ONTOLOJİK ARGUMAN SAVUNUSU


     Merhabalar , bugun belki de adını çokça duyduğunuz fakat sağda solda ileri geri konuşulan ,çürütüldüğü zannedilen,kelime oyunu olarak görulen a priori kanıtlamalar türünden olan ontolojik arguman hakkında konuşacağız.

    Ontolojik argumanları diğer bildiğimiz klasik kozmolojik ,gaye ve düzen(teleolojik) ve ahlak argumanlarından ayıran bir özellik var.Saydıgımız argumanlar dış dunyadan veri toplayarak bir kanıtlma çabası içerisindeyken ontolojik argumanlar yalnızca Tanrı kavramına odaklanarak onun varlıgının ispatlanabilecegini soyler.Şiddetli tenkitlere maruz kalan bu argumanlara gelin yakından göz atalım
  

    Aziz Anselmin Argumanı:Zihnimde kendisinden daha buyuğu duşunulemeyen varlık fikri var

  Eger ben bu varlıktan daha iyisini duşunebilirsem şuphesiz bu apaçık bir çelişki olur(çunku kendisinden daha buyugu duşunulemeyen kendisinden daha buyugu duşunulebilen olur)Demek ki daha iyisini duşunemem lazım

    Bu varlık yalnızca zihnimdedir gerçekte yoktur dersem daha iyisini duşunebilirim.Hem zihnimde hem gerçekte olan varlık daha iyidir.

     Oyleyse bu varlık yalnızca zihnimde vardır diyen birisi kendisinden daha buyugu duşunulemeyen varlıgı kendisinden daha buyugu duşunulebilen yapmıştır

     Bu çelişkidir ve imaknsızdır

    Dolayısıyla Tanrı vardır


Anselm bu argumanı kitabında bir dua şeklinde yazıyor ve ilk eleştirisi yine bir din adamı olan Gaunilodan geliyor. Bu tarz bir kanıtlamanın hayali uydurma varlıkları kanıtlamada kullanılabilecegini vurguluyor. Mesela kendisinden daha buyugu duşunulemeyen ada gibi.Anselm cevap olarak bir tek zorunlu varlık olandan bahsettigini soyledi,bu arguman bir tek Tanrıya uygulanabilirdi. Anselmi gayet haklı buluyorum çunku Gaunilonun soyledigi mukemmel ada aslında Tanrıdır yani siz hangi varlıga mukemmel derseniz onu Tanrı konumuna yukseltirsiniz dolayısyla geçersiz bir eleştiri.Gauniloya bir cevap da Alvin Plantingadan geliyor. Mukemmel ada fikri  en buyuk tam sayı fikri gibi tutarsızdır. Çunku biz adanın kalitesini buyuklugunu agaç sayılarını her zaman artırabiliriz o zaman tutarsız bir kavramı ispatlamak saçma olacagı için Anselmin argumanı maddi varlıklara uygulanamayacagını rahatlıkla soyleyebiliriz. Peki tanrı da en buyuk tam sayı gibi tutarsız degil midir? 360 derece açıdan daha buyuk bir açı olmadıgı gibi Tanrıdan da daha buyuk bir varlık da duşunemememiz gayet makul gozukuyor.Mesela her şeyi bilen demek bilinebilcek her şeyi ve tum onermelerin dogrulugunu bilen demek. Kadiri mutlak demek guç yetirilebilcek her şeye  guç yetirebilen demektir. Bu yuzden Plantinganın Gauniloya eleştirisi Tanrı için yapılamaz.

    Bana gore anselmin argumanı gayet başarılıdır. Eger Tanrı gerçekte yok diceksek onun uydurma kurgusal hayali zihinsel duzmece bir karakter oldugunu kabul etmeliyiz.Boyle bir varlıktan daha iyisi gerçekte varolandır. Daha buyugu duşunulemeyen varlık tabiki gerçekte olmalıdır çunku gerçekte olmadıgı zaman gordugunuz gibi daha iyisi duşunulebiliyor.

