Kötülük Problemi Gerçekten de Problem mi?

  


Bu yazı https://mubarekfeylesof.wordpress.com/2017/03/17/kotuluk-problemi-gercekten-de-problem-mi-1/ sayfasından alınmıştır.

Kötülük Problemi Gerçekten de Problem mi? – 1


    Mübarek Feylesof’tan herkese selamlar. Bu yazıda Tanrı’nın varlığına karşı getirilen belki de en güçlü argüman olan kötülük problemini ele alacağım. Amacım kötülük probleminin analizini yaptıktan, her iki tarafın argümanlarını sunduktan ve kendi görüşümü belirttikten sonra kararı sizlere bırakmak. Keyifli okumalar…

            Kötülük problemi kökü Antik Yunan’daki Epikuros’a kadar dayanan ve o zamandan günümüze kadar ateizmin en güçlü argümanı olarak nitelendirebileceğimiz bir argümandır. Kötülük problemi Tanrı’nın sıfatlarını ve kötülüğün çelişkili olduğu fikrinden yola çıkmıştır. Klasik monoteist inançlarda Tanrı’nın her şeyi bilen (alim-i mutlak), her şeye gücü yeten (kadir-i mutlak) ve mutlak iyi gibi sıfatları vardır. Eğer Tanrı her şeyi bilense o zaman her kötülüğü daha yaşanmadan her şeyiyle bilmesi gerekir. Eğer her şeye gücü yetense o zaman her kötülüğü daha yaşanmadan engelleyebilir. Ve eğer mutlak iyiyse o zaman her kötülüğü engellemek isteyecektir. Bu durumda hiçbir kötülük olmaması gerekir ama görüldüğü üzere dünyada çokça kötülük vardır. O zaman “Ne oluyor da dünyada bu kadar kötülük var?” sorusu gündeme gelir. Kötülük problemini öne sürenlere göre Tanrı’nın hem bu üç sıfata aynı anda sahip olması hem de kötülüğün var olması mümkün değildir. Kötülüğün olduğu açıkça gözüktüğüne göre en mantıklı olan Tanrı’nın varlığını reddetmektir.

            David Hume Din Üstüne Diyaloglar adlı kitabında Philo adlı karakterin ağzından bu konuyu bu şekilde açıklamıştır (bu söz Epikuros’a da atfedilmektedir):

Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?

Öyleyse o güçsüzdür.

Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor?

Öyleyse o iyi niyetli değildir.                 

Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?

Antik Yunan Filozofu Epikuros’un Heykeli

Bu konuyu bir de İngiliz felsefeci Colin Mcginn’den dinleyelim (3dk):

https://www.youtube.com/watch?v=A-1rqDxCGVc

            Kötülük probleminin çıkış noktasını bu şekilde özetlemek mümkündür. Ancak bu sorunun çok daha büyük bir literatüre sahip olduğu ve çok geniş bir tartışma konusu olduğu bilinmelidir. Bilinmesi gerekir ki kötülük problemi illa ki Tanrı’nın varlığının reddini gerektirmez. Bir insan pekala bu üç sıfatın hepsine sahip olmayan bir Tanrı’ya da inanabilir. Çok tanrılı dinler başta olmak üzere Tanrı’nın mutlak güçlü, mutlak bilgi sahibi veya mutlak iyi olmadığı birçok inanç vardır. Örneğin bir deist Tanrı’ya inanmakla beraber onun dünyaya müdahale etmediğini düşünebilir. Tartışma genellikle İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi Tanrı’nın bu üç sıfata da sahip olduğunu iddia eden tek tanrılı dinler üzerinden gelişmiştir. Bu sebeple yazının odak noktası İslam özelinde bu üç tek tanrılı din olup “Tanrı” inancından bahsedildiği zaman tüm bu sıfatlara sahip bir varlık kast edilmektedir.

