Plantinga ve Ontolojik Argüman - Prof.Dr. Kemal Batak
Plantinga, din felsefesi alanında yazdığı ilk eser olan God and Other Minds, A Study of the Rational Justification of Belief in God adlı eserine şöyle başlar: ''Bu çalışmada Yahudi-Hıristiyan geleneğinde anlaşıldığı üzere Tanrı'nın varlığı inancının rasyonel gerekçelendirilmesini incelemeye çalışıyorum." Plantinga'nın 1967'de dile getirdiği bu düşünce, onun sonraki din felsefesi çalışmalarını da belirlemiştir: Teistik inancın rasyonalitesi. Teistik inancın rasyonalitesini oluşturmada etkili yönlerden biri argümanlar vasıtasıyla teistik inancın desteklenmesidir. Ancak Plantinga, anılan eserde, ontolojik argümanın da içinde yer aldığı teolojik ve ateolojik argümanları yetersiz ve başarısız bulmuştur. Onun bu görüşü sadece hâkim teolojik gelenekten -doğal teoloji- keskin bir kopuşu göstermemekte, aynı zamanda ateolojik geleneğe de yıkıcı bir mesaj vermektedir. Ona göre teistik inancın rasyonalitesi argümanlara başvurmadan da sağlanabilir. ("Bana göre kabul edilmelidir ki teistin, Tanrı'nın varlığına inanma konusunda nedenlerini açıklama taleplerine verecek tam iyi bir cevabı yoktur; her halükarda şüpheciyi ikna etmesi icap eden bir cevabı da yoktur.") Ona göre teistin Tanrı inancının, makul, rasyonel olarak gerekçelendirilebilir olması için bir cevabının olmasına gerek yoktur.(1)
Plantinga, God and Other Minds'tan sonra ontolojik argüman konusunda görüşünü kısmen değiştirmiş/yumuşatmış ve ontolojik argüman hakkında farklı bir duruş sergilemiştir. Elbette onun Tanrı'nın varlığını kuran, kanıtlayan bir delil olarak ontolojik argümanı tekrar gündemine almadığını bir giriş notu olarak hatırlatmak isteriz. Plantinga daha çok Tanrı inancının "rasyonel kabul edilebilirliği" için kötülük argümanını ve ontolojik argümanı özgün bir şekilde (2) yeniden ele almış ve geliştirmiştir. Biz bu ilk bölümde Tanrı kavramının kendisinden hareket eden ontolojik argümanı inceleyeceğiz.(3) İlk argüman ise çalışmamızın kapsamı dışındadır.
Çalışmamızın başında çok kısaca belirtmemiz gereken bir nokta vardır. İkinci ve üçüncü bölümde sofistike bir şekilde göreceğimiz gibi, (Plantinga, doğal teolojiye ve dolayısıyla delil ve argüman yoluyla kurulan bir inanca gerek olmadığını, inancın "temel" olabileceğini savunur. Acaba ontolojik argüman hakkında ne denir? "Delilci itirazcı'ların iddialarına göre
1. Teistik inancı yeterli delil ya da nedenlerin yokluğunda kabul etmek irrasyoneldir ya da mantıksızdır.
2. Bizim "Tanrı vardır." önermesi için yeterli delilimiz yoktur. (4)
İşte Plantinga doğal teolojiye ait bir argüman olması amacıyla değil ve fakat "teistik inancı epistemolojik açıdan uygun bir inanç kategorisi olarak hükümsüz kılabilecek makul bir epistemolojik kuram yoktur." iddiasını savunmaya olanak sağlayacak bir argüman olması amacıyla ontolojik argümanı yeniden ele almıştır.(5) Hatta Sennett'in "Plantinga Tezi" de dediği bu iddia, ona göre, Plantinga'nın din felsefesini belirleyen bir karaktere sahiptir.
