YASALARIN VARLIĞI DELİLİ - Prof.Dr. Caner Taslaman




 2. YASALARIN VARLIĞI DELİLİ


Prof.Dr. Caner Taslaman


Bilimsel çabayla, doğa yasalarını bulmak ve buna göre

evreni tanımak, geleceği planlamak, insanın rahatlığını ve

güvenini sağlamak hedeflenir. Fakat bu çaba, neden doğa

yasalarının var olduğunun açıklamasını içermez. Birçok

bilim insanı “Neden kaos değil de doğa yasaları var?” veya

“Neden evrenin farklı bölgeleri aynı doğa yasalarına uymaktadır?”

gibi dev önemdeki soruların var olabileceğinin

farkına varmadan çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir

ve gerçekleştirmektedirler. Bulunmaya değer yasaların var

olduğu birçok bilim insanı için sorgulanmadan kabul edilen

bir varsayımdır; bilim insanları bu varsayımla faaliyetlerine

girişirler.

Burada teizmin paradigmasının, neden kaosun değil de

doğa yasalarının var olduğu gibi bilimi hatta güncel hayatı

mümkün kılan bu çok temel fenomeni açıklamakta materyalist-

ateizme göre çok daha başarılı olduğu savunulacaktır.

Örnek olarak atomla ilgili bilimsel tarifleri ele alalım.

Bunlar bize atomun proton, nötron gibi parçacıklardan,

bu parçacıkların ise kuark isimli parçacıklardan oluştuğu

bilgisini verir. Bilimsel tarif, atomların yapısını ve kimya

tablosundaki farklı atomların hangi süreçlerle oluştuğunu

söyleyebilir. Fakat bunların hiçbiri “Neden kaos değil de

doğa yasaları var?” şeklinde ifade edilen sorunun cevabı değildir.

Bilimsel tarif birbirlerini iten protonları güçlü nükleer

kuvvetin çekirdekte bir arada tuttuğunu söyler ama bu

açıklama, neden evrenin her köşesindeki maddenin böyle

bir kuvvetin işleyişini belirleyen yasalara uyduğunun ve

neden böyle yasaların var olduğunun açıklaması değildir.

Yasanın ne olduğunun tarif edilmesiyle neden yasanın var

olduğunun açıklanmamış olduğu birçoklarınca anlaşılamamış

önemli bir husustur. Bilimin evreni tarif ettiğine fakat

açıklamadığına özellikle dikkat edilmelidir. Evrenin yasalarının

mevcudiyetinin açıklamasını bulmak istediğimizde,

deneysel ve gözlemsel bilimin sınırlarından çıkıp felsefi

değerlendirmelerin alanına girmemiz gerekmektedir. Ancak

tüm evreni kuşatıcı varlık anlayışlarına (ontolojilere)

atıf yaparak doğa yasalarının neden var olduğu hususunda

bir açıklamaya kavuşabiliriz. Böylesi bir değerlendirmeye

gidildiğinde evrendeki yasaların varlığını açıklama hususunda

rakip iki görüş olan teizmin ve materyalist-ateizmin

açıklama gücünü kıyaslamamız gerekmektedir. Böylesi bir

kıyaslama sonucunda teizmin materyalist-ateizme tercih

edilmesi gerektiğini ifade eden bir argüman ortaya çıktığı

kanaatindeyim. Bu delil şu şekilde gösterilebilir:

1. Doğanın yasaları vardır.

2. Bu yasaların varoluş sebebinin açıklamasını ya teizm

ya da materyalist-ateizm yapabilir.

3. Teizm bu yasaların varoluş sebebini materyalist-ateizmden

daha iyi açıklar:

3.1 Çünkü rasyonel, bilinçli, iradeli (Alim, Kadir)

bir yasa koyucu rasyonaliteye uygun yasaların

varoluş sebebini daha iyi açıklar.

3.2 Çünkü tek (Vahit) bir yasa koyucu farklı alanlarda

aynı yasaların geçerli oluşunu daha iyi

açıklar.

3.3 Çünkü teist dinlerin paradigmasının önemli bir

unsuru olan imtihan olma olgusu ancak yasaların

var olduğu bir evrende mümkün olduğundan,

bu paradigma ile yasaların var olması daha

uyumludur.

4. Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.

Bu argümanın birinci maddesini bilimlerin verileri

haber verdiği gibi güncel tecrübelerimiz de göstermektedir.

