İSLÂM'DA ÇOK EŞLİLİK

 


İSLÂM'DA ÇOK EŞLİLİK 


            Bu konuyu 3 farklı açıdan açıklamaya çalışalım: 

           •1• Dinsizlerin deliler gibi yardırdığı başlıklardan birine daha hoşgeldiniz. Kendilerince, sahip olmadıkları ahlaki ilkeler üzerinden, hiç bir sınırlama ile muhattap olmadıkları halde, neden 4 kadınla evlenme hakkı verildiğini sorgulamaya çalışıyorlar. Anormal durumlar dışında uygulanması mümkün olmayan savaş gibi devleti zaafiyete uğratan ve toplumda haddinden çok dul kadın ve yetim çocukların sayısını arttıran, özel durumlarda da zaruri hale gelen, sosyal bir çözümdür. Burada söz konusu olan, tüm hukuki haklarıyla ve tam anlamıyla bir sorumluluk prensibine dayalı evliliktir. Sizde olduğu gibi tek gecelik ilişki değildir. Bir ömür boyu birlikte bir yaşamı paylaşmaktır. Soruyoruz dinsizlere; sizin hiç bir sorumluluk duymadan, sınırsız bir şekilde, kadınların cinselliğinden faydalanabileceğiniz/onları becerebileceğiniz hakların önünde, dinsizliğin getirdiği ahlaki bir sınırlama var mı? yok! 1400 yıl öncesi değil, 10 yıl öncesine kadar, hollanda sokaklarının vitrinlerinde, kadınların satılmasına, parası olanların onlara tecavüz edebilmesine engel olabilecek, dinsizliğin getirebildiği bir sınırlama ya da bir ahlaki ilke var mıydı? yok! Peki bugün bile, genel ev denen köle pazarlarında, kadınların tecavüze uğramasına karşı çıkabileceğiniz bir ahlaki ilkeniz var mı? hayır! paraya ihtiyacı olduğu için tecavüze razı olmuş bir kadın ve parası olduğu için dilediği kadına tecavüz etmeyi hakkı olarak gören bir adamı durduracak ahlaki ilkenizi yazabilir misiniz şuraya? hayır! İnsan sormadan edemiyor, nerede sizin bu insan hakları bildirgeniz? anlaşılan sadece güçlülerin hukukunu koruyor. Asıl meseleye gelecek olursak: Dört kadınla evlenme konusu, illa dört tane eş olacak anlamında değildir. Esas olan bir kadınla evlenmektir. Ancak gerekli olması durumunda, bütün şartlara da uymak kaydıyla, iki kadın veya üç kadın veya dört kadınla evlenilebileceğine izin verildiğini göstermektedir. İslam dini arabistan yarımadasına yayıldığı sırada, bir kısım cahiliye âdetleri de bütün tesirleriyle hükmünü icra ediyordu. İslamiyet bunlardan bazılarını tamamen kaldırıyor, bazılarını mutedil hale getiriyordu. Bunlardan birisi de cahiliye dönemindeki sınırsız kadınla evlenme meselesi idi. İslamiyet gelmeden önce arap yarımadasında erkekler, sayı tahdidi olmaksızın, istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. İşte Kur'an-ı kerim bu cahiliye âdetine bir sınırlama getirdi. Azami olarak dörde kadar evlenebileceğini açıkladı. Cenab-ı Hak “Eğer hanımlarınız arasında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız sadece bir tane ile yetinin.” buyurdu. (nisa, 4/3) Buna göre, birden fazla evliliği Kur'an tesis etmedi. Ancak daha önce sınırsız olan adedi sınırlandırdı. Mesela giylan ismindeki sahabi müslüman olduğu zaman on hanımla evli idi. İslamiyeti kabul ettiğinde dörtten fazlasını boşadı. İslamiyet her ne kadar birçok kadınla evlenmeye müsaade etmişse de bir tek kadınla evlenmeyi esas olarak kabul etmiştir. Birden fazlasına müsaade “ahlaki ve sosyal zaruretler” haline tahsis edilmiştir. Bu durumda kadınlar arasında adaletin şart olduğu açıklanırken ruhi temayüllerde eşit davranmanın pek mümkün olmadığına dikkat çekilmiştir: “Ne kadar isteseniz kadınlar arasında adaletli davramaya güç yetiremezsiniz.” (nisa, 4/129) 1. Erkek aynı anda dilediği kadar kadın ile evli olamaz. islamiyet bu konuda erkeğe bir sınır koymuştur. 