Aslında onun ilk dönemlerde katı bir argüman/delil karşıtı olmasının nedeni teistik argümanların klasik temelciliğin standartlarını karşılayan bir yapıya sahip olduğunu düşünmesi idi. Bundan dolayı da 1988'den iki üç yıl öncesine kadar rasyonel olarak etkili teistik argümanların olduğunu düşünmez. Ancak klasik temelciliğin, bizim de ikinci bölümde ele alacağımız, standartlarını karşılayan bir felsefî argümanın olmadığını fark edince, bu standartları karşılamadığı halde iyi felsefi argümanların yanında doğal teolojiye ait argümanların da olduğunu düşünmeye başlar. (6) Zaten bu dönemdeki düşüncelerini bir makalede dile getirmiştir.(7) Ontolojik argümanı bizim burada ele alacağımız tarzda geliştirdiği 1974 yılında, doğal teolojiye ait bir argüman sunma amacında olmadığını, "teistik inancın rasyonalitesinin imkanını gösterebilecek" bir argüman peşinde olduğu dile getirir.
Şimdi ilk olarak Anselm (1033-1109)'in ontolojik argümanını Plantinga'nın bakış açısıyla ele alalım. Ardından, bazı eleştirileri ve bu argümanı yeniden ele alma gayretlerini gördükten sonra, Plantinga'nın ontolojik argümanına ve sonrada bununla ilgili bazı değerlendirmelere yer verelim. Bilindiği gibi ontolojik argüman ilk olarak Anselm tarafından ortaya konulmuştur. Tanrı'nın varlığı hakkındaki bu argüman Anselm tarafından ilk ifade edildiğinden beri filozofları, Plantinga'nın ifadesiyle, "büyülemiştir." Özellikle de Kant'tan sonra etkisini kaybetmeye başlamıştır. Metafiziğin sorgulanmaya başlandığı 20. yüzyıl'ın başlarında ise teizm ile birlikte gündemden düşmüştür. Metafiziğin anlamsız olarak kabul edildiği pozitivist dalgadan sonra, özellikle 1950'lerin sonlarına doğru, akıntı tersine dönmüştür. Modal mantık çalışmaları -burada özellikle Saul A. Kripke'yi (1940- ) anmak gerekiyor- metafiziğin canlanışına, tekrar saygın bir hal almasına zemin hazırlamıştır. İşte bu
canlanışın sonuçlarından biri de ontolojik argümana olan ilginin yeniden ortaya çıkışı olmuştur. Hartshorne (1941) (1962) (1965); Malcom (1960) ve daha sonra farklı bir tarzda da olsa Plantinga (1974) bu argümanı gündemlerine almışlardır.(8)
Ontolojik argümanın teizm için önemine rağmen, kolaylıkla kabul edileceği üzere, pek az insanın Tanrı inancına bu argüman sebep olmuştur (9); hatta Plantinga'ya göre bu argümanın dinsel imanı güçlendirmede çok önemli bir rol oynadığı da söylenemez. Bu argüman, daha çok, bir bulmaca ya da sihirli bir sözcük gibi görünmektedir. Bilindiği gibi Anselm'den beri neredeyse tüm önemli filozoflar bu argüman hakkında bir şeyler söylemiştir. Bu argüman dolayımında, yukarıda da değindiğimiz gibi, son zamanlarda filozoflar arasında yeniden bir heyecan başlamıştır. Bu büyünün nedeni nedir? Plantinga'ya göre bu büyü onun dinsel öneminden kaynaklanmamaktadır. Ona göre burada iki neden akla gelmektedir: ilk olarak, felsefenin en karmaşık ve en zor problemlerinin birçoğu bu argümanla karşılaşmaktadır. Varlık bir nitelik midir?, "X vardır." şeklindeki varoluşsal önermeler zorunlu bir şekilde doğru mudur? Ikinci olarak, ontolojik argüman ilk bakışta kusurlu gibi görünse de, onda yanlış olanın ne olduğunu söylemek oldukça zordur. Bu noktada Plantinga herhangi bir filozofun ontolojik argümanı inandırıcı ve nihai olarak çürütmediği kanaatindedir.(10)
Plantinga, Anselm'in argümanını reductio ad absurdum argümanı olarak görür. Bir reductio'da belli bir p önermesi, değil-P şeklindeki değillemesinin çelişkiye ya da saçmalığa götürdüğü gösterilmek suretiyle kanıtlanır. Bu çerçevede Anselm'in argümanı "Tanrı yoktur." önermesinin saçmalığını anlama girişimi olarak görülebilir. Plantinga'ya göre Tanrı' kavramını Anselm'in "kendisinden daha büyüğü kavranamayan varlık" ifadesinin kısaltımı olarak kullandığımızda, onun argümanı yaklaşık olarak aşağıdaki gibi formüle edilebilir: Varsayalım,
1. Tanrı realitede değil, fakat zihinde vardır.
2. Realitedeki varlık sadece zihindeki varlıktan daha büyüktür. (öncül)
3. Tanrı'nın realitedeki varlığı makuldür (öncül)
4. Eğer Tanrı realitede var olsaydı, o zaman O, O'ndan daha büyük olurdu. (1 ve 2'den çıkarsanıyor)
5. (3 ve 4'te) varolan Tanrı'dan daha büyük bir varlığın olması makuldür.
