Evrende Kaos Mu Var Düzen Mi?

 



Evrende Kaos Mu Var Düzen Mi?


Soru: Evrende var olan düzenin Allah’ın varlığına delil olduğunu biliyoruz. Buna karşılık Ateist çevreler, evrende düzen değil karışıklık, kaos olduğunu beyan etmektedir. Bu hususta bilim ve bilim adamlarının görüşleri nedir? Evrende düzen mi vardır, kaos mu?

Cevap: Yaratıcının varlığının en mühim delillerinden biri, doğada var olan muazzam düzen ve dengedir. Evrende düzen ve denge olmadığını iddia etmek akıl fukaralığıdır. Bundan beş yıl, on ay, yirmi gün sonra Güneş’in saat kaçta doğup kaçta batacağını hesaplayabildiğimiz bir evrende düzensizliğin olduğunu iddia etmek, açık bir basiret körleşmesidir. Modern bilimin en etkili çağdaş yorumcularından Paul Davies şöyle der: “Bilim, evrenin her kademede tamamıyla mantığa ve akla uygun olduğu varsayımına dayanmaktadır. Ateistler, doğa kanunlarının herhangi bir gerekçesinin olmadığını ve evrenin tamamen anlamsız olduğunu iddia etmektedirler. Bir bilim adamı olarak bu düşünceyi kabul edemiyorum. Evrenin mantıklı, düzenli yapısının köklerinin yattığı sağlam mantıklı bir temel olmalıdır.” (1) Dawkins’in (her Ateist gibi) nizamlı doğa kanunları üzerinde yeterince durmaktan kaçındığını belirten Swingburne, bütün organların belirli bir biçimde hareket etmesinin örneğin, birbirlerini belirli bir formüle uygun olarak etkilemelerinin dahi nizama, intizama ve dolayısıyla bir yaratıcının varlığına delil olduğunu beyan eder. (2) Ömrünü uzun yıllar yaratıcıyı inkâr ederek geçiren ancak sonradan yaratıcının varlığına ikna olan ünlü filozof Antony Flew’in de aşağıda örnek verdiği alıntılar ve beyan ettiği gibi, “Bilim, doğanın yaratıcıya işaret eden üç boyutuna işaret ediyor: Bunlardan ilki, doğanın kanunlara uyduğu gerçeği; ikincisi, hayat boyutu, maddeden kaynaklanan ve zekice organize edilip amaca yönelik hareket eden varlık boyutu; üçüncüsü ise, doğanın kendisidir.” (3)

Önde gelen insancı kuramcılardan ve evrende mükemmel bir düzen olduğunu belirten John Leslie, “Sınırsız Akıllar” kitabında evrendeki ince ayarın en iyi açıklamasının ilahi tasarım olduğunu ileri sürmekte, ince ayar argümanlarının bu denli çok olmasından son derece etkilendiğini bildirmektedir. Leslie, genetik kodların işlenmesi ve gezegenlerin kendi etrafında dönerken birbirlerinden ayrılmaması için var olan kanunları; elektronların dönerek atomun çekirdeğine girmesini önleyen kuantum kanunlarını, yıldızların milyarlarca yıl boyunca sürekli yanmaları ve yıldızlarda karbon oluşumunu sağlayan kanunları ve benzerlerini evrendeki mükemmel nizamlar olarak görür, yaratıcının varlığına delil kabul eder. (4)

Doğanın kanunları nasıl oluştu sorusunun cevabı açıktır. Bu hususta harikulade izahları bulunan Bediüzzaman’ın da beyan ettiği gibi, “Kanun varsa, elbette o kanunları koyan bir kanun koyucu da vardır. Zira, şuursuzluktan bu denli bir düzen ve dengenin meydana gelmesi aklen muhaldir (imkânsızdır).” Bu denge, düzen ve simetriyi görüp bunu yaratıcıya verip vermemek kişinin kendi tercihidir. Ancak, doğada bilim adamlarının keşfettikçe şaşkınlıklarını gizleyemedikleri bir düzen ve simetri olduğu açıktır. Newton’un Birinci Hareket Kanunu, Boyle Kanunu, Enerjinin Korunumu Kanunu gibi sayısız doğa kanunu bunlara örnek olarak zikredilebilir.

