Zihne Güven, Teizm ve Naturalizm - Caner Taslaman & Enis Doko

 




   Teizmin düşünce tarihindeki en önemli alternatifi maddi doğa dışında başka hiçbir varlık kabul etmeyen natüralizmdir ve günümüzün etkili yeni-ateistleri (new-atheists) de natüralisttir. Burada şu soruyu sormak önemlidir; bir natüralist zihninin doğruya ulaşabileceğini düşünmekte rasyonel bir zemine sahip midir? Burada bahsedilen sorunu daha önce fark eden önemli bilim insanları olmuştur (hem teist hem ateist). Darwin bunlardan birisidir; Darwin, daha aşağı hayvanlardan evrimleşen insan zihninin kanaatlerine güvenilip güvenilmeyeceğine dair “korkunç şüphenin” (horrible doubt) kendisinde sıkça göründüğünü ifade etmiştir.(1) Ünlü natüralist evrimci biyolog J. B. S. Haldane, şu sözleriyle natüralist paradigma içerisinde zihne güven duymanın zorluklarını itiraf etmektedir:

   “Eğer zihinsel süreçlerim tamamen beynimdeki atomların hareketleri tarafından belirleniyorsa, inançlarımın doğru olduğunu varsaymam için hiçbir gerekçe yoktur… ve dolayısıyla beynimin atomlardan oluştuğunu varsaymak için de hiçbir gerekçem yoktur.”(2)

   Alvin Plantinga’nın “natüralizme karşı evrimci delil” (evolutionary argument against naturalism) yaklaşımı da materyalist-ateist paradigma içerisinde zihnin doğruya ulaşma yeteneğine güven duyulamayacağını göstermektedir.(3)Plantinga, Richard Dawkins gibi ünlü ateistlerin sandıklarının tersine evrim görüşüyle natüralizmin uzlaşamayacağını göstermeye çalışmıştır. Buna karşın teizmle evrim teorisinin uzlaşmasında böylesi bir sorun yoktur. Plantinga, natüralist-ateist evrim anlayışına göre “güvenilir zihinsel yeteneklere” sahip olmamızın beklenmemesi gerektiğini söyler. Çünkü bu anlayışa göre evrimin mekanizmalarının sadece uyum sağlayanı, yaşayabileni ve üreyebileni seçmesi beklenir; fakat doğru bilgiyi elde eden güvenilir zihinsel yetenekleri seçmesi için bir neden yoktur. Diğer yandan bir teist, Allah’ın insanları, Kendisi’ni bilebilecek ve sanatını takdir edebilecek şekilde yarattığını -evrim aracılığıyla veya evrimsiz- düşündüğü için, akıl yürütme süreçlerimizle doğru bilgilere ulaşabilecek olmamızı beklenir kılacak bir paradigmaya sahiptir. Materyalist-ateist bir evrim anlayışını savunanlar ise akıl yürütme süreçlerimize güvenilebileceğini iddia edecek bir temel bulamayacakları için evrimin doğruluğu dâhil herhangi bir doğruluk iddiasında bulunamazlar. Plantinga bu yaklaşımıyla, natüralist bir yaklaşımla beraber evrim teorisinin savunulmasının -birçok kişinin hiç beklemediği şekilde- “kendini çürüten” (self defeating) bir yaklaşım olduğunu göstermeye çalışmıştır.