           Kötülük problemi, “mantıksal kötülük problemi” ve “delilci kötülük problemi” olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılır. Mantıksal kötülük problemi Tanrı’nın varlığını ve kötülüğün çelişkili olduğu için ikisinin bir arada olamayacağını öne sürer. Girişte sunulan argüman mantıksal kötülük probleminin tipik bir örneğidir. Delilci kötülük problemi ise Tanrı ve kötülüğün bir arada olabileceğini kabul etmekle beraber olasılık üzerinden Tanrı’nın varlığını reddetmeyi amaçlar. Delilci kötülük problemine göre Tanrı’nın yarattığı bir evrende bu kadar kötülük olması beklenir (olası) bir durum değildir ve en iyi açıklama Tanrı’nın var olmadığını düşünmektir. Delilci kötülük problemi daha zayıf gibi gözükse de aslında cevaplaması daha güç bir argümandır.

            Kötülük problemine getirilen itirazlara teodise ve savunma (müdafaa) denir. Teodise, Tanrı’nın kötülüğe izin vermesi için geçerli bir sebep sunma çabasına denir. Savunma ise Tanrı’nın hem bu sıfatlara sahip olmasının hem de dünyada kötülük olmasının imkan dahilinde olduğu bir senaryo sunarak bunların bir arada olmasının mümkün olduğunu göstermeyi amaçlar. Sırf bu uğraşa verilen teodise diye bir kelimenin olması bile bu konunun felsefede ne kadar önemli bir yer kapladığını bize göstermektedir.

            Kötülük probleminin temelini oluşturan kötülük de kendi içinde “ahlaki kötülük” ve “doğal kötülük” olarak ikiye ayrılmaktadır. Ahlaki kötülük özgür iradeli varlıkların yaptıkları eylemler sonucu doğan kötülükleri ifade ederken doğal kötülük adı üstünde doğal olaylar sonucu oluşan zararları ifade etmek için kullanılmaktadır. Ünlü alman felsefeci Leibniz bunlara bir üçüncü olarak “metafizik kötülük” diye bir kategori de eklemiş olsa da yaygın kabul gören sınıflama ikili ayrımdır. Girizgâhı biraz uzun tutarak kavramları açıklamamın sebebi tartışmaları anlamak için iyi bir altyapı bilgisine ihtiyaç duyulması. Bu yüzden felsefecilerin çoğu zaman yaptığı gibi işe kavramları tanımlayarak başlamayı uygun buluyorum.

            Mantıksal kötülük problemine getirilen en ünlü teodise özgür irade teodisesidir. Tanrı insanlara onları sınamak için özgür irade vermiştir ve dünyadaki kötülükler Tanrı’nın değil özgür iradeli varlıklar olan bizlerin suçudur. Burası bir imtihan dünyasıdır özgür irade olmazsa imtihan anlamsızlaşır. Eğer iyiliğin yanında kötülük de olmazsa bu sefer özgür iradenin anlamı kalmaz. Yani insanın özgür iradeye sahip olduğunun söylenebilmesi için en az iki alternatif arasından seçim yapması gerekmektedir. Eğer Tanrı insanlar her ne zaman kötülük yapmak istediğinde o zaman bunu engelleseydi veya özgür irade dahi vermeseydi o zaman imtihan olamazdı. Yani Tanrı’nın hem özgür iradeli varlıklar yaratması hem de onları iyiye zorlaması mümkün değildir. Bir insanı öldürmeye çalıştığınızda bıçağın merheme dönüştüğü veya bir insana kötü laf söyleyeceğiniz zaman çok iyi bir iltifata dönüştüğü bir dünya düşünün. Böyle bir dünyada sınavdan ve özgürlükten söz edilemeyecektir. Dolayısıyla hayatın anlamı veya ahlak da söz konusu olamayacaktır. Kötülük problemi temelinde tek tanrılı dinlere karşı bir argüman olduğunu düşünürsek, iddiaları baştan beri bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu öne süren bu dinlere bu şekilde bir itiraz geçersiz kalacaktır.