2. Dört kadınla evlilik emredilmemiştir. dört kadınla evlenme farz veya vacip değildir. 3. Nikah akdi yapılırken kadın evleneceği erkeğin başka bir kadınla evlenmemesi şartını koşma hakkına sahiptir. 4. Birden fazla kadınla evli olmak, erkek için sorumluluğun ve yükün artması demektir. Eşler arasında gücü yettiği halde adaleti sağlayamayanlar kul hakkına girerler. Bu ayette müslüman erkeklere bir kadınla evlenme tavsiye edilmiştir. Adil davranmak önceliklidir. Eğer erkek birden fazla kadın ile evlendiğinde adil davranamayacağından korkarsa bir kadınla evli olmayı tercih etmelidir. Yoksa kul hakkı yeme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Günahlar ve kul hakları ise kişiyi cehenneme yaklaştırır. Meseleyi daha detaylı anlatmak gerekirse de: Nisa 3. Ayette "Elinizin altındakiler yeminleriniz altındakiler" gibi anlamlara gelen bir kelime kullanılmıştır. Diğer ayetlerden cinsel birlikteliğin ancak evlilik yolu ile yapılabileceğini anlıyoruz. (cariye olsa bile evlilik gerekli). Çokeşliliğin de şartı var tabi (yetimlere adalet getirme amacı) Kur'an'a göre halk arasında kadın köleyi ifade eden cariye edinme veya köle edinme bir müslümana yasaktır. Dolayısıyla nikahsız sahip olduğu bir kadın yoktur ki onunla cinsel ilişki yaşaması meşru olsun. kuranda eğer ki özgür kadınlara güç yetiremezse başkasının kölesi ile (ki bu köle zaten mümin kişinin olamaz mümine yasaktır) nikahlanabileceğinden bahseder. Cariyenin bir diğer ifadesi hizmetli kadındır. Hizmet eden kadın da zaten köle değildir onun efendisi değildir sahip olduğu kişi değildir. O, kadının bir işidir. Bahçıvan ahçı olmak gibi. Onunla da nikahsız ilişkiye GİREMEZ. Ellerinizin altındakiler Yeminleriniz altındakiler Sağ elinizle/sözleşme ile sahip olduklarınız gibi ifadeler "nikah"ı ifade eder Kur'an'da. Nikah da sözleşmeye yemine dayanır zira. Nikahlı kişinin de "sağ elinin sahip olduğu" "elinin altındaki" ile tanımlanması tuhaf olmaz. Allah Nisa 3. Ayetteki bu ifade ile kuranda nikahlı kişileri ifade ederken kullandığı sözlerden birini kullanıyor. Örneğin mearic suresindeki bir ifade de yanlış çevrilmekte. Konu hakkında bir açıklamayı paylaşayım: ---- Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar. (mearic suresi 29-30 yaygın çeviri) şimdi bu çeviriye göre “mümin erkekler” mahremini korur, lakin “eşleri ve cariyeleri” hariç! bakın siz şu sinsiliğe! şimdi gelin birlikte bakalım, gerçekte ne diyor bu ayet! vellezîne hum lifurûcihim hâfizûn. İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn. Arapça bir kelime olan “cariye kelimesi” yukarıdaki ayette geçmez! ayette geçen “ma meleket eymanühüm” yeminle himaye ettiğiniz