Felsefe ve Dini İnanç





Felsefe ve Dini İnanç 


Eminim ki birçok tartışmada inançlı ve inançsız kimselerin birbirlerine karşı argümanlar sunduğunu ,ve herhangi bir kanıt çabası içersinde olduğuna şahit olmuşsunuzdur. 

ancak felsefe tarihinde bu insanlar gibi düşünmeyen kimselerin sayısını hiç de az değildir .

Burada kast ettiğim şey argümanlar katılıp katılmadıkları değil .

Tanrının varlığı lehinde herhangi bir argüman sunmanın mantıksız olduğunu düşünmeleridir.

Onlara göre ,tanrıya inanmakta ne doğru nede yanlıştır veya onlaragöre “tanrı vardır “veya “bir tanrı vardır “önermeleri mükemmel bir şekilde anlamlı olsalar bile tanrıya inanlar bunu akli bazda göstermek zorunda değillerdir demektedirler .

Doğrulama ve tanrı 

Yukarıdaki iddiaları anlamak için 1920’lerde Viyana’da Moritz Schlik (1882-1936 ) yazarın etrafında toplanmış ,ve isimlerini Viyana çevresi olarak adlandırmış grubu işaret edebiliriz .

Viyana çevresi grubu düşünürleri anlamlı önermeleri iki gruba ayrılabileceğini iddiaetmişler. 

Ve bunları şu şekilde sınıflandırmışlardır.

1-)Onlara göre ilk anlamlı önerme grubunda mamatetiksel önermeler (2+2=4,,2×3=6vb.) Totolojiler (bütün kediler kedidir gibi önermeler .)Ve mantıksal olarak zorunlu önermeler yer almıştır . (Bir şey hem p hem de p değil olamaz vb .)

2-)ikinci grupta ise duyular ve özellikler fizik, kimya ,biyoloji gibi bilimlerde kullanılan yöntemler vasıtasıyla doğrulanabilen önermeler yer alır .

Kısaca Viyana çevresinin anlamlı tecrübeyi baz aldığını söyleyebiliriz.

Bakıldığı zaman bunu yaparlarken ünlü filozof Hume ile uyumlu Oldukları aşikârdır .Zira Hume şöyle demektedir :

"Elimize ilahiyat veya metafizik okulunun bir kitabını alırsak ,şöyle bir soru sorabiliriz.Bu nicelik veya sayı ile ilgili bir akıl yürütme içeriyor mu ? Hayır .peki bu olgusal gerçekler veya varlıklar ile ilgili bir akıl yürütme içeriyor mu ?Hayır.Öyleyse onu ateşe atın .Çünkü o Sadece safsata ve illüzyondan bahsetmektedir .”

Doğrulama ilkesi bakıldığı zaman viyana çevresinin temsil ettiği ve etkisi altına aldığı mantıklı pozitivizmin en ayırt edici doktrini olmuştur. Ancak ilke her zaman aynı şekilde ifade edilmemiş ,zayıf ve güçlü olmak üzere iki farklı veriyonu ortaya çıkmıştır netice itibariyle zayıf versiyonu daha çok rağbet görmüştür .

bu versiyon ilk Gruplandırma unutarak (matematiksel önermeler ,Totolojiler vb .)bir ifadenin ancak ve ancak duyu tebrübesi ile doğranabilirse anlamlı olacağını savunmuştur .

Doğrulama ilkesini anlatmaya son vermeden önce çok önemli bir Noktaya değinmek istiyorum .

Bu ilkeyi savunanlar ,temelde tanrı inancını yok saymayı hedefledikleri söylenebilir .Bu durumu en güzel biçimde Ayer’in dil ,doğruluk ve mantık kitabında görülmektedir.

O şöyle demektedir ;

“metafizik bir terimdir. Eğer "tanrı" metafizik bir terim ise, bir tanrının varlığı ihtimal dâhilinde bile olamaz. Zira "tanrı vardır demek ne doğru ne de yanlış olan metafizik bir ifade inşa etmek demektir. Aynı kritere göre, aşkın bir Tanrı'nın varlığını tasvir etmeyi amaçlayan hiçbir cümlenin gerçek bir anlamı olamaz .”

Bu tip bir söylemi başka kimselerde dilegetirmektedir .örneğin carnap’ ı alalım. 

Carnap'a göre Tanrı kelimesi metafizik kullanımı itibarıyla tecrübe alanını asan bir şeye işaret etmektedir. Kelime fizik bir varlığa veya fizik bir varlıkta içkin spiritüel bir varlığa yapacağı atıftan kasıt olarak yoksun bırakılmıştır. Kendisine farklı bir anlam da yüklenmediğinden anlamsız olmaktadır.