Günümüzün en önemli Hristiyan felsefecilerinden biri olan Alvin Plantinga ve 20. yüzyılın en önemli Hristiyan felsefecisi olarak kabul edilen C.S. Lewis’in görüşlerinden faydalanarak hazırlanan bu kısa video bu teodiseyi güzel bir şekilde özetliyor (4dk):

https://www.youtube.com/watch?v=nuEEOEziRGM&list=PL30xBmD-GRR3ifYj8

      Bu teodisiye getirilen itirazlardan ilki Tanrı’nın neden özgür iradeli varlıklar yarattığı meselesidir. “Eğer Tanrı özgür iradeli varlıklar yaratınca kötülüklere sebep olacaklarını biliyorsa o zaman neden bu özgürlüğü onlara vermiştir?” şeklinde bir soru pekala sorulabilir. Nitekim ilk videoda Colin Mcginn bunu “oldukça aşağılık bir şey” olarak nitelendiriyor. Dikkat edilmesi gereken şey kötü olan şeyin özgür iradenin kendisi olmadığıdır. Kötülüklere sebep olan Tanrı’nın kendisi değil, Tanrı yarattıklarından özgür irade verdikleridir. Tanrı bu varlıklara irade vererek kötülük yapmaz hatta onlara bir lütufta bulunmuş olur. Çünkü özgür irade olmasaydı sadece kötülük değil, aynı zamanda iyilik de olmazdı. Bir diğer önemli soru da özgür iradeye sahip olmanın özgür iradeye sahip olmamaktan daha üstün olup olmadığı sorusudur. Özgür irade bizi hem iradeli varlıkların üstüne çıkarmayı hem de onların aşağısına inme şansı vermektedir. Bu anlamda bu imkana sahip olmanın hiç imkana sahip olmamaktan daha iyi olduğu söylenebilir. Hangimiz irademizle iyi işler yapma şansı varken sırf kötülükler de yapma ihtimalimiz olduğu için irademizden vaz geçmeyi yeğler ki? Hatta bu eylem bile özgür irade gerektirirdi. Bir teist kötülüklerin sebebini özgür iradeyle açıklamakla beraber Tanrı’nın neden insanlara özgür irade bahşettiği konusunda teolojik agnostik (dini açıdan bilinmezci) tavır sergileyebilir. Bana göre buradaki asıl sorun insanların yaptığı bu kötülükleri Tanrı’ya yüklemektedir.

            Diğer bir itiraz ise özgür irade/imtihan teodisesinin öldürme ve yalan söyleme gibi ahlaki kötülükleri açıklasa da deprem ve kanser gibi doğal kötülükleri açıklayamadığıdır. Fakat bu doğal kötülükler de imtihanın bir parçası olarak düşünülüp insanların bunlara verdiği tepkilerin de özgür irade barındırdığı şeklinde de açıklanabilir. Örneğin hastalanan bir insan bu hastalığa sabredip Tanrı’ya teslim olabilir veya bu hastalık onu isyana da sevk edebilir. Benzer bir itiraz ise bu açıklamanın mantıksal kötülük problemini çözse de delilci kötülük problemini tam olarak açıklayamadığı yönündedir. Mantıksal problemini açıklamak için bunların bir arada bulunabileceğine dair tek bir neden dahi yeterlidir ama mantıksal kötülük problemi “evrendeki kötülüğün neden bu kadar fazla olduğu” sorusunu sorar ve ihtimaliyet üzerinde durur. Örneğin hiçbir insanın yaşamadığı ve haber alamadığı bir adada çıkan ormanda çıkan yangınında hayatını kaybeden ceylan, maymun ve sincaplar hayal edin. Ahlaki kötülükleri ve bazı doğal kötülükleri açıklayabilen özgür irade teodisesi bu durumda devre dışı kalmış olur.