manasına gelir. Cariye anlamına gelmez! bunu delilendirelim; Bu ifadeyi görür görmez “cariye” kavramını oraya yapıştıran paranoyak akıl; genellikle diyanet çevresinde yoğunlaşıyor. Yani “devletin resmi kurumlarının yaptığı meallerde” bu çeviri, aynen bu şekilde yer alıyor. Şimdi kelime kelime ele alalım bu kavramları; ma: ki onlara meleket: sahip oldu eymanuhum: yeminleriniz Ayetin yukarıda ki çevirisinde verdiğimiz “mahrem” çevirisi, “lifurucihim” olarak geçen ve kalınlaştırarak orjinalinde gösterdiğim kavrama karşılık gelir. Bu kavramın lügat manası ise; “ırz, namus, mahremiyet” manalarına gelir. İllâ alâ ezvâcihim ev/yani mâ meleket eymânuhum / sadece eşleri yani meşru yolla birlikte oldukları/yeminedikleri. ayette geçen bağlaç (ev bağlacı) yani manasına gelmektedir. Dolayısı ile ayette “iki zümreden bahsedilmez. Zevcenin meşruiyetinden bahseder.” Eğer siz bu bağlacı “ve” diye okursanız, manası veya olur, o halde “iki ayrı olgudan söz etmiş olur.” lakin o bağlaç “ve diye okunmaz ev diye okunur...” O halde mearic suresi’nin 29. ve 30. ayetlerini meal edelim; “Onlar mahremlerini koruyanlardır, yalnızca eşlerine yani meşru yolla birlikte oldukları sözleştiklerine yaklaşırlar. Bu nedenle de kınanmazlar!” Ayetin neyi kastettiğini düşünürsek karşımıza şu çıkmaktadır; “Eşlerinizi aldatmayın. Çünkü siz bir yemin üzere, meşru bir zeminde muhabbet bağı kurdunuz.” Evet, ayet; aldatmalara işaret eder. Eşlerin “yeminliler” olduğunu söyler. Eyman/yeminler yani karşılıklı bir sözleşme yaptığınız eşiniz dışında kimseyle münasebet kurmayın. 


                 •2• Nisa 3. Ayette bahsedilen adaletsizlik durumu sadece yetimler hakkındadır. Zira ayetin başında bahsedilen adeletsizlik yetimler hakkındadır. Devamında "eğer bu durumda adaletin korunamayacağı..." derken de gene yetimlerden bahsedilmektedir. Zira, türkçe dersindeki paragraf sorularında anlamaya dair verilen bilgilerde olduğu gibi ayetin başındaki adaletsizlik yetimler hakkındadır. Devamında da "kadınlar hakkında adalet" diye bir belirtme yapılmamaktadır. Nisa 3. Ayette bahsedilen adeletin sadece yetimler hakkında olduğunu anlamamızın bir diğer yolu da Allah'ın, Nisa 129. Ayette, erkekler ne kadar istese dahi uğraş verse dahi kadınların yüzde yüz kesinkes adaletsizlik (haksızlık) yaşayacaklarını bildirmiştir. Kadınlar hakkında kesinkes haksızlık -adaletsizlik yaşanılacağı erkeğin kesinkes kadınlar hakkında adalrti sağlayamayacağı bildirilen bir konuda Nisa 3. Ayette kadınlar hakkında adaletten bahsetmeyeceğini anlayabilmekteyiz. Israrla müslümanlar Nisa 3. Ayetteki adaleti kadınlar hakkında olarak alıyor... Bir de, Allah, kocası yeni bir eş almış kadına "evliliğini sürdürmen daha iyidir, daha takvalıdır sürdür" demiyor; ayrılmak isteyen kadınlara da fakirleşmekten parasızlıktan korkmamaları yönünde onları zenginleştirme vaadi vererek arka çıkıyor. Bu bahsettiğim ayet Nisa 129. Ayetin hemen peşinden gelen ayet ve bu vaadin çokeşli nikah içindeki ayrılmak isteyen kadınlara yapıldığını görmemiz mümkün. Erkeğe ise barışı öğütlüyor bir kadını tamamen kocasız gibi