Önemli olan nokta ise, bu düzenin matematiksel olarak kesin, evrensel ve birbirine bağlı olmasıdır. Stephen Hawking, şöyle bir soru sorar: “Olası tek bir ortak kuram olsa bile, bu kuram yalnızca bir kurallar ve denklemler kümesidir. Bu denklemlere can veren ve bu denklemlerin tanımlayacağı bir evreni yaratan şey nedir?” (5) Kendisi bir yaratıcıya inanmasa da, evrende muazzam bir düzen olduğunu kabul eden Hawking, daha sonra kendisiyle yapılan röportajlarda bu düzenin sahibinin yaratıcı olarak kabul edilebileceği hakkında şunları söylemiştir: “En büyük kanıt, evrendeki düzendir. Evren hakkında daha fazla şey keşfettikçe evrenin mantıklı kanunlarca yönetilmekte olduğuna dair daha fazla şey keşfederiz. Ve hâlâ aklınızda şu soru olur: ‘Evrenin var olma nedeni nedir?’ İsterseniz yaratıcıyı bu denklemin cevabı olarak tanımlayabilirsiniz.” (6)

Doğanın denge ve düzenine şahit olan ve bir yaratıcı fikrini kabul edenlerden biri de Einstein’dır. Einstein, evrenin muazzam bir düzen ve belirli kurallar çerçevesinde işlediğini beyan eder ve belirli sınırları olan aklımızın, takımyıldızlarını hareket ettiren gizemli gücün varlığını kavrayabildiğini ifade eder. (7) Einstein, Ateist olarak anılmasına sürekli karşı çıkmıştır. Prens Hubertus ile yaptığı bir sohbette “Beni asıl sinirlendiren şey, yaratıcının varlığını inkâr eden insanların görüşlerini desteklemek için benden alıntılar yapmalarıdır.” demiştir. (8)

Yine, Einstein şunları söyler: “Bilimde başarılı ilerlemeleri bizzat yaşamış olan herkes, yaşamda tezahür eden akılcılığın, yaşamda vücut bulan mantığın görkeminin oluşturduğu derin saygı duygusundan etkilenir. (9) Bilimle ciddi biçimde uğraşan herkes, doğanın kanunlarının insanoğlundan üstün ve karşısında tüm alçak gönüllüğümüzle saygı duymamız gereken bir yaratıcının varlığının tezahürü olduğuna inanır. (10)

İzafiyeti bulan Einstein, doğanın kanunları ile yaratıcının arasında bir bağ olduğunu gören ilk büyük bilim adamı değildir. Modern zamanların bir diğer büyük bilimsel keşfi olan Kuantum Fiziğinin ataları, Max Planck, Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger ve Paul Dirac da, doğanın mükemmel düzeni ve bunun yaratıcı ile ilişkisi hususunda benzer ifadelerde bulunmuşlardır. Örnek verecek olursak:

Belirsizlik prensibi ve matris mekaniği ile bilinen Werner Heisenberg, “Yaşamım boyunca sürekli olarak bilim ve din ilişkisini düşünmek zorunda kalmışımdır. Çünkü, her ikisinin işaret ettikleri şeyin (yaratıcının) gerçekliğinden asla kuşku duymamışımdır.” demiş (11), evrendeki mükemmel düzenin varlığına işaret ederek bu düzenin bozulması halinde insanlığın başına toplama kampları ve atom bombalarından bile daha kötü şeyler gelebileceğini beyan etmiştir. (12)

Kuantum hipotezini ilk ortaya koyan Max Planck ise, “Din ile biilm arasında asla gerçek anlamda bir zıtlık olamaz. Çünkü, biri diğerinin tamamlayıcısıdır.” demiştir. (13)

Üçüncü bir kuantum kuramı formülü ile Heisenberg ve Schrödinger’i tamamlayan Paul A. M. Dirac da şöyle demiştir: “Yaratıcı, üst düzey bir matematikçidir ve evreni yaratırken ileri düzeyde matematik kullanmıştır.” (14)

