KURAN VE BİLİMSEL FAALİYETLERE EŞLİK EDEN ÖN KABULLER; 7- EVRENİ ANLAMADA MATEMATİK ÖNEMLİDİR

 


7- EVRENİ ANLAMADA MATEMATİK ÖNEMLİDİR

Bu yazı ''Kuran ve Bilimsel Zihnin İnşası/ Caner Taslaman ve Enis Doko'' kitabından alınmıştır.

     Bilimsel yaklaşımda gözlemler sonucu ulaşılan bilgileri ifade etmede matematiğin kullanılmasının önemli bir rolü vardır. Özellikle fizik açısından matematiğin evreni anlamadaki rolü çok merkezidir. Var olan olgular matematiksel yasayla birleştirilip değerlendirildiğinde, geçmiş ve gelecek hakkında öngörüde bulunmak mümkün olmaktadır. Evrenin ilk dakikalarında ne olduğundan dünyanın yaşına kadar birçok olguyu matematiğin sağladığı evrene nüfuz gücüyle öğrenebildiğimiz gibi cep telefonları, bilgisayarlar, uydular gibi birçok teknoloji harikasını üretmeyi ve işletmeyi de matematiğin gücünden faydalanarak gerçekleştirebiliyoruz. Kuantum kuramı ya da genel görelilik gibi modern bilimin temel taşları olan teorileri, matematiği kullanmadan ifade etmek neredeyse imkânsızdır. Grup teoriden topolojiye, kompleks analizden diferansiyel geometriye kadarki alanlarda oldukça soyut olabilen matematiksel kuramlar bile evreni anlamada vazgeçilemeyecek derecede önemli rol oynamaktadırlar.

     20. yüzyılın iki önemli filozofu Hillary Putnam(1) ile Willard Quine,(2) matematiğin deneysel bilimler için vazgeçilmez olduğunu savunmuşlardır. Bu yaklaşım felsefe literatüründe “Putnam-Quine vazgeçilemezlik tezi” (Putnam-Quine indispensability thesis) olarak bilinir. Bu yaklaşıma göre matematik doğa bilimlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır, matematiksiz geliştirilmeye çalışılacak herhangi bir bilim eksik olacaktır. Quine ve Putnam’ın tezlerinin sonucu gibi gözüken matematiksel objelerin gerçekten var olduğu görüşü, tartışmalı olsa da, bilim felsefecilerin önemli bir bölümü tarafından benimsenmektedir. Bu yaklaşıma itirazlara ise Hartry Field’in “kurguculuğu” (fictionalism) örnek olarak verilebilir.(3)Her ne kadar Field, matematik olmadan doğal bilimlerinin yapılmasını mümkün görse de, o bile matematiğin doğayla ilgili akıl yürütmeyi önemli ölçüde kolaylaştırıp basitleştirdiğini kabul etmektedir. Dolayısı ile matematik, evreni tanımlamaya en uygun dildir ve bilimler açısından yeri doldurulamaz bir fonksiyonu vardır. Ancak bu durum, modern algıda normal gözükse bile, çok garip ve beklenmedik bir durumdur.Kuantum mekaniğinin kurucularından Nobel ödüllü fizikçi Eugene Wigner, matematiğin doğaya uygunluğunun garipliğini anlattığı “Matematiğin Makul Olmayan Etkisi” (Unreasonable Effectiveness of Mathematics) adlı makalesinde şöyle demektedir: 

    “… matematiğin doğa bilimlerindeki muazzam kullanışlılığı gizemle doludur ve bunun rasyonel bir açıklaması yoktur.”(4) 

    Benzer ifadeleri, bir başka Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg’te de bulmak mümkündür: “Matematikçilerin daha sonra fizikçilerin yararlı bulacakları formel yapıları, zihinlerinde böyle bir hedef olmamasına rağmen, matematiksel güzellik hissi (duyusu) ile geliştirmeleri çok gariptir… Fizikçiler, genellikle matematikçilerin, fiziksel teoriler için gereken matematiği öngörebilme yeteneklerini epey esrarengiz bulurlar. Bu, Neil Armstrong’un 1969’da Ay’ın yüzeyine ilk adımını attığında, ay tozunda Jules Verne’nin ayak izlerini bulması gibidir.”(5) 