Ayrıca doğal kötülükleri insanların işlediklerin kötülüklerin cezası ve ibretlik bir uyarı için gönderildiği gibi bir açıklama da mümkündür. Kutsal kitaplarda anlatılan kavimlerin helak hikayeleri bunlara örnek verilebilir. Ancak bu açıklamayı tüm doğal afet ve hastalıklara genelleyerek açıklamak birtakım sorunları beraberinde getirmektedir. Bu her ne kadar zor bir iş olsa da unutulmamalıdır ki teist bu taktirde her doğal olayı teker teker açıklamak durumunda değildir. Doğal kötülüğün varlığı için bir mümkün açıklama sunması yeterli olacaktır ve argümanı çürütme vazifesi ateistin sorumluluğundadır. Bu açıklama bazı doğal kötülükleri açıklamada başarılı olsa da hepsini kapsayacak bir kaide oluşturup oluşturamayacağı tartışma konusudur. Bu açıklamanın bilimselliğe ters olup olmadığı ve mekanist açıklamalara gereksinim duyulup duyulmaması farklı bir tartışma konusu olabilir. Bir teist pekala bilimsel açıklamaları ve mekanistik nedenselliği kabul edip bunların bir amaç uğruna yapıldığını kabul edildiğini de öne sürebilir. Mekanistik açıklamaların işin “nasılını” ve teleolojik (gayesel) açıklamaların işin “nedenini” açıkladığı da söylenebilir. Bu uzun bir tartışma konusu olduğu için bu kadarla yetiniyorum. Şahsen bu açıklamayı çok kısıtlı bir şekilde kabul ederek bir bütünün parçası olarak yeğlediğimi de belirtmeliyim.

Alvin Plantinga’nın “özgür irade savunması” çok benzer bir temele oturur fakat teodisenin aksine Tanrı’nın bunları yapması için geçerli bir neden ileri sürmek yerine tüm bu özelliklerin bir arada olduğu bir “mümkün dünya” senaryosu göstermeyi hedefler. Mümkün dünya kavramı felsefede olması muhtemel şey ve olaylar kümesi anlamında kullanılır. Yani mümkün dünyadan kasıt paralel evren veya başka bir gezegen vs. değildir. Eğer herhangi mümkün bir mümkün dünyada Tanrı’nın varlığı ve kötülük tutarlı bir şekilde var oluyorsa, bu senaryo gerçek olsun veya olmasın, demek ki Tanrı’nın varlığı ve kötülük çelişkili kavramlar değildir. Çünkü çelişki kavramı hiçbir mümkün dünyada mantıksal olarak uyumlu olmayan kavramlardır. Alvin Plantinga’nın özgür irade savunmasının ilk kısmı ahlaki kötülüğü insan iradesiyle açıklar ve az önce anlatılan teodisiyle aynıdır. Ancak Plantinga savunmanın ikinci kısmında cin veya ruh gibi bizim algılayamadığımız varlıklar hayal etmemizi ister. Bu varlıklar da tıpkı bizim gibi özgür irade ve sorumluluk sahibidir. Biz onları duyularımızla algılayamasak da onların eylemleri bizim dünyamızı ve yaşantımızı etkilemektedir. Örneğin deprem ve tsunami gibi doğal afetler aslında onların yol açması sonucu oluşmaktadır. Plantinga bu senaryoyla aslında kötülük ve Tanrı’nın varlığının beraber var olabileceği bir mümkün dünya göstererek mantıksal kötülük problemini çürütmüştür. Dikkat edilmesi gerekir ki Plantinga bu varlıkların gerçekten var olduğunu ileri sürmemektedir. Bazı insanlar Plantinga’nın aslında ne yapmak istediğini anlamayarak onu çocuksuluk hatta saçmalamakla suçlamaktadır ancak Plantinga aslında bir mümkün dünya öne sürerek bu Tanrı’nın varlığı ve kötülüğün çelişkili kavramlar olmadığına açıklık getirmektedir. Mantıksal kötülük problemini bir savunmayla çürütmek için o savunmada anlatılanların gerçek olması gerekmez, varsayımların tutarlı ve mümkün olması yeterlidir. Birçok ateist felsefeci de Plantinga’nın savunmasının teorik mümkün ve tutarlı olduğunu ama hiç de olası olmadığı için delilci kötülük problemini aşmadığını iddia edecektir. Bu senaryonun doğru olduğuna inanmamız için yeterince iyi sebepler bulunmadığı için mantıksal kötülük problemini çürütse de delilci kötülük problemini çözemediği sonucuna varabiliriz.