Evrende var olan düzeni düşünerek yaratıcısız bir düzenin var olamayacağı hususunda kafası karışan Charles Darwin’in itirafı da şu şekildedir: “Mantık bana, içerisinde belirsizliğin veya gerekliliğin sonucu olarak geçmişe ve geleceğe bakabilme kabiliyeti bulunan insanların olduğu bu uçsuz bucaksız ve olağanüstü evreni anlayabilmenin aşırı zorluğunu, hatta olanaksızlığını anlatmaktadır. Böyle düşündüğüm zamanlarda kendimi, akla sahip bir ilk nedene (Tanrı) başvurmak zorunda hissediyorum. Sanırım, Tanrı’ya inanan biri olarak adlandırılmayı hak ediyorum.” (15)

Evrende mükemmel bir düzen, nizam olduğunu ve bunun bir yaratıcıya muhtaç olduğunu savunan günümüzün önde gelen bilim adamlarına Paul Davies, John Barrow, John Polkinghorne, Freeman Dyson, Francis Collins, Owen Gingerich, Roger Penrose ve aynı düşüncede olan Richard Swinburne, John Leslie gibi bilim felsefecileri örnek olarak gösterilebilir. Özellikle, Davies ve Barrow; Einstein, Heisenberg ve diğer bilim adamlarının görüşlerini daha da geliştirerek, bu görüşleri doğanın temelindeki mantık ile yaratıcı arasındaki ilişki hakkında kuramlara dönüştürmüşlerdir. Her ikisi de bu araştırmaya yaptıkları katkılardan ötürü Templeton Ödülü’ne layık görülmüşlerdir.

Paul Davies, Templeton Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmada “Bilim, ancak bilim adamı yaratıcıyı tamamen kabul eden bir dünya görüşü benimsediğinde ilerleyebilir.” demiş, “En ateist bilim adamının bile doğada en azından kısmen anlayabildiğimiz kanun benzeri bir düzenin varlığını kabul ettiğini” beyan etmiştir. Yine, “Fizik kanunlarının doğanın değil de bizim kanunlarımız olduğunu düşünmenin ‘kelimenin tam anlamıyla saçmalık olduğunu’” belirtmektedir. “Fizikçiler, Newton’un yerçekimi kanununun aslında kültürel bir sürecin ürünü olduğuna inanmayacaklardır.” diyen Davies, fizik kanunlarının “esasen var olduğunu” ve bilim adamlarının yapması gereken şeyin bunları icat etmek değil, ortaya çıkarmak olduğuna inanmak olduğunu beyan etmiştir. (16)

John Barrow da, Templeton Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmada, evrenin sonsuz karmaşıklığını ve olağanüstü yapısını simetrik ve anlaşılabilir kanunların yönettiğini belirtmiştir. Bütün evrenin nasıl hareket ettiğini anlatan matematiksel denklemler olduğunu bildirmiş, evrenin düzenini insan aklının belirlediği görüşünü açıkça reddetmiş, “doğal seçilim, varlığımızı ve neslimizi sürdürebilmemiz için atomu ve karadelikleri anlamamızı gerektirmez” demiştir. Barrow, “bilim tarihinde yeni kuramların genişleyerek eskilerini içlerine aldıklarını, her ne kadar Newton’un mekanik ve yerçekimi kuramının yerini Einstein’ın kuramı almışsa da ve bu kuramı gelecekte başka kuramlar izleyecek olsa da, bin yıl sonra bile mühendisler çalışmalarını yine Newton’un kuramlarına göre yürüteceklerdir”, demiştir. (17)

Oxford Üniversitesi’nden felsefeci John Foster “İlahi Kanun Koyucu: Tümevarım Üzerine Dersler, Doğanın Kanunları ve Tanrı’nın Varlığı” isimli kitabında, doğadaki düzenlerin, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, en iyi biçimde ilahi bir bilinçle açıklanabileceğini ileri sürmektedir. Eğer, kanunların olduğu gerçeğini kabul ediyorsanız, evrende bu düzeni sağlayan bir şey olmalıdır. Bu düzeni hangi etken sağlamaktadır? Barrow, tüm bu düzenin tek ciddi kaynağının yaratıcıyı kabul eden seçenek olduğunu, böylece dünyadaki düzenleri sağlayarak kanunları yaratanın, teistlerin inandığı yaratıcı olduğu sonucuna rahatlıkla varabileceğimizi beyan etmekte ve kanunların varlığını inkâr etseniz bile, düzenleri yaratıcının aracılığına başvurarak açıklamak için güçlü gerekçeler olduğunu beyan etmektedir. (18)