Yerçekimi kuvvetiyle ilgili bilimin söylediklerinin

yanında güncel hayatta suyu kendisinden sıcak bir zeminin

üstüne her koyduğumuzda ısındığını görmemiz

de doğadaki yasalı yapıyı göstermektedir. Zaten bilimsel

çabanın temel hedeflerinden birisi değişen olguların

arkasındaki yasaları bulmaktır. Doğa yasalarının var

olması olgusu, hem zorunluluk ifade eden yasaları hem

de Schrödinger denklemi gibi olasılıksal yasaları kapsar;

olasılıksal yasalar bile rasgelelik anlamına gelmez. İleri

sürülen argümanın birinci maddesi, materyalist-ateistler

tarafından da kabul edilecek, ciddi bir itirazla karşılaşmayacak

bir önermedir.

Düşünce tarihine ve günümüzdeki bilim ve felsefe

dünyasına baktığımızda karşımızda duran evreni ve

yasalarını açıklama hususunda temelde rakip iki görüş

olarak materyalist-ateizmin ve teizmin varlığını tespit

ederiz. Materyalist-ateizmi benimseyenlerin yasaların

varlığını açıklama hususunda en çok başvurdukları yaklaşım,

evrenin yasalarının maddi evrenle beraber ezeli

olduğu, maddeye içkin özellikler olan bu yasaların ezelden

beri var olduklarını söylemek dışında bir açıklama

yapmaya gerek olmadığı şeklinde olmuştur. Teist açıklama

ise evrenin olduğu gibi evrenin yasalarının da Allah

tarafından yaratıldığı, yani bu yasaların Allah’ın irade

ve gayelerinin neticesi olduklarını ifade etmek şeklinde

olmuştur. Bu hususta materyalist-ateizme karşı en ciddi

itirazların teist çevrelerden, teist çevrelere itirazların

ise materyalist-ateist çevrelerden gelmesi de bu hususu

açıklama hususunda temel rakip iki yaklaşımın bunlar

olduğunu göstermektedir. Kısacası sunulan argümanın

ikinci maddesine de ciddi bir itirazın yapılmayacağı

söylenebilir.

Bu delilde materyalist-ateistlerin itirazlarının yöneleceği

madde üçüncü maddedir. Materyalist-ateist yaklaşım

açısından ilk iki maddeyi kabul etmekte bir sorun

olmamakla birlikte üçüncü maddede ifade edilen hususu

kabul etmek mümkün değildir. Burada sunulan delilin

kritik maddesi budur ve delilde ifade edilen üç hususa

(3.1, 3.2 ve 3.3’te belirtilen) dayanılarak bu maddedeki

iddia savunulacaktır. Üçüncü maddenin doğruluğu gösterilince

argümanın sonucu olan “teizmin materyalistateizme

tercih edilmesi gerektiği” mantığın gereği olarak

kabul edilecektir.

3.1’in Değerlendirilmesi: “Neden kaos değil de doğa

yasaları var?” ilk olarak odaklanmamız gereken sorudur.28

Pekâlâ evrende hiçbir doğa yasasının var olmadığı bir

durum olabilirdi; mantıki açıdan evrende yasaların var

olması zorunlu bir durum değildir (mantıki zorunlulukla

doğa yasalarının zorunluluğu arasındaki farka dikkat

edilmelidir). Hiçbir kural olmayan bir evrenin var olmasında

mantık açısından çelişkili bir durum yoktur. Birçok

bilim insanı evrende hangi yasaların var olduğu hususuna

odaklanırken neden yasaların var olduğu sorusunu hiç

gündemlerine almamışlardır. Buna karşın Einstein gibi

örnekler de vardır; o, evrenin anlaşılır olmasındaki olağanüstü

duruma dikkatleri çekmiştir ve en anlaşılmaz şeyin

evrenin anlaşılması olduğunu söylemiştir. Einstein için

evrenin anlaşılır olması ve zihnin onu anlaması Allah’ın

kendini açığa vurma şekliydi.29 (Einstein bunu ifade ederken

buradaki gibi bir argüman formatında bu meseleyi

değerlendirmemiştir.)