Kısaca doğrulama ilkesi kabul eden kimselere göre herhangi bir argüman ile “tanrı vardır “demek anlamsızdır .Eğer onların argümanları Adım adım ele alıcak olursak şöyle demektedirler .

(1)Tanrı'nın varlığını deneysel olarak doğrulayamazsak "Tanrı vardır"demek anlamsızdır .

(2)tanrının varlığını deneysel olarak doğrulayamayız.

 (3) o halde de Tanrı vardır" ifadesi anlamsızdır .

Yanlışlama ve Tanrı

Yukarıdaki belirtiğim görüş her ne kadar savunulsa da Flew bu durumu biraz değiştirmiş.

ve asıl sorunun tanrının doğrulanamayacağı olmadığını yanılsanamayacak olduğunu ifade etmiştir .

Aslında günümüzde bu savunuyu ister farkında olsun ister olmazsın bir çok ateist de “deizm tanrısı çürütülemez”sloganı ile Savunmaktadır .

Bu tip isimler arasında ise Celal Şengör gibi isimlerde yer almaktadır .

Flew “teoloji ve yanlışlama “adlı eserinde Bize şöyle bir pasaj sunar .

Flew "mesel" (parable) adını verdiği şeye atıfta bulunarak başlar . İki araştırmacı ormanda bir bahçeye rastlar. Birinci araştırmacı bu bahçenin bakımıyla ilgilenen görünmez bir bahçıvanın var olduğunu savunmakta, diğeri ise bu düşünceyi kabul etmemektedir. Bir bahçıvanın var olup olmadığını kontrol etmek için (gözetleme, av köpeği ve elektrikli çit kullanmak gibi) birçok teste başvururlar. Bahçıvanın var olduğunu göstermek bakımından bütün testler başarısızlığa uğramasına rağmen birinci araştırmacı bahçıvanın varlığına olan inancını korumakta ve şöyle demektedir: "İz bırakmayan, gürültü yapmayan bir bahçıvan vardır ve bu bahçıvan çok sevdiği bahçeyi kontrol etmek için gizlice gelmektedir." İkinci araştırmacı bu düşünceyi reddetmekte ve bir bahçıvanın varlığı ile yokluğu arasında bir fark bulunmadığını söylemektedir.

Flew burda mesel adını verdiği şeyle dini ifadeleri kastetmektedir .ve ona göre tıpkı pasajda olduğu gibi herhangi bir dine inanan Kimse bahçıvanın varlığını kabul eden kimse gibidir .

bu bilinç ise sadece kendi doktirinlerini kabul etmekte ve aleyhindeki iddialara kulak Aşmamakta olduğunu iddia eder .bu yüzden de “tanrı vardır “demek anlamsız olacaktır.

yanlışlama yaklaşımını bitirmeden önce son olarak şunları eklemek isterim .

Flew bu pasajda duyu tecrübesine dayalı bir yanlışlamadan bahsetmez. Ne var ki zihninden gecenin bu olduğu mâkul bir şekilde tahmin edilebilir. Yukarıda bahçıvanın var olup olmadığını kontrol etmek için zikrettiği testlerin tamamı "duyusal" testler diye adlandırılabilir. Flew'in bahçıvan örneğinden yola çıkacak olursak, yanlışlama meselesini ortaya atarken tanrının varlığı probleminin onun zihninde önemli bir yer tuttuğunu açık bir biçimde görürüz. Flew Tanrı'ya inananların bu inançlarına karşıt duyu tecrübelerini kabul etmek istemediklerini varsayıyor ve bu tavrın söz konusu inancı anlaşılabilir olmaktan çıkarıp çıkarmadığını ya da içerikten yoksun bırakıp bırakmadığını merak ediyor gibidir.

Doğrulama yanlışlama ve Tanrı 

Peki şimdi bu yaklaşımlara dayanarak tanrı vardır demenin anlamsız olduğunuVarmısaymaliyiz ? 

aslında ilk bakışta bu tip yaklaşımlarının başta makul gibi gözüktüğü görmekte zorlanmıyoruz.

 Ancak biraz derin bakınca pekte makul olmadıklarını görebiliyoruz .mesela doğrulama ilkesini ele alalım .

“bütün insanlar hayatının bir kısmını yemek yiyerek geçiriler” dediğimi düşünün .bu ifade aklı olarak makul bir ifadedir ancak 

hiç kimse Bu önermeyi duyu tecrübesi yolu ile doğruluğu Kanıtlayamaz .