    Anselmde bir tane daha arguman bulabilcegimiz soyleyen Malcolm e gore bu  daha saglamdır. Anselm zorunlu varlıktan bahsediyor, yoklugu duşunulemeyen varlık yoklugu duşunulebilenden iyidir. Dolayısyla Tanrı yoklugu duşunulemeyen olmalıdır. Tanrı gerçekte oyle bir vardır ki varlıgı zorunludur kimse ve hiçbir şey onu varolmaktan alıkoyamaz,yoklugu duşunulemez. Tanrı ancak boyle olursa kendisinden daha buyugu duşunulemeyen olabilir.

   Bu da gayet sevdigim ve dogru buldugum bir argumandır.Malcolm ve Hartshorne bunu guncelleyerek  kısaca şoyle ifade etmiştir:Tanrı ya vardır ya yoktur. Tanrı yoksa imaknsız oldugu için yoktur, tanrı varsa zorunlu oldugu için vardır. Tanrı için olumsal olması duşunulemez.Cunku bu durumda varlıgını başkasından alması gerekicek veya şans eseri sonradan varolması gerekicek. Bu da Tanrıya yakışmayacagına gore onun olumsal olmasında bahsetmek saçmadır.Demek ki ya imkansızdır ya zorunludur. İmkansızlıgı ispatlanamadıgına gore zorunlu olarak kabul edilmelidir.

   Şimdi Descartesin argumanına geçelim:En mukemmel varlık tum mukemmelliklere sahiptir

 Varolmak bir mukemmelliktir

 Tanrı en mukemmel oldugu için varlıga da sahip olmak zorundadır

 Eger sahip degilse En mukemel varlık en mukemmel varlık deigildir ama bu çelişkidir

 Tanrı vardır.


    Descartes:Nasıl ki bir uçgenden iç açıları 180 derece olmak ayrılamıyorsa Tanrıdan da varlık ayrılamaz.Ben bir dag duşundugumde vadi ile beraber duşunmek zorundayım , vadisiz dag duşunmekte ozgur degilim aynı şekilde Tanrıya baktıgım zaman varlıgı da oyle goruyorum, ben olmayan bir tanrı duşunmekte ozgur degilim,Tanrının mahiyetine varlıgı da eklemeliyim çunku ancak o zaman tum mukemmelliklere sahip olabilir

   Gordugumuz gibi descartes burda varlıgı bir nitelik, ozellik, yuklem ve mukemmellik olarak almış.Bu argumana en buyuk eleştiriler de burdan gelmiştir.Ontolojik argumana en sistematik eleştiriyi yapan Kant da buraya yogunlaşmıştır.

 Leibniz descartesin Tanrının mumkun oldugu ispatlandıktan sonra işe yarayacagını soyluyor. Gerçekten de oyle! Eger Tanrı mumkun deilse hem var hem yok olmak zorundadır bu ise yanlıştır. Dolayısıyla Leibniz argumana dogru bir yerden yaklaşmıştır.Fakat bugun biz Tanrının imkanını degil Tanrı mantıksal olarak mumkun ve anlamlı bir kavramsa onun kesinlikle varoldugunu kavramından çıkarılabilecegini savunucaz. 

   Kant ve hume ontolojik argumana en sistematik eleştiriyi ilk yapan 2 duşunurdur.