Eğer evren düzensiz, kaotik bir yer olsaydı, insan bebeklikteki

şaşkınlığından hiçbir zaman çıkamazdı. Eğer

evrendeki oluşumlar düzenli ama zihnin anlayabileceğinden

çok daha karmaşık olsalardı, evrenin anlaşılır olması

yine mümkün olamazdı. Doğa yasalarının varlığı ve anlaşılmayacak

kadar karmaşık olmamaları sayesinde evreni

anlarız; bu yasaların bu şekildeki varlığı, zihnin evreni


28. Buradaki “kaos” ifadesiyle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gündeme

gelen “kaos teorisi” karıştırılmamalıdır. Buradaki “kaos” ile hiçbir doğa yasasının

geçerli olmadığı durum kastedilmektedir. “Kaos teorisi” ile ise mevcut doğa yasaları

çerçevesinde gelişen ve lineer olmayan süreçler incelenir.

29. Ian G. Barbour, When Science Meets Religion, Harper Collins Publishers, New

York, 2000, s. 52-53.


anlayabilmesinin “dış” ön şartlarındandır.30 Bir gün yediğimiz

elma aniden kaya parçasına dönüşseydi, yüksekten

atılan eşyaların düşmesi gibi yerde duran eşyalar belirsiz

bir şekilde uçsaydı, her sabah kalktığımızda yattığımızdan

farklı bir mekânda uyansaydık, odada duran su bir anda

kaynamaya, eşyalarımız bir anda yok olmaya başlasaydı,

kısacası hiçbir doğa yasasının olmadığı bir evrende yaşasaydık;

zihnin, ne dil gibi düşünmesini sağlayan bir aracı

kullanması, ne de herhangi bir rasyonel akıl yürütme

mümkün olabilirdi. Eşyayı bir şekildeyken isimlendirdiğimizde

o eşya farklı bir şekle bürünürse o isimlendirmenin,

yaptığımız bir fiilin sonucu her seferinde değişik olursa o

fiili dil ile ifade etmenin, bunlara bağlı olarak ne tümevarım

ne de tümdengelim gibi mantık kurallarını kullanmanın,

sonuçta dili kullanmanın ve rasyonel akıl yürütmenin

imkânı olmaz.

Görüldüğü gibi bizim evreni anlamamızı ve bilim yapmamızı

mümkün kılan evrenin doğa yasalarına uygun

olması, yani evrenin rasyonaliteye uygun bir yapısı olmasıdır.

Teizme göre evrenin yaratıcısı rasyonel, bilinçli,

iradeli bir güç olan Allah olduğu için teizm, evrenin rasyonaliteye

uygun bu yapısını çok rahat bir şekilde açıklar.

Bir materyalist-ateistin açıklama olarak tek söyleyebileceği

şey maddenin ezelden beri bu özelliklere sahip olduğu

olabilir. Ama materyalist-ateistlerin kabul ettiği haliyle

maddenin özyapısı rasyonaliteyle alakasız olduğu için özyapısı

bu şekilde olan bir varlığın, rasyonaliteye uygun bir


30. Evrenin sahip olduğu bu tip özellikler zihnin evreni anlayabilmesinin “dış” şartları

iken, zihnin içyapısında sahip olduğu ve ilerleyen sayfalarda “fıtrat delilleri” başlığı

altında ele alınacak özellikleri (özellikle 10, 11 ve 12. delillere bakınız) zihnin evreni

anlayabilmesinin “iç” şartlarıdır.


yapıya sonradan dönüşmesini de ezelden beri bu özelliği

taşımasını da beklemek için hiçbir makul sebep yoktur.

Teist yaklaşım, bilimin, doğanın yasalarından hareketle

ne kadar düzenli olduğunu göstermedeki başarısından

güç alarak, bu düzenin daha da derin bir nedeninin olduğu

sonucuna ulaştırmaktadır. Sonuçta evreni rasyonaliteye

uygun bir yapıda kılan doğa yasalarının varlığını teizm

çok rahat bir şekilde açıklarken materyalist-ateizm bu konuda

tatmin edici bir açıklama sunamamaktadır.