bırakmaması adına. Hani sünnet vs diye bu modeli daha takvalı sananlara; ya da "tamamen serbest" sananlara duyurulur. Nisa 3. Ayete göre, çokeşlilik yalnızca "yetimlere adalet getirme amacıyla" yapılır. Hanımın çocuk doğuramaması, hasta-sökel olması da çokeşliliği meşrulaştırmaz. Bu arada diyanet vb. Nisa 3. Ayeti yetim kızlar diye çevirir yanlıştır. Ayette sadece yetimler denilmektedir. Ve bu kelime anasız-babasız kız-erkek reşit olmayan tüm çocukları ifade eder Kur'an'da (halk içinde de...) Yetimler konusunda adaletli davranamamaktan korkuyorsanız, uygun gördüğünüz kadınlarla ikişer, üçer, dörder evlenebilirsiniz. Eğer bu durumda adaletli olamamaktan/adaleti sağlayamayacağınızdan korkuyorsanız bir taneyle veya yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları ile yetinin. Adaletten ayrılmamanız için en uygunu budur. (Nisa suresi, 3. Ayet) Ne kadar isteseniz, kadınlar arasında tam bir adalet sağlayamazsınız; bari tamamen birine meyledip de diğerini kocasız gibi bırakmayın. Eğer durumunuzu düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız, şüphesiz ki allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. (nisa suresi, 129.ayet) -- görüldüğü üzere burada erkeklere hitap ediliyor) Hemen devamında da: Nisa suresi 130. Ayette eğer ki kadınlar ayrılırlarsa onlara allah tarafından zenginleştirme vaadi yapılıyor. Kadınlar, haksızlık yaşadıkları bu modele katlansın daha takvalıdır anlayışı yok, tam tersine memnun olmayan kadınlara allah parasızlıktan korkup kocalarından boşanamayanlara zenginlik vaad ediyor. Eğer ayrılırlarsa allah, geniş nimetinden her birini zenginleştirir. Allah vâsi'dir, genişler ve genişletir; hakîm'dir, hikmeti sınırsızdır. (nisa 130.ayet)


                 •3• Bütün Büyük Dinlerin Tek Eşliliği Öğütlemesi: Yetimler konusunda adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, sizin için helal kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, bir tek kadınla ya da ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur. (nisa suresi, 3.ayet) Ayetin girişindeki ifade yetimlerdir. Yetimler= bu kelimeyi bazı mealler "babasız kalmış evlenilebilecek çağdaki yetim kızlar" diye çeviriyor. Oysa ayetteki kelime yetimlerdir ve bu ifade kuran'da halk arasında da olduğu gibi, babasız kalmış erkek-kız çocuklar için kullanılır. Ayetin yanına kendi kafamıza göre ekleme, farklılaştırma yapamayız. Kelime yetimlerdir. "Eğer bu durumda adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız..." sözündeki adalet = gene yetimler konusundaki adalettir. Çünkü zaten ayetin başında da yetimler konusundaki adaletten bahsediliyor. Bu ifade, önceki cümlenin devamı. Ayetin orjinal metninde "kadınlar arasında adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız..." demiyor sadece adalet diyor. yani buradaki adalete "kadınlar arasındaki adalet" diye ekleme yapamayız. nitekim Nisa 129. Ayette kadınlar arasında adaletin kesinlikle sağlanmayacağı zaten bildirildiğinden, kadınlar hakkındaki adaletin sağlanamamasından bahsedemez. Özetle Nısa 3. Ayetin hiçbir yerinde kadınlar konusunda adaletten