6. Kendisinden daha büyüğü kavranamayan varlıktan daha büyük bir varlığın olması makuldür. (5'te yer alan Tanrı' kavramından hareketle)
Fakat elbette,
7. Daha büyüğü kavranamayan bir varlıktan daha büyük bir varlığın olmasının makullüğü yanlıştır." (11)
Bundan dolayı 6 ve 7 saçma ve birbirleriyle çelişiktir. Buna göre şu sonucu çıkartabiliriz:
8. Tanrı'nın realitede var olmayıp zihinde var olması yanlıştır.
Öyleyse Tanrı zihinde varsa realitede de var olmalıdır. Anselm'in ifadesiyle, bir aptalın bile doğrulayabileceği gibi, yeteri kadar açık bir şekilde, o, zihinde vardır; öyleyse, o, realitede de vardır.
Plantinga, Anselm'in bir varlığın zihinde var olmasıyla bir kişinin bu varlık hakkında bir düşünceye sahip olmasını, ya da bu varlığın kavranmasını anladığını; bir şeyin realitede var olmasıyla da söz konusu şeyin gerçekte var olduğunu kastettiğini düşünür. Yine ona göre Anselm, belli ilişkiler durumunun makul olduğunu söylerken de bizim geniş mantıksal anlamamız açısından mümkün olanı kastetmektedir. Plantinga'ya göre bir önerme, geniş mantıksal anlamda, ancak değillemesinin zorunlu doğru olmadığı bir durumda mümkün olur. Yani onun geçerli olduğu mümkün bir dünya vardır. Bu açıklamalara göre yukarıdaki 3 ve 6. adım daha açık bir şekilde şöyle ileri sürülebilir:
3* Tann'nın var olması mümkündür.
6 Kendisinden daha büyüğü mümkün olmayan bir varlıktan daha büyük bir varlığın olması mümkündür.
Plantinga'ya göre Anselm'in argümanında ilginç olan nokta, eğer o doğru ise, öncüllerinin tümünün zorunlu olarak doğru olmasıdır. (12)
Anselm'in çağdaşı Gaunilo, bir kişinin saçma olan her tür şeyin -mümkün olan en büyük ada, mümkün olan en büyük dağ gibi- varlığını kanıtlamak için ontolojik argümanı kullanabileceği itirazında bulunur bu itiraza çok yakın bir itirazı ileride inceleyeceğimiz çağdaş ateist düşünür M. Martin de dile getirmektedir. Anselm, Gaunilo'nun kendisini yanlış alıntıladığını düşünür. Çünkü burada söz konusu olan gerçekte diğerlerinden daha büyük olan bir varlık değildir; aksine daha büyüğü kavranamayan bir varlıktır. Dolayısıyla daha büyüğünün olması mümkün olmayan bir varlıktır. Öyleyse, yokluğu düşünülebilen ve düşünülemeyen varlıklar paralel bir okumaya tabi tutulamaz. Gaunilo bunu gözden kaçınıyor gibi görünmektedir. Gaunilo'nun kayıp ada ile ilgili çıkarımı, olsa olsa, kendisinden daha büyük başka bir adanın olmadığı bir ada vardır, şeklinde olmalıydı. Bu da sönük bir sonuçtur. Bundan dolayı, Plantinga'ya göre onun meşhur kayıp ada argümanı Anselm'in argümanına tümüyle paralel değildir. Bununla beraber, Plantinga, Gaunilo'nun argümanının revize edilebileceğini düşünür. Onun yaptığı gibi diğerlerinden daha mükemmel bir adadan söz etmek yerine daha büyüğünün-mükemmelinin kavranamayacağı bir adadan söz edebiliriz. Bu da daha büyüğünün mümkün olmadığı ada anlamına gelir. Acaba böyle bir adanın varlığını "kurmak" için Anselm'in benzeri bir argüman kullanamaz mıyız? Eğer kullanırsak bu, Anselm'in argümanının bir aldatmaca olduğunu göstermez mi?