   Plantinga’nın bu yaklaşımına en çok itiraz, doğru inancın yaşamayı ve genleri aktarmayı daha muhtemel kılacağı, bu yüzden doğal seleksiyonun doğru inançları seçtiği şeklinde yapılmıştır. Fakat materyalist açıdan olaya bakarsak, davranışlarımıza sebep olan beynimizdeki nöronal yapılardır. Bu nöronal yapılar davranışlara sebep olurken biyo-kimyasal yapıları sebebiyle bu davranışlara sebep olurlar, zihindeki düşüncenin içeriği (bu içeriğin doğru mu yanlış mı olduğu) burada önemsizdir. Bambaşka bir zihinsel içeriğin aynı biyo-kimyasal yapıya karşılık geldiğini farz edelim; o da aynı davranışa sebep olacaktır, çünkü davranışa sebep olan biyo-kimyasal yapı, sahip olduğu içerik doğru veya yanlış bir bilgiye karşılık gelip gelmediğinden bağımsız olarak etkide bulunmaktadır.(4) Bir aslandan kaçan bir geyiği ele alalım; bu geyiği hayatta tutan aslandan kaçmasıdır, aslandan kaçarken eğer kaçamazsa aslanın kendisini yiyeceğini doğru bir şekilde bilip bilmediği önemsizdir. Örneğin geyik aslanın kokusunu alınca burnu bu kokudan rahatsız olmaması için kaçması gerektiğini düşünüp koku kaynağından uzaklaşıyorsa veya burnu düşecek zannedip koku kaynağından uzaklaşıyorsa veya bunu bir koşu yarışı olarak düşünüp kaçıyorsa… Bunlar ve benzeri birçok senaryo, aynı davranışa sebep olduğu için geyiğin yaşamasını ve genlerini sonraki nesillere aktarmasını destekler. Sonuçta doğru tek bir düşünceye karşı yanlış düşünce kümesi çok geniştir, canlının yaşamını sürdürmesini ve genlerini aktarmasını destekleyen herhangi biri ise aynı işlevi görmeye yeterlidir. Natüralist evrim anlatımında doğru bilginin seçimini gerekli kılacak veya insan zihni için farklı bir perspektif açacak hiçbir unsur yoktur. Natüralist-ateist paradigmaya göre doğal seleksiyon süreci her canlı için doğru bilgiyi değil yaşatan biyo-kimyasal yapıyı seçecek şekilde işler.

   Akıl yürütme faaliyetinin tesadüfi bir doğal seleksiyon süreciyle oluştuğunu savunan bir natüralist, sıradan akıl yürütme faaliyetinin güvenilirliğini bile savunamaz duruma gelecektir. Fakat o zaman, felsefi ve bilimsel üst seviyede bir akıl yürütmeyle ilgili olan natüralizmin ve evrim teorisinin doğruluğunu da savunamaz. Tarih boyunca natüralist görüşün alternatifi olmuş teizme göre ise evren daha var olmadan önce akıl, irade, kudret, bilinç sahibi bir Allah vardı. Evren ve canlılar ister evrimle ister başka türlü yaratılmış olsun, bu yaratılış süreci bu ezeli yaratıcının akıl ve irade gibi sıfatları çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bu yaratılış sürecinde insana yaratıcınınkine göre düşük bir seviyede de olsa aklın verilmesinin sebeplerinden biri doğru bilgiye ulaşması olduğu için aklın doğruya ulaşma kapasitesi olduğunu beklemeyi bu paradigma destekler.

   Bir hesap makinesi hesap yapmak için yapılmışsa mı o hesap makinesine daha çok güvenilir yoksa rastgele süreçlerle oluşan bir makineye mi hesap yapmakta daha çok güvenilir? Aynı şekilde Kuran’ın ortaya koyduğu teizmde (ve diğer benzeri teist görüşlerde) akıl, gerekli doğru bilgilere ulaşabilecek şekilde yaratıldığı için aklın doğru bilgilere ulaşma kapasitesi olduğunu beklemenin ve bilimsel faaliyeti bu ön kabulle gerçekleştirmenin rasyonel bir temeli vardır. Fakat natüralist paradigmaya göre zihnin yetenekleri dünyada yaşayabilmek için var olmuştur; zihnin var oluş sebebi yaşamayı sağlamak ve genleri aktarmaktır, yoksa doğru bilgiye ulaşmak değildir. Bu paradigmalar kıyaslandığında, Kuran’ın ve benzeri teist yaklaşıma sahip olanların paradigmasının “insan zihni evren hakkında doğru bilgilere ulaşabilir” şeklindeki, bilimsel faaliyet sürecinde zihinde mevcut olan ön kabulü daha iyi desteklediği gözükmektedir.


Caner Taslaman & Enis Doko, Kuran ve Bilimsel Zihnin İnşası, s.38-43


(1)Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin Including an Autobiographical Chapter, John Murray, London, 1887, cilt 1, s. 315-316.
(2)J.B.S. Haldane, Possible Worlds, Transaction Publishers, New Brunswick, 2001, s. 209.
(3)Alvin Plantinga, “Naturalizme Karşı Evrimsel Argüman”, Caner Taslaman ve Enis Doko (ed.), Allah, Felsefe ve Bilim, İstanbul Yayınları, İstanbul, 2014, s. 175-227.
(4) a.g.e., s. 199-205