3.2’nin Değerlendirilmesi: Açıklanması gereken diğer

bir husus doğa yasalarının dünyanın ve evrenin her noktasında

birlik içinde olmaları, farklı noktaların hepsinde

aynı yasaların geçerli olmasıdır. Doğa yasalarının farklı

yerlerde ve geçmiş ile gelecek zamanda geçerli olduklarına

dair inanç bilimin temelini oluşturan unsurlardan

biridir. Doğa yasalarında varsayılan bu özellik sayesinde

bilimin en önemli hedeflerinden biri olan öngörüde bulunmak

gerçekleşebilmektedir. Oxford’lu filozof Richard

Swinburne’ün dikkat çektiği gibi bir arkeolojik alanda bulunan

bütün madeni paralar aynı işaretlere sahip olsa veya

bir odadaki bütün belgeler aynı elyazısı ile yazılmış olsa,

bu durumu izah etmek için ortak bir kaynağı gösterecek

açıklamayı ararız.31 Evrenin ve dünyanın her yerinde aynı

şekilde geçerli olan ve dün geçerli olduğu gibi bugün de

geçerli olan, yani geniş bir alanda ve uzun bir zaman diliminde

gözüken bu düzenliliğin de ortak bir açıklaması

olması gerekir. Düşünün ki katrilyon çarpı katrilyon çarpı


31. Richard Swinburne, Tanrı Var Mı?, Çev: Muhsin Akbaş, Arasta Yayınları, Bursa,

2001, s. 44.


katrilyondan çok çok daha fazla sayıda kuark gibi temel

parçacıklar var ve bunların hepsi aynı yasalara uyuyorlar;

bunu tesadüfe bağlamak imkânsızdır ve bunun “zorunlu”

olarak böyle olduğunu söylemek dışında materyalistateistler

için bir seçenek gözükmemektedir. Fakat bunun

“zorunlu” olduğunu ifade etmekle aslında hiçbir şey söylenmiş

olmuyor; “zorunluluk” sadece bir isimlendirmeyle

örtbas etmekten ibarettir. Bunu zorunlu kılanın ne olduğu

ve nasıl farklı ve uzak noktalarda aynı sonucu veren bir

zorunluluğun işlediği tatmin edici bir cevabı materyalistateist

paradigma içerisinde bulamamaktadır.

Teizmin çok önemli bir unsuru tek tanrı inancının merkezi

rolü olan bir anlayışı (Vahdaniyet) ifade etmesidir. Bu

anlayış farklı alanlarda aynı yasaların geçerli olmasının

sebebini anlaşılır kılacak bir ontolojiyi sunar; bütün farklı

ve birbirinden uzak noktaların yaratıcısı tek tanrı olan Allah

olduğu için bu durumda beklenmeyecek ve şaşırılacak

bir unsur yoktur. Fakat materyalist-ateizmin bu durumun

neden böyle olduğu hususunda makul bir açıklama sunması

mümkün olamamaktadır. Bu kitapta teizme ciddi bir

alternatif olarak değerlendirmediğimiz çoktanrıcı inanç

sistemleri de evreni ve dünyayı farklı güçler arasında paylaştırdıkları

için evrenin her yerinde aynı yasaların geçerli

olması olgusuna bir açıklama sunamazlar. Hatta bu tip

inançların doğal beklentisi farklı güçlerin yönetimi altındaki

evrenin ve dünyanın farklı köşelerinde farklı yasaların

geçerli olması veya güçler arası çekişme yüzünden

kaosun çıkması olmalıdır.32 Sonuçta teizmin dışındaki

hiçbir görüş farklı alanlarda ve zaman dilimlerinde aynı


32. 21-Enbiya Suresi 22. ayette bu hususa dikkat çekilmektedir.


doğa yasalarının geçerli olması durumunu başarılı bir şekilde

açıklayamamaktadır.

3.3’ün Değerlendirilmesi: Teist dinlerin ortaya koydukları

sistemin (paradigmanın) en önemli unsurlarından

biri, insanın iradesiyle iyi ile kötü arasında tercih yapabileceği

bir ortamda kendisini bulmuş olması ve Allah’ın

her insanı zorla inandırmamış olmasıyla ilgili durumu bu

dünyanın bir imtihan dünyası olmasıyla açıklamalarıdır.

Bu dinlerin en önemli iddialarından biri insanın yaptığı

eylemlerden sorumlu olduğudur. Şu Kuran ayeti bu durumun

tarif edildiği ayetlere örnektir:

O (Allah) hanginizin daha güzel eylemlerde bulunacağını

imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır.