    Kant varlıgın bir yuklem olmadıgını, bir kavramı genişletip yeni bir şey eklemedigini tam aksine bazı ozelliklere sahip olabilmek için zorunlu bir şart oldugunu ileri surer.O yuzden varolmayı Tanrıya ekleyemeyecegimizi soyler.Peki gerçekten öyle midir? Eger varlık bir yuklem degilse bir kavrama var veya yok dedigimizde anlayışımız nasıl degişiyor?Olmayan şeyleri nasıl duşunuyoruz?Var veya yok olmayı nasıl anlamalıyız?Kanta gore aradaki fark sadece niceliksel bir fark ,aklımdaki şeyin bilfiil olması varolmak demek.Plantingaya gore varolmayı sadece niceliksel bir fark olarak almak dogru gozukmuyor.Mesela bir at kavramını duşunelim,bu kavram analitik olarak(bkz:analitik ve sentetik onermeler) içermedigi şeyleri varolunca kazanıyor.Bostonun en uzun boylu adamı analitik olarak bekar veya evli olmayı içermez ama bu adam varoldugunda bu ozelligi kazanır ,yani bir kavrama varolmak eklenince sadece niceliksel bir fark oldugu yanlış.Ayrıca varlıgın bir yuklem olmadıgını soyledigimizde Kaf Dagı ve Agrı Dagı arasındaki farkı neyle açıklayacagız?Kantın bu duşunceleri Hume a çok benziyor. Kendisini uykusundan uyandıran olarak goruyor Kant Hume u.         2 sine gore de Bir şeyin varlıgı yalnızca kavramsal incelemeyle çıkarılamaz.Tecrube alanıyla o şeyin desteklenmesi gerek. Biz bir şeyi düşündüğümüzde varolarak düşünürüz ama bu düşünce o şeyin varolduğunu göstermez.Hume bu yuzden bir şeye vardır demenin o kavrama yeni bir şey eklemeyeceğini yani onun bir yuklem olmadığını savunur.Varolduğunu göstermek için kavramın dışına çıkmak gerek.

    Bu eleştiriler güçlü gözükebilir.Yanılınan nokta biz bir şeyi düşündüğümüzde varolark düşünmeyiz.Kavram hakkında düşünürüz.Eğer hume haklı olsaydı olmayan şeyler düşünemezdik,halbuki biz olmayan şeyler de duşunebiliyoruz.Bir şeyin varlıgının o şeyin kavramına odaklanarak çıkarılamayacağı iddası tecrube alanına giren olumsal varlıklar için doğru olabilir.Zaten ontolojik argumanın iddası Tanrının bu konuda(varlığı yalnızca kavram incelemesiyle çıkarılabilmesi)istisna olduğudur.Hume un bu  eleştirisi başarısız olmuştur.

Kantın varlığın yuklem olmadığına dair diğer bir eleştirisi şöyledir:
  
Aksi belirtilmedikçe, gerçek olan sadece mümkün olandan daha fazla bir şey içermez. Yüz gerçek taler, yüz mümkün talerden en ufak fazla bir para bile içermez. Çünkü ikincisi kavrama ve birincisi de objeye (nesneye) ve kavramın varsayılmasına işaret ettiğinden eğer birincisi ikincisinden daha fazla şey içerseydi, bu durumda, kavramım bütün objeyi ifade edemeyecekti ve dolayısıyla yeterli bir kavram olamayacaktı. Ancak, benim ekonomik durumum, yüz gerçek talerle sadece onların kavramı olandan (yani, sadece onların imkânından) daha fazla etkilenecektir.

  Bu duşuncesiyle hume a benzeyen kant ikna edicilikten uzak görunmektedir.Zaten kimse Kantın bahsettiği gibi bir fazlalıktan bahsetmemektedir(para olarak fazlalık).Son cumlesine bakacak olursak Kant kendisiyle çelişmektedir,ekonomisini gerçek olan daha fazla etkiliyorsa mumkun olandan fazla bir şey içeriyor demektir.Yuz taler kavramının çantasında bulunduğunu soylemek de ona yeni bir şey eklemektir. 

 Kantı bazı duşunurler hatalı bulmuştur. O birinin diğerinden daha fazla bir şey içermemesi açısından objelerle kavramları karıştırmıştır. İllaki bu açıdan bir karşılaştırma yapılacaksa obje-obje  kavram-kavram karşılaştırması yapılmalıdır.