    Natüralist bakış açısında evrenin matematikle tasvir edilebileceğini düşünmek için hiçbir makul sebep yoktur; evrenin matematikle tasvir edilebilir oluşu çok şaşırtıcıdır. Natüralistler genelde matematiksel nesnelerle ilgili anti realist bir tutum benimserler, diğer bir deyişle matematiksel nesneleri insan zihninin ürünleri olarak görürler. Fakat matematiksel nesneler bir şekilde insan zihninin ürünleriyse, o zaman bizim geliştirdiğimiz karmaşık aksiyomatik bir yapının evreni bu kadar iyi tarif etmesini beklemek için hiçbir neden yoktur. Bu bakış açısında, satranç kurallarının evrendeki fenomenleri tarif etmesi ne kadar beklenirse, matematiğin de evreni tarif etmesi ancak o kadar beklenir olmak durumundadır. Natüralist, matematiksel nesnelerin insan zihninden bağımsız olduğunu iddia edip, realist bir tavır benimserse de sorun ortadan kalkmaz. Zira matematiksel nesneler, nedensel ilişkiye girmeyen, uzay zaman dışında soyut nesnelerdir, bu yüzden bunlar evreni hiçbir şekilde etkileyemezler. Matematiksel nesneler evrene etki edemiyorsa, evrenin o nesnelerle tarif edilecek bir yapıda olması ve o nesnelerle tarif edilmesi nasıl açıklanabilir? Sonuç olarak natüralist, matematiksel objelerle ilgili ister realist ister anti-realist tavır takınsın, iki yaklaşımda da evrenin matematikle tarif edilebilmesini beklemesi için hiçbir rasyonel nedeni yoktur. 

     Diğer taraftan teizm, hem realist yaklaşım hem de anti realist yaklaşım içerisinde evrenin matematiğe uygunluğunu rahatça açıklayabilir. Eğer realistin iddia ettiği gibi uzay zamanı aşkın bazı matematiksel  nesneler gerçek varlıklar olarak varsa,(6) Allah bu nesnelerin bilincinde olduğu için evreni pek ala bu nesneleri içerecek, onlara uygun biçimde yaratmış olabilir. Natüralizmde var olan matematiksel nesneler ile evren arasındaki nedensel boşluk teizmde yoktur. Matematik insan zihninin bir icadı olarak görülürse, teizm açısından gene evrenin matematikle açıklanmaya uygun yapıda olmasında bir sorun yoktur. Önceki bölümlerde gördüğümüz gibi teizmin bakış açısı altındaki temel beklenti evrenin anlaşılır bir yapıda olması ve insan zihni ile uyumlu bir yapıya sahip olmasıdır. Eğer insan zihni matematiği üretmeye kadirse, matematik insanın düşünmesinde verimli bir aracıysa, o zaman evrenin de anlaşılır ve insan zihni ile uyumlu olması için matematiğe uygun bir şekilde yaratılmış olması beklendik bir durumdur. Natüralizme göre evren insan zihninin bir yaratması olmadığı için insan zihninin bir icadının (matematiğin) evrene böylesi bir şekilde uymasının açıklaması yokken, teizme göre evreni Allah yarattığı için bu uygunluğu açıklamada bir sorun yoktur. Dolayısı ile teizm açısından, matematiksel nesnelerle ilgili anti-realist bir pozisyon savunulduğunda da, evrenin matematik ile tarif edilmeye uygun bir yapıda olmasında bir sorun yoktur. Nitekim 20. yüzyılın en sofistike ateisti olarak gösterilmiş olan Antony Flew, doğanın matematiğe uygun yapıda olmasını, ateizmi terk edip Allah’ın varlığına inanmaya başlamasının sebepleri arasında saymıştır.(7) 17. yüzyıl bilimsel devriminin en önemli isimleri Descartes, Kepler, Galile, Leibniz, Newton gibi isimler matematiği Allah’ın evreni yazdığı dil olarak görerek bu konudaki yaklaşımlarını sergilemişlerdir.