bahsedilmiyor, sadece yetimler konusundaki adaletten söz ediliyor. Dolayısı ile erkeğin ikinci, üçüncü evlilikleri yapabilmesi için gözetiminde yetimler olması gerektiği, ve yetimlerin adaletsizlik (haksızlık/eşitsizlik) yaşamalarından korku duyması gerekmektedir. İkinci, üçüncü evlilikler bu şartlara bağlanmıştır. Ev ortamında öz çocuklar arasında, dışarıdan gelen yetim bir çocuk haksızlık/eşitsizlik görebilir. Eğer bahsedilen koşullar sağlanamazsa yani yetimler konusunda yaşanan adaletsizliği alınmak istenen kadının çözemeyeceği düşünülüyorsa "bir kadınla ya da elinizin altındakilerle yetinin" demekte, bu ayetteki; Elinizin altındakiler ifadesi = o zamana kadar çokeşlilik kurallarına göre alınan kadınları ifade ediyor. Yani erkek örneğin 4.bir eş almak istediğinde (yetimler konusunda adaletin sağlanamayacağını düşünürse) bu yeni hanımı alması yasaktır. O zamana kadar bu kurallara göre aldığı kadınlarla evliliklerine devam eder. Yahut bir eşi varsa, ve kuralları sağlayamıyorsa onunla devam eder. Eğer bu uygulama tamamen serbestlik olsaydı, ikinci üçüncü evlilikler için gerekli bazı nedenlerden (yetimler konusunda adaletin sağlanamayacağından korku duymaktan) bahsedilmezdi. Serbestlik olsaydı ayetin girişinde ikinci üçüncü evliliği herhangi bir nedenle ilintilemez, isterseniz birden fazla kadın alabilirsiniz ama kadınlar arasında adalet sağlayamazsınız; der geçerdi. Yani erkeğin birden fazla eş alabilmesi için önce gözetimine yetim alması gerekmekte, bu da yetmiyor gerçekten bu yetimin haksızlık/adaletsizlik yaşamasından kaygı duyması gerekiyor. Gözetiminde yetim olmayan erkek zaten birden fazla eş asla alamaz. Yetimler konusunda adaleti birden fazla eş alarak sağlamış bir erkek, tekrar bu adaleti bozacak bir unsur olmadığı müddetçe (özçocukların artması ya da başka bir yetim daha sahiplenmesi gibi şeyler olmazsa) yeni hanım alamaz. Kur'an'daki pekçok ayetten islam'da çokeşliliğin var olduğunu anlarız ama bunun nasıl uygulanması gerektiği Nisa suresi 3. Ayette anlatılır. İslam'da çokeşlilik vardır ama bazı kurallara bağlıdır. -Ortada yetimler olması onların gözetime alınması -Haksızlık yaşamalarından korku duyulması Erkek örneğin gözetimine aldığı yetim kalmış yeğenini kendi öz çocukları ile aynı evde tutması gerekir. Hanımının, ya da ev ortamının yetim konusunda adaletsizlik oluşturacağına dair korkusu yoksa da yeni kadın alamaz. Çünkü bu korkuyu duyması da şart gösteriliyor. Kendi çocuklarının çok fazla olmasını da haksızlık oluşturacak bir neden olarak görebilir mesela, irdelemesini yapmak erkeğe düşüyor. Özetleyecek olursak: 4 eşe kadar helaldir, ancak 4 eş emir değildir, Allah Teâlâ; ben sizi tanıyorum, siz adaleti sağlayamazsınız diyor ve 1 eş almayı tavsiye ediyor.(bkz. Nisa 4) Ki 4 eş zaten zaruri olmadıkça alınmamalı. (zaruri durum: savaş vb. durumlar) Yeterince iyi açıkladığımızı ve anlaşıldığını umuyor, yazıya Allah Teâlâ'nın bir Ayet-i Kerime'siyle son vermek istiyorum: Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün. Kur'an/Ali İmran:112 


Selâmetle ve hidayetle...


 Yazar: Atayezid