 Varlığın yuklem olmadığına bir eleştiriyi de Oliver A. Johnson yapmıştır. Ona göre varlık bir şeye eklendiğinde eğer yuklemse olumlu veya olumsuz olarak bir özellik katacaktır. Ama bazı şeylere eklendiğinde olumlu bazılarına eklendiğinde olumsuzsa bu durum bize varlığın bir nitelik olduğunu değil, objenin mahiyetine işaret ettiğini belirtir.Baş ağrısının olmaası olmamasından daha iyidir veya Tanrının olması olmamasından daha iyidir. Bu olumsuzluk ve olumluluk durumu varlık eklenmesinden dolayı değil objenin mahiyetinden dolayıdır.

  Cidden aşırı derecede zayıf görduğum bir eleştiri.Zeki olma özelliğini ele alalım. Öğretmenin zeki olması zeki olmamasından iyidir, aynı şekilde de hırsızın zeki olması zeki olmamasından kötudur. Bu durumda zeki olmak bir yuklem değildir mi demeliyiz?Bu soruma cevap verilmedikçe geçersiz sayılmalıdır.

 Varlığın yuklem olup olmama konusuyla alakalı kendi argumanlarımı da belirtmek istiyorum. Biri size suçlusun diye iftira atsa  bunun varolmadığını ispat için uğraşırsınız, karşı tarafta varolduğunu ispat için uğraşır. Eğer varlık bir kavramı genişletmiyorsa bu uğraşınız ne için ?Tanrı vardır ve Tanrı yoktur önermelerini 2 tarafın da bu kadar hararetle savunmasını nasıl açıklayacaksınız varlık yuklemdir demeden?Noel babaya inanan bir çocukla inanmayan sizin aranızdaki fark nedir?Bunlara en rasyonel cevabı vermek için varlığı yuklem olarak kabul etmek zorundayız.Meinongculuğa göre de olmayan şeyler de vardır. Varolmak , bir kavramı genişlettiği için onu yuklem olarak almalıyız. Tanrıya var dediğinizde davranışlarınız değişebilir ona dua edebilir ibadet edebilirsiniz. Tam tersi yok dediğinizde de oyle.Bir kavrama yok demek o şeyin yalnızca zihinde bulunduğunu gerçekte bulunmadığını  söylemektir.Araba kavramını tanımlarken çöpluklerde bulunur demem onun hakkında yeni bir şey söylemek olucaksa zihinde bulunan Tanrıya zihin dışında da bulunur demek yeni bir şey eklemiş olabilir.Varlığın bir yuklem olması gerektiği aşikar olduğuna göre Hiçbir varlık iddası analitik olamaz iddasına geçelim.Değinilcek çok nokta yok aslında. Çunku bizim iddamız varlık iddası sadece Tanrıda analitiktir veyahut matematiksel önermeler ve Tanrı varlığı analitiktir. Kant diyor ki Tanrı kadirdir demek Tanrı varsa kadirdir demektir.Tanrı alimdir demek Tanrı varsa alimdir demektir. Tanrı vardır önermesi de ya analitiktir ya sentetik. Her varlık iddası sentetiktir dolayısıyla Tanrının reddi çelişik değildir.Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta Kantın varlık iddasına sentetik demesi. Eğer sentetikse varlık bir yuklem demektir ama Kant buna karşı çıkacaktır.Dolayısyla burda Kantın çelişkisini görmekteyiz.Eğer sentetikse bir yuklem oldugu için Tanrıya bu yuklemi eklemek gerek.Tanrı vardır önermesi analitik olamazsa Tanrı zorunlu varlık olamaz ama zorunlu varlık olmamak Tanrıya yakışmaz.Dolayısıyla zorunlu varlık olmalıdır. Kant burada olmayan bir zorunlu varlıktan değil zorunlu varlığın olmadığından bahsettiğim için çelişki yoktur eleştirisini yapacakttır.Fakat anlayamadığı nokta Tanrının varolmasının zorunlu ve analitik olduğudur. Kanta döngusel bir şekilde cevap verebiliriz.Bu varlığın varlığı gereklidir. Kant yine aynı şekilde Tanrı varsa zorunludur eleştirisini yapar.Zorunlu varlığın varlığı için ''se-sa'' kalmamıştır, o kesinlikle vardır. Bir varlık için imkansız varlık dediğinizde nasıl ki onun kesinlikle yok olduğunu anlıyorsanız aynı şekilde bir varlık için zorunlu dediğinizde onu kesinlikle var ve yok olarak algılamalısınız.Uçgen kare varlık varsa yoktur ya da yoksa yoktur gibi bir eleştiri saçmaysa zorunlu varlık varsa zorunludur eleştirisi de aynı şekiilde saçmadır. Bu şekilde de Tanrıyı kanıtladığımızı duşunuyorum.