          Günümüzde hemen her bilim insanı bilimsel faaliyete girişirken evrendeki fenomenleri anlamada matematiğin önemli olduğuna dair ön kabulü zihninin bir kenarında bulundurur (bununla ilgili demin bahsettiğimiz kökenle ilgili meselelerin üzerinde çoğu hiç düşünmemiş olsa da). Özellikle son birkaç asırda matematiğin kullanılmasıyla elde edilen başarılı sonuçlar o kadar çok gözlenmiştir ki bu ön kabul birçok bilim insanı için tartışılmazdır. Evreni anlamada matematiğin bu kadar önemli bir rolü olabileceğini insanlık tarihinin birçok dönemindeki birçok medeniyet takdir edememiştir. Diğer taraftan Kuran metniyle zihni şekillenen biri açısından evrenin matematiksel yapıda olması hiç de şaşırtıcı değildir. Zira Kuran’ın içinde matematikle doğa arasında ilişki kurduran ayetler mevcuttur. Şu ayetler bu konuda örnektir:

''Güneş ve Ay bir hesaba bağlıdır.''(8)

''Allah onların yaptıklarını tümüyle kuşatmıştır ve her şeyi sayıyla tespit etmiştir.''(9)

       Kuran’daki bu ifadeler “evreni anlamada matematik önemlidir” ön kabulünü desteklemektedir. Ayrıca Kuran’da birçok ayette geçen Arapça “kader” kelimesinin temel anlamlarından biri ölçüye bağlı olmaktır. “Ölçü” (kader) kelimesinin geçtiği ayetlere şu iki ayet örnektir:

 ''Gerçekten de her şeyi bir ölçü ile yarattık.''(10)

 ''Biz gökten bir ölçü ile su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik. Onu gidermeye de gücümüz elbette yeter.''(11)

      Kuran’ın evrende matematiksel bir ölçü olduğuna işaret eden ayetleri, gözlemsel verilerin anlaşılmasında ve ifade edilmesinde bilim açısından çok merkezi bir yeri olan matematiğe önem vermeyi desteklemektedir. Kuran, dünyadaki pratik sonuçlarından bağımsız olarak bu ön kabulü desteklemektedir. Günümüzde ise matematiğin kullanımının teknoloji üretmede ve hayatı kolaylaştırmadaki pratik faydalarına tarihin hiçbir döneminde olunmadığı kadar tanık olunduğu için “evreni anlamada matematik önemlidir” ön kabulünü zihninde bulundurmayan bilim insanı yok gibidir. 

Referanslar;

(1) Hillary Putnam, “What is Mathematical Truth”, Mathematics Matter and Method: Philosophical Papers, Cambridge University Press, Cambridge MA, 1979, cilt 1, s. 60–78. 

(2) W. V. Quine, “On What There Is”, From a Logical Point of View, Harvard University Press, Cambridge MA, 1980, s. 1–19. (3) H. H. Field, Science Without Numbers: A Defence of Nominalism, Blackwell, Oxford, 1980. 

(4) E. P. Wigner, “The Unreasonable Effectiveness of Mathematics in the Natural Sciences”, Symmetries and Reflections, MIT Press, Cambridge MA, 1964, s. 223. 

(5) S. Weinberg, Dreams of a Final Theory, Vintage, London, 1993, s. 125. 

(6) Teizm içerisinde birden fazla realist görüş mümkündür: Allah bizim evrenimizden bağımsız bir matematiksel nesneler dünyası yaratmış olabilir, ya da matematiksel nesneler Allah’ın zihninin bir ürünü olabilir, ya da bir şekilde Allah’ın doğası ile ilişkili olabilirler. 

(7) Antony Flew,  There Is A God: How the World’s Most Notorious Atheist Changed His Mind,  Harper Collins, New York, 2007, s. 96-112. 

(8) 55-Rahman 5. 

(9) 72-Cin 28. 

(10) 54-Kamer 49.

 (11) 23-Muminun18.