Din ve Mitoloji ve Kölelik

 











Yazar:Zülfikar

Esselamu aleyküm bugün din ve mitolojinin islamda kölelik videosuna cevab vereceğim inşaAllah Öncelikle islamda köleliğin nasıl olduğunu anlatalım:İslam dini herşeyden Önce köleliği yalnız savaş esirlerine münhasır kılmış,diğer kaynaklara izin vermemiştir.Bunun yanında Allah rızasına kavuşmak isteyen müslümanların samimiyetle benimsedikleri gönüllü köle azat etme alışkanlığı yerleştirmek,ayrıca bazı günahların kefareti olarak köle azadını şart koşmak suretiyle köleler için hürriyete kavuşma yollarını çoğaltmıştır(Maide 5/89; Mücadele 58/3) Yalnız islam hukukunda görülen bir uygulama olarak da devlet gelirlerinin belirli bir bölümünü köle azadına tahsis etmiştir(tevbe 9/60) Bu arada İslâmiyet kölelere birçok noktada hürlere yakın bir hukukî statü vermiş ve bunu sosyal hayatta uygulamaya koyarak onlara hürriyetlerine kavuşuncaya kadar insanca yaşama imkânı sağlamıştır. Köle ve câriyelerle evlenmenin teşvik edilmesi (Bakara 2/221; Nisâ 4/25), kölelere karşı kötü muamelenin yasaklanıp onlara iyi davranmanın dinî ve hukukî bir sorumluluk haline getirilmesi (Nisâ 4/36; Müsned, I, 78; IV, 35-36; Buhârî, “Îmân”, 22; Müslim, “Eymân”, 29-42) bunun örnekleridir. Bunların ne ölçüde ileri ve insanî bir anlayışı yansıttığını anlamak için İslâm toplumundaki kölelerle diğer toplumlarda -özellikle yakın zamana kadar Amerikan toplumunda- yer alan kölelerin yaşayışlarının karşılaştırılması yeterli olacaktır. Köle ve cariye hür bir insanın malı olan, kendilerine ait hakları yok denecek kadar kısıtlı bulunan kadın (cariye) ve erkek (abd) insanlardır.. Kölelik ve cariyelik İslam'dan çok önceki devirlerden beri vardır. İnsanların köle ve cariyelere bakışı, onlara tanıdıkları haklar ve muamele biçimleri de değişik olmuştur. İslam geldiğinde dünyada ve Arabistan'da kölelik çok yaygın bulunuyordu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; çünkü köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Hayatlarında hürriyeti tanımamış ve tatmamış olan köleler de birden serbest bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşıracak, belki eski efendilerine başvurarak köle olmayı isteyeceklerdi. Bu yüzden İslam, köleliği birden kaldırmak yerine önce kölelerin durumunu ıslah etmeyi, onlara -kendi iradeleriyle çalışıp bedellerini ödeyerek hür olmak dahil- bir takım haklar tanımayı tercih etti. Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkması için de tedbirler aldı, kurallar koydu. Şunu da eklemek isterim din ve mitoloji adlı kanal bu videosunda islam köleliği kaldırmak istememiştir tarzında şeyler diyordu ama islamda köle azadının büyük bir sevab olduğu ve bazı günahlara kefaret olduğu hatta hz.Muhammed(sav)in ölmeden önce bütün kölelerini azad ettiği İslam'ın köleliği kaldırmaya çalıştığına en açık delildir. Köle Azad etmek ile ilgili ayetler: Nisâ, 92. Ayet: Bir mü'minin bir mü'mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü'min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü'min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü'min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Mâide, 89. Ayet: Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. Mücâdele, 3. Ayet: Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Tevbe, 60. Ayet: Sadakalar (zekâtlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. "Ama o sarp yokuşu(cehennemde bir dağın adı) tırmanıp