     Şimdi diğer bir ontolojik kanıtlama olan Plantinganın argumanına geçelim: Aşılamaz varlık bir mumkun dunyada vardır

 Tanrı ancak ve ancak her dunyada olursa aşılamaz olabilir.

 O zaman Tanrı birinde varsa hepsinde vardır

 Tanrı vardır

 Bu tarz argumanlar modal ontolojik arguman diye geçer ve  Zorunlu varolma mumkunse zorunlu varolma vardır şeklinde de kısaca ifade edilebilir.

  Buna çok değinmek istemiyorum çunku oldukça ayrıntılı bir konu kısaca eleştirileri inceleyip yazımı tamamlayacağım inaşallah

  Mumkun dunyalar semantiğini kullanan Plantinga Tanrının varlığından çok Tanrı inancının rasyonel olduğuna dair bir kanıt surmek için kullandı.Ancak sıkıntı Tam olarak ilk öculu kabul etmede. Aşılamaz varlık bir mumkun dunyada yoktur birinde yoksa hiçbirinde yoktur şeklinde bir itiraz getiren Mackie, Tanrının rasyonel olamayacağını da bu şekilde ispatlamaya çalışıyor. Benim Mackie yi eleştirdiğim nokta Tanrı bir mumkun dunyada yoksa Tanrının varlığı o dunyada ve her dunyada aşılmış olduğu manasına gelmiyor mu? Eğer denirse ki Tanrı hiçbir dunyada olmadığı için aşılabilcek bir varlığı yok , o zaman Tanrının bir dunyada olup digerinde olmamasının imkansız olduğu savunulması nasıl yapılıcak?Çunku a dunyasında var bde yoksa , Tanrının bdeki buyukluğu a da aşılmış demektir(b dunyasında tanrının bir buyukluğu yok ki eleştirisi yapılamadı , demek ki olmadığı dunyalarda da bir buyukluğu var), aşılamaz varlığı aşmak imkansız olduğuna göre her dunyada olmalıdır. Olmadığı dunya varsa o dunyada Aşılamaz varlık aşılmış anlamına gelir. En basidinden bir elma bile aşar o varlığı , çunku en az bir mumkun dunyada var. 

  Çıkaracağımız sonuç Tanrı kavramının mutlak ve zorunlu şekilde kadir, alim ,ahlaklı, iradeli ve aşılamaz max mukemmelliğe ve buyukluge sahip oldugudur. Bu durumda Tanrı her mumkun dunyada olacaktır birinde bile olmaması onun zatına yakışmayacaktır. Dolayısıyla o mutlak zorunlu şekilde her dunyada varolacaktır.  Gereksiz Kötuluk olan dunya da Tanrıyla çeliştiği için , Tanrı da her mumkun dunyada olmak zorunda olduğu için gereksiz  kotuluk olan dunyayı imkansız dunyalar sınıfına sokmak gereklidir.(Ontolojik argumanın çeşitleri tabiki bu kadar değil ancak yazımızda kısa ve anlaşılır tutmaya çalıştık)


                                                    Selam ve Dua ile...