Günümüz Hristiyan Felsefesinin En Önde Gelen İsimlerinden Alvin Plantinga

Plantinga savunmasının ilk kısmını şu şekilde özetliyor (4dk):

https://www.youtube.com/watch?v=P1TZWQkDae4&list=PL30xBmD-GRR3ifYj8

            Kötülük problemi esasında tek tanrılı dinlere getirilen bir itirazdır ve bu yüzden kötülüklerin bu inanç içinde gerçekten de sorun oluşturup oluşturmadığına kanaat getirmek için olayları bu paradigma içerisinde ele almak gerekir. Bu dinlerin en temel öğretilerinden biri ahiretin varlığıdır, dolayısıyla kötülükler kalıcı olarak düşünülmemelidir. Bu dünyada yaşanan en büyük sıkıntı bile öteki hayatın yanında oldukça ufak önemsiz kalacaktır. Ayrıca öteki dünyadaki adalet sonucu kimse haksızlığa uğramayacak ve burada çekilenlerin hepsi karşılığını bulacaktır. Hiçbir kötülük yapanın elinde kalmayacak ve mutlak adalet yüce Tanrı tarafından sağlanacaktır. Hatta dünyada acı çekenlerin ahiretteki çekecekleri azabın azaltıldığı çünkü bir kısmını burada karşıladığı gibi izahlar da mevcuttur. Kısacası bir düşünceye veya inanç sistemine itiraz edilirken onların bu konu hakkındaki bakış açısının aslında ne olduğu mutlaka göz önünde bulundurulmadır. Ve gözüktüğü üzere, doğru olsunlar veya olmasınlar, bu inançlar kendi içlerinde tutarlı bir paradigmaya sahiptirler.

Kaynakça:

Alvin Plantinga. The Christian Apologetics Alliance,
     christianapologeticsalliance.com/2013/08/22/alvin-plantingas-free-will-defense/.
     Accessed 30 Mar. 2017.

“Kötülük Problemi – Colin McGinn.” Youtubehttp://www.youtube.com/watch?v=A-1rqDxCGVc.
     Accessed 30 Mar. 2017.

“Kötülük Problemi Gerçekten Problem Mi? Delilci ve Mantıksal Kötülük Problemi –
     Enis Doko.” Youtube, uploaded by Sorgulayan Müslüman, http://www.youtube.com/
     watch?v=mg2YX6IMwL4&t=584s. Accessed 30 Mar. 2017.

“Merhametli Allah Nasıl Kötülüğün Olduğu Bir Evren Yaratabilir? Kötülük
     Problemi.” Youtube, uploaded by Sorgulayan Müslüman, http://www.youtube.com/
     watch?v=nuEEOEziRGM&list=PL30xBmD-GRR3ifYj8. Accessed 30 Mar. 2017.

“Merhametli Tanrı Kötülüğe Neden İzin Veriyor? Özgür İrade Savunması – Alvin
     Plantinga.” Youtube, uploaded by Sorgulayan Müslüman, http://www.youtube.com/
     watch?v=P1TZWQkDae4&list=PL30xBmD-GRR3ifYj8. Accessed 30 Mar. 2017.

Roman marble bust of EpicurusWikipediaen.wikipedia.org/wiki/Epicurus.
     Accessed 30 Mar. 2017.