlık olarak niteleyerek, bilim yapılmasını destekleyen bahsedilen ön kabule aykırı şekilde zihinleri inşa etmişlerdir. Fakat Kuran metninde evrenin-maddenin kötü olduğunu düşündürecek hiçbir ifade olmadığı ve evrenin-maddenin yaratıcısı Allah iyi bir varlık olarak tanıtıldığı, bu yaratıcının yarattığı evreni-maddeyi incelemek değerli sonuçlara ulaştıran bir faaliyet olarak teşvik edildiği için bu yaklaşım evreni-maddeyi incelemenin değerli olduğunu destekler.

    Dünya nüfusunun önemli bir bölümünde etkisi bulunan Uzakdoğu dinlerini ele alalım, bunların büyük çoğunluğu dış dünyanın, yani evrenin nesnel bir varlığı olmadığını, evrenin bir illüzyon olduğunu iddia ederler. (Teizmin içindeki kimi yaklaşımlarda da örneğin bazı sufi ekollerde de benzer görüşler savunulmuştur.) Nesnel olmayan bir varlık ya da yanılsama için ise kaynak ve vakit ayırmak, onu incelemeyi değerli bulmak makul değildir. Dolayısı ile Uzakdoğu dinlerinin  büyük çoğunluğunun inşa ettiği zihin, bilimsel faaliyetin gerçekleşmesi için önemli olan “evreni incelemenin değerli olduğu” ön kabulü ile çelişmektedir. Fakat Kuran’da evrenin ve yeryüzünün “gerçek” (hak) olarak yaratıldığı söylenerek evreni objektif bir varlık olarak görmeyen, illüzyon olarak gören yaklaşımlara karşı çıkılır. Şu Kuran ayeti bu konuda bir örnektir:

''Allah evreni ve yeryüzünü gerçek olarak yarattı.Bunda inananlar için delil vardır.''(1)

Ayrıca dikkat edilmesi gerekli diğer bir husus, değerlerin objektif varlığını reddedenlerin bilimsel faaliyete bir değer atfetmesinde tutarsızlık olduğudur. Evreni incelemenin değerli olduğunu söylemek bu faaliyete bir değer atfetmek demektir. Natüralizme göre uzay-zaman ve madde dışında bir varlık yoktur. Var olan bütün yasalar olgusaldır. Bütün yasalar sadece olgusal olduğu için Hume’un “olgusal önermelerden sadece olgusal önermeler çıkarsanabilir” ilkesi gereği, natüralizmdeki bütün nesnel doğru önermeler sadece olgusal olmak zorundadır.(2) Dolayısı ile natüralizme göre değer önermelerinin rasyonel bir temeli yoktur, bir natüralist nesnel bir ahlak ya da estetik tanımlayamayacağı gibi herhangi bir faaliyetin “değerli” olduğunu da temellendiremez.(3) Bu ise evreni inceleme faaliyetine bir natüralistin değer atfedemeyeceği anlamını taşımaktadır. Ünlü ateist bilim insanı Dawkins şöyle demektedir:

“Gözlediğimiz evren, temelinde tasarım olmayan, amaç olmayan, iyi ve kötü olmayan, kör acımasız bir umursamazlık dışında hiçbir şey olmayan bir evrenden beklediğimiz tüm özelliklere sahiptir.”(4)

     Bu durumun bir sonucu olarak natüralist felsefeye göre evreni incelemenin değerli bir faaliyet olduğu iddia edilemez (birçok natüralist bu duruma aykırı hareket ederek, yani bilimsel çalışmanın ve bilim insanının değerli olduğunu iddia ederek kendi varlık anlayışlarıyla uyumsuz bir pozisyonda bulunmaktadırlar). Natüralist bakış açısında, organize bir suç örgütünün yaptığı faaliyetlerle, bilim insanlarının yaptığı faaliyetler arasında nesnel bir fark gösterilemez. Elbette birçok natüralist yaptıkları bilimsel faaliyete değer atfetmektedirler ama burada önemli olan bir natüralistin bu şekilde değer atfetmesinin rasyonel temeli olup olmadığıdır. Diğer taraftan bir Müslüman, maddi doğa dışında Allah’ın varlığını da kabul ettiği için atfettiği değerlere rasyonel temel oluşturacak bir varlık anlayışına sahiptir. Buna göre Allah evreni incelemeyi değerli  kıldığı için (Kuran’ın ifadelerinden bu anlaşılmaktadır) bu faaliyet değerlidir. 

     Kuran’ın birçok ayetinde evrendeki fenomenler Kuran’ın iddialarının onaylayıcısı olarak sunulur. Bu ayetler evreni incelemenin değerli olduğu ön kabulünü desteklemektedir.(5) Buna göre evrendeki fenomenler Allah’ın varlığını, kudretini, bilgisini anlamamızı sağladıkları için incelenmeye değerdirler. Örneğin Kuran’da Allah’ın evreni ve yeryüzünü yaratmış olması ahireti yaratmasının ne kadar kolay olduğunun bir delili olarak gösterilir. Bu ise evrenin ve dünyanın incelenmeye değer olduklarına dair ön kabulü destekler, çünkü bunların yapısını anlamak İslam inancı açısından çok önemli bir inanç olan ahiretin yaratılmasının kolaylığını daha iyi anlamak demektir ve bu da bir Müslüman için gerçekten önemlidir. Buna dikkat çeken bir ayet şu şekildedir:

''Evreni ve yeryüzünü yaratanın onların bir benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Elbette yeter, O yaratandır, bilendir.''(6)

     Daha önceden dikkat çekilen ön kabullerin hepsine sahip olup evrenin anlaşılır olduğunu, zihnin evreni anlayabileceğini, evrenin keşfedilmeye açık olduğunu,doğa yasalarının evrensel olduğunu kabul ettiğinizi ama evrendeki fenomenlerin incelemeye değer olmadıkları şeklinde bir ön kabule sahip olduğunuzu hayal edin. Bu durumdaki bir bilim insanı olsanız bilimsel faaliyete girişmeniz ne kadar mümkün olurdu? Örneğin deniz kenarında önünde kumsalı olan bir eviniz olsa, bu kumsaldaki kum tanelerinin sayılmasının mümkün olduğunu, zihninizin bu sayımı yapabilecek kabiliyeti olduğunu, siz saydıktan sonra kum taneleri form değiştirip sayımınızın geçerliliğinin kaybolmayacağını (yani önceden bahsedilenler gibi gerekli ön kabullerinizin olduğunu) kabul etseniz, fakat bu sayımı yapmanın hiçbir değeri olmayan bir uğraş olduğunu düşünseniz, vaktinizin çoğunu bu kumsalda geçirseydiniz bile böylesi bir sayımı yapmanız mümkün olur muydu? Belki çoğunuzun kumsalı olan bir evi yoktur ama herhalde bir kumsala gitmişsinizdir, bu kumsala gittiğinizde kumsaldaki kum tanelerini saymamanızın veya hiçbir zaman saymaya kalkışmayacak olmanızın nedeninin bu sayımın yapılmaya değer olmadığına dair ön kabulünüz olduğunu söyleyemez miyiz?

      Kuran evreni incelemenin değerli olduğuna dair ön kabulü olan bir zihin inşa eder. Fakat bu ön kabulün sadece Kuran’ın sunduğu teizmle alakalı olmadığını da söylemeliyiz. Yahudi ve Hıristiyan geleneği içinde yer alıp da evreni inceleyerek Allah’ın daha iyi tanınacağını ifade eden birçok düşünür olmuştur. Nitekim bu kitabın içinde onlardan da çeşitli alıntılar aktarıyoruz.

Birçok Müslüman’ın bilimle ilişkisinin Kuran’ın verdiği perspektiften çok uzak olduğu açıktır ama bazı bilim tarihçilerinin ciddi şekilde deneysel metodu uygulayan ilk kişi olarak gördükleri ve bu yüzden “ilk bilim insanı” olarak niteledikleri İbni Heysem, İslam’daki bahsedilen yaklaşımdan etkilenerek bilimle ilgilenmeye başlamış ve bilimsel faaliyete girişme nedenini şöyle ifade etmiştir:

“Ben sürekli bilgi ve gerçeğin peşinde koştum ve Allah’ın ihtişamına ve yakınlığına erişebilmek için gerçek ile bilgiyi aramaktan daha iyi bir yol olmadığına inandım.”(7)

   Natüralist görüşü benimseyenler teknoloji üretmedeki pratik faydayı görerek, karizma ile para kazanma gibi hedeflerin bilimsel uğraşla gerçekleştiğine tanıklık ederek evrenin incelenmesi gerektiğini düşünebilirler. Bu, tarihin belli döneminde evreni incelemenin pratik faydaları görülerek sahip olunan bir düşüncedir, yoksa natüralist varlık anlayışında evreni incelemeyi değerli kılacak hiçbir unsur yoktur. Oysa Kuran’ın ortaya koyduğu dünya görüşüne ve diğer bazı teist görüşlere göre dünyada herhangi bir pratik karşılığı olsa da olmasa da evreni incelemek değerli bir faaliyettir.

Referanslar;

(1) 29-Ankebut 44. 

(2) David Hume, A Treatise of Human Nature, John Noon, London, 1739, s. 335. 

(3) Natüralizmde nesnel değerler olamayacağının daha geniş bir savunması için bakınız: Enis Doko, “Aksiyolojik Argüman: Değerlerin Ontolojik Temellendirmesi Tanrısız Mümkün mü?”, Caner Taslaman ve Enis Doko (ed.), Allah, Felsefe ve Bilim, İstanbul Yayınları, İstanbul, 2014, s. 101-144. 

(4) Richard Dawkins, River Out of Eden: A Darwinian View of Life , Basic Books/Harper Collins, New York, 1995, s. 132-133.

(5)  Bu ayetler evrendeki fenomenleri düşünmeyi, incelemeyi teşvik ederek ve emrederek motivasyon da sağlamaktadırlar. Burada dikkat çekilen bu ayetlerin zihinde oluşturduğu ön kabuldür. Motivasyonla ilgili bölümde ise dikkat çekilecek olan ayetlerin tavsiye ve emir olmalarıyla oluşan itici güçtür. 

(6) 36-Yasin 81.

(7) C. Plott, Global History of Philosophy: The Period of Scholasticism, Motilal Banarsidass, Delhi, 2000, s. 465.