Büyük matematikçi Kurt Gödel de, “Dünya, mantıklıdır.” diyerek (19) Dünya’nın düzenini, onu yöneten üstün yaratıcının varlığının göstergesi olarak görmüştür. (20)

Simetri alanının en uzman kişilerinden biri olan Anthony Zee, kâinatta var olan muazzam bir simetriden ve bu simetrinin kaynağının yaratıcıdan başka bir seçenekte aranamayacağından bahseder. Doğanın kanunlarının esasında doğanın temelindeki simetrileri yansıttığını ifade eden Zee “Simetri, maddi dünyayı anlamamızda gittikçe artan merkezi bir rol oynamaktadır. Temel fizikçiler, en büyük tasarımın simetrilerle dolu olduğu inancını benimsemektedirler. Bize rehberlik eden simetri olmasaydı, modern fiziğin başlaması mümkün olmazdı. Fizik, günlük deneyimden uzaklaşıp yaratıcıya yaklaştıkça, akıllarımız sıradan kalıpların dışında düşünmektedir.” der. (21)

Kâinatta kaos değil düzen ve nizam olduğuna akli ve mantıki deliller İslam alimlerinin kitaplarında detaylıca incelenmiş ve anlatılmıştır. Bu düzen ve nizama dair daha pek çok bilimsel veri ve bilim adamlarından alıntılar örnek olarak gösterilebilir.


KAYNAKÇA;

1. Editörlüğünü Russell Stannard’ın yaptığı God fort the 21st Century’de Paul Davies, “What Happened Before the Big Bang?”, Philadelphia, Templeton Foundation Press, 2000, 12
2. Richard Swingburne, Design Defended, Think, 2004: 14
3. Antony Flew, Yanılmışım Tanrı Varmış, s. 90
4. John Leslie, Infinite Minds, Oxford: Clarendon, 2001, 213
5. Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, New York: Bantam, 1988, 174
6. Gregory Benford, “Leaping the Abyss: Stephen Hawking on Black Holes, Unified Field Theory and Marilyn Monroe, Reason 4.02, Nisan 2002: 29
7. Max Jammer, Einstein ve Din, Princeton, NJ: Princeton University Press, 1999, 48
8. Jammer, Einstein ve Din, 150
9. Albert Einstein, Ideas and Opinions, Trc. Sonja Bargmann, New York: Dell, 1973, 49
10. Jammer, Einstein ve Din, 93
11. Werner Heisenberg, Across The Frontiers. Trc. Peter Heath, San Francisco: Harper & Row, 1974, 213
12. Werner Heisenberg, Physics and Beyond, San Francisco: Harper & Row, 1971, Edt. Timothy Ferris, The World Treasury of Physics, Astronomy and Mathematics, New York: Little, Brown, 1991, 826
13. Max Planck, Edt. Charles C. Gillespie, Dictionary of Scientifik Biography, New York: Scribner, 1975, 15
14. Paul A. M. Dirac, The Evolution of the Physicist’s Picture of Nature, Scientific American 208, Sayı 5, Mayıs, 1963: 53
15. Charles Darwin, The Autobiography of Charles Darwin 1809-1882, Edt. Nora Barlow, Londra: Collins, 1958, 92-3
16. Paul Davies, Templeton Ödül Töreni Konuşması, Mayıs 1995
17. John Barrow, Templeton Ödül Töreni Konuşması, Mart 2006
18. John Foster, The Divine Lawmaker: Lectures on Induction, Laws of Nature and the Existence of God, Oxford: Clarendon, 2004, 106
19. Hao Wang, A Logical Journey: From Gödel to Philosophy, Cambridge, MA: MIT Press, 1996, 316
20. Palle Yourgrau, A World Without Time: The Forgotten Legacy of Gödel and Einstein, New York: Basic Books, 2005, 104-5
21. Anthony Zee, Fearful Symmetry, New York: Macmillan, 1986, 280-281