O Üstün’dür, Bağışlayan’dır.33

“Bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu” açıklamasıyla,

varoluşsal birçok soru cevabını bulduğu gibi “eylemlerden

Allah katında sorumlu olunduğu” şeklinde inananların

eylemlerine yön verecekleri çok temel bir bakış açısı

da aşılanır. Ahlak ve varoluşsal felsefe gibi alanlarla ilgili

bu çok önemli konunun doğa yasalarının var olması gibi

başta fizik olmak üzere doğa bilimleriyle alakalı bir konuyla

nasıl ilişkili olduğu birçok kişiye ilk bakışta anlaşılması

zor bir konu olarak gelebilir. Ancak doğa yasalarının

olduğu bir ortamda eylemlerimizin sonuçlarını anlayabiliriz

ve ancak eylemlerimizin sonuçlarını anlıyorsak o

eylemden sorumlu olabiliriz. Şöyle bir örnek düşünün:


33. 67-Mülk Suresi 2.


Yüksek bir uçurumun kenarında duran masum bir kişiyi

birisi itse, iten kişinin bu eyleminin yanlış olduğuna çok

rahat karar veririz. İnsan olarak bu davranışı kınayacağımız

gibi bir mahkemede hâkim olma gibi bir vasfımız olsa

bu eylemde bulunan kişinin cezalandırılmasına da rahatlıkla

hükmedebiliriz. Fakat bir an için doğa yasalarının

var olmadığı bir dünya hayal etmeye çalışın: Bu dünyada

ileri itilen insanlar bazen geriye doğru geliyor veya yukarı

doğru uçuyor da olsun; uçurumdan aşağı düşen insanlar

bazen zemine çarpınca organları daha dinç oluyor veya

düşmekten çok büyük haz alıp hiç zarar görmüyor da olsunlar...

Böylesi bir ortamda bu kişinin ileri ittiği kişiye

ne olacağını tahmin etmesi mümkün olamadığından bu

eyleminden sorumlu olacağı düşünülemez. (Daha önce

de dikkat çekildiği gibi doğa yasalarının olması gerekmesi

bu yasaların tamamen zorunlulukçu yasalar olması

gerektiği anlamını da taşımaz. Doğa yasaları olasılıkçı bir

yapıya da sahip olabilir ama bu olasılıkçı yapı eylemlerin

sonuçlarının tahmin edilemeyeceği kaotik bir yapı ortaya

çıkartmamalıdır.)

İşin doğrusu doğa yasalarının değil de kaosun olduğu

bir ortamda insan türünün ne yaşaması ne de herhangi bir

dili öğrenmesi mümkün olurdu ve dili öğrenmek mümkün

olamayınca imtihan olmaya yeterli bir akıl seviyesine

ulaşmak da mümkün olamazdı. Fiillerin sonuçları değişince

fiilleri, isimlendirilen nesneler değişince nesne isimlerini

belirlemek mümkün olmaz. Teist dinlerin metinlerinde

Hz. Âdem’in özelliklerinden özellikle dili konuşabilmesine

atıf yapıldığını da hatırlayalım; dil konuşabilme

özelliğiyle “sorumlu insan” dünyadaki yerini almıştır (dili

konuşabilmek için doğa yasalarının olduğu bir ortamda

yaşamak gerekli şartlardan sadece birisidir).34

Kısacası “bir imtihan dünyasında olduğumuza ve bu

yüzden eylemlerimizden sorumlu olduğumuza” dair teist

dinlerin temel iddiası ancak doğa yasalarının olduğu

bir ortamda gerçekleşebileceği için doğa yasalarının var

olması teistler için beklenecek bir durumken materyalistateistler

için böylesi bir olguyu beklenecek kılan bir unsur

mevcut değildir. Bu (3.3 maddesi altında dikkat çekilen)

husus, evrenin rasyonaliteye uygun yapısının doğa yasalarının

arkasında rasyonel, iradeli, bilinçli Allah’ın varlığıyla

başarılı şekilde açıklandığı (3.1 maddesi altında dikkat

çekilen) ve evrenin farklı alanları ile zaman dilimlerinde

aynı doğa yasalarının geçerliliğinin teizmin tek Allah

inancıyla başarılı şekilde açıklandığı (3.2 maddesi altında

dikkat çekilen) hususlarıyla birleştirilince doğa yasalarının

varlığının teizmi materyalist-ateizme tercih etmemizi

gerektirdiğini ifade eden delildeki sonuca ulaşılmaktadır.

34. Bakınız: 2-Bakara Suresi 31.