Peki sizce ,bir insan bu ifadedin Sırf duyu tecrübesi ile kanıtlanamadığı için mantıksız kabul etmesini bekleyebilir miyiz ?

Eminim ki cevapiniz hayır olacak .Peki ya doğrulama ilkesinin zayıf versiyonuna ne demeli ?

belki bir mantıkcı povitivist bize Tanrının var olduğu ifadesini mantıksız olduğunu bu yaklaşım ile kanıtlamaya çalışabilirdi . 

fakat biraz düşününce bu yaklaşımın kendi içinde dahi makul olmadığı anlaşılabilir .

bu kimseye şöyle bir soru yönetebiliriz.

“bir insan sadece duyu tecrübesi ve gözlemleri ile nasıl var olan bir önermenin anlamlı olup Olmadığını duyu tecrübesi ve gözlem ile ulaşabileceğini iddia edebilir ?”

yukarıda da görüldüğü üzere bu durum bu iddia sahibi için büyük bir çıkmaz olacaktır .

Peki ya flew in yanlışlama üzerine yaklaşımına Ne diyebiliriz ?

Burda swinburne den bir alıntı yapabiliriz .o şöyle demektedir ;

"İnsan bir zamanlar, henüz insan veya akıl sahibi bir varlık yokken yeryüzü sularla kaplıydı" ifadesini, hangi jeolojik delillerin bu önermeyi destekleyeceğine veya hangi jeolojik delillerin desteklemeyeceğine ilişkin bir fikre sahip olmaksızın anlayabilir ."

Eğer kendimizde bir örnek verecek olursak

“lösemi olan çocukların çoğu ölüm tehlikesi ile karşıya karşıyadır “dediğimi düşünelim .

imdi Benim bu söylemimim anlamlı olup olmadığını Düşünmek için bu önermeyi neyin çürüteçeğini düşünmenize gerek yoktur .

Bu yüzden belki tanrının var olduğun iddia eden kişi bunun neyi çürütemeyeçeğini kestiremeyebilir ancak bu mantiken önermeyi Anlamsız kılmaz .

Peki mantık kuralları bu yaklaşımlar için bize ne diyor ?

Öncelikle, şu ana kadar atıfta bulunduğumuz yazarların benimsiyor göründükleri bir öncüle meydan okuyabiliriz. Onlara göre tanrı nın varlığı mümkün müdür?" sorusunu yöneltirken sorabilecegimiz tek şey Tanrı'nın var olup olmadığıdır. Bu gayet haklı olarak reddedebileceğimiz bir düşüncedir. Neden? Çünkü bu, bir tezin hakikaten doğru olup olmadığını tartışmadan önce, o tezin doğruluğunun ihtimal dâhilinde olduğunun gösterilmesinin gerektiği gibi hiç de mâkul olmayan bir varsayıma dayanır. Modern mantıkçıların gayet iyi bildiği gibi, bir tezin muhtemelen doğru olduğunu kanıtlamak, söz konusu tezin gerçekten doğru olduğuna inanmanın nedenlerine ilişkin bir inceleme yapılmaksızın son derece zor olabilir. Bir tezin kesinlikle doğru olduğunun ispatlanması aynı zamanda o tezin doğruluğunun ihtimal dâhilinde olduğunun kanıtlanması demektir. Bu nedenle, bir tezin doğruluğunun imkân ve ihtimal dâhilinde olup olmadığı hususunda önceden bir endişeye kapılmaksızın insanların bir teze inanma gerekçeleri üzerinde kafa yorabilirler . Bu da, Tanrı'nın var olup olmayabileceği sorusuyla cebeleşmeksizin insanların Tanrı'nın var olduğuna inanma nedenle üzerinde kafa yorabileceklerini açıkça gösterir.(alıntıdır )

Yazıma son vermeden önce Şunlarıda söylemek isterim .

Ayer, Alonzo Church tarafından ortaya atılan bir argümana cevap verirken doğrulama ilkesinin doyurucu bir formülasyonunu yapmanın imkânsız olduğunu ve aynı durumun yanlışlama fikri çerçevesinde dile getirilen anlam kriteri için de geçerli oluduğunu itiraf etmiştir.

Yine flew ateizm den deizme geçerek yanlışlama yaklaşımını savunmayı terk etmiştir .

bu yazıda kısaca konu ile ilgili giriş mahiyetinde bir yazı hazırladım .

ileride daha kapsamlı bir yazı hazırlamayı düşünüyorum .o güne kadar sağlıcakla kalınız.

Yazar=Sorgulayan Adam