geçemedi. Bilir misin nedir o sarp yokuş? Bir köleyi azad etmektir(veya kafirlerin elinde esir tutulan müslüman bir esiri kurtarmaktır.." (90 Beled, 11-13) Hadisler: "Kim Müslüman bir köleyi âzat ederse, Allah Teâlâ onun her uzvuna karşılık âzat edenin bir uzvunu Cehennem ateşinden kurtarır. Hatta üreme uzvuna karşılık üreme uzvunu da ateşten âzat eder." (Buhârî, Keffârât 6; Müslim, Itk 22-23. Ayrıca bk. Tirmizî, Nüzûr 14) Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi: – Yâ Resûlallah! Yapılan işlerin hangisi daha faziletlidir? diye sordum, – "Allah'a iman ve Allah yolunda cihad etmek" buyurdu. – Hangi köleyi âzat etmek daha faziletlidir? dedim, – "Sahibi yanında en kıymetli ve fiatı en yüksek olanı" buyurdular. (Buhârî, Itk 2, Keffârât 6; Müslim, Îmân 136. Ayrıca bk. İbni Mâce, Itk 4) Ayrıca: Ma'rur ibni Süveyd şöyle demiştir: Ebu Zer (Allah Ondan razı olsun)'ı üzerinde değerli bir elbise ile gördüm. Kölesi de aynı elbiseyi giymişti, bunun sebebini sordum. Ebu Zer: "Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında köle asıllı bir kimseye sövdüğünü ve annesinden dolayı ayıpladığını anlattı. Bunun üzerine, Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ona şöyle demişti: "Sende cahiliyye huyundan bir parça var, onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin idarenize vermiştir. Kimin eli altında böyle bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara güçlerinin yetmeyeceği şeyleri yüklemeyiniz, şayet ağır bir iş yüklerseniz, onlara yardım ediniz." (Buhari, İman, 22; Müslim, Eyman, 40) Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)'dan bildirildiğine göre peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Sizden birinize hizmetçisi yemeğini getirdiğinde onu sofrasına oturtmaz ise kendisine yiyebileceği kadar bir miktar versin, çünkü yemeği o hazırlamıştır." (Buhari, Itk, 18) Bu hadislerden de açık açık anlaşılıyor ki köleler binevi sizin çocuklarınız gibidir.Yedirmek,içirmek barındırmak zorundasınız. İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun)'dan bize aktarıldığına göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Bir köle efendisine karşı samimi olur, Allah'a da güzelce ibadet ederse, onun için iki kat mükafat vardır." (Buhari, Itk, 17; Müslim, Eyman, 43) Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)'den bildirildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Efendisine hizmette samimi olan ve her işini iyi yapan köle için iki kat mükafat vardır." "Ebu Hureyre'nin canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki Allah yolunda cihad etmenin, hacca gitmenin ve anneme iyilik yapmanın sevabı daha fazla olmasaydı, köle olarak kalıp öylece ölmeyi isterdim." (Buhari, Itk, 16; Müslim, Eyman, 44) Ebu Musa el-Eş'ari (Allah Ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Rabbine güzelce ibadet eden, efendisine karşı vazifelerini gerektiği şekilde samimiyetle yerine getiren ve ona itaat eden köle için iki mükafat vardır." (Buhari, Itk, 17) Bu hadislere de bakarsak İslamda Efendi kölesine iyi davranması gerek ama ayrıca kölenin de efendisine uyması için mükafat ta var bu sayede hem köle hem de efendi için bir sıkıntı olmuyor binevi aralarında bir denge olmuş oluyor. Kölelere hakaret ve işkence etmek yasaklanmış, sahipleri ne yiyor ve giyiyorlarsa onlara da onların yedirilip giydirilmesi istenmiş, güçlerinin yetmediği veya zorlanacak işlere koşulmamaları, koşulurlarsa sahiplerinin onlara yardım etmeleri emredilmiştir. Bu haklar o kadar geniş tutulmuştur ki Cevdet Paşa bu yüzden şu vecize cümleyi ifade etmek durumunda kalmıştır: "İslam'da köle almak, köle olmak demektir." Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkmasına yönelik tedbirler içinden şu kadarını hatırlatalım: a) Bir köle bedelini ödeyerek hür olmak isterse -kölenin durumu müsait olduğu takdirde- sahibi bu teklifi kabul edecek ve ona bazı günler bu maksatla çalışması için izin verecektir. b) Kölelerin bedelleri ödenerek azat edilmeleri için zekat bütçesine ödenek konmuştur. c) Sahibi, -şer'î akit gereği- kadın köle ile karı koca hayatı yaşar da cariye çocuk doğurursa bu çocuk hür olduğu gibi anasının da statüsü değişmekte, "ümmü'l-veled" adını alan cariye artık alınıp satılır olmaktan çıkmakta, kocası ölünce de tam manasıyla hür olmaktadır. d)Yemin edip vazgeçme, Ramazan orucu tutarken cinsel temas yaparak oruç bozma, kaza yoluyla adam öldürme gibi birçok durumda kölesi olana köle azat etme mecburiyeti getirilmiştir. Böyle bir mecburiyet olmadığı halde köle azat edenlere büyük mükâfatlar vadedilmiştir.... Bütün bunlara rağmen İslam tarihinde köleliğin devam etmesi ve bu insanlık ayıbını başka milletlerin, oldukça geç de olsa Müslümanlardan önce kaldırmaya teşebbüs etmeleri bazı Müslümanların kendi kusurudur; dinlerini iyi anlamamaları, Allah ve Resulü'nün maksadını gerçekleştirme konusunda titiz davranmamaları, dünya menfaatini ahiretinkine tercih etmeleri yüzünden bu böyle olmuştur. (Hayrettin Karaman, Kölelik Meselesi) Neden İslâm hukuku, bu tür müesseselerle köleliği tedricen kaldırmayı gaye edindiği halde, birden bire köleliği lağvetmedi? sorusuna Hz. Peygamber, sosyo-ekonomik açıdan çok önem arz eden bir cevap vermektedir: Bilindiği gibi âyette mükâtebe akdi "Eğer onlar hakkında hayırlı olduğunu biliyorsanız" şartına bağlanmıştır. Bu hayırlı olmayı, Hz. Peygamber şu ifadeleri ile açıklamaktadır: "Yani bir san'at sahibi olup da kendi geçimlerini temin edecek durumda iseler ve hayatı tek başına yürütebilecek güç kendilerinde var ise akid yapınız. Aksi takdirde onları insanların üzerine yırtıcı köpekler gibi salıvermeyiniz." Yani ister mükâtebe akdiyle veya isterse başka yollarla köleleri hürriyetlerine kavuşturarak âzâd etmek de her zaman hayırlı değildir. Düşünün ki, cemiyeti teşkil eden fertlerin yüzde ellisi köledir. Bir anda bunları hürriyetlerine kavuşturup sokaklara başıboş salıverdiğinizi tasavvur ediniz. Cemiyet hayatı felç olacaktır. Yıllarca belki asırlarca başkalarının yanında çalışmaya alışmış ve müstakil hayatı hiç denememiş insanları birden sokağa salıverirseniz, hem sosyal açıdan ve hem de ekonomik açıdan bu insanları felâkete sürüklemek manası taşıyacaktır. Köleliğin tedricî olarak kaldırılmasının en önemli hikmetlerinden birisi de budur. Cariye satma mevzusuna gelirsek de Mantıkken efendi kölenin üzerinde hak sahibidir bundan dolayı satabilir ama üstte attığım hadisler ve ayetlere bakarsak azad etmek en faziletlisidir. Son olarak şöyle bir cevab vereceğim mesela ben telefon icad etsem birisi de bu telefonun biz özelliğini beğenmese bu benim telefonu yapmadığıma delil midir?veya telefonu yapanın ben olduğunu inkar edebilir mi bu sayede hayır aynen de islamdaki bazı hükmü meselelerin senin aklına yatmaması kuranın Allah kelamı olmadığına delil Olamaz. Allah'a EManet Vesselam