Plantinga'nın bu iki soruyu cevabı olumsuzdur. Ona göre, Anselm'in tam cevabı böyle bir adanın imkânsızlığı üzerine dayanır. Kendisinden daha büyüğü mümkün olmayan bir ada düşüncesi, daha büyüğü mümkün olmayan bir doğal sayı düşüncesi gibidir. Ne böyle bir şeyden söz edilebilir, ne de mümkün olan en büyük doğal sayı olabilir. Gerçektende, bırakalım mümkün olan en büyük sayıyı, fiili olarak en büyük sayı da yoktur. Bir diğer önemli nokta ise ada düşüncesi için de, Plantinga'ya göre, aynı şeyler geçerlidir. Ayrıca ada düşüncesinin büyüklüğünü sağlayan niteliklerinin çoğu onun zatî olarak sahip olmadığı niteliklerdir.
Fakat Anselm'in argümanının da kendisi benzer bir temele dayanmamakta mıdır? Eğer mümkün olan en büyük ada düşüncesi tutarsızsa, aynı şey mümkün olan en büyük varlık için ileri sürülemez mi? Plantinga'ya göre bu sorunun da cevabı olumsuzdur. Açıktır ki, Anselm'in zihninde, hikmet, bilgi, güç, ahlâkî üstünlük ve mükemmellik kavramları vardır. Ve kesinlikle bu nitelikler Tanrı söz konusu olunca zatîdir.(13) Oysa söz konusu ada için bu ve buna benzer nitelikleri düşünemeyiz.
Kemal Batak, Tanrı'yı Bilmek, ss. 33-41
(1)Plantinga, God and Other Minds, s. 268-269; Genel olarak teistik argümanların eleştirisinin tahlil ve tenkitleri için bkz. Adnan Aslan, Tanrı'nın Varlığına Dair Argümanlar ve J.L. Mackie Eleştirisi, (Istanbul: ISAM, 2004).
(2) James E. Tomberlin, "Plantinga and the Ontological Argument", Alvin Plantinga, James E. Tomberlin and Peter van Inwagen (ed.), (Dordrecht: D. Reidel, 1985), s. 257.
(3) Genel olarak ontolojik argüman ve eleştirisi için bkz. Mehmet Dağ, "Ontolojik Delil ve Çıkmazlan", Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 23, 1978.
(4) Plantinga, "Reason and Belief in God", s. 27; Plantinga, "Is Belief in God Properly Basic?", s. 93-95.
(5) James F. Sennett, Modality, Probability, and Rationality, A Critical Examination of Alvin Plantinga's Philosophy, (New York: Peter Lang, 1992), s. 17.
(6) Sennett, Modality, Probability, and Rationality, s. 43.
(7) Alvin Plantinga, Two Dozen (or so) Theistic Arguments, http://www. Homestead.com/philofreligion/files/Theisticarguments.html, 12-12-2004.
(8) Graham Oppy, Ontological Argument and Belief in God, (New York: Cambridge University Press, 1995), s.7.
(9) Graham Oppy de, yukarıda atıfta bulunduğumuz ontolojik argüman hakkında yazdığı hacimli eserde, temel olarak, bu argümanin teistlerle ateistler arasındaki tartışmada önemli bir yere sahip olmadığı iddiasındadır.
(10) Alvin Plastinga, God, Freedom, and Evil, Michigan: Wm B. Eerdmans Puplishing Co., 1977), s. 85-86. Alvin Plantinga, The Nature of Necessity. (New York: Clarendon Press, 1982).s. 196-197; Alvin Plantinga, "Kant's Objection to the Ontological Argument", Readings in The Philosophy of Religion, on Analytic Approach, Baruch A Brody (Ed.), (New Jersey: Prentice-Hall, inc., 1974), s. 28.
(11) Plantinga, God, Freedom, and Evil, s. 87.
(12) Plantinga, God, Freedom, and Evil, s. 88; Plantinga, The Nature of Necessity in
198; Plantinga, Kant's Objection to the Ontological Argument, s. 28,29; Oppy'nin
Anselm'in argümanına dayanarak ortaya koyduğu formülasyon için bkz. Oppy, Ag..., 5.9.
(13) Plantinga, God, Freedom, and Evil, s. 90-91.